Babamın ardından hesaplanamayan 44 yıl - Türküler Erdost
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Babamın ardından hesaplanamayan 44 yıl - Türküler Erdost

09.11.2024 04:01
Güncellenme:
Takip Et:

Geçen gün sosyal medyada rastladığım bir paylaşım belleğimde yinelendi durdu: “Bir çocuğun taşıdığı en büyük yük, ebeveynlerinin yaşanmamış hayatlarıdır.” Paylaşım, aslında Carl Gustav Jung’un “Ailenin en büyük trajedisi, ana babanın yaşanmamış hayatlarıdır” sözünün başka türlü dile getiriliş biçimi idi. Doğrudan bir çağrışımla babamın yaşayamadığı hayatını düşündüm. 44 yıllık bir yük. Üstelik normalde acıların zaman geçtikçe sönümleneceği beklentisine karşıt olarak gittikçe büyüyen bir yük. Yalnızca ailesi olarak bizlerin değil, bir toplumun omuzlarında. Öyle ki tarihe de ağırlığını bırakmış durumda. Bizler hep birlikte böyle bir yükü sırtlanarak yaşamımızı sürdürmeye çalışıyoruz. 

1995 yılında bir araçla kaçırılarak “kaybedilen” Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun, 2016 yılında 8 yaşındaki oğlu ile Cumartesi Annelerinin Galatasaray Meydanı’ndaki buluşmalarına gittiklerinde, oğlunun, dedesinin kaybı için “İnsanlar el ele tutuşsalar aslında kaybolmazlar” dediğini söylüyor bir söyleşide. İnsanın içine işleyen bu cümle, bir çocuğun yaşamın kirletemediği düşünün dışavurumu. O yaşta, dönüşü olmayan bir gidişi anlamlandırmanın zorluğu tanıdık benim için.

El ele tutuşmak belki gidenlerimizi koruyamadı veya zaten onları bize geri getiremezdi ama acılarda olduğu kadar umudumuzda da el ele tutuştuğumuz, bu yükü el ele tutuşarak biraz olsun hafiflettiğimiz “kocaman bir ailemiz” var diye avunuyorum. Bazen o el, bu yıl Yiğit Bener ve Selahattin Demirtaş’ın “Arafta Düet” kitabında olduğu gibi, yazılan bir metinden uzanıyor. Karşılıklı sözler Yiğit Bener’le bizi yıllar öncesinde başka bir şekilde uzanan aynı ele götürüyor. Kardeşini yanı başında yitiren amcamın anlatımından babamın ölümünü, Brüksel’de Fransızcaya çevirirken daktilonun tuşlarına basan Yiğit Bener’in eline.

YAS, GÜLÜŞ VE UMUT...

Fakir Baykurt, Düsseldorf’tan ulaştırdığı “İlhan Erdost Yazıtı” şiirinde, babam ve amcamdan “okulsuz halkın okumuş çocukları” diye söz ediyor. Karanlıkta kalan halkını ışıyan bir bilinçle buluşturma ereğinde babamı kaybedişimiz bir yandan 44 yıl önceyken diğer yandan da bütün etkileri ile bugünümüzde. Stratejik düşünen bir satranç oyuncusu titizliği ile planlanarak uygulamaya konan 12 Eylül darbesi, toplumun aydınlanması uğrunda emek veren babam gibi birçok aydını hedef almakla kalmadı, kurumlara, kültüre, yasalara ve yaşayışımıza da görevlendirdiği cellatlar ve diktatörler eliyle sızarak zehrini bulaştırmaya bugün hâlâ devam ediyor. 

Hesap vermeden gidenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Seçtiklerimiz ve sevdiklerimiz cezaevlerinde. Yaşadığımız coğrafyada kıyımlar, katliamlar sıradanlaştırılıyor. Kız çocuklarının, kadınların örgütlü bir şekilde ya da kentin orta yerinde öldürülmelerinin daha çok tanığıyız artık. Toplu yok edişlerde elimize hayvanların kanı da bulaştı. Yanı başımızdaki savaş çığlıklarını duyamayacak kadar sağırlaştı yüreklerimiz. 

ONURLU DURUŞ

Tüm bu toplumsal kanamanın ötesinde bir de “Gülünce kara bıyıkları arasından/ Denizde güneşli çakıl taşları gibi gülen” (İlhan’a Ağıt, Metin Demirtaş) babalarını elinde sigarasıyla çektirdiği siyah beyaz fotoğraflarından, babalarına yazılan şiirlerden, babalarının öldürümünü anlatan yazılardan ve adının hep sevgiyle geçtiği anılardan tanımaya çalışan iki kız çocuğu var. Büyük bir yası daha büyük bir sevgiyle perdelemeye çalışan bir yuvada büyüyen iki kız çocuğu. Daha kendisi çocuk denebilecek yaşta iken eşi öldürülen, üstüne yüklenen sorumluluklarla hep güçlü olmak zorunda bırakılan, diğer yandan da yaslı ve acılı yıllardan direnciyle güçlenerek çıkan, gençliğinin güzelliğini yaşama katan bir kadın var. Yasını, gülüşlerini ve umudu geride bırakmadan incelikle yaşayan, dünyayı bütün kötülüklerine karşın sevgiyle sarmalayan, bunları da üç nesil aktaran bir aile var. 

Yıldönümlerinde, bilmiyorum belki de doğal olarak belleğimi sürekli bir hesap yapma halinde buluyorum. Belki de yeniden yeniden incinmekten kaçmanın matematiksel bir yolu bu. Yaşanan yıllar, yaşanamayan yıllar, babamdan fazla yaşadığım yıllar, babamsız yaşadığım yıllar. Hesaplamalar arasında ayırdına varıyorum ki babam yaşasa idi bu yıl onun 80’inci doğum gününü kutluyor olacaktık. Ve yaşadığı yılları düşündüğümüzde ben bu yıl babamdan 10 yaş büyüğüm! 

Amcam, bir konuşmamızda, babamın öldürülmesini anlatan bir dizi filminden söz ederken yapımdaki iki unsurdan duyduğu huzursuzluğu dile getirmişti. Bunlardan birisi babamı canlandıran kişinin babamın “yağız, uzun boylu, kara bıyıklı bir delikanlı” olma halini yeterince karşılamadığı idi. İkinci olarak ise yerde sürüklenme görüntülerine değinerek “Biz onca ağır dayağa karşın bir kez olsun sesimizi çıkarmadık. Mamak Askeri Cezaevi’ne yerde sürünerek değil ayakta ve dimdik girdik. İlhan da ben de” demişti. 

Yıl hesaplamalarını bir yana bırakırsak tarih bir şeyi çok iyi görüyor ve yarına taşıyor ki yitirdiklerimiz cellatların ve diktatörlerin elinde hiçbir zaman yerlerde sürüklenmediler. İnsanlık onurlarının yerlerde sürünmesine de izin vermediler. Onların yaşayamadıkları hayatları bizlere yük olmadı. Yalnız bize değil, bu topluma da bir yokluk ve acı bıraktı. Zaten bir çocuğa esas yük olan “Babam öldü” demekten daha fazla “Babam öldürüldü” demektir. Hepsinin ötesinde ise o eksik kalan yıllar bizler için bir onur oldu. Babamın yaşamdan koparılışının 44. yılında, sizleri, tüm yitirdiklerimizin, özgür ve barış içinde bir gelecek uğruna kaybettikleri hesapsız yaşamlarından bize kalan onurlu anılarıyla selamlıyorum.

Yazarın Son Yazıları

Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025