Filistin sorunu nasıl çözülür? - İlker Başbuğ
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Filistin sorunu nasıl çözülür? - İlker Başbuğ

20.05.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Dünü anlamadan, bugünü ve yarını pek anlayamazsınız. Bu nedenle, çözüm önerilerine geçmeden önce, Filistin’de yaşanan dört kırılma noktasını değerlendirmek uygun olacaktır.

BİRİNCİ KIRILMA NOKTASI

2 Kasım 1917’de Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Balfour’un “Krallık hükümeti, Filistin’de Yahudi halkı için bir milli yurt kurulmasını desteklemektedir” açıklamasıyla İsrail Devleti’nin kurulması için ilk adım atıldı. 8 Aralık 1917’de İngiliz ordusu Kudüs’e girdi. 5 Mayıs 1920’de de Milletler Cemiyeti Filistin’i İngiltere’nin mandasına bıraktı. Filistin’de 1919’da başlayan çatışmalar devam edince, İngiltere sorunu Birleşmiş Milletler’e taşıdı. BM Genel Kurulu, 29 Kasım 1947’de aldığı kararla; Filistin’in; Filistin ve Yahudi toprakları olarak ikiye ayrılmasını ve Kudüs’ün uluslararası bölge olmasını kabul etti. O anda Filistin’de 1 milyon 269 bin Filistinli ve 678 bin Yahudi yaşıyordu. Arap tarafı bu kararı Uluslararası Adalet Divanı’na taşıdı. Ancak bu görüş reddedildi.

14 Mayıs 1948’de İngiltere Filistin’deki manda rejimine son verildiğini açıkladı. Yahudiler, hemen İsrail Devleti’nin kurulduğunu ilan etti. Bu ilana karşı çıkan Arap Ligi Filistin’e müdahale etme kararı aldı. 40 milyona yakın nüfusu olan Arap ülkelerinin müdahale gücü 20 bin civarındaydı. Buna karşı Yahudilerin silahlı gücü 60 bine yakındı. Çatışmalar Ocak 1949’da sona erdi. Arapların elinde Filistin’in yüzde 21’i kalmıştı. Asıl önemli olan nokta ise Filistin’den göç eden Arapların sayısının 700 bin kadar oluşu, neredeyse Filistinli ile Yahudi nüfusunu eşitlemişti.

Arap ülkelerinin oluşturduğu müdahale gücü; emir-komuta, irtibat ve koordinasyon ve ortak bir hedef çerçevesinde birleşilemediği için başarısız olmuştu. Bu onların Filistin’deki ilk yenilgileri oldu.

İKİNCİ KIRILMA NOKTASI

1967 yılı mayıs ayı başlarında Mısır, İsrail’in Suriye’ye karşı bir askeri harekât hazırlığı içinde olduğu haberini aldı. Mısır ordusunun büyük kısmı o anda Yemen’deydi. Mısır Devleti Başkanı Nasır, kendisini çok güçlü hissediyordu. Duruma müdahale etme kararı aldı. Sina’daki BM Güçleri’nin geri çekilmesini istedi. İsteği hemen kabul edildi. Nasır Şarm-el Şeyh’teki mevzileri işgal etti. İsrail gemilerine abluka uygulayacağı açıklandı. Bu İsrail için bir tehditti.

5 Haziran sabahı İsrail Hava Kuvvetleri Mısır Hava Kuvvetleri’ne saldırdı. Uçakların neredeyse tamamı havalanmadan imha edildi. Sina’da da taarruza başlayan İsrail ordusu Süveyş Kanalı’nın doğu kıyısına ulaştı. Kudüs bölgesinde yenik duruma düşen Ürdün ordusu, Doğu Kudüs ve Batı Şeria’dan çekildi. İsrail aynı zamanda 11 Haziran’da Golan Tepeleri’ni de ele geçirdi.

BMGK; 22 Kasım 1967’de meşhur 242 sayılı kararını aldı: “Savaşla toprak elde edilmesi kabul edilemez. İsrail işgal ettiği bölgelerden çekilmeli. Adil ve kalıcı bir barış aranmalı. Mülteci sorunu çözülmeli.”

Mısır, İsrail ve Ürdün kararı kabul ederken Suriye ve Filistin örgütleri reddetti.

Nasır, onu alkışlayan kalabalıkların etkisinde kalmış ve adeta özgüven patlaması yaşamıştı. Hesabı, ABD ve Sovyetler’in duruma hemen müdahale edeceğine dayanıyordu. Hesapları yanlış çıkmıştı. İsrail’in bu şekilde saldırabileceğini öngörememişlerdi. Sonuç Nasır ve Mısır için büyük bir travma yaşanmasına ve siyasi değişimlere neden oldu. Arap milliyetçiliği yerini Filistin milliyetçiliğine bırakıyordu. Ayrıca, bölgede siyasal İslam da daha güçlü bir pozisyon kazanıyordu. Bu savaş Arapların, İsrail karşısındaki ikinci yenilgisi oldu.

6 Ekim 1973’te Mısır Devlet Başkanı E. Sedat’ın Süveyş Kanalı’nı doğuya geçerek başlattığı savaş da yine İsrail tarafının kazanması ile sonuçlandı. Bu savaş da Arapların İsrail karşısındaki üçüncü yenilgisi oldu.

