Tarih ve gelecek arasında: 101. yılında Cumhuriyet - Gülizar Biçer Karaca
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Tarih ve gelecek arasında: 101. yılında Cumhuriyet - Gülizar Biçer Karaca

29.10.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Düşüncelerimizi şekillendiren tarihsel perspektifler genellikle alışageldiğimiz kalıplar içerisinde kalır; oysaki “yeni”, sabit bir yapıdan çıkmamız gerektiğini gösterir. 

Bir katılığın arkasında yatan siyasal, sosyal ve ekonomik dinamikleri radikal bir şekilde değiştirip yeniden tasarlasak, belki de insanların potansiyellerini eşsiz bir biçimde ortaya koyabilecekleri yeni bir sistem oluşturabilir, hem bireysel hem de toplumsal anlamda yeni, geleceğe yönelik bambaşka kapılar açabiliriz.  

Cumhuriyet de bu anlamda, yalnızca modern ulus-devlet oluşumlarının bir unsuru değil, aynı zamanda toplumda yeni kolektif hafızanın, değerlerin ve ideallerin bir yansımasıdır.

Antik Roma'dan Fransız Devrimi'ne, oradan modern Türkiye'ye uzanan süreçte, Cumhuriyet, insanlık tarihine damgasını vurmuş bir yönetim modeli olarak, toplumlara özgürlük, demokrasi ve adalet gibi evrensel değerler sunmuştur.

Tarihte farklı dönemlerde, farklı coğrafyalarda ortaya çıkmış olsa da omurgasını egemenliğin millete ait olması, hukuk devleti ve birey haklarının korunması ilkeleri şekillendirir. Ayrıca toplumsal hareket olarak Cumhuriyet, sınıf farklılıklarını azaltma çabası güderken, eşitlik anlayışını da ön plana çıkarır.

Bu bağlamda, Türkiye Cumhuriyeti de tarih sahnesine çıktığı günden bu yana sadece yeni bir kimlik yaratma süreci ve politik yapısıyla değil, sosyo-kültürel dinamikleriyle de bir yenilik sürecidir. Yani Cumhuriyet, Türkiye'nin çok katmanlı yapısında bir “ulusal” kimlik inşa etmekten, bir yönetim şeklinin değişiminden ibaret olmayıp, toplumsal, kültürel ve entelektüel bir devrimi de temsil etmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk ve silah arkadaşlarının öncülüğünde inşa edildi. Bu süreçte, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasıyla ortaya çıkan boşluğu doldurmak amacıyla kurulan modern bir devlet olarak, çeşitli devrimlerle büyüdü. Hakimiyet-i Milliye gazetesinin 29 Aralık 1923 tarihli nüshasında çıkan “Dahili Islahat Vesilesiyle” başlıklı yazıda şöyle deniyor: “Mücadelenin birinci devresinde vatan kurtuldu, ikinci devresinde millet kurtulacaktır, eser henüz tam değildir.” Hakimiyet-i Milliye’nin milletin kurtuluşu dediği ikinci devre, Cumhuriyet’tir ve evet, eser Cumhuriyet ile tamamlanacaktır.

Tam da bu yüzden Cumhuriyetin ilanı, yüz yıllar boyu süregelen ve Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüyle zirveye ulaşan bir dizi sosyo-politik değişimin sonucu olarak doğdu. Cumhuriyet, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, köklerini Batılı modernizmden alan ve fakat Anadolu'nun tarihsel gerçekleriyle sentezlenen bir anlayışın ürünüydü. Bu yüzden bu yenilik süreci, yalnızca siyasi bir devrimden ibaret değildi; aynı zamanda sosyolojik ve kültürel bir yapılanmaydı. 

Cumhuriyet, bireyin özne olarak tarih sahnesine çıkışını da simgeliyordu. Osmanlı'nın çoklu kimlik yapısından modern ulus-devlete geçiş süreci, bireyin kamusal alanda daha etkin bir rol almasını sağladı. Bu süreç, "vatandaş" kavramını yeni baştan tanımladı.

İnsan doğasındaki özgürlük arzusunu kurumsal bir yapıya dönüştürüp, bireyin toplumsal, siyasal ve ekonomik hayatta kendini ifade edebilmesini sağladı. Yani 1923'teki bu devrim, tarihi ve siyasi bir perspektif ile kültürel ve sosyolojik bir derinliği de içeriyor. 

Cumhuriyet, başlangıcından itibaren demokrasi ve insan haklarını temel taşlar olarak kabul etmiştir. Örneğin, kadınların kamusal alanda daha aktive olması sağlanmış, eğitim ve çalışma haklarında büyük ilerlemeler kaydedilmiştir.

Toplumsal cinsiyet eşitliği, eğitimdeki reformlar ve sanatın demokratikleşmesi Cumhuriyetin sağladığı en önemli sosyo-kültürel transformasyonlardandır.

Cumhuriyetin eğitimde gerçekleştirdiği reformlar, sadece bilgi aktarımı değil, aynı zamanda düşünme biçimimizi şekillendiren bir süreçtir. Laik ve bilimsel temellere oturtulmuş eğitim sistemi, eleştirel düşüncenin gelişmesine katkıda bulunmuş, bilginin demokratikleşmesini sağlamıştır. Sanat, toplumun aynası olarak, Cumhuriyet'in getirdiği değişimleri estetize etmiştir. Resimden müziğe, edebiyattan mimariye kadar uzanan geniş yelpazedeki sanat, cumhuriyetin ideallerini yansıtmış ve toplumda dönüşümün öncüsü olmuştur.

