Adli Yıl 2012

Adli Yıl 2012
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 03.09.2012 - 06:10

Adli tatil bitiyor, adliye yeniden açılıyor. Adli yıldan önce adli tatil yaşanır. Bu kavramın temeline inilirse, çok eski yıllarda yaz hasat zamanı olduğundan köyde yaşayanlar işlerinin başında oldukları için kente inemezler ve adliyedeki işlerini göremezler denilerek adli tatil öngörülmüştür. Adli tatilin bir başka açıklaması da “adliyecilerin” yorgunluklarını atmaları için düşünülmüş bir toplu izin dönemidir. Bugünkü elektronik ortamda yargıçların, savcıların ve onların yardımcılarının anayasal izin haklarının bilgisayarda sisteme bağlanması o kadar kolay ki. Artık, terimi bağışlayınız, adli tatil denilerek adliyeye kilit vurmaya hiç gerek yoktur.

Bazı sesler yükseliyor, ama nöbetçilerle hizmet sürdürülüyor. Ben de onlara diyorum ki, dosyaların “yabancı ellerde” olduğu bir dönemde adliyede üretim olur mu, olmaz elbet. Sonuç: Adli tatil kaldırılmalıdır.

Yeni adli yıla girerken tüm hukukçuların neşesi yok. Nasıl olsun ki?.. İşler iyi gitmiyor. Uyum yasalarından bu yana bir ülkenin hukuk normları ile bu kadar oynanır mı, oynanmaz elbet. Üstelik bu yap-boz düzeninde istenilen sonuçların alınamadığı da ortada. Bir garip sistem yaratıldı ki anlamak mümkün değil. Yasalar artık paketler halinde çıkarılıyor. Demek ki yasalarla tek tek uğraşmaya kimsenin zamanı yok.

Pakette yok yok

Paketlerin içinde neler var derseniz. Neler yok ki, her türden hukuk normları. Birbiriyle ilgisi olmayan yasalar aynı torbanın içinde mütalaa ediliyor ve en acele biçimde yasalar çıkarılıyor. Sonra, olmadı denilip, yeni düzenlemelere gidiliyor. Batı’da bu tür günlük sorun çözme yöntemine panik hukuku deniliyor. Tabii panik halinde acele ile telaş birbirine karışınca, amaca uygun çözümler üretilemiyor.

İşte birkaç örnek. Bir ülkede 3 tür ağır ceza mahkemesi olur mu? Olmaz elbet. Bu ülke karşılıksız çek sorununu çözemez mi? İsterse çözer elbet. Bu işten para kazanan bankalar sorumluluk yüklenir; karşılıksız çek suçu biter. Tutuklama bir çıbanbaşıdır. Çözüm için ilk yapılacak şey, suçun cezasının alt sınırını yukarı çekerek (1992’de olduğu gibi, 7 yıl olarak) tutuklama mümkün kılınır. Tutuklamaya ilişkin kararlarda, torba tutuklama olmaz denilir. Torba tutuklama nedir, aynı kararda çok sayıda kişi için aynı nedenlerle tutuklama konusunda karar vermektir. Ayrıca yasadaki sözcüklerin tekrarı tutuklamaya ilişkin kararlarda gerekçe olamaz denilir. Bugün uygulamanın yarattığı girdabın içinden çıkılabilir. Türkçedeki kadar güzel özdeyişler başka hiçbir ülkenin dilinde yok. Ne demişler, bir dokun bin ah işit. Konu hukuk, adliye, yargılama, adalet olunca, bu böyledir. Söylenecek o kadar çok şey var ki.

Adalet hizmeti denilince, her türlü hizmette olduğu gibi, hizmet kalitesinin yüksekliği bir vazgeçilmezdir. İyi adalet hizmeti için iyi norm gerekir, bu normları uygulayacak iyi personel şarttır. Ayrıca çağa uygun bir donanım da tamamlayıcıdır. Unutulmaması gereken temel nokta şudur. Yargıçlık, savcılık, avukatlık cazip meslekler haline getirilmelidir. Sonra kadrolar yeterli olacaktır ve daha iyi sonuçlar alınabilecektir. Bugün İstanbul’da asliye ceza mahkemelerinde 5 ayda bir duruşma yapılıyorsa, “geciken adalet, adalet değildir”in sırtı nasıl yere getirilebilir ki.

Son söz: Hoş geldin adli yıl 2012. İşte meydan, göster kendini.




 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler