'Askerler siyaset eliyle cezalandırıldı'

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Ahsen Coşar, TBB'nde son gelişmelere ilişkin bir basın toplantısı düzenledi. YAŞ toplantısında yaşanan krize değinen Coşar, ordunun komutan kademesinin kimlerden oluşacağı konusunda yasanın sivil yönetimin takdirinde olduğunu, hükümetin bu konuda yaptıklarına da saygı duyulması gerektiğini ifade etti. Coşar şöyle devam etti: "Bununla birlikte henüz haklarında verilmiş ve kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı olmayan ve o nedenle de 'masumiyet karinesi' gereği masum sayılmaları gereken kimi askerlerin yıllarca emek verdikleri, ülke savunması için yaşamlarını ortaya koydukları mesleklerinden ve mesleki yönden yükselme ve kariyer yapma hedeflerinden henüz daha iddia aşamasındaki bir dava veya soruşturma nedeniyle alıkonulmuş olmaları, yargı eliyle değil siyaset eliyle cezalandırma anlamına gelir ki, bu hukukun en temel ilkelerinden olan masumiyet karinesi ilkesine açıkça aykırıdır." Coşar basın toplantısında Anayasa paketine ilişkin de eleştirilere de yer verdi.

TBB'nin 41. yıldönümü

Konuşmasına TBB'nin kuruluşunun 41. yıldönümünü kutlayarak başlayan Coşar, "Birliğimize daha nice yıllar dileğiyle başladığımız ve Barolarımız ile Avukat meslektaşlarımıza armağan ettiğimiz 41. Yaş Günü'müz kutlu olsun" dedi. Coşar, "Kurulduğu günden bugüne kadar geçen ve kurum ve kuruluşlar için çok da fazla olmayan 41 yıl gibi kısa sayılabilecek bir süre içinde aldığı uzun yol, hukuk ve avukatlık mesleği adına elde ettiği kazanımlar sayesinde ülkemizin en saygın, en güvenilir kuruluşları arasındaki mümtaz yerini almıştır" diye konuştu. Coşar, savunmanın bağımsız ve özgür olmadığı, yargının bağımsız, yargıcın tarafsız olmadığı, demokrasinin egemen, hukukun üstün olmadığı, bir yerde avukatlık mesleğinin yapılabilmesinin mümkün olmadığını da savundu.

Açıklamasında, Anayasa Değişikliği Paketi üzerinde de duran Coşar, Anayasacılığın özünü, "birey hak ve özgürlüklerini güvence altına almak için siyasal iktidarın sınırlandırılması" ilkesinin oluşturacağını kaydetti. Anayasa Değişikliği Paketi üzerindeki tartışmaların daha çok Anayasa Mahkemesi ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na ilişkin hükümleriyle siyasi partilerin kapatılmasına yönelik maddeler üzerinde odaklandığını ifade eden Coşar, 12 Eylül'de referanduma sunulacak olan Anayasa Değişikliği Paketi'ne yönelik eleştirileri ise şöyle sıraladı: "Memurlara verilen hakkın, grev hakkıyla desteklenmemiş olması, hak arayışında son derece etkili bir pazarlık aracını memurlardan ve kamu çalışanlarından esirgemek sonucunu doğurmakla, verilen toplu iş sözleşmesi yapma hakkını etkisiz kılmaktadır. YAŞ kararlarının tamamının yargı denetimine tabi tutulmamış, bu bağlamda Anayasa'nın 125.maddesinde yapılan değişiklikle YAŞ'ın terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma işlemlerinin yargı denetimi dışında bırakılmış olmasını, bu düzenlemenin temelini oluşturan idarenin keyfi uygulamalarının önüne geçmek amacıyla bağdaştırmak mümkün değildir.
Anayasa Mahkemesi, iktidar partisi tarafından benimsenen ve savunulan görüşe göre bürokratik bir vesayet organı konumundadır. O nedenle Anayasa Mahkemesi'nin yaptığı yargısal denetim meclis çoğunluğunun iradesine karşı olmakla demokratik meşruiyet ilkesine aykırıdır. Anayasa Mahkemesi'nin bürokratik bir vesayet organı olarak kabul edilmesine ilişkin görüşler doğru olmadığı gibi, mahkemenin meşruiyetinin ve yetkisinin sorgulanması da doğru değildir. Yasama organının Anayasa Mahkemesi'ne üye seçmek hakkına sahip olmaması demokratik meşruiyet ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Açıklanan bu nedenlerle Anayasa'nın 146.maddesinde yapılan değişiklikle Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Anayasa Mahkemesi'ne üye seçmek yetkisinin verilmiş olması demokratik meşruiyet ilkesine uygun olmakla yerindedir. TBMM'ye aday göstermek yetkisinin TBB yerine Baro Başkanları'na verilmiş olması ve yine ikinci ve üçüncü oylamalarda birinci oylamada olduğu gibi nitelikli çoğunluğun öngörülmemiş olmasına itiraz ediyoruz. Anayasa Mahkemesi'ne üye seçmek konusunda Cumhurbaşkanına tanınan doğrudan ve dolaylı yetkinin geniş tutulmuş olması da bizce isabetli olmamıştır. Eleştiri, tavsiye ve öneriler bu yönde olmasına karşın Anayasa'nın 149. maddesinde yapılan değişiklikler bütün bunların aksi yönünde olmuş, bu bağlamda Adalet Bakanı'nın ve müsteşarının kuruldaki doğal üyelikleri korunmuş, Adalet Müfettişleri kurula bağlanmış olmakla birlikte, kurulu temsil ile görevli ve yetkili kılınan ve sistem için bir tehdit niteliği taşıyan Adalet Bakanlığı'nın adalet müfettişlerini görevlendirme yetkisi ortadan kaldırılmamıştır. Bize göre Anayasa'nın 149.maddesinde yapılan bu değişiklikler yargı bağımsızlığını ciddi şekilde zedeleyecek ve hatta tehdit edecek boyuttadır. Önemli bir diğer husus, kurula atama yapma yetkisi bu kadar genişletilmiş Cumhurbaşkanlığı makamının siyasi bir aktör haline gelmesi tehlikesi ve buna bağlı olarak yıpranma olasılığının artmasıdır.  Hakimler Yüksek Kurulu ve Savcılar Yüksek Kurulu olarak iki ayrı yapı üzerine kurulmamış olması da bizce isabetli olmamıştır."

Terör saldırıları

Coşar, "Tedhişçiliğin Önlenmesine ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme" hükmüne göre terörün, "bir devlete yönelik olarak toplumda korku yaratmak amacıyla gerçekleştirilen şiddet eylemi" olduğunu ifade ederek, aynı sözleşmeye göre, "özgürlükleri yasa dışı yollarla ortadan kaldıran veya sınırlandıran, bomba, roket, ateşli silah kullanılarak gerçekleştirilen her türlü eylem terör suçudur" dedi. Batman Barosu önceki başkanlarından Sedat Özevin ile iki yurttaşın mayınlı terör saldırısı sonucu hayatın kaybettiğini anımsatan Coşar, yapılmak istenenin, "halkı karşı karşıya getirmek, kardeşi kardeşe vurdurmak" olduğunu söyledi.