İklim değişikliği yüzünden 50°C'de yaşam: "Böyle sıcaklıklara dayanamayız, biz makine değiliz"
İklim krizi artık geleceğe dair bir kaygı değil. Dünyanın birçok yerinde, şimdiden etkileri görülmeye başlandı. Milyonlarca insan aşırı sıcak hava dalgalarıyla boğuşuyor ve artan bir şekilde sel veya orman yangını tehdidiyle karşı karşıya. Bu haberde, beş kişi aşırı sıcakların hayatlarını nasıl değiştirdiğini anlatıyor.
İklim krizi artık geleceğe dair bir kaygı değil. Dünyanın birçok yerinde, şimdiden etkileri görülmeye başlandı.
Milyonlarca insan aşırı sıcak hava dalgalarıyla boğuşuyor ve artan bir şekilde sel veya orman yangını tehdidiyle karşı karşıya. Bu haberde, beş kişi aşırı sıcakların hayatlarını nasıl değiştirdiğini anlatıyor.
'Uykusuz gecelerimiz çok'
Shakeela Bano, sık sık döşekleri Hindistan'daki tek katlı evlerinin çatısına seriyor. Çünkü bazı geceler içeride uyumak için çok sıcak oluyor. Çatıları üzerinde yürümek için bile çok sıcak olabiliyor. "Bu çok zor" diyor. "Uykusuz gecelerimiz çok."
Shakeela, kocası, kızı ve üç torunu ile Ahmedabad'da penceresiz bir odada yaşıyor. Onları serinletecek tek şey tavanda asılı duran vantilatörleri.
İklim değişikliği, Hindistan'daki birçok şehirde sıcaklıkların şu anda 50 dereceye ulaşması anlamına geliyor. Nüfusun yoğun olduğu yerleşim alanları, özellikle kentsel ısı adası etkisi olarak bilinen durumdan etkileniyor. Beton gibi malzemeler ısıyı hapseder ve yayar, sıcaklığı daha da artırır. Geceleri daha da sıcak olabilir ve işte o zamanlar nefes almak bile zordur.
Shakeela'nın evi gibi evlerde sıcaklık artık 46 dereceye ulaşıyor. Sıcakta başı dönüyor. Torunları kızarıklık, ısıya bağlı yorgunluk ve ishalden muzdarip.
Ayran ve limon suyu içmek gibi serin kalmanın geleneksel yöntemleri artık işe yaramıyor. Bunun yerine evlerinin çatısını beyaza boyamak için borç para almışlar. Beyaz yüzeyler güneş ışığını daha fazla yansıtır ve çatıya bir kat beyaz boya sürmek içerideki sıcaklığı 3-4 derece düşürebilir.
Shakeela farkın büyük olduğunu söylüyor. Oda daha serin ve çocuklar daha iyi uyuyor. Uyuyan torununu işaret ederek, "Öğleden sonra uyumazdı" diyor. "Artık mışıl mışıl uyuyabilir."
'Sıcaklık ateş gibi'
Sidi Fadoua, "Ben sıcak bir yerden geliyorum" diyor. Fakat Batı Afrika'daki Moritanya'nın kuzeyinde havalar artık pek çok insanın yaşayıp çalışması için çok sıcak. "Buradaki ısı normal değil," diyor. "Ateş gibi."
44 yaşındaki Sidi, Sahra Çölü'nün uçlarına yakın küçük bir köyde yaşıyor. Yakınlardaki bir kaya tuzu madeninde çalışıyor. İş zor ve iklim değişikliği nedeniyle bölge ısındıkça daha da zorlaşıyor. "Böyle sıcaklıklara dayanamayız" diyor. "Biz makine değiliz."
Yazın 45 dereceyi bulan sıcaklıklardan kaçmak için Sidi geceleri çalışmaya başlamış.
İş olanakları kıt. Bir zamanlar hayvancılık yaparak geçimini sağlayanlar artık bunu yapamıyor - koyun ve keçilerin otlayabileceği bitki örtüsü yok.
Sidi, giderek artan sayıda komşusu gibi, okyanus esintisinin şehri daha serin tuttuğu kıyı kenti Nouadhibou'ya göç etmeyi planlıyor.
Bölgede yaşayanlar, madenlerden kıyı kentlerine demir taşıyan, dünyanın en uzun trenlerinden birine binerek bunu gerçekleştirebilir.
Sidi, "İnsanlar buradan taşınıyor" diye açıklıyor. "Artık sıcağa dayanamıyorlar." 20 saatlik yolculuk tehlikeli. Yereller, geceleri sıcaklıklar neredeyse sıfırın altına düşmeden önce, gün boyunca ısıya ve güneş ışığına maruz kalarak vagonların üstünde oturabiliyorlar.
Sidi, Nouadhibou'da balıkçılık sektöründe iş bulmayı umuyor. Okyanus esinti ferahlık getirebilir, ancak çöl sıcağından kaçanların sayılarının artmasıyla birlikte iş fırsatları da azalıyor. Sidi, umudunu korumaya devam ediyor.
'Cehennemi nasıl söndürürsün?'
Kanada'daki yerli halkların şeflerinden Patrick Michell, British Columbia eyaletindeki ormanda endişe verici değişiklikleri ilk olarak 30 yıldan fazla bir süre önce fark etti. Nehirlerde daha az su vardı ve mantarların büyümesi durmuştu.
Bu yaz korkuları gerçek oldu. Kuzey Amerika'yı bir sıcak hava dalgası etkisi altına aldı. 29 Haziran'da memleketi Lytton rekor kırdı ve 49,6 dereceye ulaştı. Ertesi gün, eşi ona 53 derece okunan bir termometrenin fotoğrafını gönderdi. Bir saat sonra, köyü yanıyordu.
Sekiz aylık hamile olan kızı Serena, çocuklarını ve evcil hayvanlarını arabaya bindirmeye çalıştı: "Sırtımızdaki giysilerle yola koyulduk. Alevler üç kat yüksekliğindeydi ve tam yanımızdaydı."
Patrick evi kurtarıp kurtaramayacağını görmek için geri gitti. Orman yangınlarıyla uğraşarak büyümüştü. Fakat iklim gibi, yangınlar da değişmişti. "Bunlar artık orman yangınları değil, cehennem ateşi" diyor. "Cehennemi nasıl söndürürsün?"
Bu yaşananlara rağmen, Patrick olanları bir fırsat olarak görüyor: "Lytton'ı önümüzdeki 100 yıl içinde oluşacak çevre koşulları için yeniden inşa edebiliriz. Bu iç karartıcı ama iyimserliğimi koruyorum."
'Çocukken durum böyle değildi'
Nijerya'daki Nijer Deltası'nda yaşayan Joy, "Ben çocukken hava böyle değildi" diyor. Bölge, Dünya'nın en kirli bölgelerinden biri ve daha sıcak günlerin ve gecelerin sayısı artıyor.
Joy, gaz alevlerinden gelen ısıyı tapyokayı kurutmak için kullanıyor ve bunları yerel bir pazarda satarak ailesini geçindiriyor. Joy, "Saçlarım kısa" diyor ve ekliyor, "Çünkü saçımı uzatırsam, alev yön değiştirirse veya aniden büyürse kafamı yakabilir."
Ancak gaz alevleri sorunun bir parçası. Petrol şirketleri, sondaj yaparken yerden çıkan gazı yakmak için onları kullanıyor. 6 metre yüksekliğe çıkabilen alevler, iklim değişikliğine yol açan önemli bir CO2 emisyonu kaynağı.
İklim değişikliğinin burada yıkıcı bir etkisi oldu, kuzeyde verimli toprakları çöllere dönüştürürken güneyi ani sel aldı. İnsanlar böyle aşırı hava koşulları altında büyümediklerini söylüyor.
Joy, "Buradaki çoğu insan, iklimin neden hızla değiştiğini açıklayacak kadar bilgili değil" diyor. "Fakat gaz alevlerinin durmaması şüphe yaratıyor." Ailesinin geçimini onlardan sağlamasına rağmen, hükümetin bunları yasaklamasını istiyor.
98 milyon insanın yoksulluk içinde yaşadığı Nijerya'da petrol zenginliğini halka aktarılmadı. Buna Joy ve ailesi de dahil. Beş günlük çalışma sonucunda 5,5 dolar kâr ediyorlar.
Geleceğe dair iyimser değil. "Bence [Dünya üzerindeki] yaşam artık sona eriyor."
'Sıcaklık normal değil'
6 yıl önce, Om Naief bir otoyol kenarındaki çöl arazisine ağaç dikmeye başladı. Kuveyt'te emekli bir memur olarak, giderek artan yaz sıcaklıkları ve kötüleşen toz fırtınalarından endişe duyuyordu.
"Bazı yetkililerle konuştum. Hepsi kuma bir şey ekmenin imkansız olduğunu söylediler" diyor. "Toprağın kumlu olduğunu ve sıcaklığın çok yüksek olduğunu söylediler. Herkesi şaşırtacak bir şey yapmak istedim."
Om, dünyanın çoğundan daha hızlı ısınan Orta Doğu'da yaşıyor. Kuveyt dayanılmaz sıcaklıklara doğru ilerliyor - sıcaklık sıklıkla 50 dereceden yüksek. Bazı tahminler, ortalama sıcaklıkların 2050 yılına kadar 4 derece artacağını gösteriyor. Fakat Kuveyt ekonomisinin temeli fosil yakıt ihracatına dayanıyor.
Om'un ektiği iki arazi mütevazı, ama bir amaca hizmet ediyor. "Ağaçlar tozu savuşturur, hava kirliliğini ortadan kaldırır, havayı temizler ve sıcaklıkları düşürür" diyor. Kirpiler ve diken kuyruklu kertenkeleler şimdi araziyi ziyaret ediyor. "Tatlı su ve gölge var. Güzel bir şey."
Bazı Kuveytliler şimdi hükümete geniş yeşil araziler oluşturulması çağrısında bulunuyorlar. Ortak umutları, Kuveyt'in iklim krizine karşı durmaya hazır olması. Om, toprağı korumaları ve kurumasına izin vermemeleri gerektiğini söylüyor.
Om, "Bu sıcaklık normal değil" diye bitiriyor. "Burası atalarımızın toprağı. Ona yatırım yapmalıyız, çünkü bize çok şey verdi."
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- Ankaralı Turgut hayatını kaybetti!