Otoriterleşmenin patolojisi ve parlamenter demokrasi - GÜLİZAR BİÇER KARACA
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Otoriterleşmenin patolojisi ve parlamenter demokrasi - GÜLİZAR BİÇER KARACA

01.10.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Steven Levitsky ve Daniel Ziblatt; “Demokrasi Nasıl Ölür” adlı kitaplarında otoriterleşmenin ve tek adam rejimlerinin demokratik normların yıkılması ve güçlerin tek kişide toplanmasıyla başladığı tezi üzerinde durur. İkiliye göre; otoriter rejimlerin yükselişi, demokrasilerin çöküş sürecini hızlandırır ve toplumda derin kutuplaşmaları beraberinde getirir. Bu süreçte, medyanın susturulması, yargı bağımsızlığının ortadan kalkması ve temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması gibi ciddi sorunlar ortaya çıkar.

Türkiye’nin siyasal tarihi de demokrasi ve parlamenter sistemin kazanımları ile, otoriterleşme eğilimleri birlikte değerlendirildiğinde önemli dersler sunuyor. Bu yazıda bugün Meclis’in açılması vesilesiyle, otoriterleşme ve tek adam sisteminin yarattığı sorunları ve çözüm olarak demokratik parlamenter sisteme dönüş gerekliliğini ne eksik ne fazla bir şekilde anlatmaya çalışacağız.

DEMOKRATİK DEĞERLERİN KORUNMASI

Demokrasi, halk iradesinin yönetime yansımasını sağlayan temel yönetim biçimi; parlamenter sistem ise bu iradenin en demokratik şekilde temsili için en uygun zeminlerden birini oluşturuyor. Yasama ve yürütme erklerinin birbirinden bağımsız ama eşgüdümlü çalışmasını sağlayarak, demokrasinin temellerini sağlamlaştırıyor.

Bu sistemin en önemli kazanımları; halkın kendi geleceğini tayin etme yetisi, özgür seçimler, ifade özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü... Parlamenter sistemin bir avantajı da yasama sürecinde çoğulculuğu teşvik etmesi. Farklı siyasi görüşlerin temsil edildiği bir parlamentoda, tartışma ve uzlaşma kültürü gelişiyor; daha kapsayıcı ve adil yasaların çıkması sağlanıyor. Bunlar da dengeleyici, adil ve sürdürülebilir bir yönetim mekanizmasını, toplumsal barışı ve ulusal kalkınmayı beraberinde getiriyor.

Ancak tek adam sistemleri tam tersi bir yapıdadır. Otoriterleşme, demokratik normların yıkılmasıyla başlıyor ve siyasal gücün tek bir kişide veya dar bir elit zümrede toplanması ile karakterize...

Tüm bunlar, demokratik kazanımları tehdit ediyor. En büyük zararları, hukukun üstünlüğünün zedelenmesi, demokratik süreçlerin etkisiz hale gelmesi ve muhalefetin kriminalize edilmesi... Bizdeki otoriterleşme süreci, bu tehlikeyi somut bir şekilde ortaya koyuyor. Güç yoğunlaşması nedeniyle yargı bağımsızlığı zedeleniyor. Devlet mekanizmasının sağlıklı işlemesi engelleniyor, kurumsal çöküş yaşanıyor. Medya susturuluyor, insan hakları ihlalleri artıyor. Yolsuzluk ve kamu kaynaklarının kötüye kullanımı yaygınlaşıyor. Ayrıca, tek kişinin keyfi kararları, çoğulculuktan uzak ve toplumun görüşlerini yansıtmayan kararlar olduğu için toplumsal kutuplaşma yükseliyor.

Seçim süreçlerini ve hukukun üstünlüğünü zayıflatan rejim, demokratik gerilemeye neden oluyor. Ekonomik eşitsizlikler, sosyal adaletsizlikler derinleşiyor.

Sermayenin çıkarlarını korumak için emekçilerin hakları gasp ediliyor, sendikal faaliyetler baskı altına alınarak emekçilerin örgütlenme gücü zayıflatılıyor.

PARLAMENTER SİSTEME DÖNÜŞ

İşte bu bağlamda, ülkemizde demokratik parlamenter sisteme dönüş, bu sorunların çözümü için elzem. Siyaset bilimci Giovanni Sartori de bu sorunların çözümünde parlamenter sistemlerin “demokrasiyi, çoğulculuğu teşvik eden” yapısının önemine dikkat çekiyor. Çünkü; demokratik parlamenter sistem, halkın iradesi ve denetiminin etkin bir şekilde yer aldığı bir yapıyı benimsiyor. Yasama organı güçlü bir denge-denetleme mekanizmasına sahip olduğunda, yürütme üzerinde kontrolü sağlıyor. Bu sistemde başbakan ve kabine, güvenoyuna tabi ve yasama organına hesap vermek zorunda olduğundan yönetimde şeffaflık artıyor. Demokratik değerler korunuyor.

Siyaset bilimci Juan J. Linz, “Totaliter ve Otoriter Rejimler ”adlı kitabında, tek adam rejimlerinin kriz anlarında bile sık sık kaotik ve sürdürülemez olduğunu belirtir.

Tek adam yönetiminin, karar alma süreçlerini dar bir çerçevede, halkın denetiminden uzakta yürüttüğünü ve bunun demokratik değerler üzerindeki tahrip edici etkilerini vurgular. Bu yüzden demokratik parlamenter sisteme dönüş, Erdoğan’ın, dar gruplu otoriter rejimin panzehiridir. Demokratik parlamenter sisteme dönüş iradesi, toplumsal barış ve istikrarın sağlanmasında kilit role sahiptir ve despotizmi engellemek için gereklidir. Çare, yeniden demokratik parlamenter sistemin inşasında yatmaktadır. Mevcut tek adam sisteminden kurtulmak için anayasa değişikliği gerekirse, bu değişiklik kesinlikle demokratik parlamenter sisteme dönüş için olmalıdır. Otoriterleşmenin yarattığı sorunları aşmak sağlıklı bir sürecin sonucunda ulaşılacak anayasa değişikliğiyle olanaklı... Parlamenter sisteme dönüşü sağlayacak ve güçlendirecek anayasa, demokratik kurumların sağlam temeller üzerine oturmasını sağlar. Prof. Dr. Kemal Gözler de demokratik parlamenter sisteme dönüş için gerekli anayasa değişikliklerini yaşama geçirmenin “hukukun üstünlüğü, insan hakları ve demokratik değerler bağlamında atılması gereken en kritik adım” olduğunu belirtiyor. Yeni bir anayasa ile yeniden güçler ayrılığı ilkesi yaşama geçirilmeli, yasama, yürütme ve yargı bağımsızlığı sağlanmalı, temel hak ve hürriyetler güvence altına alınmalıdır.

Anayasa, toplumun en geniş kesimlerince kabul gören hüviyetine yeniden kavuşturulmalı, demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri sağlam temellere oturtulmalıdır. Devamında; seçim sistemi reforme edilerek, temsilde adalet sağlanmalı ve hükümet meclise karşı sorumlu olmalıdır. Bu durum, hem yöneticilerin hesap verebilirliğini artıracak hem de kamu politikalarının daha geniş katılımla ve denetimle oluşturulmasını sağlayacaktır.

Ekonomi politikalarının yeniden demokratik denetim altına alınması, gelir dağılımındaki adaletsizliklerin giderilmesi ve sosyal hakların korunması açısından önemli bir adım olacaktır. Bu dönüşüm, yalnızca bir yönetim değişikliği değil, aynı zamanda toplumun geniş kesimlerinin siyasi, ekonomik ve sosyal haklarının korunması, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve ifade özgürlüğünün teminat altına alınması anlamına gelir. Kısacası, demokrasi ve parlamenter sistemin kazanımlarını korumak ve yeniden yaşama geçirmek için anayasa değişikliği gereklidir. Bu değişiklik otoriterleşme eğilimlerinin engellenmesini sağlayacaktır. Bu adım, Türkiye’nin daha eşitlikçi, adil ve özgür bir toplum olma yolunda önemli bir dönüm noktası olacaktır.

GÜLİZAR BİÇER KARACA

TBMM BAŞKAN VEKİLİ, CHP DENİZLİ MV.

Yazarın Son Yazıları

Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025