'115 milyar dolar ihracat hedefini geçeceğiz'
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan ''Trend bu şekilde giderse, dünyada bir anormallik olmazsa, biz 115 milyar dolar ihracat hedefini geçeceğiz''dedi.
Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf ile Denizli Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği'nin (DETKİB) düzenlediği ''İhracat Değerlendirme Toplantısı''na katılan Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, burada yaptığı konuşmada, bankacılık sektörüyle reel sektörün aynı gemide yer aldığını, ancak bankacılık sektörünün kriz zamanlarında gerekli desteği sağlamadığını belirtti. Bakan Çağlayan, şunları kaydetti: ''Türkiye'de ihracatta, üretimde, istihdamda, bu kadar küçülmenin yaşandığı, birçok firmanın batmış olduğu ortamda, bankacılık sisteminin 20 milyar dolar kar etmesine 'Allah mübarek etsin' diyorum. Başka söyleyecek bir şey yok. Bankalarımız, bankacılarımız, geminin güvertesinde güneşlenirken, reel sektörümüz, esnafımız geminin motor dairesinde motora yağ bulmaya çalışıyor vaziyettedir. Aynı geminin içindeyiz. Fakat geminin farklı farklı yerindeyiz. Dolayısıyla bankacılık sektörünün her zaman reel sektöre ve esnaf kesimine desteğinin artarak devam etmesi lazım.''
Türkiye'nin ihracat hedefleri
Bu yılın 1- 25 Mart günleri arasında ihracatın 7,5 milyar doları aştığını, önceki yılın aynı döneminde bunun 5,5 milyar dolar olarak gerçekleştiğini hatırlatan Bakan Çağlayan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Şükürler olsun ki Türkiye, 2009 yılı itibariyle başlattığı yükselişi ciddi ve sıkı bir şekilde devam ettiriyor. Bu yılın ilk 3 aylık döneminde 2 milyar dolar net artışımız var. 2009 ile 2010 yılları arasındaki 1-25 Mart günleri arasındaki ihracatımızda yüzde 36'lık bir artış var. Bu, ihracatımızda sürdürülebilir bir artışa işaret ediyor. 2008 yılında 132 milyar dolar ihracatımız vardı. 2009 yılında 102 milyar dolar ihracat gerçekleştirdik. 2010 yılında orta vadedeki ihracat hedefimiz 107,5 milyar dolar. Türkiye İhracatçılar Meclisi'miz '111 milyar dolar' diyor. Ben de '111 milyar dolar bize yakışmaz, 115 milyar doların üzerine çıkacağız' diyorum. Trend bu şekilde giderse, dünyada bir anormallik yaşanmazsa biz 115 milyar doları Allah'ın izniyle geçeceğiz.''
'Eximbank yeniden yapılandırılacak'
Bakan Çağlayan, Eximbank'ı yeniden yapılandırmak için çalışma başlattıklarını, ihracatçıya destek verecek şekilde yeniden ele alınacağını bildirdi. Bakan Çağlayan, ''Eximbank normal bankalar gibi kredi mi versin, yoksa dünyanın bütün gelişmiş ülkeleri gibi ihracatçının yanında uzun vadeli kredileri destekleyen bir mekanizma mı olsun?, Eximbank'ın verdiği kredileri diğer bankalar da veriyor. Öyle veya böyle ama Eximbank'ı, Sayın Başbakanımızın talimatıyla yeni sistemini oturup önümüzdeki günlerde masaya yatırıyoruz. Yapacağımız toplantıyla Almanya, İsviçre ve İtalya gibi ülkelerin Eximleri gibi, ihracatçıya bankaların uzun vadeli kredilerini desteklediği, Eximbankı'ın da buna bir teminat bir poliçe gibi, sigorta olacağı bir sisteme geçmek için çalışmalar yapıyoruz'' diye konuştu.
Denizli'ye marka şehir sözü verdi
Denizli'nin marka şehir olma imajının mutlaka yaratılması gerektiğine işaret eden Bakan Çağlayan, bu konuda gerekli desteği vereceklerini açıklayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Denizli'nin marka şehir olmasıyla ilgili Denizli Valimiz ve İhracatçılar Birliği Başkanımız bir çalışma yapacaklarını söyledi. Denizli imajı altında diğer markaların birleşmesi konusunda çalışmalar yaparsanız, biz de devlet desteği verilmesi konusunu araştırırız. İhracat Genel Müdürümüz burada. Denizli'nin özellikle, marka ve kalite konusunda desteklenmesi konusunda benim söylediğim talimatları alıyor. Sizin çalışmalarınızı da destekliyor. Denizli marka imajını zaten almış ama, bunu resmileştirecek çalışmalar yapmak lazım.''
Devlet Bakanı Kavaf
Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf da Denizli'nin kendi öz sermayesi, girişimcilik ruhuyla Türkiye'de model olmuş bir kent olduğunu dile getirerek, ''Türkiye literatürüne Denizli modeli olarak geçmiş bir şehirdir. Dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de bazı ekonomik dalgalanmalar oldu. Denizli, kriz dalgalanmalarından sağlıklı bir şekilde çıkmayı başardı'' dedi. Kavaf, Şubat ayı sonunda Birleşmiş Milletler (BM) toplantısına katılmak için gittiği ABD'de bir mağazada ''Türkiye ve Denizli'' yazılarının olduğu ayrı bir rafta Denizli havlularını gördüğünü anımsatarak, ''Denizli havlularını ABD'de görünce çok duygulandım, gururlandım'' diye konuştu.
Konuşmaların ardından, meslek örgütü başkanları, bakanlara Denizli sanayisinin durumu ve sorunlarına getirilmesi gereken çözümlerle ilgili bilgi verdi. Toplantıya, Denizli Valisi Yavuz Erkmen, DETKİB Başkanı Hüseyin Memişoğlu, Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci, Ticaret Odası Başkanı Necdet Özer, Ticaret Borsası Başkanı İbrahim Tefenlili, AKP Denizli Milletvekilleri Salih Erdoğan, Mehmet Yüksel, Mithat Ekici ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri de katıldı.
'Şu anda dünya bir yangının içinden geçiyor'
Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) üyeleriyle dün akşam Ankara Palas'ta yemekte bir araya gelen Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, gazetecilerin sorularını yanıtladı, yeni ihracat stratejisi ve ihracat hedefleri konusunda bilgi verdi ve Merkez Bankası politikalarını eleştirdi. İthalatla ilgili sorular üzerine, ihracatın ithalatı karşılama oranı ve ithalatın kompozisyonuna bakıldığı zaman Türkiye ithalatının yüzde 70'den fazlasının aramalı, yüzde 15'inin yatırım malı ve yüzde 13 civarında tüketim malı olduğunu belirten Çağlayan, ''Merkez Bankasının uygulamış olduğu hatalı faiz politikası ve sadece fiyat istikrarı odaklı çalışmasının ortaya çıkarmış olduğu, ucuz ithalatın sonucunu biz bugün yaşıyoruz'' dedi.
Faizin sebep, ucuz kur ve ithalatın ise bir sonuç olduğunu kaydeden Çağlayan, şöyle konuştu: ''Ben kur meselesini söylüyorum, ama asıl yanlışlıklar faiz politikasında yapıldı. Allah'ın rahmetinin bol olduğu, yağdığı günlerde faizleri bir anda Merkez Bankası'nın yüzde 13,5'lara çıkardığı ve o tarihte Türkiye'deki enflasyonun yüzde 7-8'ler mertebesinde olduğu bir ortamda, Türkiye'ye dışarıdan ciddi manada döviz geldiğini hepimiz biliyoruz. Sıcak para geldiğini hepimiz biliyoruz. Bu bir taraftan faiz yoluyla Türkiye'ye bir maliyet getirirken, diğer taraftan da kurun üzerindeki baskıyla, hatta doların bir ara 1,17'ye düşmesiyle beraber bir kere Türkiye'de üreticinin üretim yapmaktansa ithalatı tercih etmesinin yolunu açmıştır. Ara malı ithalatını bir kere bu şekilde değerlendirmek istiyorum.''
2002 yılında 1,5 lira olan 1 doların, 2010 yılında da 1,5 lira olduğunu kaydeden Çağlayan, elektrik fiyatlarının yaklaşık 5 yıl aynı kalması, SSK puanların inmesi, kurum ve gelir vergisi oranlarının düşürülmesi gibi üretime verilen birçok desteğe rağmen, kur baskısından dolayı ve girdi maliyetlerinin yüzde 50-60 gibi artması nedeniyle üreticinin pahalı üretmek zorunda kaldığını ve bunun sonucunda ithal etmenin daha cazip hale geldiğini söyledi.
'Adım Zafer Çağlayan, Kürşad Tüzmen değil'
Merkez Bankası eleştirisini eski Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in sık sık yaptığı hatırlatılarak, ''Acaba bu dış ticaret bakanı olmakla ilgili bir şey mi?'' şeklindeki soru üzerine Çağlayan, bu konuda şahsi fikrini aktardığını belirterek, ''Bir kere adım Zafer Çağlayan, Kürşad Tüzmen değil. Kürşad Tüzmen benim arkadaşım ama benim adım Zafer Çağlayan. Hatta milletvekili, bakan olunca göbek adım da ortaya çıktı, kullanmazdım önceden Mehmet Zafer Çağlayan'' dedi. Kendi stilinin belli olduğunu vurgulayan, başkasının daha önceden ne yaptığı ve ne konuştuğunun kendisini ilgilendirmediğini, fakat Merkez Bankasının görevinin sadece fiyat istikrarı olmadığını Bakanlar Kurulu ve Ekonomi Koordinasyon Kurulunda da sık sık dile getirdiğini vurguladı.
'Böyle bir lükse sahip değil'
Merkez Bankasının sadece fiyat istikrarını sağlama gibi bir lükse sahip olmadığına vurgu yapan Çağlayan, şöyle devam etti: ''Merkez Bankasının görevi sadece fiyat istikrarı gibi bir olma lüksüne sahip değil. Merkez Bankası ekonominin bütününü değerlendiren, bütününü göze alan bir yapı içerisinde olmalıdır. İstihdamla ilgili konular Merkez Bankasının öncelikli alanı olmalıdır. Büyüme rakamları, üretim endeksi, ihracat, dış ticaret ve fiyat istikrarı da Merkez Bankasının alanı olmalıdır. Şu anda dünya bir yangının içinden geçiriyor. Dünya ticaretindeki azalma yıllık 4,4 trilyon dolar. 4,4 trilyon dolarlık bir yıldaki azalma Afrika kıtasının bir yıllık gelirinin 4 katı. İngiltere ve Fransa'nın bir yıllık milli gelir toplamına eşit. Böyle bir ortamda Türkiye'nin öncelikle istihdam meselesinin çözümünü gerektirecek adımlar atması gerekir.''
'Proaktif olması gerekir'
Bir gazetecinin ''Merkez Bankası krizde en fazla faiz düşüşü sergileyen Merkez Bankası oldu dünyada. Demek ki onlar da bir bunları gözetiyor'' şeklindeki sözleri üzerine Çağlayan, Merkez Bankasının Türkiye Cumhuriyetinin bir kurumu olduğunu ve bu kurumu lekelemek, aşağılamak gibi bir pozisyon içinde kimsenin olmadığını, ancak Merkez Bankası Para Politikası Kurulunun aldığı yanlış kararları söylemeye çalıştığını kaydetti. Merkez Bankasının dünyada ve Türkiye'de krizin emarelerinin göstermeye başlamasından 4-5 ay sonra reaksiyon gösterdiğini ve 'Türkiye'den sermaye kaçışı olacak' diye çekindiğini ifade eden Çağlayan, ''Türkiye'den bir sermaye kaçışı olmadığını gördük'' dedi. Krizle birlikte Türkiye'nin aslında önemli bir testten de geçtiğini anlatan Çağlayan, Türkiye'de mevduata güvence verilmesi konusunda kanun çıkarıldığın, fakat hiçbir şekilde bu kanunun uygulanmadığını, birçok Avrupa devletinin ise bunu uygulamak zorunda kaldığını, çünkü mevduatların bankalardan çekilmesinden korkulduğunu söyledi.
Çağlayan, ''Türk insanı bankalardan parasını çekmedi. Çünkü Türk insanının siyasi ve ekonomik istikrara olan güveni ve bankacılık sisteminin etkin bir şekilde denetlenmesi ve düzenlenmesinin ortaya çıkardığı bir şeydi'' diye konuştu. ABD, Avrupa merkez bankaları ve Japon Merkez Bankası neredeyse sıfıra yakın indirime geldikten sonra Türk Merkez Bankasının faiz indirmeye başladığını kaydeden Çağlayan, ''19 Kasım 2008'de borç alma faizi 16,25, borç verme 18,75 idi. Bunları bu kadar çıkarmaya gerek var mıydı, benim sorguladığım dönem de bu dönemdir. Bu, maalesef şişirilmiş ve giydirilmiş bir dönemdi'' dedi.
Çağlayan, Merkez Bankasının reaktif değil, proaktif davranması ve meseleleri önceden görmesi gerektiğine dikkat çekti. Bir basın mensubunun ''Bu konuda kabinedeki diğer bakanlarla ayrı düşünüyorsunuz herhalde'' şeklindeki sorusu üzerine, ekonomiyle ilgili konularda farlı düşünceler olabileceğini, ama önemli olanın meseleleri tartışıp konsensüs sağlayabilmek olduğunu bildirdi.
'İyi olursa bravo Merkez Bankası'na...'
Merkez Bankasına savaş aşmış bir yapıya bürünmenin kendisini sıkıntıya soktuğunu ifade eden Zafer Çağlayan, şöyle konuştu: ''Bugüne kadar yapmış olduğu politikalar yanlış politikalardır. Faiz politikasından bahsediyorum. Dalgalı kur rejimi konusunda Merkez Bankası zaten belli dönemlerde Bakanlar Kuruluna gelerek hükümete enflasyon hedeflerinin neden tutmadığını izah etmek zorunda kaldı, kanundan kaynaklanan sebeplerden dolayı. İyi olduğu zaman bravo merkez bankasına, kötü olursa zaman (vay hükümet sen kötü yaptın) deyip burada bırakıyorum. Ne demek istediğim anlaşılacaktır zaten.''
'Yeni bir ihracat stratejisi hazırladık'
Küresel krizle beraber dünya mal ticaretinin ciddi anlamda kan kaybetmesi nedeniyle, her şeyin eskisi gibi olmayacağı bir döneme girildiğini anlatan Çağlayan, bu yeni değişim ve dönüşümü gerçekleştirmek için yeni bir ihracat stratejisi hazırladıklarını söyledi.
Eximbank'ın fonksiyonunun yeniden belirlenmesi ve Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM) personel sisteminin yenilenmesi konularında da çalışmalar yapıldığını kaydeden Zafer Çağlayan, bu çerçevede DTM'nin kadrosunun artırılacağını ve ticaret müşaviri sayısının 2013 yılına kadar 250'ye çıkarılacağını söyledi. İhracatın artırılması, işadamlarının ülkeye girişlerinde yardımcı olmaları, iletişimin sağlanması ve yeni ülkelere girmek açısından ticaret müşavirlerinin önemine dikkati çeken Çağlayan, Çin'in tüm dünyada bu konuda 20 bin kişi çalıştırdığını, Fransa, Almanya ve İngiltere gibi ülkelerin her birinin ise dünyada 2 binin üzerinde ticaret temsilcisi bulunduğuna işaret etti.
Bunların yanı sıra Girdi Tedarik Stratejisi oluşturduklarını kaydeden Çağlayan, bu stratejiyle beraber kendi bakanlığı, Sanayi Bakanlığı, TOBB, TİM, Merkez Bankası, Hazine Müsteşarlığı, TÜBİTAK'ın ve diğer kurumların içinde yer alacağı bir değerlendirme kurulu oluşturacaklarını ve ihracat aramalı girdi tedarikinde yapılan çalışmalara birlikte karar vereceklerini bildirdi. Şu anda tüm ülkelerin dış ticaretlerinin analiz edildiğini de belirten Çağlayan, 4 ülkeyi ise eyaletler bazında analiz ettiklerini söyledi. Bir gazetecinin, kapasite kullanım oranlarındaki artışın ihracat artışına göre daha az olduğunun söylenmesi üzerine Çağlayan, söz konusu durumun şu anda ihracatta daha çok stokların kullanılmasının ortaya çıkardığı bir gelişme olduğunu dile getirdi.
'Sıcak para altın aracılığı ile çıktı'
İthalatla ilgili sorular üzerine Çağlayan, özellikle 2009 yılı Ocak, Şubat, Mart döneminde Türkiye'de belli miktarlarda altın ihracatının fazla yapıldığı dönemler olduğunu, bunun nedeninin ise Türkiye'ye gelmiş olan sıcak paranın altında dışarıya çıkarılması olduğunu söyledi. İthalatın yüzde 70'inden fazlasının dolar, yüzde 28'inin avro ile yapıldığına dikkati çeken Çağlayan, dolayısıyla dış ticarette avro-dolar paritesinin önem arz ettiğini ve ihracatçı açısından dolarla ithal edilen hammadde, eğer ihracatta ana girdi olarak kullanılıyorsa ithalatta yapılan doların artmasının avronun düşmesiyle beraber ihracat pazarını zorlayabileceğini kaydetti.
