2010 yılındaki küresel riskler konuşuluyor
Dünya Ekonomik Forumu'na göre, bazı ekonomik riskler, bu yıl dünya ekonomisini şekillendirecek.
Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan Küresel Risk Raporu, önümüzdeki döneme ilişkin olarak bazı küresel risk ihtimallerini içeriyor. Raporda, terörizmden, çevreye, jeopolitik sorunlar dışında ekonomik risklere de ağırlıklı olarak yer veriliyor. Rapora göre, 2010 yılındaki küresel riskler: ''Daha önceki krizlerde etkili olan varlık fiyatlarının daha da düşmesi, dünyanın büyüme motoru Çin'in büyümesinin yavaşlaması (özellikle büyüme oranının yüzde 6'nın altına inmesi), ortaya çıkabilecek mali krizler, küresel yönetişim farkları (kriz sonrasında, bazı ülkelerin küreselleşmeden ayrılarak, korumacı önlemlere dönme ihtimali), kronik hastalıklar ve ekonomik büyümenin sürdürülebilir olmasında önemli bir role sahip olan altyapıya az yatırım yapılması olacak." Öte yandan, mali sektöre getirilmesi planlanan sıkı düzenleme ve denetleme önlemlerinin oluşturacağı maliyetin bir başka risk konusu olabileceğine de dikkat çekiliyor.
G-20'ler iki kat fazla gayret gösterecek
Öte yandan, küresel krizle birlikte, dünya ekonomisinin yönlendirilmesinde, sanayileşmiş 7 ülke olan G7'lerin önüne geçen ve Türkiye'nin de üyesi bulunduğu G-20'ler, krizden çıkmak için daha çok gayret gösterecek. G-20 Dönem Başkanı Güney Kore'nin Devlet Başkanı Lee Myung-bak, Davos'ta yaptığı açıklamada, küresel ekonomik toparlanma için işbirliği gayretlerini iki katına çıkaracaklarını söyledi. Lee Myung-bak, G-20'nin, kriz sonrası için bir gündem hazırlayacağını da vurguladı.
Arapların panelinde Türkiye konuşuldu
Türk siyasetinin protesto ettiği Davos'ta Türkiye ve Orta Doğu, Arap katılımcıların yeraldığı bir panelde tartışıldı. Davos'ta Filistin Başbakanı Salem Feyad'ın da katıldığı "Orta Doğu'da Güç Dengesini Yeniden Düşünmek" başlıklı panelde, Türkiye'nin bölgede ve "Orta Doğu'nun Avrupa ile ilişkilerinin geleceğinde" çok önemli bir role sahip olduğu belirtildi. Birleşik Arap Emirlikleri'nden yayın yapan El Arabiya televizyonundan Rima Maktabi'nin yönettiği panel perşembe günü Sanada Kongre Merkezi'nde yapıldı. Panele, Filistin Başbakanı Salem Feyad, BAE Vision 3 Onursal Başkanı ve Orta Doğu'nun Geleceği İçin Küresel Ajanda Konseyi Üyesi Halit Abdullah-Cenahi, Ürdün Başbakanı Samir El Rifai, Birleşik Arap Emirlikleri Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Enver Gargaş, İngiltere Muhafazakar Parti milletvekili, "gölge" dışişleri bakanı William Hague ve Arap Birliği Genel Sekreteri, Orta Doğu'nun Geleceği İçin Küresel Ajanda Konseyi Üyesi Amr bin Musa katıldı. Panelin tartışma konusunu Orta Doğu'daki kısa ve uzun vadeli değişim olasılıkları oluşturdu.
Türkiye Avrupa ile ilişkilerimizin geleceği için önemli
Panelde İran'a uluslararası toplumla işbirliği yapmasını, uluslararası toplumdan gelen önerilere esnek ve saydam bir anlayışla yaklaşmasını ve şu andaki önerilere daha olumlu yaklaşması çağrısında bulunuldu. Konuşmacılar Orta Doğu sorununun her açıdan uluslararası, bölge ülkelerinin kontrolü ötesinde bir boyuta sahip olmasını "korkutucu" bulduklarını belirtirken, "Türkiye'nin Orta Doğu'nun Avrupa ile ilişkilerinin geleceğinde ve bölgede oynayacağı çok önemli bir rol bulunuyor" görüşünü dile getirdiler. Türkiye ile ilgili sözlere, Davos görüşmeleriyle ilgili bültende de yer verildi.
Klasik rakipler, nüfus eğilimleri ve yatırım dokusunun Orta Doğu'daki güç dengesinde bir değişime işaret ettiği belirtilen panelde konuşmacılar şu görüşleri ortaya attılar bulundular:
-Orta Doğu'da şu anda bir güç dengesi yok ve bu durum İsrail-Filistin çatışması çözülene ve bölge halkına barış gelene dek devam edecek. Bu tüm çatışmalar için bir paratoner görevi görmekte. Barış görüşmelerinin kısa bir süre sonra yeniden başlaması ve Kahire görüşmelerinde ilerleme sağlanması umudu içindeyiz.
-İran'ın nükleer silah kapasitesini geliştirmesi bölgede gerilim kızışmasına ve tüm bölgenin daha da istikrarsızlaşmasına yol açar. Bu daha karmaşık ve tehlikeli bir üçgen oluşturur. Aynı zamanda birçok ülke de kendi nükleer silah kapasitesini geliştirme kaygısına kapılacak, böylece Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması adeta alay konusu haline gelecek. Askeri bir harekâtın yankısı bütün bölgede yankı bulur; bir istikrarsızlık, gerilim, terör ve karşılıklı meydan okumanın kıvılcımını çakar.
-Her ülke nükleer silahlardan arındırılmış bir bölge ister. Bölge yeterince karşılıklı meydan okuma ve çatışmayla karşılaştı. İran'ın bir nükleer silah kapasitesine sahip olması tehdidine yönelik tek çözüm diyalog ve müzakere. Her ülkenin enerji güvenliğine sahip olma hakkı bulunuyor; ancak nükleer seçenek, saydam olma koşuluyla takip edilmeli. Örneğin Abu Dabi barışçıl bir nükleer enerji politikası izliyor. İran'ın üzerinde, uluslararası toplumun önerileriyle esnek bir şekilde ve işbirliği yaparak uğraşı verme sorumluluğu var.
-Uluslararası toplum, özellikle ABD ve İngiltere Orta Doğu barış sürecindeki ilerlemede görülen yetersizlik nedeniyle hayal kırıklığı yaratmış durumda. Ancak Obama yönetiminin ABD Barış Elçisi George Mitchell'i ataması ve İngiltere'de hükümet değişikliği beklentisi yeni bir ivme kazanılması umudu doğuruyor. Uluslararası toplumun Orta Doğu barış süreci üzerine yeniden odaklanmasının tam zamanı. Ancak İsrail yerleşimleri konusu çözülene kadar barış umutları uzak.
Paneldeki konuşmacılar bölgedeki çatışma ve anlaşmazlıkların ve İsrail-Filistin çatışmasının Araplardan kaynaklandığı yönündeki görüşten uzaklaşılmasının bütün ulusların çıkarına olacağı konusunda da uzlaştı.
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!