"Adaletin önündeki takozları kaldırma peşindeyim''

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Başbakan 'Ben savcısı değilim' demeye başladı. Bana diyor ki 'Danıştay davasına takoz olma' Ben takoz değilim, adaletin önündeki takozları kaldırma peşindeyim'' dedi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 09.05.2009 - 13:19

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ASAT Toplantı Salonu'nda düzenlenen Yerel Yönetimler Toplantısı'na katıldı.

Deniz Baykal, küresel ekonomik krizin Türkiye'yi de etkilediğini, ülkede fabrikaların kapandığını, sanayinin çeşitli sıkıntılarla karşı karşıya kaldığını ifade etti. Bunun sonucunda Türkiye'de işsizlik manzarasının ortaya çıktığına işaret eden Baykal, sanayinin yüzde 20'lerin üzerinde küçüldüğüne dikkati çekti.

CHP lideri Baykal, hükümetin bu manzara karşısında küçümseyen, yok sayan anlayışa girdiğini, ülkede hala ciddi bir orta vadeli ekonomi politikası ortaya konulmadığını söyledi. Baykal, bütçenin, Türkiye'nin yüzde 4 kalkınacağı öngörüsü üzerine oluşturulduğunu ancak hükümetin, bir süre önce yüzde 3,6 oranında küçüleceğini bakanlarıyla birlikte kabul ettiğini hatırlattı.

IMF'nin ise 5,1 küçülme öngördüğüne işaret eden Baykal, ''Türkiye küçülmeye girmiş, biz hala 'büyüme olacak' diye, varsayımlarla maliye politikası yürütüyoruz. Bu maliye politikasının Türkiye'yi başarıya götürmesi mümkün değil. Bunun düzelmesi lazım'' diye konuştu.

Baykal, Türkiye'nin temel ekonomik verileri ve bütçesinin ayağı yere basan, gerçekçi, doğru tespitlere dayandırılmadığını savunarak, şunları kaydetti:
''Türkiye hayale dayalı anlayışla ekonomi politikasını yürütmeye devam ediyor. Gerçeklerden kopuk bir ekonomi politikası Türkiye'de yürütülüyor, yanlış, bir an önce toparlanması, doğru tespitlerde bulunulması, gerçekçi hedefler konulması lazım. O hedefleri gerçekleştirecek doğru politikalar izlenmesi lazım. Bunların hiçbirisi yok. Böyle bir sahipsizlik dönemi. Hükümet anlaşılıyor ki seçim şokundan kurtulamadı, seçim şokunun etkisi altında. Kamuoyunu idare etmeye yönelik açıklamalarla orada bir türlü, burada bir türlü açıklama yapıyor ama gerçekte değişen hiçbir şey yok.''

 

''Ekonomik terör"

Genel Başkan Baykal, hükümetin ekonomi politikasına yönelik gerçekleri temel alan bir anlayışının olmadığını, Türkiye'nin de bunun sıkıntısını çektiğini söyledi. ''Geçen hafta 11 şehit verdik. Teröre şehit verdik. 11 de ekonomik teröre kurban verdik. 11 aile reisi intihar etti'' diyen Baykal, bu kişilerin ekonomik nedenlerle yaşamlarını yitirdiğini, bunu görmezden gelmenin mümkün olmadığını söyledi. Yüz binlerce kişinin mali kuşatılmışlık, sıkışıklık, mali terör altında ızdırap çektiğini belirten Baykal, ''Bunu ifade edeni var, edemeyeni var. Çok ciddi bir tablo. Buna karşı etkin bir tablo hiçbir şekilde söz konusu değil'' dedi.

 

"Adaletin önündeki takozları kaldırma peşindeyim"

CHP Lideri Baykal, ASAT Toplantı Salonu'nda düzenlenen Yerel Yönetimler Toplantısı'nda yaptığı konuşmada,iktidarın yolsuzlukla mücadelede güven veren bir tavrı olmadığını savunarak, hükümetin yolsuzluklar meselesini ''doğru anlamadığını'' iddia etti.