Yeni teşvik sistemi
Şu andaki teşvik sisteminin 2010 yılı sonuna kadar geçerli olacağını ve 2011'den itibaren sektörel, bölgesel ve proje bazlı yeni bir teşvik sistemine geçileceğini belirten Zafer Çağlayan, yeni sistem ile verilecek teşvikleri bugünden söylemesinin mümkün olmadığını, bu konuda bu yılın ikinci yarısından sonra çalışılacağını bildirdi.
'Firması eleman arıyor'
Bir gazetecinin ''Sizin firmanız kısa çalışma ödeneği aldı mı, hiç işçi çıkardınız mı?'' şeklinki sorusu üzerine Çağlayan, siyasete girdikten sonra firmasını kardeşlerine teslim ettiğini ve firmayla ilgili şu anda hiçbir bilgiye sahip olmadığını, fakat kardeşiyle bir sohbeti sırasında kısa çalışma ödeneğinden faydalanmadıklarını öğrendiğini söyledi. Çağlayan, şöyle konuştu: ''Birçok gazeteci, birçok yabancı bakanı kendi kardeşlerimden daha fazla gördüğümü söyleyebilirim. Bazen kendi kardeşimi bir ayda, bir kez görürken, ay içinde bir yabancı bakanı 3-4 kez görebiliyorum. Benim firmamda benim çalışmış olduğum yıllarda çok garantili gittim, çok fazla kredili yatırım yapmadım, hep özkaynağımla yatırım yaptım. Sitelerdeki fabrikayı yaparken de yüzde 100 özkaynağımla yaptım. İhracat odaklı çalışacaklarını ifade ettiler, ama hesapları nedir, nereden iş alırlar, onları bilemiyorum. Fabrikayı bıraktım bu bir emanettir. benim siyasi hayatım ne zaman biter bilmem. (Geldiğim zaman bana hisselerimi tekrar kaça satarsınız bilmem, o gün geldiğinde konuşuruz) dedim. Kardeşlerimin ifade ettiği, Hürriyet Gazetesinde eleman aranıyor ilanı vermişler. Ben de 27 yıllık sanayici hayatım boyunca 27 yıl eleman aradım bulamadım.'' ''Ne arıyorsunuz?'' sorusu üzerine Bakan Çağlayan, nitelikli kalfa ve usta aradığını kaydetti.
Elektrikli oto konusu
Otomotiv endüstrisinde dünyanın her tarafında elektrikli otoya bir yönelim olduğunu anlatan Devlet Bakanı, Türkiye'nin de bunun dışında kalmaması gerektiğini bildirdi. İngiltere'ye yaptığı seyahat sırasında Türkiye'ye sevgisi olan ve elektrikli oto konusunda çalışan bir lord ile tanıştığını belirten Çağlayan, ''Bu konudaki tüm tarafları, araştırmacıları ve otomotiv üreticilerini çağıralım, konuşacağım. Türkiye'nin böyle bir şeyi ıskalamaması, böyle bir şeyin dışında kalmaması gerekiyor. Bunun için mevzuat değişikliği ve altyapı gerekecektir. Konuyu EKK'ya ilettim, orada görüşeceğiz'' dedi.
'Eximbank'ın ihracata desteğinin artırılması gerekiyor'
Şu anda Eximbank'ın verdiği desteklerin diğer bankalar tarafından da verildiğini kaydeden Çağlayan, Eximbank'ın sektöre ihracat yapanlara 3 yıllık, 5 yıllık, 10 yıllık vadeler veren ve bankaların vermiş olduğu kredileri sigorta edecek bir yapıya dönüşmesi gerektiğini bildirdi.
Çağlayan, bu konuyla ilgili de çalışıldığını ve önümüzdeki günlerde EKK'da görüşüleceğini söyledi.
