ABD Büyükelçisi Tom Barrack, sadece Türkiye’nin içişlerine değil, dışişlerine, savunma ve güvenliğine de müdahale ediyor. Bir diplomat değil de adeta bir vasal ülke valisi gibi davranıyor.
Barrack son olarak Abu Dabi’den Türkiye’nin savunma ve güvenlik meseleleri konusunda kabul edilemez nitelikte açıklamar yaptı:
- Barrack, “Türkiye’nin F-35 alımını kilitleyen S-400 engeli dört ila altı ay içinde aşılabilecek” dedi.
- Barrack, “Türkiye Rus yapımı sistemi elden çıkarmaya yaklaştı mı” sorusuna “Evet” yanıtını verdi.
- Barrack “S-400 sistemi kullanılmadığı için işletilebilirlik sorunu çözüldü ancak füzelerin elde tutulması Washington’da rahatsızlık yaratıyor” dedi. (Sözcü, 5.12.2025)
BARRACK’IN HEDEFİNDE ULUS-DEVLET VAR
Barrack, geçen hafta da Yunan Kathimerini gazetesine yaptığı açıklamalarla Türk dış politikasına adeta yön çizmeye kalktı. Ayrıntılı şekilde kendi kişisel YouTube kanalımda inceledim. Barrack o söyleşide ABD’nin Hazar-Akdeniz planını ortaya koydu.
Barrack, “İpek Yolu, Doğu’yu Batı’ya üç veya dört farklı güzergâhtan bağlıyordu. Tekrar olabilir, ancak 1919’dan beri ulus devletler tarafından engelleniyoruz.” dedi.
Daha önce de “İsrail bölgede güçlü ulusdevlet istemiyor” diyen Barrack, 1919 vurgusuyla açıkça Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef alıyor.
Barrack devamında Kathimerini’ye “Akdeniz’e açılan çok sayıda fosil yakıt kaynağının bulunduğu Hazar Denizi’miz var ve Yunanistan ile Türkiye buraya bir kapı” dedi.
Hazar Denizi’nden “denizimiz” diye bahseden Barrack, açık ki Zengezur Koridoru’nun Trump Koridoru’na dönüşmesi kararıyla birlikte artık Güney Kafkasya’yı kendi coğrafyası gibi görmeye başlamış!
Barrack, Kathimerini’nin “Kıbrıs bu sorunların çözümü için önemli mi” sorusuna da, “Evet. Sağlıklı bir vücudun ortasında apse olamaz. Vücudun her bir parçasının iyileştirilmesi gerekir” diyor.
Açıkça Kıbrıs’ı, aslında daha doğrusu KKTC’yi “apse” olarak gören Barrack, ABD’nin önümüzdeki dönemde Kıbrıs için de yeni bir planı devreye sokacağının işaretlerini veriyor.
HAZAR’DAN AKDENİZ’E TÜRKİYE-İSRAİL İŞBİRLİĞİ
Barrack Hazar-Akdeniz planını daha önce de parçalı olarak gündeme getirmişti. Tepkisizliği ölçen Barrack, planlamalarını böyle adım adım ilerleterek ortaya koyuyor.
Barrack, geçen ay, Bahreyn’de yaptığı konuşmada, “Türkiye ile İsrail arasında Hazar Denizi’nden Akdeniz’e kadar işbirliği göreceksiniz” demişti. (AA, 1.11.2025)
Türkiye İsrail ile pek çok cephede karşı karşıya değil mi? Nereden çıkmıştı bu peki? Geriye dönük mesajlarına bakılırsa Barrack’ın bir Amerikan planını ince ince ördüğü görülür.
Örneğin ilk olarak Barrack’ın gündeme getirdiği Zengezur Koridoru’nu 100 yıllığına ABD’li şirketin işletmesi projesi, ne yazık ki bir anlaşmaya dönüştü. ABD Başkanı Trump, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın Beyaz Saray’da imzaladığı 7 maddelik metnin 3. maddesine göre Zengezur Koridoru, 99 yıllığına Trump Koridoru oldu. ABD’nin paralı askerleriyle birlikte bölgeye yerleşmesi, Güney Kafkasya için kama, Azerbaycan ve Ermenistan için kelepçe anlamına gelmektedir.
Örneğin Barrack birkaç ay önce şöyle demişti: “Türkiye, İsrail, Körfez, Suriye, Lübnan, Irak, Ürdün, kuzeye çıkın Azerbaycan, Ermenistan… Bunları birleştirdiğinizde dünyanın en güçlü bölgesi ortaya çıkar.” (Habertürk, 30.7.2025). Yani Barrack, İran’ın ve Mısır’ın olmadığı bir harita çizdi ki bu bir nevi Trump’ın yeni BOP haritasıydı.
İKTİDAR NEDEN TEPKİ GÖSTERMİYOR?
Açık ki Barrack, ABD’nin bir bölge valisi gibi davranarak küresel ve bölgesel boyutları olan bir planı hayata geçirmeye çalışıyor. Planın küresel boyutu, Çin’in liderlik ettiği Kuşak ve Yol’u bölgede düğümlemeyi içeriyor. Planın bölgesel boyutu ise İran’a karşı Türkiye-İsrail cephesi inşa etmeyi hedefliyor.
Mesele şu ki ABD’nin bu planı, son tahlilde Türkiye için tezgâh kurulması anlamına geliyor. O nedenle de Barrack’ın hemen her açıklaması, onun “istenmeyen adam” ilan edilmesini gerektiriyor. Ancak iktidar Barrack’a tepki göstermiyor. Peki iktidarın diplomasinin dışına çıkan bu işadamına “had bildirmemesi”, Barrack’ın işaret ettiği bu planın ve politikaların Beyaz Saray’daki Trump-Erdoğan görüşmesinde ele alındığı anlamına mı geliyor?