Yolsuzluk meselesinin çifte standartla ele alınacak bir konu olmadığını belirten Baykal, ''Yolsuzluk ya vardır, ya yoktur. Kendi yandaşlarının yolsuzluklarına sahip çıkan, onları destekleyen bir anlayış içindedir. Yığınla, nereye bakarsanız bakın, belediyelere bakın belediyelerde, merkezi idareye bakın merkezi idarede, devletin attığı her adımda, özelleştirmede çok ciddi yolsuzluklarla karşı karşıyayız. Buna kaşı mücadele vermek lazım'' diye konuştu.

Yolsuzlukların çözülmesi için dokunulmazlıkların kaldırılması gerektiğine değinen Deniz Baykal, siyasetçileri yolsuzluk yapma imtiyazından çıkarıp sade insan haline dönüştürmek gerektiğini söyledi. Baykal, hükümetin yolsuzluk konusunda iki yüzlü bir politika izlediğini öne sürerek, şöyle devam etti:
''Deniz Feneri konusu yıllardan beri konuşuluyor. Bir yılı devirdi, ikinci yıla girdi. Ama bu konuda Türkiye etkili biçimde harekete geçmiş değildir. Alman yargısı ciddi adımlar attı. Hüküm verdi, yargıladı, Türkiye'ye yönelik taleplerini ortaya koydu. 16 kişinin kapsamlı şekilde ifadesinin alınmasını istedi, 12 şirketin hesaplarının ortaya çıkarılmasını istedi. Bugün yapılan açıklamalardan öğreniyoruz ki, Almanya'daki savcılık, Türkiye'deki göstermelik ifade almanın 'işi savsaklama' niteliğinde olduğunu açıkça şikayet konusu olarak dile getiriyor. (Biz bir kişiyi günlerce sorguluyoruz. Bütün ilişkilerini ortaya çıkarıyoruz. Siz 1,5 saatte çağırmışsınız RTÜK Başkanı'nı ve göndermişsiniz. 'İfadesini aldık' diyorsunuz. Böyle ifade alınır mı?) diyor. Ta başından beri bu konuda güven veren olayı aydınlatmaya çalışan bir soruşturma mekanizmasının işletilmediği ortada.''

Deniz Baykal, Ergenekon soruşturması ile ilgili olarak, insanların fikirlerinden, düşüncelerinden, inançlarından, anlayışlarından dolayı iktidarın hoşuna gitmiyor diye sabahın 4.5, 5'inde kapılarının çalındığını, evlerinde ne var ne yoksa ortalığa döküldüğünü dile getirerek, utanç verici baskılar, muameleler sergilendiğini savundu. Baykal sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ama Türkiye'de açıkça yolsuzluk yaptığı Alman savcılığının resmi yazısıyla ifade edilmiş olan kim olduğu belirli insanların doğru dürüst ifadesi alınmıyor. Bilgiler, belgeler takip edilmiyor, soruşturulmuyor. Türkiye'de çok ciddi bir hukuk sorunu var. Hukuk çifte standardı kaldırmaz. Vatandaşların bir kısmı için hukuk, bir kısmı için hukuksuzluk, böyle bir şey olmaz. Bugün hukuk konusunda tehlikeli ayrışma yaşanmaktadır. Kanunlar bazı insanlar için belli bir türlü, başka bazı insanlar için başka türlü uygulanmaktadır. Bu vahim bir manzaradır.''
 

Anayasa değişikliği

CHP Lideri Baykal, hükümetin son dönemde yeniden anayasa değişikliğini gündeme getirdiğini, bu konunun yeni bir siyasi gerilime neden olabileceğine işaret etti.

Anayasaların ülkelerin temel belgeleri olduğunu vurgulayan Baykal, iktidarların gelip geçici, anayasanın ise kalıcı olduğunu, kişiye ya da iktidara endeksli belgeler olmadığını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Parlamentoda her aklına esen, (Yeter çoğunluk var, şu konuyu şöyle değiştireyim) diye yola çıkarsa, ülkede siyasi kargaşa, siyasi belirsizlik kendini gösterir, istikrar çok ciddi şekilde tehdit altına girer. Anayasaya saygı göstermek, temel çerçevesini sahiplenmek, ülkenin barışı ve istikrarı açısından en temel konudur. Anayasa değiştirme sancısı içine AKP'nin girdiğini görüyoruz. Birdenbire (Parlamentoda yeterli çoğunluğum var, bu çoğunluğun ne kadar devam edeceği belli değil. Seçimler bu çoğunluğun elimde kalmayacağını gösterdi. Bir an önce parlamentodaki çoğunlukla denk getireyim parti olarak benim meselem olan bazı konuları anayasa değişikliğiyle çözüvereyim) anlayışına girdiğini görüyoruz.''

Deniz Baykal, anayasa değişikliğiyle ilgili yapılan açıklamalardan cumhurbaşkanlığı süresinin 5 yıldan 7 yıla çıkarılması, parlamento süresinin de 4 yıldan 5 yıla çıkarılmasının öngörüldüğünü anladığını ifade ederek, ''Durduk yerde parlamento ve cumhurbaşkanlığı süresini uzatmak nereden çıktı?'' diye sordu.

Anayasa değişikliği konusunda tepkilerini özel görüşmede gösterdiklerini dile getiren Baykal, bu konunun gündemde düşeceği umudu taşıdığını söyledi.
 

Anayasa mahkemesi'ne üye atamaları

Baykal, hükümetin anayasa değişikliklerine Anayasa Mahkemesi'nden başlamak istediğini, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvurunun önünü açarak, iş yükünü artırmanın hedeflendiğini öne sürdü. Bu şekilde yeni dairelerin kurulmasının gerekeceğini ve yeni üyelerin atanmasına ihtiyaç olacağını belirten Baykal, bu atamalarda da RTÜK benzeri bir uygulamaya gidilmenin istendiğini kaydetti.

Baykal, ''Bu ciddi ciddi ortaya atılmış projedir. Bu, hukuku siyasetin egemenliğine sokma girişimidir. Hukuku siyasete teslim etmedir. Hukuku siyaseti etkileyen, yönlendiren, frenleyen bir konumdan çıkarma çabasıdır'' dedi.
 

Yargının önündeki takozlar

Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir süre önce ''Savcısıyım'' dediği Ergenekon soruşturmasına ilişkin ''Davanın hiçbir şeyi değilim'' şeklinde açıklamalar yaptığını hatırlattı.

Bunun olumlu bir gelişme olduğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
''Başbakan (Ben savcısı değilim) demeye başladı. Bana diyor ki (Sen de takoz olma. Bu davaya, Danıştay davasına takoz olma. Ben takoz değilim, adaletin önündeki takozları kaldırma peşindeyim. Adaletin önünde gerçekten takozlar var. Hem de az, buz değil, bayağı ciddi, büyük takozlar var, engeller var, onları kaldırmamız lazım. Onlardan bir tanesi mesela milletvekili dokunulmazlığıdır. Adaletin önündeki takozdur. Başbakan'ın yargı ve adalet konusunda tutumunu yeniden belirlemesine ihtiyaç vardır. Anayasayı değiştirelim, Anayasa Mahkemesi'ni bizim siyasi talimatımızla karar alır hale dönüştürmeye kalkışmayalım. Eğer adalete, yargıya takoz olmayalım diyorsa, elini Anayasa Mahkemesi'ni biçimlendirme çabasının dışına çek. Anayasa değişiklikleri Türkiye'nin milli projesi değil bir AKP projesidir. Bu anayasa değişikliği paketi AKP'nin kendi ihtiyacıyla ortaya çıkan bir iştir.''

 

"En önce beyaz kirlenir"

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''En önce beyaz kirlenir. Beyaz kiri hemen gösterir. Gride, siyahta gözükmez, ama beyazda gözükür. Biz de CHP olarak beyaz giyiniyoruz'' dedi. Baykal, ASAT Toplantı Salonu'nda düzenlenen Yerel Yönetimler Toplantısı'nda, belediye başkan adaylarını dinledikten sonra, yaptığı değerlendirmede, çok verimli bir çalışma yaptıklarını düşündüğünü ifade etti.

