Metin Demirtaş’ın ölümünün 8. yılında anısına saygıyla...
Metin Demirtaş (17 Mart 1938-27 Eylül 2014) şiirin, ulusal yatağında yürürken, düşüncesinin demir ayağını bir pergel gibi, toprağına gömüp, diğeriyle evrensel çaplı bir daireyi dolanır. Sizi bu evrensel sınırlar içinde insani olan her şeye taşır.
Şiirlerinde dil yalınlaşır. Toplumsal temalı bir şiir gerçekliğiyle buluşulur. Dilinde Karacaoğlan edası. Yunus’un yalın, içten söyleyişi yansır. Halk temelli bir dil örgüsünde, Türkçenin, Anadolu dil ezgilerinden, yüzünüze Akdeniz güneşi, teninize Torosların meltem serinlikleri çarpar…
Şiirlerinde “İzlenimciliğin” (Empresyonist) belirgin etkileri yansır. Doğa esinli tablolara, renklerin pastel tonları eşlik eder. Cézanne’da ayrıntıdan uzak, gösterişe düşmeden, yalın olana yöneliş, pastel tonlarda renklerin kullanılması, fırça sürüşlerindeki kabalıktan uzaklaşma isteği ne ise, Demirtaş’ın şiirlerinde seçtiği sözcüklerle betimleyip önümüze koyduğu doğa da, aynı duyarlığın ürünüdür.
Toplumsalcı Türk şiiri tarihsel belleğini yitireli 8 yıl oldu. Aramızdan ayrılışının 8. yılında anısına saygıyla…