Führer ilkesi ve hukuk - Hamdi Yaver Aktan
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Führer ilkesi ve hukuk - Hamdi Yaver Aktan

21.11.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Alfred Grosser “Geçmişte yaşanmış olanlar, sadece geçmişte yaşandıkları için şu an katiyen yok sayılamazlar” diyor. 

Yirminci yüzyılın ilk yarısında, Hitler rejiminde, hukukçuların bir kısmı “önlem devleti”, “norm devleti” kavramlarını hukuk literatürüne soktular. “Önlem devleti”, daha sonraları “düşman ceza hukuku”nun altyapısını oluşturdu. Hitler, 26 Nisan 1942 tarihli Reichstag konuşmasında, hayatta kalmanın gerekliliklerine artık hukukun emirleri ya da yetkililerinin kazanılmış hakları tarafından ket vurulamayacağını söylemişti. Aynı gün Reichstag da konuşma doğrultusunda aldığı kararda:

NAZİ HUKUKU

“... Ulusun Führer’i, silahlı kuvvetlerin başkomutanı, hükümetin başı ve yürütme yetkisinin sahibi olarak, ... her Almanın uygun görünen bütün yollarla görevini yerine getirebilmesi için yasalara bağlı olmaksızın en yüksek yargıç ve parti lideri konusunda olması gerekmektedir” denilmekteydi.

Aynı yıl, 24 Haziran’ında Nazi amblemlerinin yargıç ve savcıların cüppelerine işlenmesinden yana olduğunu açıklayan Hitler’e yargıçlardan da destek geldi. Bu yargıçlardan en tehlikelisi Roland Freisleri ismini taşıyordu. Üç ciltlik Nazi İmparatorluğu’nun yazarı William L. Shirer, kitabında “ağzı bozuk, rezil bir deli” olarak tanımladığı Freisler, “Kanunsuz suç ve ceza olmaz” evrensel ceza hukuku ilkesini yok sayan düzenlemeyi çıkarır. “Halkın sağlam vicdanı uyarınca... cezalandırılmayı hak eden bir eylemde bulunan kişi cezalandırılacaktır” artık. Bu da geçmişe yürüyen yasayı olanaklı kıldı.

Adalet Bakanlığı’nda, bakanın emrindeki devlet sekreteri Curt Rothenberger ismiyle anılan memorandumunda “Führer ilkesi”nin ilkelerini “yargı reformu” olarak sundu.

‘SINIRSIZ KEYFİLİK’

Birinci ilke, “hukuk siyasi liderliğe hizmet etmeli”ydi. İlkenin temelleri Alfred Rosenberg tarafından daha 1930’larda atılmıştı. Rosenberg hukukun “bir dış kuvvet -onun deyimiyle, şekillendirme merkezi- tarafından şekillendirilmeli ve ona bağlı kalmalıydı. Görselliği, yargıçların mahkeme salonuna geçerken kürsülerine oturmadan “Heil Hitler” selamı ile sağlanıyordu. Yeminlerini de “Alman Reich’ı ve halkının Führeri Adolf Hitler’e karşı dürüst ve itaatkâr olacağıma yemin ederim...” sözleriyle yapıyorlardı.

Führer ilkesinin ikincisi, “Führer en üstün yargıçtır, teoride hüküm verme yetkisi sadece ondadır”dı! Führer mahkeme kararını inceleyebilir, değiştirebilirdi. Roland Freisler de Hitler’e yazdığı mektupta kararının Führer tarafından değiştirilebileceğini söylüyordu.

“Bir yargıç... Führer gibi karar vermelidir” bu ilkeye göre, “önlem devleti” pekiştiriliyordu. Kuramsal temeli Ernst Fraenkel tarafından “ikili devlet” çalışmasıyla atılan bu ilkeye göre “sınırsız bir keyfilik ve denetlenmeyen şiddet uygulayan hükümet sistemi” işlemeye başlıyordu.

Harry Reicher, Führer ilkesini değerlendirirken Rothenberger Memorandumu’nun “yargı sürecinin her noktasında, yargıca yöneltilmesi gereken baskın düşüncenin ne olması gerektiğini çok açık bir biçimde ortaya koymuştu: “Führer bir davada -ya da davaya karar vermeye ilişkin bir soru ya da sorunda- nasıl karar verirdi ve benim nasıl karar vermemi isterdi?” açıklama ve sorusunu yargıcın bilmesi gerektiğini belirtmektedir. 

CEZANIN AMACI

Rosenberg yine 1930’da cezanın doğasını yazarken “Ceza sadece bizim türümüze yabancı olan tip ve nitelikte olanlar arasından seçim yapmaktır” diyordu. Buna göre eğitim amaçlı cezalandırma, suçluları topluma kazandırma anlayışı geçersizdir; “istenmeyenler” toplumdan çıkarılmalıdır! Joseph Goebbels daha ileri gidiyordu: “Yargıç karar verirken yasadan ziyade suçlunun yok edilmesi fikrinden hareket etmelidir... Yargıcın sanığın suçluluğuna ikna edilmesi gerektiği fikri tamamen terk edilmelidir... Kişi(yargıç) hukuktan değil, insanın yok edilmesi gerektiği kararından yola çıkmalıdır.”

1 Ekim 1946’da sonuçlanan Nürnberg yargılamalarında “Adalet Davası”ndan mahkeme, Nazi hukuk sisteminin işlediği metodolojinin temel taşı olan Führer/liderlik ilkesini değerlendirir. “Söz konusu ilkenin özü bütün erklerin yasama, yürütme ve yargının çok az elde, nihayet tek elde yeni Führer’in elinde toplanmasıydı.” Führer ilkesi, “yerleşik denge ve denetleme sistemine dayanan birleşik devletler tarzı anayasal güçler ayrılığın mutlak antiteziydi. Führer ilkesi yönetiminde Hitler, bir zamanlar baş yönetici, baş yasa koyucu ve baş yargıçtı.”

Nürnberg’de uzman tanık olarak “Adalet Davası”ndan dinlenen Köln Üniversitesi anayasa hukuku ve uluslararası alanda otorite profesör Jahreis Führer ilkesini, “Alman Reich’ında devletin tüm gücü, karar verme ya da yeni normlar belirleme iktidarı, bu gücü, keyfi olarak kullanabilen tek bir adamın elinde toplanmıştır. Sadece ona bağlıdır” şeklinde açıklar.

Böyle bir hukuk düzeninde mahkeme kararlarına “mahkeme kararı” denilebilir mi? En içerikli yanıtı Nürnberg Adalet Davası kararı vermektedir. 

“İnsanlık... yasalarının ihlali söz konusudur ve suç Adalet Bakanlığı’nın otoritesi ile hukuk adına işlenmiş, mahkemeler de suçun işlenmesine aracılık etmiştir. Suikastçının hançeri, yargıcın cübbesinin altında gizlenmiştir.”

Harry Reicher şöyle diyor: “Sanıklar yargı eliyle cinayet işlemişlerdi ve cinayet görünüşte hukuki olsa bile yine de cinayettir.”

Not: Nazi Almanya’sında Hukuk (Çev. Kıvılcım Turanlı, Zoe Kitap, İstanbul, 2022) Yazıda yararlandığım kitaba dikkatimi çeken arkadaşım Saim Karaman’a teşekkür borçluyum.

HAMDİ YAVER AKTAN
YARGITAY ONURSAL DAİRE BAŞKANI

Yazarın Son Yazıları

Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025