Kim hangi rolü oynuyor?
Kostümlü siyasi eylemler, absürt evlilik seremonileri, sanal kimliklerle kullanılan sosyal medya hesapları, roman kahramanlarına öykünen insanlar... Post moderizmin mitleri, çağımızda farklı "personalar" eşliğinde yaşayan benliğimizin antropolojik köklerinde var olan korku ve kendini güvende hissetme arayışı, kendine yeni mecralar arıyor, cevap ise, kendinizi istediğiniz role büründürebildiğiniz "roleplay" evrenleri.
İnsan ortaya çıktıktan sonra önemli bir sorunla karşı karşıya kaldı: Kendisini düşmanca bir çevre karşısında buldu. Anlamaya kapasitesi olduğu, ancak bilgisiz olduğu için – hard disk var, yazılım yok da diyebiliriz buna – bu düşmanca çevreden hep kaçmaya çalıştı: Bütün ütopyaların, regresif arkadyaların, iyi durumda olunduğu halde hoşnut olmamanın başlıca sebepleri bunlardır. Daha farklı bir deyişle, insanı, insan yapan unsurun her hâlükârda bulunduğu durumla barışamama, boyun eğememe özelliği vardır denilebilir. Arnold Gehlen bunun arkeolojik sebeplerinin, insanın “kusurlu yaratık" olmasından kaynaklandığını belirtir.
İnsanoğlunun ne hızlı kaçabilme,
ne de silah olarak kullanabileceği zehri, iğnesi, pençesi,
dişleri, kanatları vardır. İnsanı insan yapan, onu maddi – ve
bizim bağlamımızda çok önemli: manevi – her türlü şüpheye
sevk eden ortamdan kaçabilme özelliğidir. Evrimsel olarak bu
“kusurlu yaratığın” biyolojik havuzdan kaybolmamasının
yegane sebebi “sıvışabilme” kabiliyeti olarak görülebilir.
Günümüzde yaşayan insanlar da dolayısıyla en başarılı
biçimde kızışan ortamlardan hayatlarını kurtarabilenlerin,
evrimsel bağlamda halefleridir.
Gayet tabii ki ilk
mitolojik öğeler de yukarıda bahsedilen bilişsel “donanımımızla”
son derece ilintilidir: Bu paralel evrenler yaratarak rahatlama ilk
mitik oluşumlarda “hayvanlarla” “insanlar” arasında fark
olmadığı, “hayvanların” akraba olduğu şeklinde kendisini
gösterir.
Hangi “hayvan” en önemli düşman ise, onunla transandantal bir akrabalık ilişkisi kurulur: Avrupa ve Asya için “likantropi” (kurda dönüşme), Güney Amerika için jaguara dönüşme gibi. Korku, görüldüğü üzere “canavarı” antropomorfize (canavar biçimli insan), insanı da “canavarlaştırarak” keskin karşıtlığın olmadığı bir “orta dünyada” buluşturuyor her iki cephenin üyelerini. Türkler örneğin kurttan türemişlerdir mitolojiye göre. Mitoloji, böyle “metamorfoz” hikayeleri ile doludur. Dinler Tarihinin daha ileri dönemlerinde bu “iki dünyayı” birleştirme kendisini “Trickster” (Düzenbaz) figüründe ve farklı dünyaların sentezlenmeleri kendisini “güven olmayan”, her an, her şeyi mümkün kılan eserikli varlıklarla gösterir:
Klasik
Yunan mitolojisinin “Hermes”i hem hırsızların, hem de
tüccarların tanrısıdır, hem tanrısal habercidir, baş tanrının
kelamını insanlara “aktarır”, “çevirir”, hem de
ölmüşlerin ruhlarına “psychopompos” (ruhların rehberi)
şekliyle öte dünya yolculuklarında mihmandarlık eder: Hem en
“tepeye”, hem de en “alta” ait olması, insanoğlunun dünyayı
korkularını azaltmak için bütün olguları gerçekçi hale
getirmesinin en klasik dışavurumudur. İnsanoğlunun bilişsel
sistemi en eski çağlardan günümüze kadar bu hususta uzmanlık
derecesinde evrimleşmiştir.
Film seyrederken kahramanın
kıyafetlerini giymek (Rocky Horror Picture Show - 1975) veya
ülkemizde popüler Osmanlı dizileri izlenirken o dönemin kılık
kıyafetlerine bürünmek, son derece ikircikli bir uğraş aslında:
İlkinde “sallantıda” olan haklar savunulurken, diğerinde taraf
olunan siyasi görüşün kalıcılığından emin olunmadığının
göstergesi olarak da yorumlanabilir.
"DIŞ DÜNYA UNSURLARI"
Dolayısıyla başlangıçtan
günümüze kültür tarihine, sınırları gitgide bulanıklaşan,
birbirine ozmotik biçimde geçiş yapan manikeik anlamda karşıt
olan iki topografya eşlik ediyor: bütün ötekileştirmelerin
kaynağında birinci doğamıza (Carel van Schaik) içkin olan
bizleri sıkı biçimde birbirimize bağlayan “iç grup”
dinamikleri, öte yandan bizi gerçek veya hayali biçimde tehdit
eden “dış dünya” unsurları.
“Bulanıklaşma”
burada sadece dışsal olarak sınırların, ırkların, devletlerin
ve dogmaların – kısacası “meta öykülerin” –
sıvılaşmasını kastediyor. İçsel evrim mirasında bu bağlamda
kolay kolay değişim olmuyor. Demek oluyor ki eskinin emniyet
duygusu veren “millet”, “din”, “emniyet” gibi kavramlar
küresel biçimde aşınırken, bilişsel evrimimizin bir mirası
olan, biri emniyetli, diğeri tekinsiz “iki dünya” oluşturma
alışkanlığımızda bir değişiklik olmuyor, “sıvışma”,
tehlikeli ortamı terk etme özelliğimiz statik bir biçimde durduğu
yerde duruyor, çünkü doğal evrim, kültürel evrimden çok çok
daha yavaş ilerliyor.
Klasik Modernizmde, 19. Yüzyılın
sonuna doğru bu olgu kendisini “Doppelgänger” motifi ile
gösteriyor. Mr. Hyde, aslında Dr. Jekyll’ın maskeli versiyonu,
Dr. Jekyll’in tam anlamıyla “gizli rolü”. Aynısı Dorian
Gray için de söylenebilir. Klasik erkeklik ve kahramanlık kurumu
çözüldükçe, alenilik yok oldukça bu “bölünmüşlük”
içsel olmaya başlıyor. Ortalık “Poker surat”lardan geçilmez
oluyor.
Postmodernizmde bu ikililiğin “yan etkileri”,
yani dışsal tehditlerin asimetrik bir biçimde yok olması,
düşmanın belirsizliği, 11 Eylül gibi olaylar görünürde ütopik
geç kapitalizm çağı bireyini baş edilemez bir paranoya ile baş
başa bırakıyor. Eskinin aleni ve görünür “dış düşmanı”
(Haçlı Ordusu, Müslüman Ordusu, ABD, SSCB) yerini görünmez ve
komplo teorilerinin salgın gibi yeşerdiği paranoyak biyotoplara
bırakıyor. Dolayısıyla aynı zamanda görünürde saldırganlığın
“azaldığı” ortamda (dünyamızın hiçbir zaman şimdi olduğu
kadar barışçıl olmadığı söyleniyor) grup içi dinamikler de
bundan nasibini alıp, herkes kendi şahsına münhasır karşıtlıklar
topografyalarını yaratmaya, tasarlamaya başlıyor: Bu da
postmodernizmin doğrudan tanımlarından biridir kanımca.
Kollektifin bu denli alt gruplara bölünmesi, en başta ortak
anlatı, yani meta öykü denilen ortak paydayı yok ettiği için,
her grup kendince "mikro-meta öykücükler"ini yaratmaya
koyuluyor.
GERÇEĞİ SANALA DÖNÜŞTÜREN BİR DİNAMİK
Internet ile birlikte bu alt gruplara bölünme, “kamusal alandaki” rollerden farklı “kimliklere” bürünme adeta salgına dönüşüyor. Sosyal medyadaki sıradan hesap kimliklerinden tutun, pastiş misali yaratılan özgeçmişleri, terzide oluşturulmuş birer kıyafetmişçesine üstlerine geçirilen "persona"lar sayesinde “gerçeklik” kavramı tamamıyla altüst oluyor. “Gerçek”liği, olmayan rollere büründürmek günlük ekmek halini alınca roleplay artık roleplay olmaktan çıkıyor, gerçeği “sanala”, “sanalı” da gerçeğe dönüştüren bir dinamik olarak karşımıza çıkıyor.
Parçalanmış bir kollektifte de herkes herkes karşı olduğu için
bütün kadim evrimsel mekanizmalar devreye girerek bu rollerin
gerçeklikle örtüşüp örtüşmemesi önem teşkil etmiyor. Bu
roleplay topografyaların en önemli “yan ürünlerinin” başında
“post-truth” (gerçeklik ötesi) gelmektedir: Ne kadar
mikro-anlatılar mevcutsa, o denli “doğrular” ve hatta “doğa
kanunları” vardır o evrenlere dair. Oyunların bambaşka dünya
simülasyonları inşa etmesi ile simülasyonların korkunç bir
şiddetle “gerçeğe” dönüşmesi de bu sürecin sadece bir yan
etki olduğu yadsınamaz: ABD'deki okul katliamları bu olayların
hiç de münferit olmadığı gerçeğinin altını çizer
niteliktedir.
Siberuzay, oyunlar, Hollywood sineması,
dark web, herhangi bir ada devletindeki banka hesapları: Kim hangi
rolü oynuyor, kim hangi komplo teorisinin bir parçası soruları
bütünü, balta girmemiş orman karmaşasını andırdığı için,
süreç bu düğümlerin çözülememesinden ötürü kendi yangınına
körükle gitmiş oluyor. Bunun gayet tabii ki politik arenaya da
dehşet bir etkisi var: hangi demokratın hangi mafya üyesiyle
ilişki içerisinde olduğu, hangi ahlak önderinin hangi insan
kaçakçısı ile işbirliği yaptığı, hangi parti üyelerinin
hangi seçimden sonra hangi partiye geçeceğini büyük bir
olasılıkla kendileri de bilmiyorlardır.
Prof Dr. Nevzat Kaya
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- ‘Toprak bütünlüğü’ masalı ve Suriye: İmkânsız bir ülke