ÜÇÜNCÜ KIRILMA NOKTASI

Filistin ile İsrail arasında Oslo’da başlayan görüşmeler 1993 yazında, barış için gerekli olan prensiplerin üzerinde anlaşılmasıyla sonuçlandı. Kabul edilen prensipler şöyleydi: Filistin Kurtuluş Örgütü’nün temsilciliği İsrail tarafından kabul edilirken Arafat da İsrail’in varlığını ve güvenliğini kabul edecekti. Devamında İsrail Batı Şeria ve Gazze’den çekilecek ve yönetim Filistin Kurtuluş Örgütü’ne devredilecekti. Kudüs’ün durumu ile mültecilerin geri dönüşü ve Filistin’in alacağı siyasal şekil ise görüşmeler yoluyla çözülecekti.

ABD Başkanı Clinton, Arafat ve İsrail Başbakanı İzak Rabin’i antlaşmayı imzalamak üzere Washington’a davet etti. Antlaşma imzalandı.

Filistin’de barış için çok ciddi bir ümit doğmuştu. Ancak, İsrail parlamentosu bu antlaşmayı “Büyük İsrail’e” karşı atılan bir adım olarak gördü. Kasım ortalarında karşıt gösteriler başladı. 4 Kasım’da da Rabin bir suikast sonucunda yaşamını yitirdi. Clinton’ın barış çabaları boşa gitmişti. 

1999’da Clinton ikinci bir denemeye girişti. Ehud Barak ile Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad ile Arafat’ı bir araya getirmeye çalıştı. Barak çözüme yakın duruyordu. Hafız Esad da görüşmeye hazırdı. Adım adım ilerlenebilirdi. Ancak, Arafat’ın çözümlere pek yakın durmaması ve görüşmelerin Irak ve İran sorunlarının bölgesinde kalmasıyla, ikinci defa büyük bir şans kaçırılmış oldu.

DÖRDÜNCÜ KIRILMA NOKTASI

Netenyahu’nun yeniden iktidara gelmesiyle; Batı Şeria’daki yerleşim yerleri projesine büyük hız vererek; buradaki Filistinlileri evlerinden kovarak, bu bölgede bir etnik temizliği hedef alması; Kudüs’ün BMGK’nin 242 sayılı kararı çiğnenerek İsrail’in başkenti olması; İsrail’in mültecilerin geri dönmesini söz konusu bile etmemesi; Ortadoğu’daki Arap ülkelerinin İsrail’in bu davranışları karşısında etkisiz ve sessiz kalması; İsrail’de durumu gergin bir noktaya taşıdı. Toplum patlamaya hazırdı. Patlama; 7 Ekim 2023 günü Hamas’ın saldırısıyla gerçeğe dönüştü. İsrail hükümeti, bir devlet politikası olarak, adeta intikama odaklandı. Devlet terörü estirdi. Gazze’deki Filistinlilere karşı soykırım suçu işledi ve bu suçları da işlemeye devam ediyor. Ancak, İsrail için durum artık 7 Ekim 2023 öncesine dönmek için çok geç. İsrail Gazze’ye yaptığı müdahale şekli ile uluslararası itibarını yerle bir etti. Hamas’ı silahsızlandırmada da başarılı olma şansı oldukça düşük.

FİLİSTİN SORUNUNA ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Netenyahu hükümeti neredeyse bütün Filistinlileri bir şekilde İsrail’den göndermek istiyor. Bu hedefe ulaşmak için etnik temizlik, soykırım suçlarını işlemekten bile kaçınmıyor.

ABD ile Rusya’nın konuya farklı yaklaşımları olsa da bu iki devletin ortak amacı Filistin-İsrail ihtilafının küresel seviyede büyümesini engellemektir. Bu nedenle, ABD ve Rusya’nın birlikte hareket ederek yaşananlara karşı çıkması zorunludur. Bu ikiliyi Çin ile AB de desteklemelidir.

Ortadoğu’daki petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip olan Arap ülkeleri, 1973 Arap-İsrail Savaşı’nda olduğu gibi, bütün tarafları barış masasına getirecek önlemleri uygulamayı artık gündemine almalıdır.

İsrail; Mısır ve Ürdün ile anlaşmıştır. Irak ve Suriye bugün için İsrail’e tehdit oluşturmamaktadır. Golan tepelerini geri alacak Suriye’nin tavrı tamamen farklı olacaktır. Suudi Arabistan’ın gayretleri ile İran bile İsrail sorununda yumuşama içine girmiştir. Bu durumda, İsrail’in halen neden büyük çapta kaynaklarını savunma harcamalarına ayırdığı ve buna karşılık olarak da terör eylemlerine daha fazla hassas duruma geldiği, İsrail halkına artık açıklanmalı, anlatılmalıdır.

İspanya, İrlanda ve bazı AB ülkelerinin, Filistin’i devlet olarak tanımaya yakın olması, Filistin sorununa kalıcı bir çözüm bulunabileceğine ilişkin ümitleri artırmaktadır. Filistin sorununa çözümün anahtarı, BMGK’nin 22 Kasım 1967’de aldığı 242 sayılı karardır.

ABD Başkanı Clinton, Filistin sorununa kalıcı bir çözüm bulabilmek için gayret etmiştir. Bugünün siyasetçilerinden aynı gayreti göstermeleri beklenmektedir. Aksi takdirde, tarih ileride onları da hiç çekinmeden suçlu sandalyelerine oturtacaktır.

 

Yazarın Son Yazıları

Yeni bir tür: ‘Barrack-us’ - Dr. Çiğdem Bayraktar Ör

“Devletler arasındaki çıkarları uzlaştırma sanatı” olarak tarif edilen diplomasiyle ülkelerarası diyalogun yapılandırılmasında; bir devletin kimi, nereye, ne zaman gönderdiği son derece önemlidir.

Devamını Oku
15.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025