'2012 Enflasyon tahmini yüzde 6.5'

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2012 yılı sonunda orta noktası yüzde 6.5 olmak üzere yüzde 5.1 ile yüzde 7.9 aralığında öngördüklerini açıklayarak, "2013 yılı sonunda ise orta noktası yüzde 5.1 olmak üzere yüzde 3.3 ile yüzde 6.9 aralığında gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Orta vadede enflasyonun yüzde 5 hedefi düzeyinde istikrar kazanacağını öngörüyoruz" dedi.

'2012 Enflasyon tahmini yüzde 6.5'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 31.01.2012 - 09:46

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, enflasyonun 2012 yılı sonunda yüzde 5,1 ile yüzde 7,9 aralığında, orta noktasının ise yüzde 6,5, 2013 yılı sonunda ise yüzde 3,3 ile yüzde 6,9 aralığında olmasının, orta notasının ise yüzde 5,1 orta vadede ise yüzde 5 düzeyinde gerçekleşceğinin öngürüldüğünü açıkladı. Başçı, 2012 yılı sonun için enflasyon hedefinin yukarı yönlü revize edildiğini belirtti.

İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nden Enflasyon raporunu açıklayan Başçı, enflasyon hedefinin aşılması dolayısıyla, hükümete konuyla ilgili mektup göndereceklerini ve bu mektubun 12.00'de internet sitesinde yayınlanacağını söyledi.

 

'Sıkı duruşumuz bir müddet sürecek'

İstanbul'da Enflasyon Raporu'nu açıklayan Başçı, "Faiz Lobisi"ne yönelik bir soru üzerine, "Elbette faizin yüksek olmasını isteyen de, düşük olmasını isteyen de vardır. Tasarruf eden faizin yüksek olmasını, borcu olan da düşük olmasını ister. Aynı şey döviz kuruyla ilgili olarak da ihracatçı, kurun yüksek, ithalatçı düşük olmasını ister. Fakat bizim açımızdan fiyat istikrarı ve finansal istikrar diliden konuşmak daha sağlıklı. Biz o terminoloji ile konuşmak istemiyoruz" yanıtını verdi.

Başçı, enflasyon raporunun açıklandığı toplantı sırasında soruları yanıtlarken, enflasyonun 2012 yılı sonunda orta noktasının yüzde 6.5 öngörüldüğünü ve enflasyonun yüzde 10,5'a yakın bir seviyeden yüzde 5'e bir yıllık bir sürede düşmesinin mümkün olduğunu belirtti. Bunun da bir takım dışsal faktörlerin yardımıyla olabileceğine işaret eden Başçı, "Eğer bunu para politikası ile yapmaya kalkarsak, para politikasının kontrol ufku biraz daha uzun olduğu için o arzu edilmeyen derecede sıkı bir para politikasına gerek duyabilir. O nedenle pek çok Merkez Bankası'nın yaptığı gibi dışsal şokların etkilerinin geçmesini beklemek, beklentileri bozmadığı, ikincil etkileri olmadığı sürece onun geçmesini beklemek daha doğru bir yaklaşım diye düşünüyoruz. O nedenle 2013 yılının ortalarında yüzde 5'e gelmesini öngörüyoruz" diye konuştu.
 

'Kriz seçici vuruyor'

Başçı, gelişmekte olan ülkelerin bu defa ayrışacağını, Lehman krizinde olmayan durumun bu defa olacağı yönünde bir yaklaşım bulunduğunu, en son katıldığı Davos toplantısında da bu temanın biraz daha ön planda olduğuna işaret eden Başçı, "Kriz bu defa seçici olarak vuruyor. En zayıf ülkeyi vuruyor. Gelişmekte olan ülkelerde kamu maliyesi konusunda bir sorun yok genelde. Bütçe disiplini belki bir-iki ülkeyi atlamak gerekebilir, bazı ülkelerde bütçe açıkları yüksek ama çok az bunları sayısı. Türkiye'de bütçe disiplini, mali disiplin iyi olan ülkelerden biri. Bankacılık sektörü de iyi. O nedenle bu ülkelerde kredi açlığı var, krediye büyük ihtiyaç var bu ülkelerde. O nedenle Avrupa'nın kendi için seçici olarak etkilediğini gördüğümüz bu kriz, gelişmekte olan ülkelerle, gelişmiş ülkeleri de yine ülke bazında ayrıştırarak farklı sonuçta yol açabilir" dedi.

'2012'de önceliği enflasyonun düşürülmesine verdik'

Böyle bir durumda toplam yatırım pastası içinde gelişmekte olan ülkelerin payında bir artış gözlenebileceğini belirten Başçı, "Bu olabilecek bir senaryo. Böyle bir durumda döviz kurlarında da tekrar bir değerlenme baskısı söz konusu olabilir" dedi. Merkez Bankası'nın 2012 yılında önceliği enflasyondaki düşüşe verdiğini belirten Başçı, "Çünkü dış dengeyle ilgili alınan tedbirler etki göstermeye başladı. O etki aylar geçtikçe daha çok görülecek. O nedenle enflasyonun daha hızlı düşmesi olumlu karşılanır. Aktif bir politika ile değil de kendiliğinden olmasını" dedi. Kredilerdeki artışın artık kur etkisinden arındırılmış olarak konuşmaya başladıklarını söyleyen Başçı, döviz kurundaki tahminlere bakıldığında yukarı veya aşağı yönlü sapmaların olabileceğini, o zaman da kurdan arındırılmış olarak bakmakta fayda olduğunu söyledi.

Başçı, enflasyonda yüzde 6,5 hedefinde doğalgaz, elektrik zamları öngörülüp görülmediğine ilişkin bir soru üzerine, otomatik fiyatlama mekanizmalarının çalışacağını her zaman varsaydıklarını, dolayısıyla o varsayımın içinde bu durumun da olduğunu ve petrol fiyatları bağlantısını oradan kurduklarını belirterek, "Zımmi olarak orada döviz kurlarıyla ilgili bizim tahminimiz var. O da işin içinde. Bu tahmini şimdiye kadar paylaşmayı çok tahmin etmedik. Fakat otomatik fiyatlama mekanizmalarını çalışacağını söyleyebiliriz" şeklinde yanıtladı. Başçı, Merkez Bankası'nın istisnai durumlarda konuşması gerektiğini belirterek, "Biz,'1 dolar 1 TL olur mu' ya da '1 dolar 2.5 TL olur mu' diye toplum tarafından konuşulan dönemlerde harekete geçtik" dedi.
 

'Gıda fiyatlarındaki artış dışsal'

Başçı, soğuk hava şartları nedeniyle yeni enflasyon patikasının gıda fiyatlarında dalgalanmaları da içerip içermediğine ilişkin olarak, soğuk hava şartlarının her zaman dışsal bir faktör olduğunu, ulaştırma şartlarındaki zorlukların ürün bazında farklı etkileri olabileceğini, dışsal olan bu faktörlere beklentileri bozmadığı sürece çok fazla tepki vermeye gerek olmadığını söyledi. Başçı, uluslararası gıda fiyatlarına da bakıldığında, burada enteresan gelişmeler olabileceğini ve küresel gıda fiyatlarının çok kötü gitmediğini belirtti.

'Davos'ta herkes Almanya gibi konuşuyor'

Bir soru üzerine Yunanistan'ın çözüme yakın gibi göründüğünü, ancak izlemek gerektiğini ve orada en büyük eksikliğin "collective action clause" maddesinin Yunanistan tahvillerinden olmamasından kaynaklandığını belirtti. Başçı, bu durumu şöyle açıkladı:
"Burada alacaklının bir kısmı ile anlaşsanız bile, küçük kısmı 'hayır ben paramın tamamını geri istiyorum' diyebilir. Böyle bir zorluk var. Orada bir konsensüs sağlamakta biraz zorlanıyorlar. Bu noktadan sonra Yunanistan, çok fazla tek başına Türkiye'yi etkilemez. İtalya ve İspanya, Portekiz, İrlanda'nın izlenmesinde yarar var." Davos'taki izlenimlerini de paylaşan Başçı, burada da yeni değişen hükümetlerin yaklaşık her birinin Almanya gibi konuştuğuna işaret ederek, "Mali disiplinin öneminden bahsediyorlar" dedi.
 

'Kredi artış hızı cari açıkta risk oluşturmuyor'

Cari açığın eskiden beri aşırı hızlı borçlanma sorunu olduğunu ve yapısal sorunların da bulunduğuna işaret eden Başçı, kredilerin bugünkü artış hızına bakıldığında, cari açıkla ilgili çok fazla riskin yakın zamanda ön plana çıkabileceğini tahmin etmediklerini söyledi. Başçı, mevduat artışı ile daha uyumlu kredi artışının, dış dengeyle ilgili pek çok soruyu da bertaraf edeceğine işaret ederek, "Onu nerede göreceğiz? İthalat gelişmelerinden izleyeceğiz. İthalat gelişmeleri şu an son derece makul. Harcama yapacaksanız önce paranızın olması lazım. Bu parayı da borçlanarak buluyorsunuz, döviz kurları da elbette etkili. Fakta o ikinci planda kalan faktör diye yaklaşıyoruz. Ancak buradan şu sonuç çıkartılmasın: Türk Lirası, tekrar finansal istikrara tehdit edecek kadar değer kazanırsa o zaman da ona karşı alabileceğimiz tedbirler var. Esnek para politikası yaklaşımı, o tür bir esnekliğe de sahip. Fakat şu anda çok yakın bir risk olarak görmüyoruz, gördüğümüz zaman söyler bunu kamuoyu ile paylaşırız" dedi.

'8 gün fonlama yaptık'

Döviz satımlarıyla ilgili olarak Başçı, TL'ye değer kazandıracak bir döviz müdahalesi yapılmasının düşünüldüğünde, bunun sterilize edilmemiş bir müdahale olması gerektiğini, müdahale ederken sistemin fonlama ihtiyacının bir yandan artacağını, kısa vadeli faizlerde yukarı yönlü bir baskı oluşacağını söyledi. Buna izin vermek açısından da etkili bir müdahale yapılmak isteniyorsa yüzde 5,75'ten fonlama yapmamak gerektiğini dile getiren Başçı, "Bu açıdan değerlendirildiğinde, ek parasal sıkılaştırmanın güçlü, etkili ve geçici olması gerekiyor. Merkez Bankası, 'neden durup dururken ek parasal sıkılaştırma yapsın?' Eğer, fiyat istikrarıyla ilgili bir kaygısı varsa, döviz kuru hareketlerinden fiyat istikrarına bir kaygısı varsa, o zaman bunu yapar" dedi. Merkez Bankası'nın döviz kurundaki aşırı dalgalanma dolayısıyla kura müdahalesinin 8 gün sürdüğüne işaret eden Başçı, "Bizim yaptığımız ek parasal sıkılaştırmada 8 gün boyunca piyasaya fonlama yapmadık. Yüzde 5,75'ten daha yukarı bir yerde faizler oluştu. Bu borçlanıp da TL üzerinde değer kaybı yönünde spekülasyonu da engeller. Etkili oldu mu? Evet, etkili oldu. Güçlü bir sıkılaştırma mıydı? Çok güçlü bir sıkılaştırmaydı gerçekten. Geçici miydi? Geçiciydi. Dolayısıyla bu amacına ulaştı. Gerekirse benzer dönemler ilerde tekrar yaşanabilir" dedi.

'Ek sıkılaştırmaya ihtiyaç görmüyoruz'

Bu durumun yeniden oluşması halinde sıkılaştırmanın 8 günden daha kısa ya da uzun sürebileceğini belirten Başçı, "Yeter ki sonuç alınsın. Burada amaç, fiyat istikranı garantiye almak. Şu anda biz fiyat istikrarı açısından herhangi bir risk görmüyoruz. Hatta öyle bir noktaya geldik ki düzenli döviz satım ihalelerine son verdik. 'Gerekirse gün içi aracını kullanabiliriz' şeklinde de açıklama yaptık. O açıdan son derece rahatız. Şeffaflık açısından mevcut koşullarda ek parasal sıkılaştırmaya şu anda bir ihtiyaç görmüyoruz" açıklamasında bulundu.
 

'Krediler yavaşladı'

Krediler tarafında da zaman zaman ek parasal sıkıştırmanın gerekebileceğini söyleyen Başçı, "Krediler tarafında da bir ihtiyaç görmüyoruz. Şu anda kredilerin büyüme hızı oldukça yavaşladı. Kredilerdeki son 12 aylık büyümeye değil, eğilime baktık. Eğilim olarak enflasyon rakamında son 14 haftanın ortalaması kullanıldı. Orada da yüzde 10-15'ler arasında bir yerlerde seyrediyor. Oralardaki gelişme daha da olumlu. Kredi büyümesi son derece yavaşlamış durumda. O açıdan da ek parasal sıkılaştırmaya ihtiyaç görülmüyor. Görülürse bunu o amaçla da yapabiliriz" dedi. Kredilerdeki büyümeyi frenlemek açısından, zaman zaman fasılalarla ek parasal sıkılaştırmalar gözlemlenebileceğini dile getiren Başçı, "İhtiyaç olmazsa elbette yapmayız" ifadelerini kullandı.
 

'Uzun vadeli tahvilleri kurumsal yatırımcılar tutmalı'

Finansal istikrarın korunması ve tasarruf açısından, TL tahvil piyasasının da geliştirilmesi gerektiğini söyleyen Başçı, TL tahvil piyasasının zenginleşmesinin, sadece özel sektör tarafından ihraç edilen tahvillerle ve daha derin hal almasıyla ilgili olmadığına işaret ederek, "Burada vadelerin uzaması çok önemli" dedi. Türk bankacılık sektörünün TL cinsinden tahvil ihraç etmeye başladığına işaret eden Başçı, şunları söyledi: "Şimdi biz orada da 3 yıldan daha uzun vadelilerde ilave bir teşvik verdik. Zorunlu karşılık oranlarını daha düşük tutuyoruz üç yıldan daha uzun vadeli olanlarda. Özel sektör şirketleri de başlayabilirler. Eğer belli bir noktaya gelirse fiyat istikrarı da belli bir noktaya gelir. Hazinenin borçlanma faizleri düşük seviyelerde kalır. Hazinenin borçlanma ihtiyacı azalmaya devam eder. Özel sektör, hemen değil belki ileride ancak, bundan 5 yıl sonra proje kredilerini TL cinsinden alabilir hale gelebilirse, uzun vadeli proje kredilerini TL olarak almaya başlarsa, o zaman ister doğrudan borçlanarak olsun, ister tahvil piyasasında, ister bankalar aracılığı ile borçlanarak olsun bu çok sağlıklı bir gelişme olacak."

'Tasarruf artıcı en önemli reform emeklilik yaşının 65'e çıkartılması'

Başçı, bu sayede geliri TL olan projeleri için TL finansmanın da sağlanmış olabileceğine işaret ederek, bu durumun gerçekleşmesi için uzun vadeli tahvilleri kimin tutacağı sorusunun da sorulması gerektiğini belirterek, "Türkiye'deki yatırımcıların yatırım ufku çık kısa. Bu 3 yıl, 5 yıl, 10 yıl vadeli tahvilleri kim tutacak? Bunları kurumsal yatırımcıların tutması gerekiyor" önerisinde bulundu. Kurumsal yatırımcıların emeklilik ve sigorta şirketleri olduğunu söyleyen Başçı, her iki pazarın da küçük olduğunun da altını çizdi. Türkiye'de tasarrufu artırıcı bir etki olarak alınan en önemli kararın emeklilik yaşının 65'e çıkartılması olduğunu savunan Başçı, "Bir ülkede 42 yaşında emekli olabiliyorsanız, devlet bana nasılsa bakacak benim tasarruf etmeme gerek yok diyorsanız tasarruf etmiyorsunuz. Bu da kademeli bir şekilde etkisini gösterecektir. İş gücüne yeni katılan birisi 65 yaşında emekli olacak" dedi.
 

'Döviz kuru da enflaslon hedefinde katkı sağlayacak'

Başçı, döviz kurlarının daha hızlı şekilde enflasyonu etkileyen bir unsur olduğunu, talep unsurlarının biraz daha gecikmeli olarak enflasyonu etkilediğini, ancak döviz kurlarının daha hızlı şekilde yakın dönem enflasyonuna etki ettiğini belirterek, "O anlamda da enflasyonu düşürücü yönde katkı gelebilir. Çünkü şu ana kadar gelişmeler olumlu. Yıl sonuna kadar Türk lirasında önemli değer kazancı gözlendi. Onun katkısı olacak. Bu ay olmazsa gelecek aydan itibaren bunun kademeli şekilde faydasını enflasyon üzerinde göreceğiz" dedi.
 

'Faizle ilgili hedef oran veremiyoruz'

Başçı, faizlerle ilgili hedef oranlarının sorulması üzerine, "Bizim politikamız, bir hedef oran zikretmektense, bir hareket alanı vermek şeklinde. Fonlamayı normal dönemde yüzde 5,75'den yapıyoruz, fakat bankalar arası piyasada fona ihtiyacı olan bankaların biraz daha yüksek faize muhatap oluyorlar. Fakat, ne kadar yüksek faize muhatap olacakları konusunda bir hedef vermiyoruz. Burada geniş bir hareket alanı var. Bu çok düşük de olabilir. Fonlamayı fazla artırırsak yüzde 5,75'e kadar düşebilir, fonlamayı bir miktar artırırsak yüzde 11'e kadar çıkma şansı olabilir. Oradaki esneklikten memnunuz" yanıtını verdi. Para Politikası Kurulu'nun (PPK) fonlama miktarıyla ilgili aralık verdiğini hatırlatan Başçı, kurulun, haftalık vadeli fonlamada 3 ile 7 milyar TL arasında bir fonlama yapılacağına dair bir aylık süre için bilgi verdiğini, şu anda daha ziyade üst sınırına yakın devam ettiklerini, buna karşın bankalar arası piyasadaki faizin yüzde 5.75'in üzerinde oluştuğuna işaret ederek, "Bu da bizim sıkı olduğumuzu gösteriyor" dedi. 

 

Enflasyon Raporu

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, 2011 yılının ilk Enflasyon Raporunu İstanbul'da açıkladı. Merkez Bankası Başkanı Başçı, enflasyon ve çıktı açığı tahminlerini oluştururken para politikasındaki sıkı duruşun bir müddet daha devam edeceğini; bu doğrultuda kredilerin yıllık büyüme eğiliminin yüzde 15 civarında seyredeceğini, Türk lirasının ise ılımlı bir değerlenme eğilimi sergileyeceğini varsarak yaptıklarını belirterek, "Bu çerçevede, enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2012 yılı sonunda orta noktası yüzde 6.5 olmak üzere yüzde 5.1 ile yüzde 7.9 aralığında, 2013 yılı sonunda ise orta noktası yüzde 5.1 olmak üzere yüzde 3.3 ile yüzde 6.9 aralığında gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Orta vadede enflasyonun yüzde 5 hedefi düzeyinde istikrar kazanacağını öngörüyoruz" açıklamalarını yaptı.

'Yukarı yönlü güncelleme yaptık'

Talep ve maliyet unsurlarına ilişkin olarak son üç ay içinde kaydedilen gelişmelerin bir önceki Rapor'a kıyasla önemli bir değişime işaret etmediğini söyleyen Başçı, "Buna karşın, başlangıç noktasının -yani yeni tahminlerimizin hemen öncesinde gerçekleşmiş olan enflasyon oranının- önceki Rapor'a kıyasla daha yüksek bir seviyede oluşması nedeniyle 2012 yılsonu enflasyon tahminimizi yukarı yönlü güncellemiş bulunuyoruz" dedi.
 

Enflasyondaki düşüşü yılın son çeyreğinde belirginleşecek

2011 yılında döviz kuru ve emtia fiyatlarındaki birikimli artışların, işlenmemiş gıda fiyatlarındaki hızlı yükseliş ve yönetilen veya yönlendirilen fiyatlardaki gelişmeler sonucunda enflasyon yüksek seviyelere çıktığını kaydeden Başçı, "Enflasyonun yılın ilk çeyreğinde bu seviyeleri koruyacağını, ikinci çeyrekten itibaren ise kademeli bir düşüş eğilimi sergileyeceğini tahmin ediyoruz. Ekim ayından bu yana uyguladığımız sıkı para politikası, beklentileri kontrol altına alarak fiyatlama davranışlarının bozulmasını engellemektedir. Dolayısıyla, geçici fiyat hareketlerinin yıllık enflasyon üzerindeki birikimli etkileri 2012 yılında kademeli olarak ortadan kalktıkça enflasyonun aşağı yönlü bir seyir izlemesini bekliyoruz. Bu çerçevede, enflasyondaki düşüşün özellikle yılın son çeyreğinde belirginleşeceğini tahmin ediyoruz" noktalarına dikkat çekti.

'Hedefe ulaşma sürecini bir buçuk yıla yaydık'

"2012 yılsonu için yüzde 5 hedefimizin üzerinde bir tahmin verdim"
diyen Başçı, enflasyonu hemen 2012 yılının sonunda hedefe getirmenin oldukça maliyetli olabileceğini kaydetti. Başçı, "Mevcut durumda yüzde 10.45 olan enflasyonu 12 ay içinde yüzde 5 düzeyine düşürmek iktisadi faaliyette arzu edilmeyen dalgalanmalara yol açabilecektir. Bu nedenle hedefe ulaşma sürecinin yaklaşık bir buçuk yıllık bir zaman dilimine yayılmasının daha uygun olacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla, enflasyonun yüzde 5'lik hedefe 2013 yılının ortalarında ulaşacağı bir çerçeveyi esas aldık. Öte yandan, önümüzdeki dönemde risk iştahının belirgin şekilde iyileşmesi ve gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarının tekrar hızlanarak Türk lirasındaki değerlenmenin baz senaryodaki varsayımımıza kıyasla daha güçlü olması durumunda, hedefe 2012 yılının sonunda ulaşılması mümkün olabilecektir" diye konuştu. Başçı, açıklanacak her türlü yeni veri ve haberin para politikası duruşunu değiştirmesine neden olabileceğini vurguladı.
 

'Enflasyonun ana eğilimi hedefle uyumlu seviyelere gerileyecek'

Başçı, konuşmasında enflasyon görünümüne dair riskleri nasıl değerlendirdiği konusuna değinerek, "Bunlardan ilki, kısa vadede enflasyonun yüksek seyrini sürdürecek olması nedeniyle oluşabilecek ikincil etkilerin yarattığı risktir. 2011 yılının son üç ayında tüketici fiyatlarının birikimli artış oranı yüzde 5.66 oldu. Bu artış 2012 yılının son çeyreğine kadar yıllık enflasyon hesabının içinde kalacak. Bu nedenle önümüzdeki dönemde enflasyonun ana eğilimi hedefle uyumlu seviyelere gerileyecek olsa dahi, 12 aylık birikimli fiyat artışları ile ölçülen enflasyon yılın son çeyreğine kadar hedefin belirgin olarak üzerinde seyredebilir" diye konuştu.
 

Küresel piyasalardaki oynaklık sürecek

Küresel ekonomiye dair belirsizliklerin devam etmesinin para politikasında esnek bir yaklaşıma sahip olmanın önemini ortaya koyduğunun altını çizen Başçı, "Rapor'da sunduğumuz orta vadeli görünüm Euro Bölgesi'ndeki sorunların kademeli bir şekilde çözüleceği ve küresel ekonomide ek bir kötüleşme olmayacağı varsayımına dayanıyor. Bununla birlikte, Euro Bölgesi'ndeki sorunların çözümünün beklenenden uzun ve sancılı olma olasılığı hem küresel büyüme hem de risk iştahına dair aşağı yönlü risk oluşturuyor. Öte yandan, çözüme yönelik atılan adımların beklenenden daha hızlı ve kararlı bir şekilde sonuçlandırılması halinde ise küresel ekonomiye dair öngörülenden daha olumlu bir algılama ortaya çıkabilir. Böyle bir durum, gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının uyguladığı miktarsal genişleme politikasının da etkisiyle risk iştahını güçlendirerek gelişmekte olan ülkelere yönelen sermaye akımlarını tekrar hızlandırabilir. Sonuç olarak, Euro Bölgesi'ne ilişkin süregelen sorunlar ve buna yönelik tedbirlerin etkililiğine ilişkin belirsizlikler, önümüzdeki dönemde küresel piyasalardaki oynaklığın süreceğine işaret ediyor. Bu görünümün, birden fazla aracın kullanıldığı esnek para politikası yaklaşımını gerekli kıldığı kanaatindeyiz" ifadelerini kullandı.
 

'Geçici fiyat hareketlerine tepki vermeyeceğiz'

Başçı, enflasyon görünümüne dair bir diğer risk unsuru petrol fiyatlarına ilişkin belirsizlikler olduğunu dile getirerek, şu noktalara dikkat çekti: "Her ne kadar küresel iktisadi görünümün zayıf seyri emtia fiyatları üzerinde aşağı yönlü baskı oluştursa da, son dönemde petrol arzına dair sorunların belirginleşmesinin, enerji fiyatlarının görünümüne ilişkin yukarı yönlü bir risk unsuru olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Böyle bir riskin gerçekleşmesi halinde, geçici fiyat hareketlerine tepki vermeyeceğimizi, ancak beklentilerin bozulmasına kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Para politikası stratejimizi oluştururken maliye politikasına ilişkin gelişmeleri yakından takip etmeye devam edeceğiz. Rapor'da baz senaryoda yer alan enflasyon tahminlerimiz Orta Vadeli Program'da belirlenen çerçeveyi esas alıyor, dolayısıyla mali disiplinin devamını öngörüyor. Maliye politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşumuzu güncellememiz söz konusu olabilecektir."

Önümüzdeki dönemde para politikasını oluştururken, fiyat istikrarının kalıcı olarak tesis edilmesine odaklanmaya ve finansal istikrarı gözetmeye devam edeceklerini anlatan Başçı, bu süreçte Bankanın ve diğer kurumlarca alınan finansal istikrara yönelik önlemlerin enflasyon görünümü üzerindeki etkisini de dikkatle değerlendireceklerini kaydetti. Başçı, "Orta vadede mali disiplini kalıcı hale getirecek ve tasarruf açığını azaltacak yapısal reformların güçlendirilmesinin, Türkiye'nin kredi riskindeki göreli iyileşmeye katkıda bulunarak fiyat istikrarını ve finansal istikrarı destekleyeceğini düşünüyoruz. Bu yönde alınacak mesafe aynı zamanda para politikasının hareket alanını genişletecek ve uzun vadeli kamu borçlanma faizlerinin düşük düzeylerde kalıcı olmasını sağlayarak toplumsal refahı destekleyecektir" dedi.
 

Ekonomideki dengeleme süreci arzu edilen şekilde

Merkez Bankası olarak 2011 yılının ilk yarısında artan makro finansal riskler karşısında ekonomiyi kademeli olarak daha sağlıklı bir büyüme kompozisyonuna doğru yönlendirmeyi amaçladıklarını söyleyen Başçı, bu çerçevede, bir yandan kredilerin makul oranlarda büyümesi için diğer kurumların katkısıyla birlikte gerekli tedbirleri alırken, diğer yandan döviz kurunun iktisadi temellerden her iki yönde de aşırı ölçüde sapmasına karşı politikalar uyguladıklarını kaydetti. 2011 yılına ilişkin açıklanan verilerin ekonomideki dengelenme sürecinin arzu ettikleri şekilde gerçekleşmeye başladığını gösterdiğini dile getiren Başçı, geçtiğimiz yılın ikinci yarısında net ihracatın büyümeye katkısının belirgin şekilde artarken, cari işlemler dengesinde kayda değer bir iyileşme gördüklerini vurguladı.
 

'Fonlama maliyetini belirgin şekilde yükselttik'

Başkan Başçı, makro finansal risklerin dengelenmesi konusunda arzu edilen sonuçların alınmakla birlikte, yılın son çeyreğinde enflasyonda belirgin bir artış gözlendiği için para politikası duruşlarını gözden geçirdiklerini kaydetti. Başçı, "Ağustos ayından itibaren küresel risk iştahındaki bozulmanın devam etmesi Türk lirasının aşırı değer kaybetmesine yol açarak enflasyon görünümü üzerinde risk oluşturmaya başladı. Buna ilaveten, Ekim ayında fiyatı yönetilen/yönlendirilen ürünlerdeki yüksek oranlı fiyat ayarlamaları ve işlenmemiş gıda fiyatlarındaki gelişmeler de kısa vadede enflasyonda öngörülenin üzerinde bir artışa neden oldu. Bu durumun beklentileri bozmasına izin vermemek için Ekim ayından itibaren para politikasında önemli bir sıkılaştırmaya gittik. Bu çerçevede, faiz koridorunu yukarı doğru genişlettik ve bir hafta vadeli repo ihalesi ile yapılan Türk lirası fonlama miktarını ayarlayarak ortalama fonlama maliyetini belirgin şekilde yükselttik" şeklinde konuştu.
 

'Para politikasındaki sıkı duruş bir müddet daha devam edecek'

Merkez Bankası Başkanı Başçı, Para Politikası Kurulu olarak enflasyon görünümünün orta vadeli hedeflerle uyumlu olması için para politikasındaki sıkı duruşun bir müddet daha devam etmesi gerektiğini söyledi. Başçı, ayrıca, küresel ekonomiye dair belirsizliklerin sürmesi nedeniyle de para politikasında esnekliğin korunmasının uygun olacağı kanaatinde olduklarını anlatarak, "Uyguladığımız politikaların etkisiyle son dönemde getiri eğrisinin aşağı yönlü bir eğim aldığını görüyoruz. Bu durum para politikası duruşunun sıkı olduğunu gösteriyor. Ayrıca, Ekim ayından bu yana kredi faizlerinde de kayda değer bir artış gözleniyor. Böylelikle, kredi artış oranının da daha makul seviyelere doğru gerilediğini görüyoruz" dedi. Başçı, 2011 yılı son çeyreğinin parasal ve finansal koşullardaki sıkılaşmanın devam ettiği ve kredilerdeki yavaşlamanın belirginleştiği bir dönem olduğunu söyledi.
 

'Hükümete açık mektup göndereceğiz'

Başçı, enflasyonun 2011 yılı sonunda yüzde 10.45 seviyesine ulaşarak hedefin belirgin olarak üzerinde gerçekleştiğini belirerek, "Merkez Bankası Kanunu'nun 42. maddesi uyarınca, enflasyonun hedeften belirgin olarak sapması durumunda sapmanın nedenlerini ve alınması gereken önlemleri Hükümete yazılı olarak bildirmemiz ve kamuoyuna açıklamamız gerekiyor. Bugün Hükümete göndereceğimiz açık mektubu saat 12.00'de internet sayfamızda yayımlamak suretiyle kamuoyu ile paylaşacağımızı da burada duyurmakta fayda görüyorum" dedi.
 

'Artışlar önemli rol oynadı'

Merkez Bankası Başkanı Başçı, bir önceki Rapordan bu yana yaşanan bazı gelişmelerin enflasyonun Ekim ayında açıkladığımız tahminlerden önemli ölçüde sapmasına neden olduğunu belirterek, "Bu sapmada işlenmemiş gıda fiyatlarında gerçekleşen öngörülerimizin üzerindeki artışlar önemli rol oynadı. Diğer taraftan, risk iştahının bozulmaya devam etmesi ve bunun sonucunda Türk lirasındaki değer kaybının sürmesi de kısa vadeli tahminlerimizin sapmasına yol açan bir diğer gelişme oldu" ifadelerini kullandı. Yılın son çeyreğinde temel enflasyon göstergeleri döviz kuru gelişmelerinin gecikmeli etkilerine bağlı olarak artış eğilimini korudu. Bu artışın esas olarak temel mal fiyatlarından kaynaklandığını gözlüyoruz. Öte yandan, hizmet enflasyonunun ana eğiliminin yansıda da görüldüğü gibi ılımlı bir seyir izlemesi, ikincil etkilerin sınırlı kaldığını gösteriyor" değerlendirmelerinde bulundu.
 

'Çıktı açığı tahminlerimizi yukarı yönlü güncelledik'

2011 yılının ikinci yarısında iktisadi faaliyetin, sınırlı bir miktar yavaşlamakla birlikte, gücünü koruduğunu söyleyen Başçı, "Gayri Safi Yurt İçi Hasıla(GSYİH) verileri, 2011 yılının üçüncü çeyreğinde yurt içi nihai talebin Ekim Enflasyon Raporu'nda ortaya koyduğumuz görünüme kıyasla daha güçlü olduğunu gösterdi. Dolayısıyla, bu döneme ilişkin çıktı açığı tahminlerimizi yukarı yönlü güncelledik. Büyümenin kompozisyonundaki dengelenme ise beklediğimiz şekilde daha belirgin hale geldi. Küresel ekonomideki zayıf seyre rağmen ihracatın artmaya devam ettiğini, ithalattaki gerileme eğiliminin ise sürdüğünü görüyoruz. Bu doğrultuda, uzun bir aradan sonra ilk defa net dış talep yıllık bazda büyümeye pozitif katkı yapmış oldu" ifadelerini kullandı.
 

'Yurt içi nihai talep büyümesi sınırlı kalmaya devam edecek'

2011 yılının son çeyreğine ilişkin göstergelerin yurt içi nihai talebin yatay seyrini koruduğunu ve ekonomideki dengelenmenin sürdüğünü belirten Başçı, "Önümüzdeki dönemde parasal sıkılaştırmanın da etkisiyle yurt içi nihai talep büyümesinin sınırlı kalmaya devam edeceğini düşünüyoruz. Nitekim yakın döneme ilişkin kredi ve sipariş verileri bu görünümü destekliyor. Bu çerçevede, enflasyon tahminlerimizi oluştururken yılın ilk aylarında yurt içi talebin yavaşlamaya devam ettiği bir görünümü esas aldık" ifadelerini kullandı.
 

'Petrol fiyatı varsayımı 2012 için 110 dolar, 2013 için 105 dolar'

Küresel büyüme görünümündeki bozulma nedeniyle, orta vadede toplam talep koşullarının enflasyondaki düşüşe verdiği desteğin bir önceki rapor dönemine kıyasla daha belirgin olacağı bir görünümü esas aldıklarını belirten Başçı, "Emtia ve petrol fiyatlarına ilişkin varsayımları ise sınırlı oranda yukarı yönlü güncelledik. Bir önceki Rapor'da 100 dolar olan petrol fiyatları varsayımımızı, son dönemdeki gelişmeler ve vadeli fiyatları göz önüne alarak 2012 yılı için 110 dolara, 2013 yılı için ise 105 dolara çıkardık. Aynı doğrultuda, ithalat fiyatlarına dair varsayımlarımızı da sınırlı ölçüde yükselttik. Gıda fiyatlarının yıllık artış oranına dair varsayımımızı tahmin ufku boyunca yüzde 7.5 olarak koruduk" diye konuştu.
 

11 yeni kutu

Başçı ayrıca Rapor'da ana bölümlere ilave olarak çeşitli konularda 11 kutuya yer verdiklerini belirterek, "Bu kutuların her birinde güncel ve ilgi çekici konulara dair yapılan analizler yer alıyor. Örneğin son dönemde uygulamakta olduğumuz likidite yönetiminin işleyişine ve finansal piyasalar üzerindeki etkilerine ilişkin bir çalışma var. Yine her yılın ilk enflasyon raporunda olduğu gibi önceki yılın enflasyon tahminlerindeki değişimlerin kaynaklarını inceleyen bir kutumuz var. Bir başka kutuda 2012 yılında enflasyonun seyrinde önemli rol oynayacak olan baz etkileri inceleniyor. Bir diğer çalışmada da Euro Bölgesi'nin yaşadığı borç problemini çözmeye yönelik adımlar irdelenirken, başta rekabet gücündeki belirgin ayrışma olmak üzere diğer bazı yapısal sorunların da euro kullanan ülkelerde istikrarlı bir büyüme eğiliminin önünde engel teşkil ettiği ortaya koyuluyor. Ayrıca son bir yıl içinde uygulanan politikalar çerçevesinde iç ve dış talepte gözlenmeye başlanan dengelenmeyi de mercek altına alan bir kutumuz var" bilgelerini paylaştı.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler