Anayasa Paketi ve Kuvvetler Ayrılığı İlkesi
Kuvvetler ayrılığı, demokrasinin asla vazgeçilmeyecek “olmazsa olmaz” temel kuralıdır. Siyasal ve ekonomik özgürlük, ancak özgürlüklere devletin saygılı olması durumunda gerçekleşir. Özgürlük ancak siyasal iktidarın kötüye kullanılmadığı durumda vardır.
AKP’nin anayasa paketi, uzlaşma çabası olmadan partinin kendi içinde ve kendi kurulları tarafından hazırlandı, Meclis’e sunuldu... Tasarı üzerinde tartışma sürüyor... Tasarının demokrasi felsefesine temel olarak karşı olan en önemli noktası “kuvvetler ayrılığı” ilkesini “tahrip” etmesidir.
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker tarafından bu husus özellikle belirtildi, tasarının “kuvvetler ayrılığı” ilkesine karşı çıktığı için, temelde anayasaya aykırı olduğu vurgulandı.
Kanımızca, tasarının en belirgin özelliği “kuvvetler ayrılığı ilkesi”ni yıkmaya çalışması nedeniyle demokrasiye ve anayasamızın temel ilkelerine karşı oluşudur.
Tasarı Meclis’ten yeterli oyu alırsa, yürürlüğe girmesinden sonra muhalefet partileri tarafından Anayasa Mahkemesi’ne götürülürse “iptal talebi” için en önemli gerekçelerden birisi işte bu “kuvvetler ayrılığı” kavramı olacaktır. Bu nedenle, bu yazımızda kuvvetler ayrılığı kavramı üzerinde duracağız. Kuvvetler ayrılığı, basit olarak, devletin yasama, yürütme ve yargı işlevlerinin ayrı organlar eliyle yürütülmesidir.
Kanunlar, yasama organı tarafından yapılır, bu yasalar yürütme organı tarafından (icra edilir) yürütülür ve adalet, yargı organı tarafından yerine getirilir. Her üç kuvvet gücünü halk egemenliğinden alır. Modern ve çağdaş demokrasinin gerçekleşmesi için birbirinden ayrı bu üç organın birbirinden ayrılması gereklidir.
Her üç kuvvet bir elde toplanırsa, bu diktatörlük olur. Eğer yasama organının çıkardığı yasaların anayasaya uygunluğu Anayasa Mahkemesi tarafından ve eğer yürütme organının karar, işlem ve eylemleri yargı organı tarafından denetlenemiyorsa, orada çağdaş demokrasi yok demektir.
Güçler ayrılığı kuramı nasıl ortaya çıktı?
Güçler ayrılığı kuramı ilk kez 17. yüzyılda İngiliz düşünür John Locke tarafından ileriye sürülmüştür. Locke, ortaçağın baskıcı felsefesi “Mutlak monarşi yönetimi tartışılmaz bir yönetimdir ve gücünü Tanrı’dan alır” kuralını eleştirdi. Locke’a göre bir devlette yasama, yürütme ve yargılama erkleri Tanrı tarafından bir kişiye verilemez, bu erkler halktan gelen erklerdir. Devlet bu erkleri doğru kullanmadığı zaman halk direnme ve başkaldırma haklarına sahip olur.(1)
Ancak kuvvetler ayrılığı öğretisinin bilimsel temellerini ünlü Fransız düşünürü Montesquieu, ‘Kanunların Ruhu’ (De l’esprit des lois-1748) adlı kitabında formüle etti.
Montesquieu, bir devlette özgürlüğün en etkili biçimde güçler ayrılığı ilkesiyle korunabileceğini belirtmiştir. Montesquieu’nun yapıtı geniş yankılar yarattı ve özellikle Amerikan Anayasası’nı yapan ve “kurucu babalar” adı verilen Amerikan İhtilal Meclisi’nde, ABD Anayasası’nın yapımında etkin bir rol oynadı.
Montesquieu, ‘Kanunların Ruhu’ adlı kitabında savunduğu görüşlerle sosyoloji ve kamu hukuku bilimine büyük katkılarda bulunmuştur; çağdaş siyaset biliminin en önemli kurucusu olarak kabul edilir.
Özgürlük nedir?
Montesquieu’ye göre “özgürlük” yasalar tarafından yasak edilmeyeni yapabilmektir. Düşünüre göre siyasal iktidarı ele geçirenler içgüdüsel olarak bu güçlerini sürdürmek isterler. Bu nedenle önünde engel bulunmazsa her siyasal yöneticinin özgürlükleri çiğneyeceğini, yetkilerini aşabileceğini, sınır tanımayacağını belirtir ve bütün tarihsel deneyimlerin bunu kanıtladığını vurgular. Montesquieu, gücün sınırlandırılması için kuvvetler ayrılığının şart olduğunu ve bu üç erkin birbirini denetleyerek genel dengeyi sağlaması gerektiğini ileriye sürer.
Devlette üç ayrı görev vardır: Yasaları yapmak, yasaları uygulamak ve suçluları cezalandırmak. Bu üç görevi aynı kişi ya da aynı kişiler yerine getirmeye kalkarsa bütün güç bir elde toplanmış demektir. Oysa demokrasi için, özgürlük için bu görevlerin ayrı ayrı ellere verilmesi gerekir.
Aslında Montesquieu’nün amacı devlet yönetiminde, sosyal ve siyasal güçler arasında dengeyi sağlamaktır.
Montesquieu’nün siyasi düşünce sisteminin en önemli noktası nedir? Onu siyaset biliminin kurucusu yapan düşünce nedir? Kuvvetler ayrılığı kuramı ile özgürlükler arasındaki bağlantıya ilk kez işaret etmiş olmasıdır.
Halkın Egemenliği - Halkın Özgürlüğü
Yazara göre özgürlükler ve gerçek demokrasi için güçler ayrılığı ilkesi vazgeçilemez bir kuramdır.
Siyaset biliminin ve anayasa hukukunun temel bir kuralı vardır: “Halkın egemenliği, her zaman halkın hürriyeti demek değildir.” Çoğunluğun azınlığı ezdiği yerde özgürlük yoktur. Özgürlükten söz edilemez, orada artık bir baskı ve “istibdat” rejimi söz konusudur. Bu kuvvetler (yasama, yürütme, yargı) tek elde, melek ruhlu bir kişinin elinde toplansa bile, insan doğası gereği bunları kötüye kullanır. Sonunda demokrasi ortadan kalkar, özgürlükler zedelenir.
Bugün parlamenter sisteme, siyaset bilimi ve anayasa açısından yapılan en önemli eleştiri, iktidarı ele geçiren partinin erkler üzerinde elde ettiği güçlü konumudur. Bugün Türkiye’de uygulanan seçim sistemi nedeniyle siyasal iktidara sahip olan Başbakan, hem yürütme organının başı, hem de Meclis’teki iktidar partisi grubunun başkanı olarak yasama organını fiilen denetlemektedir.
Bugün Türkiye’de yasama organı “fiilen” yürütme organının emrine girmiş durumdadır.(2)
Şimdi getirilen tasarı ile yargı organı da (Anayasa Mahkemesi ve HSYK) yapılacak atamalar yoluyla yürütme organının denetimine alınmak istenmektedir. Bu durum kuvvetler ayrılığı ilkesini temelden dinamitlemektedir. Demokratik sistemin birinci temel ayağı seçimse, ikinci temel ayağı da kuvvetler ayrılığı ilkesidir. Buna dayalı olarak yargının bağımsız olmasıdır.
Kuvvetler ayrılığı, demokrasinin asla vazgeçilmeyecek “olmazsa olmaz” temel kuralıdır. Siyasal ve ekonomik özgürlük, ancak özgürlüklere devletin saygılı olması durumunda gerçekleşir. Özgürlük ancak siyasal iktidarın kötüye kullanılmadığı durumda vardır. Fakat dünya insanlık tarihinin “ezeli” deneyi ile sabittir ki, kuvvet sahipleri, bütün tarih boyunca siyasal gücü kötüye kullanmışlardır. Siyasal iktidarın kötüye kullanılmaması ve demokrasinin gerçekleşmesi için kuvvetin kuvveti denetlemesi gerekir.
Demokrasi budur... Eğer AKP demokratsa evrensel demokrasi kurallarına saygılı olmalıdır.
(1) A. Timuçin, Düşünce Tarihi, Bulut Yayınları 2000, s. 194.
(2) Cumhuriyet, 22.02.2010, “Erdoğan’ın Örtülü Başkanlık Sistemi” adlı yazımıza bakınız.
En Çok Okunan Haberler
- Cinsel içerikli videolar çeken karı-koca tutuklandı
- İstanbul'da berber ücretlerine dev zam!
- Kılıçdaroğlu’ndan videolu mesaj
- Özgür Özel, Erdoğan'a seslendi
- 'Hukuki başvurular yapılacaktır'
- Ölü ve yaralılar var!
- Anlattığı anlar ortaya çıktı!
- Erdoğan'dan Özel'in 'savaş ilanı' sözlerine yanıt
- Kayak merkezinde korkunç anlar... 17’si ağır 30 yaralı!
- Cem Yılmaz'ın yeni evi dudak uçuklattı!