Atatürk milliyetçiliği - MAHMUT ASLAN
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Atatürk milliyetçiliği - MAHMUT ASLAN

10.09.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

“İkinci Yüzyılın Eşiğinde Toplumsal Değerler ve Gençlik”* araştırmasının geçtiğimiz ay yayımlanan sonuçlarına göre gençlerin yüzde 44’ü kendini Atatürkçü, yüzde 38’i ise milliyetçi olarak tanımlamaktadır. Bu sonuç, Atatürkçülüğün genç kuşaklarca sahiplenildiğini gösterdiğinden sevindiricidir. Bu sevginin ve sahiplenmenin siyasal örgütlü bir bilince döndürülmesi de önemlidir.

Liah Greenfeld’in “Milliyetçilik” kitabının önsözünde yer alan şu sözlere kulak vermek gerekiyor: “Modern dünyada politika, milliyetçilik tarafından oluşturulmuştur; çünkü bu dünyada milliyetçilik düşünme ve duyuş tarzımızı, gerçekliği görme ve deneyimleme tarzımızı şekillendiriyor, çünkü bizim bilinçlerimiz ‘milli’. Bu, basit bir nedenle milliyetçilik ötesinde geleceği taahhüt edecek kavramsal araçlardan yoksun olduğumuz için böyle ve ne kadar süreceği kestirilmeyen bir gelecekte de böyle kalacak...” Bu yazıda, Liah Greenfeld’in vurguladığı önemi nedeniyle, Atatürk’ün altı okundan milliyetçiliğin Atatürkçüler tarafından nasıl anlaşılması gerektiğine dair düşüncelerimi paylaşacağım.

Milliyetçilik oku, Atatürkçülüğün altı oku içinde bir bütün olarak kavranmazsa ırkçı/popülist sapmalardan ayrıştırılmasının güçleşeceği görülmelidir. Geçtiğimiz aylarda yaşanan bir futbolcu tarafından yapılan “bozkurt işareti” tartışmaları, bunun bir örneği.

HALK EGEMENLİĞİ

Fransız Devrimi (1789-1799), milliyetçiliğin modern anlamda şekillendiği önemli bir dönüm noktasıdır. Devrim, Fransa’da monarşinin yıkılmasına, cumhuriyetin kurulmasına ve halkın egemenliğinin tesis edilmesine yol açtı. Bu süreçte, milliyetçilik kavramı, “ulus devleti” ortaya çıkaran halk egemenliği (Rousseau) ve ulusal egemenlik (Sieyes) gibi fikirler içinde anlam kazanıyordu. Modern milliyetçilik fikrinin özünü oluşturan egemenliği halka vermek ve halkın çeşitli katmanları arasındaki hukuksal eşitlik aynı zamanda modern demokrasinin de ilkeleridir. Bu anlamıyla milliyetçilik, çağının demokratik devrimcilerinin egemenliği, demokratik temelde ulusa veren, yeni bir “etnik” değil “siyasal” kimlik arayışıdır.

Dünya üzerinde bir de muhafazakâr, etnik kimliğe dayalı milliyetçilik anlayışı vardır. Etnik kimliğe dayalı “tikel milliyetçilik”, yurttaşlık esaslı siyasal “anayasal milliyetçilik”i dışlar.

YURTTAŞLIK ESASI

Atatürk milliyetçiliğinin kökleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde filizlenen ve Türk ulusunun varlığını koruma çabalarıyla şekillenen “demokratik devrimci” bir düşünce hareketine dayanmaktadır. Demokratik devrimcilerin Osmanlı’nın son döneminde ortaya çıkan ulusçuluk hareketlerinin I. Dünya Savaşı’nın sonuçları ile yüzleşmesi, bu milliyetçiliğin temel taşlarını oluşturmuştur.

Bu nedenle, Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı, yurttaşlık temeline dayanan; ırk veya etnik kökene değil, yeni bir “siyasal birliğin temeli” olacak ortak bir kültür, tarih ve ülke bağlarına dayalı “ulus kimliği” oluşturmayı amaçlar. Bu anlayış, Türk milletinin tüm bireylerini bir arada tutan, milli birlik ve beraberliği pekiştiren bir ilke olarak öne çıkmıştır. Atatürk, milliyetçiliğin bu yönünü hem kendi sözleriyle hem de yaptığı reformlarla somutlaştırmıştır.

Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı 1924 Anayasası’na en somut şekilde şöyle yansır: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” Bu sözü ile Atatürk, Türk milleti kavramını etnik ya da ırksal temellere dayandırmaktan ziyade, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ve bu devletin sınırları içinde yaşayan halkın tamamını kapsayan bir millet anlayışını savunduğunu ifade etmektedir. Bu anlayış, Atatürk’ün milliyetçiliğinin “demokratik devrimci” temel özelliğini, yani yurttaş esaslı milliyetçiliği ortaya koyar.

Atatürkçüler, etnik kökenine bakmaksızın tüm yurttaşları eşit görür ve hiçbir yurttaşı ötekileştirmez.

TURANCILIĞA BAKIŞI

Atatürk milliyetçiliği, pragmatik ve gerçekçidir. Atatürk, Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi ve coğrafi koşulları göz önünde bulundurarak ülkenin sınırlarını ve milli çıkarlarını koruma esasına dayalı bir politika izlemiştir. Bu bağlamda, uzak hedefler veya hayalci düşünceler yerine, somut ve gerçekleştirilebilir hedefler koymuştur. Turancılık gibi geniş kapsamlı, ancak pratikte uygulanması zor ideolojilere karşı mesafeli durmuştur. Atatürk, Nutuk’ta bu görüşünü şöyle dile getirmiştir: “Hiçbir hudut tanımayarak, dünyada mevcut bütün Türkleri dahi bir devlet halinde birleştirmek, gayri kabili istihsal (sağlanması, erişilmesi, gerçekleştirilmesi olanaksız) bir hedeftir.”

Yine Atatürk gideceği yolu şöyle tarif eder: “Bizim, takip edeceğimiz yol, Türk milleti için, Türk ülkesi için en yüksek güvenlik ve emniyetini temin etmektir.” Bu anlayış, Atatürk’ün milliyetçilik ilkesinin sınırlarını da belirler: Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkarlarını korumak ve yurttaşları arasında birlik ve beraberliği sağlamak.

Ayrıca Atatürk’ün en bilinen ilkelerinden biri olan “Yurtta sulh, cihanda sulh” ifadesi, onun barışçıl dış politika anlayışını ve yayılmacı düşüncelere karşı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

ANTİEMPERYALİZM

Atillâ İlhan’a göre, Atatürkçülüğün en belirgin özelliklerinden biri antiemperyalist bir karakter taşımasıdır. Bu, Atatürk’ün liderliğinde yürütülen Kurtuluş Savaşı’nın emperyalizme karşı verilen bir bağımsızlık mücadelesi olmasından kaynaklanır. “Atatürkçülük, özünde antiemperyalist bir duruştur. Bu duruş, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinde şekillenen ve uluslararası alanda da mazlum milletlere örnek teşkil eden bir devrimci harekettir.”

Benzer bir görüşü Uğur Mumcu’da da görürüz: “Atatürk milliyetçiliği, emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı çıkan, bağımsızlığı esas alan bir milliyetçiliktir. Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı, halkların kendi kaderini tayin etme hakkını savunan ve tüm mazlum milletlere örnek olan bir anlayıştır.”

Bu tanımların ışığında emperyalizme karşı olmayan bir Atatürkçü, Atatürkçü değildir!

Küreselleşme, neoliberal ekonomi politikaları ve uluslararası ilişkilerdeki güç dengesizlikleri, modern emperyalizmin yeni biçimleridir. Atatürkçüler, bu yeni emperyalist tehditlere karşı bağımsızlık ve ulusal egemenlik ilkelerini korumalı, ülkenin deresine, ormanına, madenine, işçi, emekçi ve emeklisine, etnik kökeni ve inancı ne olursa olsun ırkçılık temelinde değil anayasal milliyetçilik temelinde sahip çıkmalıdır. *


Hisar Okulları İnsan ve Toplum Araştırmaları Merkezi öncülüğünde, Konda Araştırma işbirliğinde yürütülen çalışma.

Yazarın Son Yazıları

Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma - Prof. Dr. Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025