Ancak tüm bu süreçler her zaman stabil olmamış, tarihin farklı dönemlerinde çeşitli zorluklarla yüzleşilmiştir. Bugün, mevcut politik ve sosyoekonomik dinamiklerin, cumhuriyetin bu yaklaşımıyla nasıl örtüştüğünü ve hangi alanlarda kırılmalar olduğunu değerlendirecek bir bakışa gereksinim var. 

Modernleşme sürecimiz, her geçen gün farklı dinamiklerle çevrelenirken, kimi durumlar, değişimler, kazanımları derinden etkiliyor. Şimdi, Cumhuriyetin demokrasiyle olan ilişkisini değerlendirmek, kazanımlarını doğrudan ele almak kritik öneme sahip. Cumhuriyetin temel ilkeleri olan laiklik, demokrasi, milli egemenlik ve hukuk devleti gibi kavramlar, ayrı bir önem kazanıyor. Bu bağlamda, Cumhuriyetin ilerici yapısı nasıl korunabilir ve daha da nasıl geliştirilebilir gibi sorulara yanıt aramak gerekli... 

Prof. Dr. Ünsal Yavuz; “Cumhuriyet mi, demokrasi mi? “ sorularını “Geçmişte çeşitli nedenlerle demokrasiye ara verilmiş, verilmek zorunda kalınmıştır; ama demokrasiye dönülmüştür; onun için ben bu noktada Cumhuriyet mi, demokrasi mi diye sorulduğunda, ‘demokrasiye ara verilir ama dönülür, fakat Cumhuriyet’e ara verildi mi, Cumhuriyet gitti gider’ derim. Bu nedenle öncelikli olarak üzerine titrememiz, sahip çıkmamız gereken cumhuriyettir.” diye cevaplar. 

Ünsal Yavuz Hoca’ya göre cumhuriyetin üzerinde yükseldiği en önemli sütun laikliktir. “Birçok İslami Cumhuriyet var etrafımızda, oralarda demokratik hak ve özgürlüklerin varlığından söz edebilir miyiz? Edemeyiz; çünkü bu ülkeler laik değil. Demokratik hak ve özgürlükler laikliğin olduğu topraklarda yetişir, kök salalar, güçlenir, büyür.” diyen Yavuz; cumhuriyetin ayakta kalabilmesi için laiklik sütununa sarılmamız gerektiğini vurgular.

Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Ali Murat Özdemir de 2015’te bir gazeteye verdiği mülakatta bugünün güncel tartışmalarını görmüş gibi şunları söylüyor: “Türkiye’nin anayasaya değil, toplumun kahir ekseriyetinin ehvenişer kabilinden de olsa kabul edebileceği bir bütünleştirici cumhuriyet projesine ihtiyacı var. Projenin eksikliğinde akdedilecek yeni anayasa -içinde ne olursa olsun ama ne olursa olsun- önceki Anayasa gibi ciddi meşruiyet problemleri yaşar. Meşru olmayıp da hukuki/yasal olacak olan bir metni üretmenin gizli bir mantığı olabilir. Yeni anayasa diye birtakım partilerle anlaşarak, birilerini ayartarak, söz vererek yapacağınız Anayasa eskisi kadar gayri meşru olacaktır. Ne olmalı, sorusunun yanıtı burada gizli. Ha, meşru olmayacak olan yeni anayasanın sunacağı şiddet imkânları ilginizi çekiyor ise o başka…”

“Türkiye’de bugün en büyük sorun hâkim bir cumhuriyet projesinin bulunmamasıdır.” diyen Prof. Dr. Ali Murat Özdemir devamında da; “Bu da toplumsal bütünlüğün parçalanma tehlikesini beraberinde getirir. Çünkü projenin eksikliğinde ‘geleceği neden birlikte üreteceğiz’ sorusu açıkta kalır, ikna edici bir yanıtla karşılanmaz.” diyerek “cumhuriyetin üzerine neden titrememiz” gerektiğini başka bir nazardan anlatıyor.

Bu tür kapsamlar sadece geçmişi övmüyor, aynı zamanda ileriye yönelik bir bakış açısı geliştirmeyi de amaçlıyor. Sonuç olarak, cumhuriyetin 101. yaşını kutlarken, bu yolculuğunu anlamak; geleceğe dair umutları, toplumsal bir sorumluluğu canlı tutmak önemlidir. Cumhuriyetin tarihsel birikiminden, modern dünyadaki yeri ve gelecekteki potansiyeline kadar geniş bir perspektifte değerlendirilmesi zorunlu…

Çünkü, Cumhuriyetin zincirlerinden kurtulmaya çalıştığı eski yapılar ve katı gelenekler, bir yönüyle hala etkin.

Esasen 101. yılında, Cumhuriyet sadece bir tarihsel miras değil, aynı zamanda yarının dünyasına ışık tutacak bir felsefe. Bir tarih ya da bir ideoloji olmanın ötesinde, bir yaşam biçimi…

Bu yaşam biçiminin sürdürülmesi ve güçlendirilmesi, toplumsal birliktelik ve dayanışma ile mümkün. Gelecek nesillerin, Cumhuriyetin temel değerlerini sahiplenmesi ve onları geliştirmesi en büyük temennimiz. Herkes için daha adil, daha özgür ve daha kapsayıcı bir dünya idealiyle, Cumhuriyetin aydınlık yolunda ilerlemek hepimizin ortak sorumluluğudur.

Yazarın Son Yazıları

Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025