Kayıp Canlar

Kayıp Canlar
19 Mart 2018 Pazartesi, 15:20
Kayıp Canlar
Bu topraklara doğduğumuz andan itibaren karanlık, dev bir kapının önünde buluveriyoruz kendimizi; girmeden önce yapmamız gerekenin korkunun öğrettiği o saygıyla kapıya yavaşça vurmak olduğunu biliyoruz. Bugün de o kapının ardında işlenen ders yıllar öncesiyle aynı! Bugün de, ders boyunca, birer ikişer ve çoğalarak "kaybedileceğiz”.
Kayıp Canlar
stiklal Caddesi'nde her Cumartesi günü bir araya gelen “Cumartesi Anneleri”, bizi ellerinde tuttukları fotoğraflardaki yüzlerin hayat hikayelerine çağırıyorlar. Gözaltında kaybedilen oğullarının, kızlarının, eşlerinin, babalarının öyküleriyle belleğimize doğru çığlıklarını yükseltiyorlar.
Kayıp Canlar
Cumartesi Anneleri faillerin artık bir an önce yargılanması için ve, ne acı ki, sevdiklerinin kemiklerinin kendilerine verilmesi için mücadele ediyorlar. Sorumuza yolun sonundan başlayalım utanarak; bir insan neden sevdiğinin kemiklerine ulaşmanın kavgasında bulur kendini? Bunu sevdiklerimizin yanımızda, bizimle birlikte yaşıyor olduklarından emin ve aksinin katlanılamaz acı vereceğini şimdiden duyumsayan yaşayanlar olarak soralım.
Kayıp Canlar
Gözaltında kaybedilenlerinin bedenlerinin "kimsesizdir" denilip boş bir alana atıldığı, adına Kimsesizler Mezarlığı denilen bu yer, utancın en açık mekanlarından biri.
Kayıp Canlar
Hasan Ocak'ın işkenceyle neredeyse tanınmayacak hale getirilmiş bedeni, annesinin, babasının, kardeşlerinin, arkadaşlarının inadına sürdürdükleri mücadeleyle işte burada bulundu on beş yıl önce.
Kayıp Canlar
Annesi Emine Teyze, oğlunu önce sağ bulmak için, bir zaman sonra ise ölü bedenine ulaşmak için verdiği kavgayı ve yorgunluğunu, öfkeyi, umudu ve umutsuzluğu gözlerinde biriktirmiş. 15 sene sonra oğlunun fotoğrafını eline aldığı anda hepsi Hasan'ın yüzünde görünür oluyor birden; Emine Ana ağladıkça kahroluyoruz.
Kayıp Canlar
Hasan'ın hikayesi Halil’in hikayesiyle birleşiyor, başka tarihte ve mekanda: Halil Alpsoy, bir gece eşi ve çocuklarıyla evine dönerken, dışarıda, tam evlerinin önünde zorla bir arabaya bindiriliyor.
Kayıp Canlar
Gece onu arabaya bindirenler, karakolda eşi Fikriye Alpsoy'a "bizde yok," diyorlar.
Kayıp Canlar
On sekiz gün boyunca karakollarda onu bulmaya çalışıyor Fikriye Abla; her defasında aldığı yanıt aynı... On sekiz günün sonunda morga kaldırılmış bir bedenin, eşi olup olmadığını tespit etmesi için Ankara'dan çağırılıyor; umut bir kez daha soluksuz bırakıyor.
Kayıp Canlar
Bir oğulun çığlığı sadece bilinmezliğin boşluğunda yankılanıyorsa, bu Arjantinde'de, burada da ve dünyanın bütün dillerinde vahşet demektir.
Kayıp Canlar
Tolga Baykal Ceylan, altı senedir kayıp. Evindeki giysileri, kitapları, kasetleri, üniversitede aşık olduğu kadın için yazdıklarını topladığı defteri, çocukluğundan kalma oyuncakları, satranç takımı, hepsi onun döneceği düşünü annesinin zihninde canlı tutarken; dönmediği her gün tüm bunlar onun yokluğunu git gide keskinleştiriyor.
Kayıp Canlar
Kulağında oğlunun sesiyle annesi Kadriye Abla, umuduna dokunabilmek için, tek başına ve kalabalık mücadelesine devam ediyor senelerdir.
Kayıp Canlar
Şimdi o dev karanlık kapının ardındaki kara tahtanın üzerinde yüzlerce isim yazılı; birdenbire "kaybedilen" binlerce yaşam kazılı...(Haber ve Fotoğraflar: Elçin Turan)
Kayıp Canlar
Kayıp Canlar
Kayıp Canlar
Kayıp Canlar

En Çok Okunan Haberler