Atatürk'ün Kalıtı, Kurumları Yok Edildi

Atatürk'ün Kalıtı, Kurumları Yok Edildi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 15.11.2011 - 07:29

Hukukun üstünlüğü elbet bir gün utkulu olacak, Atatürk’ün kalıtı ve kurumları üstündeki hukuk lekesi temizlenecektir. Ancak Atatürk kurumlarını hepten silmeye çalışanlar, bu duruma suskun kalanlar, bugün ve yarın bu utançla yaşayacaklardır. Bu utancı dün paylaşmadık, bugün ve yarın da paylaşmayacağız!

Atatürk, yüzyılların yerleştirdiği inancı baskın kılan alışkanlıklara dayalı bir yaşamı değiştirmenin, Türk Devrimi’nin öncüsüdür. Bir imparatorluğun küllerinden bir ulus devlet yaratmanın ancak “mucize” olabileceğini düşünen; uygarlığı, çağdaşlığı salt kendine yakıştıran; Atatürk’ün ekin devrimini başaramayacağına inanan ama yapılanları şaşkınlıkla gözleyen yayılmacı Batı, bugün kendi içimizde Türk Devrimi’ni yok etme çabalarını gülümseyerek, açıkça destekleyerek izlemektedir.

Atatürk, yüzyıllarca her açıdan unutulan bir imparatorluğun “kul”larına yurttaşlık kimliği kazandıran görkemli bir ekin devrimi yapmıştır. Yüzyıllarca bilgiden uzak tutulan, boş inançlara itilen, imparatorluğun aynı zamanda halifesi olan sultanlara dinsel duygularla bağlanan; dinsel anlam yüklenen eski yazı ve dil yüzünden devletle hiç ilişki kuramayan halk, yobazların etkisinde kalmış, yurdunu işgal edenlerle işbirliği yapanlar, kendi köyüne kasabasına büyük acılar yaşatmıştır. Bağımsızlık savaşı utkuyla sonuçlanınca Mustafa Kemal, toplumun giyim kuşamıyla yenileşen dış görünüşü gibi, kafasının içini, bir başka deyişle düşüncesini de yenileştirmeyi amaçlamıştır. Türk Devrimi’nin tek amacı budur: Aydınlanma!

Türk Devrimi’nin iki önemli basamağı olan harf ve dil devrimleri, toplumun yolunu aydınlatan meşalelerdir. Laik eğitim/öğretim dizgesi, kolayca öğrenilip kullanılan yazı ve dille yurttaşlar, çağdaş dünyaya açılacaktı. Harf devrimi, yazının dinle hiç ilgisi olmadığını göstermesi bakımından önemlidir; bu nedenle inancı kullananlardan tepki almaktadır.

Türk Dil Kurumu

Osmanlıcayı anlamayan ve anlamadığı için her yerde kandırılan halk, dil devrimiyle kendisi dışında olup bitenleri anlayacak, sorgulayacak, en önemlisi özgürce kendi düşüncesini oluşturacaktı. Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu, işte bu nedenle Türk İslam sentezi takımının atış alanı olmuş, uydurukçu, solcu, komünist olarak suçlanmış; sonunda karşıdevrimin ağına takılmıştır. 1983’te Danışma Meclisi’nden çıkarılan 2876 Sayılı Yasa’yla Atatürk’ün dernek olarak kurduğu Türk Tarih ve Dil kurumları, Başbakanlık’a bağlı devlet dairesine dönüştürülerek kapatılmıştır. AKP iktidarına Evren kurumunun bile büyük geldiği görülmektedir.

Atatürk bu kurumları özgürce çalışsınlar, siyasal erkin güdümüne girmesinler diye dernek olarak kurmuş; sonsuza dek yaşamaları için “vasiyetnamesi”yle gelir bırakmıştı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’ün özgür istenciyle oluşturduğu ve eliyle yazdığı “vasiyetname”si 28 yıl önce çiğnendi; Atatürk’ün kalıtına, kurumların adına, yapı ve yapıtlarına yasa zoruyla el kondu. Kurumlara Türk İslam sentezinin sözde bilimcileri atandı; bu kişiler bir hukuk lekesinin üstünde oturmaktan hiç rahatsız olmadı; tersine 28 yıl boyunca iktidarların dümen suyuna takılmaya “bilimsellik” kılıfı uyduruldu; Ata’nın kalıtı “mirasyedi” mantığıyla harcandı.

Uzun zamandır “millet/ulus” sözcüklerini kullanmamaya özen gösteren, bu sözcüklerin kavram alanlarını daraltarak “cumhur”a seslenen; ancak “cumhur”un dil bilincini önemsemeyen siyasal erk, tıptı 12 Eylül’ün Danışma Meclisi gibi davranmaktadır. O Danışma Meclisi’nde, az da olsa, Atatürk’ün kalıtının çiğnenmesine karşı çıkan vardı; onların hukuka dayalı tepkisi yok sayılmıştı. Bugün de “kanun hükmünde kararname” (KHK) ile Atatürk’ün dernek olarak kurduğu kurumları ve kalıtı yok edilirken TBMM dışlanmıştır. Bir hukuk lekesinin silinmesi beklenirken, bu leke ekin tarihimize iyice yapıştırılmış, AKP hükümeti, 12 Eylül’ün bitiremediğini KHK ile noktalamıştır.

12 Eylül hukuksuzluğu

28 yıl önce bu ülkenin saygın hukukçularıyla aydınları Atatürk’ün kalıtının çiğnenmesine tepki vermiş; örneğin Nadir Nadi, ilerlemiş yaşına karşın hapse atılmak istenmişti. “Miras” bırakmak, insan haklarından en eskisidir; kalıtının bir bölümünü, Cumhuriyet Halk Partisi’nin koruyuculuğunda Türk Tarih ve Dil kurumlarına bırakan kişi, darbeci Kenan Evren değil, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk’tür. 12 Eylül’ün izini sileceğini söyleyen bir iktidarın, 12 Eylül hukuksuzluğunu KHK ile pekiştirmesi çok düşündürücüdür. Hukukun sağlıklı olduğu bir ülkede, kimsenin kalıtı, hukuk dışı bir yolla bir devlet dairesine ya da başkasına aktarılamaz. Ne ki özellikle 12 Eylül yıkımından bu yana Atatürk’le ve devrimleriyle hesaplaşanlar, us, bilim ve hukuk dışı olan tüm uygulamalara hukuksal maske takmakta, Atatürk’ün “en büyük eserim” dediği laik Cumhuriyetimizi, Atatürk devrimlerinden hızla uzaklaştırmaktadır. Türk İslam sentezi, Türk Devrimi’nin özünü tümüyle silecek biçimde ağırlaşarak bütün Cumhuriyet kurumlarına yerleştirilmektedir. Ussal olana, bilime, hukuka sahip çıkması gereken aydınlar, bilim insanları ve üniversite, bu hukuksuzluğa sessiz kalmakta; dahası kimileri bu hukuk dışı, kınanması gereken yapılanmada bile isteye görev almaktadır.

Toplumun dil bilinci zedelendi

Atatürk’ün Türk Dil Kurumu kapatıldıktan sonra, bütün yurttaşların ortak (resmi) dili olan Türkçe yara almış, toplumun dil bilinci zedelenmiştir. Yabancı dille öğretimi yaygınlaştıran, yabancı adlandırmayı özendiren, 40 bin yabancı öğretmen getirmeyi amaçlayan, ulusal eğitimden Atatürkçü düşüncenin özünü silen, kısacası devrimlerle hesaplaşanlar kim olursa olsun, unutulmasın ki harf ve dil devrimleri başarılı olmuştur; bu devrimleri yadsıyanlar bile devrimlerin kazanımlarıyla konuşup yazmaktadır. İşte devrimin, Türkçenin gücü budur! İnancı kullanılan “cumhur” değil, “aklı ve vicdanı” özgürleşecek olan ulus, gerçekleri elbet bir gün bütün çıplaklığıyla görecektir. Hukukun üstünlüğü elbet bir gün utkulu olacak, Atatürk’ün kalıtı ve kurumları üstündeki hukuk lekesi temizlenecektir. Ancak Atatürk kurumlarını hepten silmeye çalışanlar, bu duruma suskun kalanlar, bugün ve yarın bu utanç-la yaşayacaklardır. Bu utancı dün paylaşmadık, bugün ve yarın da paylaşmayacağız!


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler