Siyasette kurumsal bellek - Erol Tuncer
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Siyasette kurumsal bellek - Erol Tuncer

22.11.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

İki dönem TBMM’de bir dönem de CHP Merkez Yönetim Kurulu’nda birlikte olduğumuz sevgili Alev Coşkun’un, kısa süre önce yitirdiğimiz değerli CHP’li politikacı Yüksel Çengel’in vefatı dolayısıyla kaleme aldığı yazı beni hem duygulandırdı hem de düşündürdü. Kaybettiğimiz arkadaşlarımızın ardından yazılan, vefa örneği olan anma yazıları için içten teşekkürlerimi sunuyorum.

Sözünü ettiğim yazıda, CHP gençlik kollarından başlayarak parti içinde en yüksek makamlara kadar yükselmiş arkadaşlarımızdan kimileri de anımsatılıyor. Bu anılar dolayısıyla, siyasi partilerde çok değer verdiğim kadro sürekliliğinin önemini bir kez daha vurgulama gereksinimini duydum. 

Bütün kurumlarda olduğu gibi siyasi partilerde de kadro sürekliliği, kurum hafızasını ve gelenekleri koruma açılarından önem taşıyor. Yeri geldikçe yinelerim: Toplumu kurumlar, kurumları da gelenekleri ayakta tutar. Kurumların ve elbette ülkenin de en büyük serveti, yetişmiş insan gücüdür. Ne var ki ülkemizde bu kuralların göz ardı edildiğini ve deneyimli kadroların zaman zaman siyaset alanının dışına çıkarıldığını gördük, yaşadık.

KADRO SÜREKLİLİĞİ

Ülkemizde, siyasal yaşamdaki kadro sürekliliğini altüst eden iki önemli siyasi kadro kıyımı yaşanmıştır. Birincisi 1960 sonrasında yaşanmış, siyasi yelpazenin bir kanadını oluşturan Demokrat Partililer siyasal yaşamdan tasfiye edilmişler ve siyasal yelpazenin sağ kanadı, TBMM’de uzunca bir süre siyasete yeni girmiş kadrolarla temsil edilmek durumunda kalmıştır.

1980 sonrasında yaşanmış olan ikinci kıyım daha büyük olmuş, bu kez siyasal yelpazenin bütün kanatları tasfiye edilmiştir. Önce siyasal yaşamda bulunan partilerin tümü (18 siyasi parti) kapatılmış, sonra da partili kadrolara derece derece siyaset yasakları uygulanmış; örneğin benim de içinde bulunduğum parti yöneticilerine 10 yıllık siyaset yasağı getirilmiştir. Ben o tarihte 42 yaşındaydım ve yaşamımın verimli bir çağında siyasal yaşamdan koparılmış ve siyasette edindiğim birikimi ülke yararına kullanabilmekten yoksun bırakılmıştım. Başta Ecevit ve Demirel olmak üzere bütün partilerdeki nice değerli kadrolar benimle aynı durumdaydılar.

1980 askeri müdahalesi sonrası 1983 yılında yapılan ilk milletvekilleri seçimi sonrasında TBMM’deki 400 milletvekilinin yalnızca 1’i bir önceki dönemden kalmaydı. TBMM’nin yenilenme oranı yüzde 100’e çok yakındı (yüzde 99.8). Bir başka söyleyişle TBMM’nin hemen hemen tümü yenilenmişti.

TESAV Vakfı’nda yaptığımız bir çalışmaya göre olağanüstü dönemler (1946, 1950,1961, 1983, 2002, Kasım 2015)  dışında 1946-2018 seçimleri arasında Meclislerin yenilenme oranları yüzde 48.2 ile yüzde 71.1 arasında gerçekleşmiştir. Bu aralıklarda oluşmuş yenilenme oranlarının bir yandan kadroların yenilenmesi bir yandan da parti kültürünün yeni kadrolara aktarılması açılarından sağlıklı oranlar olduğunu söyleyebiliriz. 

Bugün yaşadığımız siyasi bunalımların temelinde, diğer etkenlerin yanında, Milli Güvenlik Konseyi’nin siyasi mühendislik amacıyla uyguladığı siyasal yasaklar sonucunda siyaset dünyasındaki yetişkin kadroların dağıtılmış olmasını aramanın gerekli olduğu inancındayım.

Yazımı bir anekdotla sonlandırmak istiyorum: 1983 yılı sonları... Milletvekili seçimleri yapılmış, yeni Meclis açılmış, askeri yönetim sonlanmış. 1980 darbesiyle başlayan ara dönemden çıkışın başlarındayız. O günlerde benim gibi 10 yıl yasaklı arkadaşlardan bazılarıyla yemek yiyoruz. O sırada televizyonda TBMM oturumundan bir görüntü veriliyor. Biz yasaklılar, biraz da Meclis dışında bırakılmış olmanın verdiği burukluk içerisinde eleştirilere başlıyoruz: “Bunlar acemi, şu Meclis başkanına bakın, milletvekiline nasıl hitap edileceğini bile bilmiyor” “Aaa, milletvekili de söze nasıl başlayacağını bilmiyor.” 

Eleştirilerimiz bu minval üzere devam ederken 10 yaşındaki oğlum meğer bizi dinliyormuş; “Baba bunlara acemi deyip durdunuz, peki sen Meclis’e girdiğin gün usta mıydın” diye sorunca, “Bak oğlum, soruyu kitabın orta yerinden sordun. Bu amcalarla aynı okullarda okuduk, aynı sokaklarda büyüdük. Meclis’e girdiğimde elbette bu amcalar gibi ben de acemiydim. Ancak bu amcalarla aramızda önemli bir fark vardı. Benim girdiğim Meclis’te ustalar vardı: Bülent Ecevit, Süleyman Demirel, Turhan Feyzioğlu, Turan Güneş, Necdet Uğur ve daha niceleri. Ben çıraklık devremi onların yanında tamamladım. Oysa şu anda Meclis’te bulunanların hepsi çırak. Ortada usta kalmamış. Birikim sahibi olanların kimi hukuken kimi fiilen yasaklanarak Meclis dışında bırakılmış. Şimdi kim kimi eğitecek?”

Yazarın Son Yazıları

Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025