Sürdürülebilir ihracat
Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından geliştirilen yeni ihracat stratejisi konusunda da bilgi veren Bakan Çağlayan, yeni stratejisi ile sürdürülebilir ihracat için neler yapılabileceğinin ortaya konulacağını bildirdi. Bunun için Türkiye'nin ihracat yapısını incelediklerini anlatan Devlet Bakanı Çağlayan, Türkiye'de ihracat yapan 48 bin 652 firmanın yaklaşık 23 bininin toplam 100 bin doların altında, 25 bine yakın firmanın ise 100 bin dolar ile 1 milyon dolar arasında ihracat gerçekleştirdiğini söyledi. Çağlayan, Türkiye'nin ihracatının yüzde 39,9'unun ise sadece 108 firma tarafından yapıldığına dikkati çekti.
100 bin dolar altında ihracat yapanların büyük bölümünün tek bir ülkeye ihracat yaptığını ve ikinci yıl tekrar ihracat yapmadığını, 5'ten fazla ülkeye yapanların ise sürekli ihracatçı konumuna geldiğine işaret eden Çağlayan, ''Bizim yeni stratejimiz çerçevesinde yapacağımız bir çalışma da ihracatçı sayısının artırılması'' diye konuştu. Strateji çerçevesinde ''İhracat koçluğu'' diye bir programı da başlattıklarını ifade eden Çağalayan, ''Sadece basketbol koçluğu yapılmaz biliyorsunuz, ihracatta da koçluk yapılabilir. Bu çerçevede DTM ve birliklerimizle beraber önemli çalışmalar yapacağız'' dedi.
Kamu alımlarında yerli üretimin kullanılması
Konuyla ilgili sorular üzerine, küresel krizin başlamasıyla beraber kamu alımlarında mutlaka Türkiye'de üretilen mal ve hizmetlerin alınması konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla bütün kuruluşlara genelge gönderildiğini hatırlatan Çağlayan, ama bu konuda hala bazı kurumların eski alışkanlıklarını devam ettirdiği ve Başbakanın genelgesine ters bir tavır içinde olduklarının görüldüğünü söyledi. Çağlayan'ın bu konuda tespit edilen örnekler varsa bunları Başbakana iletebileceğini belirtmesi üzerine bir gazeteci, ''Ben hemen ileteyim, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek kaldırım taşları için Çin'den ithalat yaptı, mermerciler söylediler'' şeklindeki sözü üzerine Çağlayan, ''Onunla görüşüldü, şu anda o ithalatı yapmadığını ve yerli üretimden aldığını kendisi (Gökçek) ifade etti'' dedi.
'AB'ye tam üyelik konusundaki çalışmalarımız tam gaz devam ediyor'
Çağlayan, gazetecilerin sorularını yanıtladı, hükümetin gizli, farklı ve kamuoyunda görünenin dışında bir stratejisi olmadığını söyledi. Türkiye'nin AB'ye tam üyelik konusunda yarım asırdır çalıştığını anımsatan Çağlayan, bu konuda AKP hükümeti döneminde müzakerelere başlama imkanı elde edildiğini belirtti. Çağlayan, ''AB'ye tam üyelik konusundaki çalışmalarımız tam gaz devam ediyor'' dedi. AB ile ilgili tüm gelişmelerin her Bakanlar Kurulunda irdelendiğini belirten Çağlayan, ''Bizim asla diğerlerinin ifade ettiği, başkalarının aklından geçtiği gibi en ufak bir şekilde eksen kayması gibi bir düşüncemiz söz konusu değil'' diye konuştu.
Türkiye'nin ihracatının yüzde 57'sini Avrupa'ya yaptığını anımsatan Çağlayan, şöyle devam etti: ''Avrupa'nın en yakın tedarikçisiyiz. Avrupa'nın önümüzdeki dönemde dezavantajlarını biliyoruz. Özellikle nüfusunun yaşlanması, Fransa başta olmak üzere iş gücü maliyeti ve çalışma saatlerinin giderek sanayi üretim aleyhine dönmüş bir yapısı...Böyle bir ortamda bizim Avrupa'nın en yakın tedarik merkezi olma gibi bir imkanı, bir şansı yakaladığımız yerde AB'ye yüz çevirmek, Avrupa ile ticareti veya siyasi işleri engellemek gibi bir düşüncemiz asla ve kesinlikle söz konusu olamaz.''
Çağlayan, AB'ye tam üyelik sürecindeki reformların sadece AB istediği için değil, Türkiye'nin yapması gereken çalışmalar olduğu için gerçekleştirildiğine dikkati çekti.
Komşu ülkelerle ticareti artırma staretijilerine değinen Çağlayan, ''7-8 yıl önce 'birbirimizi vurduk vuracağız, çatışma çıkacak' derken, şu anda sınırlarda Suriye başta olmak üzere ortak çalışma yapıyoruz. Bugün İran, Irak, Suriye bunların her biriyle sınırlarda serbest bölge, organize sanayi bölgesi, ticaret bölgesi kurulması noktasında yoğun çalışmalarımız var'' dedi. Komşularla olan ticaretin son 6 yılda 7 kat arttığını belirten Çağlayan, ihracat yapma imkanına sahip olunan ama geçmiş dönemlerde ihmal edilen hedeflere yöneldiklerini, bütün ülke ve bölgelerle ticareti ve siyasi temasları yoğun bir şekilde sürdürdüklerini kaydetti. Çağlayan, bu çalışmalar neticesinde Suriye ve Libya'ya vizenin kalktığını, Mayıs ayında Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Medvedev Türkiye'ye geldiğinde Rusya ile vize meselesini de ortadan kaldıracaklarını söyledi.
'Gümrük Birliği Anlaşması'nın gözden geçirilmesi söz konusu değil'
Türkiye'nin 1996 yılında Gümrük Birliği Anlaşmasını yaparken AB'nin üçüncü ülkelerle yapacağı gümrük alanındaki ikili anlaşmalara taraf olma konusunda çekimser kaldığını, taraf olmadığını anımsatan Çağlayan, bunun da Türkiye'yi STA konusunda büyük problemlerle karşı karşıya bıraktığını ifade etti. Türkiye'nin çekimser kalma gerekçesini, dönemin Gümrük Birliği Anlaşmasını yapan siyasetçi ve idarecilerinin, ''Biz Güney Kıbrıs'ın AB'ye gireceğini biliyorduk, tahmin etmiştik. Böyle bir durumda da Türkiye Rum kesiminden mal almak veya satmak zorunda kalırdı'' şeklinde açıkladıklarını belirten Çağlayan, ''Kıbrıs'ın tamamı ihracat olsa, ithalat olsa ne yazar'' dedi. Bu konuda Türkiye'nin uğradığı zarara birkaç örnek veren Çağlayan, AB ile 2000'de STA imzalayan Meksika ile 2005 yılında STA imzalayan Cezayir'in Türkiye ile STA imzalamaya yanaşmadığını söyledi. Çağlayan, Gümrük Birliği Anlaşmasının gözden geçirilmesi gibi bir şeyin söz konusu olmadığını belirtti.
Çağlayan, Türkiye'nin STA'sı bulunan ülkeleri sıralayarak, Güney Kore ile de bu yıl sonunda mal ticareti konusunda Serbest Ticaret Anlaşmasının bitirileceğini, hizmet ticareti STA'sının da 2011 yılında imzalanacağını bildirdi. Çağlayan, Gümrük Birliği Anlaşmasının gözden geçirilmesi gibi bir şeyin söz konusu olmadığını da söyledi.
İhracat rakamları
Bakan Çağlayan, ihracat rakamlarını gün gün takip ettiklerini belirterek, 1-24 Mart ve 1 Ocak-24 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilen ihracat rakamları hakkında bilgi verdi.
1-24 Mart tarihleri arasında tarım ihracatında 2009'un aynı dönemine göre yüzde 27,9, sanayi ihracatında yüzde 35,5 ve madencilik ihracatında yüzde 68,3 artış kaydedildiğini bildiren Çağlayan, geçen yıl bu dönemde 5 milyar 271 milyon dolar olan ihracat rakamının da bu yıl aynı dönemde yüzde 35,1'lik artışla 7,2 milyar dolar seviyesinde olduğunu söyledi.
Tekstil ve hammaddeleri ihracatında yüzde 34,8, deri ve deri mamüllerinde yüzde 44,6, kimyevi madde ihracatında yüzde 77,3, hazır giyim ve konfeksiyon ihracatında yüzde 30,6 artış gerçekleştiğine işaret eden Çağlayan, taşıt araçları yan sanayinde ise yüzde 49,8, elektrik elektronikte yüzde 34,2, demir-demir dışı metallerde yüzde 58,5, çimentoda yüzde 32,3'lük bir artışın söz konusu olduğuna dikkati çekti. Düşüşün sadece demir-çelik ürünlerinde yaşandığını belirten Çağlayan, bunun da küresel finansal krizle birlikte inşaat ve gayrimenkul piyasasının tamamen durmasından kaynaklandığını söyledi.
1 Ocak-24 Mart ihracat rakamları
1 Ocak-24 Mart tarihleri arasında gerçekleşen ihracat rakamlarına da değinen Çağlayan, şunları söyledi: ''Tarım ürünleri ihracatımız yüzde 12,6, sanayi ürünleri ihracatımız yüzde 21,8 ve madencilik artışımız yüzde 70,2. Total olarak ihracatımızda 1 Ocak-24 Mart tarihleri arasında yüzde 21,4'lük bir artış olmuş. Bu son derece önemli. Bu sene sonunda orta vadeli programın çok üzerine çıkacağımız gibi bir işaret veriyor. Ancak tabi bu rakamların tamamını değerlendirmek için erken, Nisan'dan sonra bazı ürünlerde ihracat daha çok artabilecek. 1 Ocak-24 Mart tarihleri arasında 23,3 milyar dolar olmuştur. Sadece 24 Mart günü yapılan ihracat 602 milyon dolardır. Bu dönemde taşıt araçları ihracatımızdaki artış yüzde 23 ile 4 milyar 215 milyon lira olarak gerçekleşmiştir. Bu çok ciddi bir rakamdır. Geçen yıl bu rakam 2,9 milyar dolardı. Ayda yaklaşık 1,5 milyar dolarlık bir ihracatı işaret ediyor. Böyle giderse yıl sonunda sadece taşıt araçları ihracatı 18 milyar dolar olacak. Kriz öncesi ihracatımıza yakın bir rakama yaklaşacağız. Bu dönemde tekstil ve tekstil hammaddeleri konfeksiyonundaki artışın da yüzde 27-28 olduğunu görüyoruz.''
Çağlayan, tekstil ve taşıt araçları sektörünün ihracatın motoru olduğunu belirterek, bu iki sektörde 2008'de yaklaşık 40 milyar dolarlık ihracat yapıldığını, tekstil ve konfeksiyon ihracatının ise 2009'da krize rağmen 19,3 milyar dolar olarak gerçekleştiğini, taşıt ve tekstil araçları ihracatının kriz öncesini yakaladığını söyledi.
Türkiye'nin istihdam problemi
Türkiye'nin önemli, sıkıntılı bir meselesi olan işsizlik sorununun bugünden yarına çözüme kavuşacak bir yapıya sahip olmadığını ifade eden Çağlayan, tekstil, konfeksiyon sektörünün istihdam deposu ve bünyesinde en fazla bayan çalıştıran sektör olması olduğunu söyledi. Çağlayan, taşıt araçlarında istihdamda çok fazla bir kayıp yaşanmadığını, özellikle kısa çalışma ödeneğini getirdikleri dönemde ÖTV, KDV indirimleriyle bu sektörde olabilecek işsizliğin önüne geçtiklerini kaydetti. Türkiye'nin istihdam konusundaki probleminin arz-talep arasındaki dengesizlik olduğunu belirten Çağlayan, krize rağmen nitelikli eleman ihtiyacının devam ettiğini söyledi.
Küresel krizle beraber Türkiye'nin daha önce açılmadığı pazarlara açılmak zorunda kaldığını belirten Çağlayan, ''BAE'ye ihracatımız 8,5 milyar dolardan 2,5 milyar dolara, ABD'ye 5 milyar dolardan 3 milyar dolara, Rusya'ya 8-10 milyar dolardan 3 milyar dolar seviyesine düştü. Sadece bu dördünü yan yana koyduğumuz zaman ihracatımızdaki düşüşü çok net ifade ediyor'' diye konuştu. Türkiye'nin 2010'da ihracatını en fazla artırdığı ülkenin Çin olduğunu bildiren Çağlayan, bu yılın Ocak ayında Çin'e olan ihracatın, 2009'un aynı ayına göre yüzde 106'lık bir artış gösterdiğini söyledi.
Çağlayan, Orta Vadeli Programdaki hedeflenen ihracat rakamının 107 milyar dolar olduğunu belirten Çağlayan, ''TİM 111 milyar dolarlık hedef koydu. Bence bu yakışmaz, 115 milyar doları mutlaka hedeflememiz gerekiyor. Bizim DTM olarak hedefimizi 115 milyar dolar olarak belirleyip, çalışmalarımızı da buna göre yapıyoruz'' dedi.
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Hatay’da yaşayan alevi yurttaşlar kaygılı
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!