Partide yeni bir siyaset ruhunun ortaya çıkmaya başladığını belirten Baykal, CHP'de köklü bir değişim yaşandığını bildirdi. Yükselen, başarıyı mümkün gören, başarıya elini uzatmaya hazır bir siyasi parti ruhunun hakim olduğunu dile getiren Baykal, artık parti içinde gerginlikler, karşılıklı dokundurmalar, açık tepkiler, şikayetler ve suçlamaların kalmadığını belirtti. Birbirine sevgi ve saygı duyan, birbirinin başarısından mutluluk duyan, kıskanmayan, engellemeye çalışmayan, hakkını veren bir anlayışın partiye egemen olduğunu bildiren Deniz Baykal, ''Bunu çok özlemiştik. Bu tablo, bundan sonraki başarıların da güvencesi olacak. Buna sahip çıkmak gerekiyor. Bu atmosferi Türkiye'de gittiğim her kentte gördüm'' dedi. Deniz Baykal, Antalya'da CHP'nin atılım ve yükselme içinde olduğunu gördüklerini de belirterek, bu konuda çalışan herkese teşekkür etti. Antalya'daki kadronun kendi arasında birlik, beraberlik içinde olduğunu ifade eden Baykal, milletvekillerinin de bu başarıda önemli bir katkısı olduğunu vurguladı. CHP'nin seçimlere doğru adaylarla girdiğine de değinen Deniz Baykal, ''En önce beyaz kirlenir. Beyaz kiri hemen gösterir. Gride, siyahta gözükmez, ama beyazda gözükür. O nedenle beyaz giyenleri kutluyorum. Biz de CHP olarak beyaz giyiniyoruz. Aman üstünüzde bir şey olmasın, herkes bizi böyle görmek istiyor. Buna dikkat edin. Böyle olursa kendimizi herkese daha güzel kabul ettiririz'' diye konuştu.
 

Belediye başkanlarının konuşmaları

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın da ''destansı'' bir kampanya dönemi geçirdiklerini, halkla buluştuklarını ve kendilerini ifade edebildiklerini belirtti. Antalya'nın partisince kazanılmasının Türkiye genelinde bir coşku yarattığını ifade eden Akaydın, ''Bu güvenin karşılığını hepimizin vermesi lazım'' dedi. Mustafa Akaydın, Büyüşehir Belediyesi'nin Yüzüncü Yıl Projesi, ANTKART, Antalya'nın raylı sistemle birlikte yaşadığı ulaşım sorunu ve Antalya Altın Portakal Film Festivali konusunda sorunlar olduğunu, bu sorunları çözmeye çalıştıklarını söyledi. Akaydın, ''Bunların altından başarıyla kalkabileceğimizi, Antalya'nın yüzünü güldürebileceğimizi düşünüyorum'' diye konuştu.

Konyaaltı Belediye Başkanı Muhittin Böcek de 29 Mart seçimlerinde yüzde 66 oy alarak başkanlığa yeniden seçildiğini söyledi. Böcek, Konyaaltı'nda 52 bin 500 konut olduğunu, ilçenin 10 yıl içinde çok hızlı geliştiğini dile getirdi. Belediyenin hiçbir kurum veya kuruluşa borcunun olmadığını söyleyen Muhittin Böcek, hep yapabilecekleri projeler üzerinde çalıştıklarını, halktan hiç kopmadıklarını belirtti. Muratpaşa Belediye Başkanı Süleyman Evcilmen ise, görev süreleri içinde borç ve kredi almada zorlandıklarını söyledi. Kendi imkanlarıyla yaptıkları yatırımlarla belediye başkanlığına yeniden seçildiklerini söyleyen Evcilmen, ''Projelerimiz elimizden alındı, caddelerimiz elimizden alındı, planlar onaylanmadı, prestij projelere el konuldu. Kimse bize bedavadan selam vermedi. Her gelen bir şey istedi. Biz de her gelene bir şey verdik'' dedi. Toplantıda CHP'li büyükşehir, ilçe ve belde belediye başkanları hem kendilerini hem de beldelerini tanıttılar. Bazı belediye başkanlarının beldelerinde yaşadıkları zorlukları esprili dille anlatması, salonda kahkahalara neden oldu. Toplantıya, CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş, CHP Genel Sekreter Yardımcısı Algan Hacaloğlu, CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Antalya milletvekilleri Atila Emek, Osman Kaptan, Hüsnü Çöllü, Tayfur Süner ve diğer partililer de katıldı.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler