Alis Kabuslar Diyarında
Yattığımız yerden bir film şeridi gibi geçiyor bu ülke. Kalkıp sesimizi çıkarmıyoruz. Başımıza gelecekler hepmizi sindirmiş.
Hani bazı kabuslar vardır bağırmak isterseniz ama sesiniz çıkmaz. Çevrenizde kimse sizi
duymaz, nefesiniz kesilir, “ölüyorum” diyerek panikle uyanırsınız. Bunun karabasan olduğunu görmek bir derece rahatlatır sizi ama boğulma korkusu bir süre kalır içinizde.
Bu ülkede yaşayanların önemli bir bölümü bugün bu boğulma hissini taşıyor. Belli bir yaşam tarzının giderek daraldığı, seçeneklerin azaltıldığı, yukarıdan dayatılmış bir ahlak kültürünün yayıldığı, konuşma hatta dertleşmenin örgütsel eylem olarak görüldüğü bir sisteme giriş yapıyoruz. Pek çok insan geçim derdi, yaşam mücadelesi, bir yerlere tutunabilme gibi dürtülerle bu ülkede yaşamak için gerekli oksijenin göz göre azalmasına ses çıkarmıyor. O kadar çok insan televizyon kanallarında yüzlerce yerli dizideki hayali karakterlerin acılarına, aşklarına, hastalıklarına, dertlerine bağımlı hale gelmiş ki Suriye sınırında kapımıza dayanmış bir iç savaşa, ülke içinde 30 yıldır süregelen terör ve çatışmalara, giderek artan mezhepsel, etnik ve sınıfsal ayrımlara, öğrenci, kadın ve çocuklara yapılan büyük haksızlıklara, yolsuzluklara, saldırgan ve yeteneksiz politikacılara dikkat etmiyor. Bu tür diziler kendi gerçekliğinden kaçmak için bir pencere pek çoğu için.
Kürtaj meselesinde olduğu gibi bazen küçük bir azınlık tembel çoğunluğu harekete geçirmek için sokaklara düşüyor. İnsanlar evlerinde televizyonlarının önünde “ah vah haklarımız elden gidiyor” diye hayıflanıyorlar. Ama sokaktakilere bırakıyorlar asıl işi. “Onlar yapsın biz bakalım” hesabı. Sonra sokaktakiler dövülüp, gözaltına alınıp hatta bazı durumlarda mahkemelere düştüklerinde “Cık cık bu ülke ne hale geldi” deyip kanal değiştiriyorlar. Çünkü birazdan en sevdikleri dizi var ekranda. Sonra o dizideki zavallı kızın başına gelenlere hüngür hüngür ağlıyorlar. Ertesi gün yine birileri tutuklanıyor bu ülkede, birileri yolsuzluk yapıyor, birileri şiddete kurban gidiyor, kadınlar işkence altında yaşıyor, terör yüzünden gençler ölüyor. Televizyonda olup bitiyor herşey. İzleyiciler bakıyor, bakıyor, bakıyor.
Yattığımız yerden bir film şeridi gibi geçiyor bu ülke. Kalkıp sesimizi çıkarmıyoruz. Başımıza gelecekler hepmizi sindirmiş. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyor kimileri. Diğerleri ise “Onlar da haketmiş, otursalardı evlerinde” diye tepiniyor. Başkaları ise deli gibi avazı çıktığı kadar bağırıyor. Ama seslerini duyan yok. Duyan varsa elini uzatan yok.
Bu toplu kabustan panikle uyanma şansı da elimizden yavaşça kayıyor. Uyku bittiğinde başka bir diyarın sakinleri olarak kalkacağız. Sessiz, ruhsuz, yüreksiz ve hafızasız.
En Çok Okunan Haberler
- Cinsel içerikli videolar çeken karı-koca tutuklandı
- İstanbul'da berber ücretlerine dev zam!
- Kılıçdaroğlu’ndan videolu mesaj
- 'Hukuki başvurular yapılacaktır'
- Özgür Özel, Erdoğan'a seslendi
- Anlattığı anlar ortaya çıktı!
- Ölü ve yaralılar var!
- Kayak merkezinde korkunç anlar... 17’si ağır 30 yaralı!
- Erdoğan'dan Özel'in 'savaş ilanı' sözlerine yanıt
- Cem Yılmaz'ın yeni evi dudak uçuklattı!