68 ruhu bağımsızlıktır
Türkiye sosyalist gençliğinin ve antiemperyalizmin başlatıcısı 68’liler 50. yılda bir arada.
29 Ekim 1968’de Samsun’dan yola çıktılar, 10 Kasım 1968’de Ankara’daydılar. Ulu önderin mozolesine çelenk bıraktılar. Tam Bağımsız Türkiye İçin Gazi Mustafa Kemal Yürüyüşü diyerek çıktıkları yolda, 450 kilometre devirdiler. 68’liler, bu büyük yürüyüşün 50. yılını anmak Caddebostan Kültür Merkezi’nde bir araya geliyor. Gazetemiz yazarı Şükran Soner’in de konuşmacı olarak katılacağı gecede, dönemin önde gelen isimleri, 68 hareketinin ortaya çıkışı ve yaşanan tarihi olayları konuşacak. Yarın başlayacak etkinlik öncesinde dönemin öğrenci liderlerinden Mustafa Zülkadiroğlu ile 68 ruhu ve bugünkü sol üzerine bir sohbet yaptık.
-Bu etkinliğin önemi sizin kuşağınız için nedir?
Bu kadar geniş katılımlı nadir buluşmalardan biri olacak. Amacımız tarihe tanıklık edip ortak bellek bırakmak. Buradaki tanıklar olayların içinden olayları anlatıyor. Bugün tarihi kendi yorumuyla yazmaya çalşanlar var.
-Bugünden o güne bakınca, 68 mücadelesi Türkiye’de hangi dinamikleri harekete geçirdi?
Deniz’in önderliğiyle üniversitede başlayan hareket, Gazi Mustafa Kemal’den sonra tam bağımsızlık çizgisini hayata geçiren yegâne harekettir. NATO’ya girişimiz, hem CHP, hem diğer partileri tam bağımsızlık fikrinden uzaklaştırmıştı. Öte yandan o güne kadar Türkiye’den oluşan sosyalist hareketler de SSCB’den kopuk değildi. Biz her tür uluslararası bağlantı dışında bir harekettik. 68 ruhunu ortaya çıkaran da budur. Açıkçası o dönemdeki antikomünizm bugün Türkiye’de yok. Bir kitap çıktığında 7 sene hapis veriyorlardı hemen. Bugün dinci çevreler, ABD karşıtı bir tutum benimsemeye başladır, ama 6. filo olaylarında, ABD gemilerine karşı namaza durup, sonra bize saldırmışlardı.
-Burası ilginç. Muhafazakârların bu tutumunu tartışabiliriz, ama bugün Türkiye’de var olan sol yapıların çoğu sizin savunduğunuz değerleri çok dert etmiyorlar.
68’in en önemli yanı, anti-emperyalist olmasıydı. Şu an ise sol genel olarak, anti-emperyalizm ve tam bağımsızlık fikrinden çok uzaklaştı. Çünkü, neo-liberal anlayış, solun içine yerleşmiş. Hatta günümüzde emperyalizmin olmadığını iddia ediyorlar. Var mı, yok mu merak ediyorlarsa, Irak’a, Suriye’ye baksınlar.
-Bu bana Baudaliare’nin “Şeytanın en büyük başarısı, bu dünyada var olmadığına insanları inandırmaktır” sözünü hatırlatıyor.
Evet, büyük bir ideolojik saldırı var. Sineması ve televizyonuyla, edebiyatıyla. Batının devrimci yanını atlıyorlar. Devrimci Öğrenci Birliği (DÖB) içinde, klasik müzik dinleyen arkadaşımız da vardı, saz çalan da.
-Kıyaslarsak, 78 hareketinde bu denli bir kültürel birikim göremiyoruz.
Biz klasik edebiyat okuyarak gelen bir kuşağız. Çok yoğun ekonomi ve felsefe tartışırdık. 78 hareketindeki arkadaşlarla 12 Eylül’den sonra birlikte cezaevinde yattım. Tüm liderlerini tanıdım. Onların şöyle bir özelliği var; isyandan geliyorlar. İsyan edip karşılığını alamayınca, büyük umutsuzluğa kapılıp kendilerini ispat ve kimlik arayışına girdiler. Teorisi zayıf bir hareket olduğu için 12 Eylül’de ezilmeye dayanamadılar. 68 ruhu bizim icat ettiğimiz bir kavram değildi, ama 78’liler, o tabiri kendileri buldular. Bizim hareketimizde anti-emperyalizm ve emekten yana demokrasi anlayışı hâkim. 78’de ise soyut bir demokrasi şiarı vardı, anti-emperyalizm unutulmuştu. Emperyalizmle mücadele önemli görülmüyordu.
-Solda günümüzde kavram karışıklığı var mı sizce?
İdeoloji ikinci plana atılıp, magazinsel olaylar ön plana çıktığı zaman böyle oluyor. Bazı sol kesimler, Deniz Gezmiş’in devamı veya mirasçısı olduklarını iddia ediyorlar, ama unutmasınlar ki, Tam Bağımsız Türkiye İçin Gazi Mustafa Kemal yürüyüşü, Deniz Gezmiş’in önderliğinde yapılmıştır. Bugün bulundukları durum, ABD kontrolündeki Kürt hareketiyle flört etmenin doğurduğu sonuçlardır. Deniz’in Kemalizm vurgusu önemlidir. Kendisi Marksistti, ama biz Kemalizmden gelen bir kuşağız. Mustafa Kemal’e ve devrimlerine daima büyük saygı duyduk.
İSTANBUL'DA 3 YAZ Etkinlikte ayrıca Güneşin Çocukları, İstanbul’da Üç Bahar isimli belgesel de gösterime sunulacak. Yönetmenliğini Dilşat Zülkadiroğlu’nun yaptığı belgesel, 1968 – 1970 arasında İstanbul’da geçen üç yazı ve 68 kuşağını anlatıyor. İstanbul Üniversitesi işgalleri, 6. filo olayları ile 15 – 16 Haziran olaylarının işlendiği belgesel, Dev Genç ve Bevrimci Öğrenci Birliği’nin hikâyesini tanıkların ağzından aktarıyor. |
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- Ankaralı Turgut hayatını kaybetti!
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği