Deprem felaketinden insanliğa dair izdüşümler
Yıkıntıları siyasi rant alanına dönüştürenler unutulmayacak.
Kriz değil, algı yönetimi
Deprem sonrasında yaşananlar siyasetin kirli yüzünü bir kez daha ortaya çıkardı.
Başka bir siyaset
Eğer siyasete yön verenlerin ortaya koydukları stratejiler içi boşaltılmış söylemden öteye gidemiyorsa bunun tek sorumlusu siyasetçiler olmasa gerek. Siyasetin temelsiz söylemine bilinçsizce dahil olan kitlelerin de bu başarısızlıktaki payları görmezden gelinemez.
Haykırışlar sevinç çiğlıklarına dönüşse
Kısa süre önce TikTok’ta paylaşılan “Çocuk dediğin nasıl olmalı?” başlıklı içerik, devletin çocuklara bakışını tartışmaya açtı.
Üretim esaslı bir anlayış gerekli
Ekonomik krizlere karşı kırılgan bir toplumsal yapıyı engellemek üretim odaklı bir anlayışla mümkün.
Eğitimde kaos
Çocuk istismarı ve çocuk gelin olaylarının altında yatan neden hiç değişmiyor. Eğitimde yaşanan sıkıntılar...
Kültürel yabancılaşma
İnsanların toplumsal yaşamdan giderek soyutlandığı bir ortamda kültür üretimi mümkün değildir.
Arabesk toplumdan kaotik topluma
Günümüzün toplumsal sorunları için arabeskin acısı bile yetersiz kalıyor.
Müzik lüks değil, temel gereksinimdir
Müzik etkinliklerine getirilen yasaklar, toplumdaki içsel bir patlamaya zemin hazırlayabilir.
Sanat ve eleştirel bakış
İktidarlar, yönetebilmek için denetlemeye gerek duyarlar. Sanatçılar ise üretebilmek için özgürleşmek isterler. Denetim ve özgürlük arasındaki ince çizgi iktidarları ve sanatçıları çoğu zaman karşı karşıya getirir.
Sosyokültürel simge olarak giyim kuşam
Çağdaşlaşmayla bu katı kurallar esnemeye başladı. O zamana kadar siyaset ve dinin denetiminde olan giyim kuşam, burjuvazinin, para odaklı güç kazanımıyla kapitalizmin etki alanına girdi. Bir yandan çağdaş yaşamın özel ve kamusal olarak keskin sınırlarla birbirinden ayrılması, özel ve kamusal alana özgü giyim biçiminin belirlenmesi anlamına gelmekteydi.
Kamusal alanın sanal dönüşümü ve aklın dışlanması
Çağdaşlaşma ile ortaya çıkan fiziksel kamusal alan kavramı yavaş yavaş yerine sanal kamusal alana bırakıyor.
Aurasını yitiren bir kent: İstanbul
İstanbul’un kontrolsüzce sığınmacılar tarafından istilaya uğraması kentin dokusunu yok ettiği gibi kentte yaşayanları da mutsuzluğa sürükledi.
İnsanal değer yitimi ve şiddete yönelim
Son zamanlarda medyaya, özellikle de sosyal medyaya şiddet içerikli haberlerin çok fazla yansıdığını görüyoruz. Sokak hayvanlarını besliyor diye katledilen insanlar, cinayete kurban giden hekimler, avukatlar, sokak ortasında erkek şiddetine maruz kalan kadınlar, çeşitli biçimlerde istismara uğrayan çocuklar vs. Yalnız medyaya yansıyanlardan haberdar olabiliyoruz. Niceleri vardır, herhangi bir medya organına yansımayan.
Milletin dili sokağın dili midir?
Dil ve söylem açısından topluma yön vermesi gerekenler popülizm uğruna sokağın dilini kullanıyor.
Yasak çözüm değil
Dijital teknolojilerin toplumsal ve bireysel anlamda yararlı bir şekilde kullanımı yasaklarla değil, doğru düzenlemeyle mümkün olur.
Göç ve kültürel kaos
Yerlilerin yabancılaştığı, yabancıların ise yerlileşemediği bir ülkede geleceğe umutla bakılamaz.
Bilgi çağında bilgiden yoksunluk
Bilgi çağı, bilgelik çağını getirmiyor, aksine cahil ve biatçı kitlelerin sesi daha çok çıkıyor.
Televizyon hâlâ revaçta
Dijital platformlar, sosyal medya derken bugün Türkiye’de televizyon hâlâ revaçta. Her gün izleyiciye sunulan dizilerin sayısındaki artışın altında neler yatıyor? Yapımların kalitesini neler belirliyor?