"Adalete güvenmiyoruz, güvenmek istiyoruz"

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi kampusunda görülen Ergenekon davasında dün 79. duruşma gerçekleştirildi. Tutuklu sanık Kemal Kerinçsi'in avukatı Tolga Akalın, "Adalete güven, 'milli palavraya' dönüşmüştür. Çoğunluk adalete güvenmemekte ama güvenmek istemektedir" diye konuştu.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 21.04.2009 - 07:31

Mahkeme Başkanı Köksal Şengün tarafından açılan oturumda tutuklu sanık avukat Kemal Kerinçsiz önceki günkü sorgusunda üye hakim Hasan Hüseyin Özese’nin bir sorusunun yanıtını anımsadığını belirterek söz istedi. Akdeniz Üniversitesi’nde düzenlenen “301. Madde ve Düşünce Özgürlüğü” konulu bir panele davet edildiğini, düzenleyenlerin kendisine eski Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş’ın yanı sıra Hrant Dink, Oral Çalışlar’ın konuşmacı olduğunun söylendiğini, kendisinin de bir sakıncası olmadığını söylediğini belirtti. Kerinçsiz şunları anlattı:

 

“Dink, Vural Savaş ve bana itiraz etmiş. Bunun üzerine Mümtaz Bayazıtoğlu ve Ümit Kabasakal’ı davet etmişler. Adını vermeyeyim bir ceza hukuku profesörü ‘gelin, size toplantının sonunda sınırsız konuşma hakkı veririz’ dedi. Soğuk duşla karşılaştık. Salondakiler Dink ve Oral Çalışlar konuşurken alkışlıyorlardı. Salonda bölücüler vardı. Vural Savaş’ı konuşturmadılar. Ceza hukuku profesörü sözümü kesti.”

Hakim Özese’nin bu toplantının tarihi konusundaki sorusunu Kerinçsiz “2007... Yok Hrant Dink hayattaydı. 2007’nin başı. Yok...2006’daydı” şeklinde yanıtladı.

Daha sonra Kerinçsiz’in avukatı Tolga Akalın, savunmasına başladı. Avukat Akalın davada “Günlük hayata dair hususların” sorgulandığını vurgulayarak “Sezen Aksu’nun bir şarkısında söyledi gibi hayata dair hiçbirimiz masum değiliz” ifadelerini kullandı.

 

Yoku ıspat

Avukat Akalın dava boyunca avukatların “yoku ispat mükellefiyeti” içinde olduklarına dikkat çekti. Müvekkili Kerinçsiz’e atfedilen suçların “gerginlik ve kaos çıkarmak gibi kavramlardan oluştuğunu” ifade eden Akalın şöyle devam etti:

“Fiiller hükümeti eleştirmek noktasındadır. Bir hükümetin icraatına karşı çıkış mı yapılmış, bir kurgu üzerine hükümete karşı tahrik mi edilmiş. ‘Uyumlu karşıtlık’ burada çok önemli kavramdır. Kemal Kerinçsizler’in olmadığı toplumlarda yargıçlar bir noter durumundadır. Ülkenin gidişatından memnun olmadıklarını ortaya koyanların olmadığı bu topraklar çoraklaşır. Sizin ve bizim de işlevimiz kalmaz.”

Müvekkilinin isnat edilen suçlara tek tek cevap verdiğini söyleyen Akalın, “Mahkeme hukuka aykırı delillerle ilgili kararının yargılamanın sonuna bıraktı. Hukuka aykırı ve uygun delilleri hep birlikte sorgulanması ilerde ayrıştırılması sıkıntısını doğuracaktır” diye konuştu. Yargıya güvenin “milli palavra”ya döndüğünü savunan avukat Akalın “Çoğunluk yargıya güvenmemektedir. Ancak güvenmek istemektedir” dedi.

 

Turancılık davası

Ergenekon gibi siyasileşmiş davaların “hukuk-siyaset, hukuk-siyaset-uluslararası ilişkiler” bağlamında ele alınması gerektiğini ifade eden Akalın “ırkçılık- turancılık davası” olarak bilinen 1944’teki davaya göndermede bulundu. Alparslan Türkeş, Zeki Velidi Togan, Nihal Atsız gibi birçok siyasetçi ve yazarın yargılandığını belirten Akalın, “Vatandaşların ödevi olan Türk milliyetçiliği 1944’deki davadan sonra bir hak seviyesine düşmüştür. Bu davadan sonra Atatürkçülük, ödev iken ‘hak seviyesi’ne düşecektir” diye konuştu. Akalın Türkiye’nin NATO’ya girmesinden sonra da “komünist ava” başladığını anlattı.

 

28 Şubat süreci

Akalın son dönemlerde ortaya çıkan ses kasetlerine dikkat çekerek “28 Şubat post modern darbesinin mimarlarından Çevik Bir, Doğu Silahçıoğlu ve Erol Özkasnak bu kasetlerle ilişkilendirilmemektedir. 1998-2001 arasındaki Genelkurmay Başkanlığı yapan Hüseyin Kıvrıkoğlu gibi subayların adları ele alınmaktadır” dedi. Avukat Akalın, Emniyet Genel Müdürlüğü’nden mahkemeye “ulusalcı hareketlerle ilgili bir çalışmanın olmadığı” yönündeki yazısına karşın İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in “ulusalcılığın terör suçu olarak görüldüğü” bir brifing düzenlediğini iddia etti.

 

Duruşmanın öğleden sonraki talepler bölümünde söz alan İşçi Partisi(İP) Genel Başkanı Doğu Perinçek, partisinin Güneydoğu Anadolu il ve ilçelerinde yaptığı mitinglerle ilgili olarak, “Türkiye’yi birleştirerek iktidar olacağız. Bu mitinglere Atatürkçü Düşünce Derneği’ni (ADD) getiremedik. Şener Erguygur ile de konuştum, sayın komutanıma anlattım ‘gelin’ dedim. Gelmediler. Darbecilikle suçlanıyorlar, darbeci değiller. ‘CHP’ye MHP’ye oy ver’ diye Cumhuriyet mitingi yapılıyor. Ama siz onu darbe yapıyor diye içeri alıyorsunuz. CHP’ye MHP’ye oy ver diyerek darbe olur mu?” diye konuştu. Savunmasında iddianamede kendisine ilişkin bölümde 10 maddi hata olduğu iddiasına karşılık, Cumhuriyet Savcıları’nın 31 Mart 2009 tarihinde mahkemeye gönderdikleri açıklamaya dikkat çeken Perinçek, “Suçlamalar çöktü ve savcılar hukuki sonucu olmayan bir psikolojik savaş yürüttüklerini kabul ettiler” dedi. Perinçek, Cumhuriyet savcıları Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın imzalı yazıda iddianamenin yazımında Tuncay Güney’in 128 sayfadan oluşan mülakat çözüm metnine değil, “16 sayfalık kolluk çalışmasına dayanıldığının” altını çizerek, “İddianamenin kanıtın kendisine değil de kanıttan türetilen uydurmalara dayanması ciddi bir hukuka aykırılıktır. Hukuki açıdan vahim olan savcıların iddianamede öne sürdükleri iftiraları ‘hukuki sonuca bağlamadık’ mazeretiyle açıklamalarıdır” ifadesini kullandı.  


Uydurmalar kabul edildi

“Ergenekon belgesinin Veli Küçük’ün talimatıyla Doğu Perinçek tarafından yazıldığı” iddiasının polis özetinden alınan uydurma olduğu, Tuncay Güney mülakatında olmadığının kabul edildiğini söyleyen Perinçek, Bilecik toplantısının da, “Ergenekon Yeniden Yapılanma belgesini Perinçek, Suphi Karaman, Hasan Yalçın, Deniz Bilge ve Erol Bilbilik yazdılar” iddiasının polis özetindeki uydurma olduğunun savcılar tarafından kabul edildiğini vurguladı. Perinçek ayrıca, “Perinçek PKK kurucusu”, “Perinçek’in Haymana Cezaevi’nde bulunduğu sırada Genelkurmay ile PKK arasındaki görüşmeleri yürütmesi”, “Perinçek’e yollanan PKK mektupları” konusundaki iddiaların “uydurma olduğunun kabul edildiğini” öne sürdü.

 

4. Ses kaydı nerede?

Ulusal Kanal yöneticilerinden Adnan Akfırat da, Ergenekon davasının temelini oluşturan Tuncay Güney’in dosyadaki bilinen mülakatı ve MİT’ten gelen işkence seslerinin olduğun 2 ses kaydının dışında, bir sorgu kaydının daha olduğunu savundu. Akfırat,  “2 Mart 2001 gecesi Asayiş Şube’de İstihbarat Şube’den polislerin de katıldığı sorgunun kayıtları dosyada bulunmuyor. Bu kayıtların getirilmesi için İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne yazı yazılmasını talep ediyorum” dedi. 

 

Ben hukukçuyum

Veli Küçük’ün kızı ve vekili Avukat Zeynep Küçük ise, Genelkurmay Başkanlığı ve Başbakanlık’a 2003 yılında gönderilen ihbar mektubu ve Tuncay Güney’in ses kayıtlarından hazırlanan kitapçığın, 19 Ocak 2006’da Başbakanlık’a yeniden sunulduğuna dikkat çekerek, MİT raporunun özetinin yeniden Başbakanlık’a gönderilmesini, 16 Ocak günü Genelkurmay Başkanı’nın önemli açıklamalar yapmasına karşı, “baskı kurmak amaçlı” olarak değerlendirdi. MİT Raporunun 26 Mayıs 2006’da Genelkurmay Başkanlığı İstihbarat Başkanlığı’na yeniden gönderildiğini anlatan Küçük, “Danıştay saldırısından 10 gün sonra. Genelkurmay İstihbaratı’na haddi bildiriliyor” dedi. Osman Yıldırım’ın gizli ve açık tanıklık ifadelerinin gerçek olmadığının anlaşıldığını, baz istasyonlarının kayıtları mahkemeye sunduğunu belirten Küçük, tüm delilleri çürütmesine karşın  Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Yargıtay kararına uyarak Danıştay’a saldırı davasını Ergenekon davası ile birleştirilmesine karar verdiğine dikkat çekti. Küçük “Ben hukukçuyum. Hukuk içinde kalmak istiyorum. Ama görüyorum ki hukuk gitmiyor” ifadesini kullanarak, basında ve iddianamede “Sanal Veli Küçük” yaratıldığını söyledi.

 

Aydınlara teşekkür

Tutuklu sanık Muzaffer Tekin, davayı izleyen aydın ve sanatçılara işaret ederek, “Hrant Dink davasına ellerinde “Hepimiz Ermeniyiz” yazılı dövizlerle insanların katılan insanların bizleri sevip sevmemeleri önemli değil. Bugün gerçek aydınlarımız burada. Onlar, bunlar diye bizleri ayırmadılar. Kendilerin çok teşekkür ediyorum” diye konuştu. 

 

Sanatçıların ziyaretinden notlar

Ergenekon davasını izleyen sanatçılar arasında bulunan Levent Kırca,  emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün avukatlığını da yapan Zeynep Küçük’ün yanına giderek, “Ben Levent Kırca’yım. Babanızı çok iyi savundunuz. Çok etkilendim. Tebrik ediyorum” dedi. İP lideri Doğu Perinçek’e seslenen Kırca, “Sana el sallamaya geldim. Başıma bir şey gelirse savunmamı sana yaptıracağım. Gene geleceğiz ama belki bir daha geldiğimizde siz burada olmayabilirsiniz” diye konuştu.

''Ergenekon'' davasının duruşması, 4 Mayıs Pazartesi gününe ertelendi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler