ABD'nin Kuzey Kore çıkmazı

Washington, Kuzey Kore'nin artan tehditlerini "bilindik söylemler" olarak görse de, olası yıkıcı eylemlere hazırlıksız yakalanmamak için Kore Yarımadası'ndaki önlemleri artırıyor.

ABD'nin Kuzey Kore çıkmazı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 04.04.2013 - 08:58

Bir yandan Kuzey Kore'ye gözdağı veren ABD, diğer yandan yarımadadaki tansiyonun azalması ve olayların "klasik söylemlerin" dışına taşmasını önlemeye çalışıyor.

ABD ve Güney Kore'nin ortak askeri tatbikatına sert yanıt veren, Güney Kore ile "savaş durumuna" geçen, ABD'nin bu ülkedeki üslerini hatta batı yakasını vurmakla tehdit eden Kuzey Kore'nin tutumu aslında yeni değil. Kuzey Kore, her yıl bu tatbikatı "provokatif" görerek sert yanıtlar veriyor. Ancak, Kuzey'in bu kez nükleer bir tesisi tekrar açma kararı verdiğini duyurması, tansiyonu yeni bir aşamaya taşıdı. Bu nedenle, Washington çevrelerindeki genel soru, bunun "klasik tehdit söyleminin devamı mı olduğu, yoksa gerçekten çatışma riski taşıyıp taşımadığı."

Yönetime ilk geldiğinde, yurt dışında eğitim almış olması nedeniyle Kuzey Kore lideri Kim Jong Un'un ülkede reforma gidebileceği ve daha ılımlı bir yaklaşım sergileyeceği yönünde beklentiler bulunurken, son dönemdeki gelişmeler beklentileri büyük ölçüde azalttı.

 

'Eski retorikler ama...'

Washington'daki bazı uzmanlar, Kuzey Kore'nin tehditlerini yeni liderin kendini gösterme çabası olarak yorumluyor ve "klasik söylemler" olarak görüyor. Genel kanı, Kuzey Kore'nin bunu ABD'yi müzakere masasına getirme ve kendini "nükleer ülke" olarak tanımasını sağlama, Güney Kore'nin kuzeye karşı tutumunu değiştirmesi yönünde baskı uygulama ve iç politikada gücünü artırarak halkı birleştirme amaçlarıyla yaptığı yönünde.
Bunun yanında, Washington'da, ABD'yle savaşın kendi kendini yok etme anlamına geldiğinin Kim'in kendisinin de farkında olduğu yorumları yapılıyor. Kuzey Kore'nin ABD'nin kara sahasını vurabilecek füzelere sahip olmadığı öngörülüyor ve böylesine bir güce sahip olmasının da yıllar alacağı hesaplanıyor. Dolayısıyla, Kim için "tehlikeli sularda gezinse de çılgınlık yapmayacağı" fikri hakim.

Ancak, bazı uzmanlar yine de konunun ciddiye alınması gerektiğini savunuyor. California Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Pasifik Bölümü öğretim üyesi Prof. Stephan Haggard, CNN'e yazısında, bu retoriklerin iç politikaya dönük olduğunu görüşünde ama temkinli olmak gerektiğini de düşünüyor.

Haggard, ''Kuzey Kore, nükleer tesisi yeniden açacağı tartışmasına girerek büyük bir yanlış adım attı. Bu niyet tehlikeli ve küçük bir taktik hareketi bile yanlış yorumlamalara yol açabilir. Bu tür bir açıklama ciddiye alınmalı'' ifadesini kullandı.

 

'Kuzey Kore'nin kendisi nükleer bomba'

Kuzey Kore'nin elindeki füzelerin menzili ABD'yi içine alamasa da komşusu Güney Kore, Japonya ile ABD'nin Guam adasını hala tehdit ediyor. Uluslararası kamouyonun dikkatleri "savaş" kelimesi geçtiğinde Ortadoğu'ya yönelse de aslında Asya'da artıp-azalan "söylem tansiyonu" da ciddi riskler taşıyor. Taraflar yanlış adım atmamak için temkinli olsa dahi, bölge ABD, Çin ve Rusya gibi üç dünya devini karşı karşıya getirebilme potansiyeli taşıyor. Bu yüzden de bazı kesimler Kim'in bu "kavgacı" söylemlerine daha farklı yaklaşıyor.

Bard College öğretim üyesi ve Asya uzmanı Prof. Ian Buruma bu durumu, "(Kuzey Kore'nin sert söylemleri) Bunlar sadece sözler ama küçük şeyler, tıpkı Bosna'da patlayan silah gibi (Birinci Dünya Savaşı'nın tetikleyicisi) felaketleri tetikleyebilir. Kuzey Kore hala bu 'nükleer bomba'ya sahip" sözleriyle değerlendiriyor.

John L. Thornton Çin Merkezi Direktörü Jonathan Pollack da durumun, "kötüden daha kötüye doğru gittiğini" belirterek, "Kuzey Kore'nin propagandaları ne zaman ABD ile Güney Kore arasında büyük tatbikatlar olsa artıyor, belki bu propaganda gelecek ay tatbikatın bitmesiyle sona erecek ama iç politikaya yönelik olsa da söylemlerin tonu ve tehditler şu anda endişe verici" yorumunu yapıyor.

 

Obama yönetimi temkinli

Obama yönetimi de aslında Kuzey Kore'nin sert çıkışlarını "bilindik söylemler" olarak görüyor ama "yeteri kadar dikkate alınmadığı" algısının Kuzey Kore'nin söylemlerini eyleme geçirme hırsı yaratabileceği kaygısıyla da temkinli davranıyor.

Bu nedenle, bir yandan olası risklere hazırlanıp Kore Yarımadası'ndaki görünümünü artırarak Kuzey Kore'ye gözdağı veren ABD, diğer yandan Çin ve Rusya'yı da araya koyarak tansiyonu azaltmaya ve olayların "klasik söylemlerin" dışına taşmamasını sağlamaya çalışıyor.

Kuzey Kore'yi "nükleer ülke" olarak tanımayacağını ısrarla belirten ABD yönetimi, her açıklamasında Kuzey Kore'yi "kavgacı ve tehlikeli söylemleri" nedeniyle uyarıyor ve "tehditleri ciddiye aldığını" belirtiyor.

 

'Uzun vadede tehdit olabilir' hesabı

Bunun yanında ABD, her ne kadar Kuzey Kore'nin füzelerinin kendi karasına ulaşamayacağını veya bu füzelere sahip olma ile nükleer tesisi yeniden açmasının çok zaman alacağını hesaplasa da, uzun vadede gelişecek riskler için de erkenden önlem almak istiyor.

ABD Savunma Bakanlığı'nın ülkenin Batı yakasını hedef alan füzelerin havada vurulmasını sağlayan sistemi güçlendirme kararı alması bunun bir örneği. Bunun yanında, Güney Kore'ye F22 uçakları gönderen ABD, son olarak Guam'daki ABD üssüne karadan atılan füze savunma sistemi yerleştirme kararı aldı.

Tüm bunlara bakıldığında, ABD, yakın dönemde olmasa bile uzak gelecekte, Kuzey Kore'nin olası "çılgınlığını" hesaba katarak şimdiden gözdağı veriyor.

Nitekim, Obama'nın yine uzun vadeli olarak ABD'nin Asya'daki varlığını artırma stratejisi ilk açıklandığında biraz "soyut" bulunsa da son dönemdeki gelişmeler, bu yeni stratejinin gereksinimlerini daha iyi gösterir hale geldi.

 

Kuzeydoğu Asya diplomasisi

ABD, Kore Yarımadası'ndaki tansiyonu azaltmak için diplomatik yolları da deniyor; Çin ve Rusya'nın Kuzey Kore üzerindeki etkisini kullanmasını istiyor. Bazı uzmanlara göre Çin'in süreçteki rolü umulduğu kadar olmayabilir. Brookings Enstitüsü Kuzeydoğu Asya uzmanı Kongdan Oh'a göre, Kim artık kendini Çin'e bağlamak istemiyor ve "Kuzey üzerinde kimsenin etkisi yok."

Yine de bölge stratejisinde Çin, özellikle de ekonomik yardımları göz önüne alındığında, Kuzey Kore'nin sırtını dönebileceği bir ülke değil. Asya uzmanı Prof. Buruma, Çin'in Kuzey Kore için son dayanak olduğunu belirterek, "Kuzey Kore, bu Batı komşusuna neredeyse tamamen bağımlı. Çin, sadece bir gün yiyecek ve yakıtı keserek Kuzey Kore'nin telaşa kapılmasına sağlayabilir'' değerlendirmesinde bulunuyor.

ABD'nin son zamanlarda üst düzey temaslarına bakıldığında, "kuzeydoğu Asya diplomasisi" yürütüldüğü de görülüyor. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, gelecek hafta Güney Kore, Çin ve Pekin'i ziyaret edecek, gelecek ayın başında ise Güney Kore Devlet Başkanı Park Geun-hye, Washington'a gelerek ABD Başkanı Barack Obama ile görüşecek.

Çin'in yeni Savunma Bakanı Orgeneral Chang Wanquan, daha dün Washington'da ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel ile görüştü. ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Martin Dempsey ise bu ayın sonunda Çin'e gidecek.

Tüm bunlar, ABD'nin, bir yandan olası risklere hazırlanıp Kuzey Kore'ye gözdağı verirken, diğer yandan Kore yarımadasındaki tansiyonun azalması ve "klasik söylemler"in ötesine geçmemesini sağlamaya çalıştığını gösteriyor. Yine de bölgede giderek artan tansiyonun beklenmedik olası gelişmeler yaratması kaygısı sürüyor.

 

İlgili haber için tıklayınız

KORE YARIMADASI'NDA GERİLİM TIRMANIYOR


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon