09.09.09'dan Kalan... Çamura Batmış Türkiye!..
Siyaseti rantla yürütenleri bir yere taşımamak konusunda ne yapacağız? Bireysel, kendine ve yakınlarına rant sağlayan siyasetin yerine toplumsal siyaseti ve insan odaklı anlayışı var etmek için ne yapacağız? Tüm bu soruların yanıtı dilimleyen siyasetten kurtulup bütünleştiren siyasette buluşmayı gerektiriyor.
İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşu, devlet kuran parti CHP’nin kuruluşunu simgeleyen kurucu ve kutlu güne hüzün bulaştı. Türkiye felaketler ülkesi oldu adeta. Kutlu günlerde bile mutlu olamıyoruz. Terör şehitlerimizin ve sel felaketinde yitirdiğimiz canların acılarının gölgesi düştü kutlu günümüze. “Açılım” sürecindeyiz malum!.. Terörle mücadele ile geçmiş onca yıl, yüzlerce filiz gibi gençleri şehit mertebesinde uğurlayışımız, kanları yerde kalmayacak deyişimiz ve “açılım” adı altında teröristle müzakere aşamasına getirilişimiz… Hepsi inanılmaz!..
Dokuzların ardı ardına sıralandığı gün, Türkiye’nin en büyük metropolünün çamurlu suların altında kalan görüntüleri ile hafızamızdan hiç silinmeyecek. Metropol belediye başkanının ozon tabakasını suçlayışı (!) da hafızamıza kazınmalıdır. Bunun anlamı, gerçeğin üzerinden atlanıp geçilecek ve benzer felaketler için önlem alınmayıp yine yaraların sarılmasından söz edileceğidir. Peki, giden canlar ne olacak? Bir minibüsün içine tıkıştırılan yedi emekçi, savaşımcı kadın için sadece ahlanacak mıyız? Onların dramından ülke gerçeğini okumayacak mıyız hâlâ?
İnsan mı rant mı önde?
İstanbul ve diğer kentlerde “insan” mı önde geliyor? Rant mı?.. Siyaset rant ürettiği sürece yolsuzluklar sürüp gidecek. Siyaseti rantla birleştirenlerin yolunun açık olduğu, siyaseti yapanın kimliğinden çok, kime ne verdiği, kimin için ne yaptığının öne çıktığı, bireysel memnuniyetlerin öncelendiği kaypak zeminde kayıyoruz hepimiz. Toplum için çalışan, toplumu önceleyen, insanı öne çeken anlayışla siyaset yapanları dışlayışımız kadar yozlaştık. Bugün bedelini hep birlikte ödüyoruz.
Her şehidimizin arkasından, “Şehitlerimizin kanı yerde kalmayacak”, “vatan sağ olsun” diyoruz. Dediklerimizin arkasında duramıyoruz. Vatan sağ ve sağlıklı mı? Temel kurumlar yerle bir edilir, vatanperverlere bedel ödetilirken!..
Açılım sever hükümet
Açılım sever bir hükümet var Türkiye’de. Demokrasiyi de sözel bir araç olarak en çok onlar kullanıyor. Açılımı yandaş medya, yandaş sivil toplum ve üniversitelere desteklettikten sonra nihayet Meclis gündemine taşımaya karar vermişler ancak kapalı oturum istiyorlar. Demokrasi açık rejimin adıdır. Her şey açıklık içinde ve özgür biçimde tartışılır. Karşıt ve yandaş görüşler medyada aynı ölçüde yer bulur dersek kim kulak verecek? Kapalı oturumlar kapalı rejimlerin göstergesidir. Kapalı rejim tekçi rejimdir. Bunları siyaset bilimi kitaplarından okuyabilirsiniz. Üniversitelerimizde okutulan kitaplardan... Üniversitelerimizin yöneticilerinin de okuması gereken kitaplardan. Yandaş medyaya önermeye gerek var mı? Onlar kendilerine dikte edilenin ötesini okumadıkları için yazdıkları bu kadar benzeşmiyor mu?
Medyanın yandaşlaştırılmasının son halkası Doğan Holding’e verilen mega cezadır. Uzan Grubu’nun tasfiyesi sürecinde susmamak gerekiyordu. O süreçte ses çıkarabilecek gücü olan bir Türkiye vardı. Dün Uzan’a, bugün Doğan’a... Yarın kime? Türkiye’de taraf olmayan medya kalmayıncaya kadar sürecek bir zincir kuruluyor. Taraf medya, taraf üniversite, taraf yargı yaratma çabaları artık su üzerinden yürütülüyor. AKP, Meclis içine yalnız “açılım” konusunu değil, muhalefeti kilitliyor ve kapalı bir rejime doğru evriliyor.
Selden sonra yağma
Tüm toplum bilmelidir ki; özgür insanlarınızın sayısı kadar demokrat olabilirsiniz. İşsizler özgür mü? Kadınları özgür mü bu ülkenin? Ya gençler? İşçi kadınlarımızı ölüme gönderirken tıktığımız minibüsün içinde gibiyiz hepimiz. Kırık dökük, çamura batmış, balık istifi yığılmışız birbirimizin üstüne ve kapalı dar bir alanda her geçen gün biraz daha sıkıştırılıyoruz. Fazla okumaktan kaynaklansa gerek, artık yazanlarının adı ile söyleyemediğim deyişler anımsıyorum. İyi yöneticiler insanların içindeki iyi duyguları, kötü yöneticiler kötü duyguları ortaya çıkarırmış. Selden sonra yağmalayanların fotoğrafında yağmacı zihniyetin acımasızlığının sınırsızlığını görmemiş olmazsınız. Bu satırları okuyanlar Türkiye iyiye gidiyor diyorsa, kendilerini bile ikna edebilecekleri başlık bulmakta zorlanacaklardır. Türkiye’yi suskunlaştırmaya, baskı ile yola getirmeye çalışan anlayışla yönetilirken hepimizi bir arada tutan değer ve kurumlar bir bir tasfiye ediliyor, başkalaştırılıyor. Farklı sesler ve bu sesleri yansıtanlar da susturulmaya çalışılıyor. Dilim dilim ayrıştırılıyoruz. Ve yolu bir dönem CHP’den geçmiş olan kimilerinin bu dilim dilim ayrışmayı görmezden gelerek siyaset sahnesinde yeni bir dilim açma gayretlerini de hayretle izliyoruz. Hâlâ farkında değil birileri, kendisi için açmak istediği yol kadar ülkenin geleceğini kapattığının!.. Herkesin kendisi için açmaya çalıştığı dar alan kadar tehdit büyüyor ve rejim giderek kayıyor.
Dün Uzan için susmamakla haklı çıkan olarak, bugün de Doğan Grubu için susmamalı diyorum. Yapılan yanlışlıklar ve güdülen siyaset nedeniyle dilim dilim bölünmüşlük içinde kurumları öfke ile yargılamamalı. Uzan ve Doğan Grubu hakkında olumsuz düşünceleriniz olabilir. Aklı öne çekmeliyiz. Basının özgür olmadığı ülkede demokrasiden söz edilemez. Kapalı alanların çoğaltıldığı zeminde tek sesli bir medyaya dayanan bir siyasal iktidar istemeyen herkes, birleştirici zeminlerde toplaşmak zorunda!..
İstanbul’a düşen yağmur Silivri’yi de vurdu. Ergenekon davasının görüldüğü yerin çatısı çöktü. Haksızlıklara doğa bile isyan etti diyebilirsiniz.
09.09.09’dan kalan çamura batmış ülkede yiten canlar ve çamurdaki malları yağmalayanlar!.. Yağmacı düzen üzerimize çöktü. Çamura batmış Türkiye görüntüleri de bizi akılla buluşturmazsa, bu görüntüleri kopyalayan günler çoğalacak demektir. Kadınlarımız mı? Acı, yokluk, yoksulluk, baskı, dışlanma, eğitimsizlik, cehalet, işsizlik daha fazla onların zayıf omuzlarında. En çok onlar çalışsa da hak ettikleri yeri almaları çok uzakta. Minibüsün içinde kaybettiğimiz kadınlarımız, teröre kurban verdiğimiz şehitlerimiz, selle yitirdiklerimiz için yapabileceğimiz tek şey dua etmek. Çamurun içinden çıkmak için ne yapacağız? Siyaseti ranttan sıyırmak için ne yapacağız? Siyaseti rantla yürütenleri bir yere taşımamak konusunda ne yapacağız? Bireysel, kendine ve yakınlarına rant sağlayan siyasetin yerine toplumsal siyaseti ve insan odaklı anlayışı var etmek için ne yapacağız? Tüm bu soruların yanıtı dilimleyen siyasetten kurtulup bütünleştiren siyasette buluşmayı gerektiriyor. Ulusça başımız sağ olsun!...
Prof. Dr. Tülay Özüerman CHP PM Üyesi
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!