Av. Fırat Çiçek: "Çocuk değil, toplum suç işler"

Çocuk hakları avukatı Fırat Çiçek, çocuk mahpuslar konusu ile ilgili bilinmesi gerekenleri Cumhuriyet.com.tr'ye anlattı.

Av. Fırat Çiçek:
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 25.06.2021 - 16:08

Türkiye'de çocuk mahpus sayısı her yıl bir önceki yıla göre sürekli artıyor. Tutuklanan veya tahliye olan çocukların sayısı tam bilinemese de verilere göre her yıl on binden fazla çocuk hapishaneyle tanışıyor ve çocuk mahpusların koşullarıyla ilgili çok az bilgi mevcut.

Çocuk mahpusların yaşadığı koşulları ve ceza adalet sistemindeki süreçlerini Avukat Fırat Çiçek, Cumhuriyet.com.tr'ye anlattı.

Neden mahkum değil de mahpus denmektedir?

"Çocuk kavramının yetişkinlerden farklı olduğunu bilmemiz gerekiyor. Bu nedenle, biz çocuğa hem yaşam alanında hem de adli sistemde farklı bir alan açmalıyız. Türkiye'nin bununla ilgili imzaladığı birçok sözleşme var. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, Pekin Protokolü ve Havana Kuralları bunların başında gelir. Adli sistemlerde dahil, çocukları yetişkinlerden farklı bir şekilde yargılamanız ve süreci bu şekilde yürütmeniz gerekiyor. Bu sebepten dolayı, çocuğa yönelik kullanacağımız ifadeler çok daha önemli. Mesela çocuğa sanık veya şüpheli kavramını kullanamayız. Neden? Çünkü bu kavramlar yetişkinler için kullanılır. Çocuklara genelde, pozitif akıldan gelen, suça sürüklenen çocuk kavramını kullanırız. Aslında şunu belirtiyoruz, çocuk değil; toplum suç işledi. Bununla beraber çocuğun lekelenmeme hakkı kapsamında sanık ve şüpheli kavramı kullanılmaz. Bu mesajı vermeye çalışıyoruz. Mahkum kelimesi bir yere bağlı olma, zorunluluk hali kavramlarını içerir. Fakat mahpus kelimesinde böyle bir durum yok. Bu nedenle teknik ve hukuki olarak mahpus kelimesi çocuklar için en doğru kelime."

"UNUTULMA HAKKI, TEMEL İNSAN HAKKIDIR"

Suçlu çocuk ibarelerini görüyoruz fakat suça sürüklenmiş çocuk denmeli. Bunun da sebebini anlatabilir misiniz?

"Öncelikle, basının çocuk dosyalarındaki öneminden bahsetmek gerekiyor. Çocuk hak ihlallerinin gündemi gelmesinde basın devreye giriyor. Fakat çocuğu haberleştirdiğiniz zaman da, bu haberleri çocuk dostu ve hak odaklı bir dille gerçekleştirmek gerekiyor. Bu zaten basın kanununda da geçerli. Siz çocuğun adını soyadını, çocuğu işaret edebilecek herhangi bir ibareyi kullanamazsınız. Mesela babasının adını soyadını kullanmak, çocuğa işaret etmek demektir. Kanunu dolanıp çocuğu teşhir edecek şekilde çocuk haberleştiriliyor, bunu doğru bulmuyoruz. Hiçbir şekilde, çocuğu teşhir edecek derecede bir haber dili kullanılmaması lazım. Bunun temelinde, özellikle çocuklar için olan haberlerde, unutulma hakkı vardır. Şöyle düşünün, 12 yaşındasınız, bir suça sürüklendiniz, 18 yaşınıza geldiğiniz zaman, sosyal medyada ya da basında adınızın geçtiği bir haber bulabilirsiniz. Ve bununla karşılaşmak istemeyebilirsiniz. Bu nedenle, gazeteciler aslında bir çocuk haberi yaptığı zaman, çocuğun gelecekteki ruh halini ve unutulma hakkını da düşünmeli. Unutulma hakkı, temel insan hakkıdır. Bir çocuğu, yağma suçundan getirip sulh ceza hakiminin karşına alıp tutuklama kararı vermek açıkçası çocuğun hem fiziksel hem kişisel gelişimi için ciddi anlamda örseleyici olacaktır. Biz bu sebepten ötürü çocuğa suça sürüklenmiş çocuk kavramını kullanıyoruz. Çünkü çocuk taklit ediyor."

Çocuk mahpus kimdir? Nasıl bir tanımlama yapılabilir?

"Her ne kadar, infaz kanunu içerisinde böyle bir terim geçiyorsa da aslında genel çerçevede ve çocuk hukukunda bu terim, kapatılan çocuk ya da özgürlüğünden yoksun bırakılmış çocuk olarak geçer. Özellikle Türkiye'nin imzalamış olduğu Havana Protokolü mevcut. Burada tutuklu ve hükümlü çocuklara yönelik doğrudan bir atıf yapılıyor. Kapatılmış çocuklar kavramı 12-18 yaş aralığında çocuk cezaevinde bulunan çocukları, aynı zamanda annelerinin hükmünden ötürü cezaevinde kalan 0-6 yaş arası çocukları ve geri gönderilme merkezlerinde kalan mülteci çocukları kapsamaktadır. O yüzden geniş bir tanım. Fakat dar anlamda mahpus çocuk olarak, ceza sistemi içerisinde olan ve sulh ceza hakimliğince tutuklanmış veya mahkeme tarafınca hüküm verilmiş çocukları kapsamaktadır. Bizler hukukçular olarak, özgürlüğünden yoksun bırakılmış çocuklar kavramını kullanmayı tercih ediyoruz."

Hapishanede kalan çocuklardan en küçüğü kaç yaşında olabilir?

"Annelerinin tutuklu ve hükümlü olma durumlarından dolayı cezaevinde kalan 0-6 yaş arası çocuklar var. Bununla beraber 12-18 yaş arası yaş aralığı mevcut. Bu yaş aralığında en küçük yaş 12. Bu yaşta bir çocuk var mı hapishanede? Evet, elbette var fakat mahkemeler genelde 15 yaş ve üstü çocuklar için karar veriliyor çünkü 15 yaşın altındakiler için kısmen bir tutuklama yasağı var. Yani siz cezaevine gittiğiniz zaman, 15-18 yaş aralığını çok sık bir şekilde görürsünüz ama 12 yaşındaki bir çocuğun da cezaevinde olma ihtimali var. Dolayısıyla 12 yaşındaki bir çocuğu çok rahat bir şekilde şu an Türkiye'de tutuklayabilirsiniz aslında."

12 yaşındaki bir çocuk hangi suça sürüklenmiş olabilir ve cezaevine girmiş olabilir?

"Açıkçası çocuklardaki suç tipi ve suç oranları sosyoloji ve kriminoloji disiplinleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. Belirli bölgelerde çocuklar genelde belirli suç tiplerine sürüklenebiliyorlar. Bu konuda birçok bilimsel çalışma var, açıkçası sahadaki gözlemim de bu yönde. Çok fazla detay var ve bir bölge ismi vermek istemiyorum ama mesela İstanbul'un belirli bir bölgesindeki belirli bir mahallede sadece uyuşturucu suçlarından adli sisteme giriyor çocuklar. Ya da belirli bir semtte sadece hırsızlık veya yağma suçunun olduğunu görebiliyoruz. Çünkü kriminolojide şöyle bir durum vardır: öğrenme teorisi. Yani çocuk mahallede gördüğü abisinin yapmış olduğu aynı suçu işliyor. İlginç gelecektir fakat bu aslında çocukların yapmış olduğu davranışların ceza adalet sistemi içerisinde değerlendiremeyeceğimiz anlamına geliyor. Bu çocuğun gelişimsel süreci ile ilgili bir olaydır ve çocuğa özgü tekniklerin uygulanması gerekiyor."

"KAPALI CEZAEVLERİ, KAPALI KUTU GİBİ"

Elinizde veriler var mı? Hapishanede kalan kız ve oğlan çocuklarının sayısını ve ne şekillerde kaldıklarını öğrenebiliyor muyuz?

"Maalesef kapalı cezaevleri, kapalı kutu gibi. Adalet Bakanlığı, bu konuda gerekli tüm verileri açıklamak zorunda. Mesela 2019'da bir rapor hazırlandı fakat 2020'de hazırlanmadı. Rapor dediğimiz mesele çok basit. Kendi otomasyon sistemleri de mevcut ve çok rahat bir şekilde hazırlayabilirler. Türkiye'de bulunan kız ve oğlan çocuk mahpus sayısını, hangi suç tiplerinden yargılandıklarını bilmemiz lazım. Biz İstanbul Barosu olarak hazırlanan raporları tutup incelediğimizde şunu fark ettik, 9 yaşındaki bir kız çocuğu kasten öldürmeden mahkemede yargılanmış. Elbette burada atamalar mahkemenin veya savcılığın talebi ile sistem tarafından otomatikman yapılıyor. Somut olayımızda 12 yaşının altında bulunan çocuğun dosyasında soruşturma aşamasında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi gerekiyor iken mahkeme aşamasına geçilmesi adli sistemdeki uygulayıcıların çocuk hukuku konusunda yetersiz olduğunu gösteriyor."

Bakanlığın yayınladığı veriler ne kadar önemli?

"Çok önemli. Kime ne atama yapılmış? Bir semtte hangi suçtan ötürü potansiyel artmış? Bir artış varsa orada görevli olan kaymakamlık, milli eğitim müdürlüğü, sağlık müdürlüğü anlayacağınız kamu otoritesine bağlı aygıtların tamamı bu duruma yönelik tedbir almakla yükümlüdür. Aslında veri dediğimiz çalışma, devlete sorumluluk yüklüyor. Bu nedenle bu veri uzak duruyor. Bilgi edinme kanunu kapsamında başvuru yapabilirsiniz, biz de en azından kendi yaptığınız atamalar bazında pandemi sürecini kapsayan bir veri çalışması yapmayı düşünüyoruz."

Genel olarak çocukların belirli suçlardan tutuklandıklarını söyleyebilir miyiz?

"2019 yılında İstanbul'da yapmış olduğumuz veri çalışmasında, en çok yaralama, sonra uyuşturucu, sonra hırsızlık ve yağma suçlarını görebiliyoruz. Yağma suçu, hırsızlık suçunun nitelikli hali demektir. Yani hırsızlıkta bir şiddet olayı yoktur ama yağmada silah, bıçak ya da şiddet vardır. Bu suç tipinde çocuk ağır ceza mahkemesinde yargılanır."

Hapishanelerde hak ihlalleri var mı, cezaevinde hayatını kaybeden çocuk oldu mu?

"Öncelikle, çocuk cezaevlerinde işkencelerin olduğunu net bir şekilde söyleyebilirim. Gelen raporlar, geçmişte yaşadığımız olaylar, basına yansımış vakalar var. Mesela 2 sene önce Trabzon'da bir çocuk intihar etti. Pozantı'da gerçekleşen istismar meselesi var. İnfaz memurlarının çocuklara yönelik bir baskısının olduğunu söyleyebilirim. Bir kamu görevlisi, bir yetişkine kuramayacağı baskıyı bir çocuğa çok rahat bir şekilde kurabiliyor. Tahakküm oranının daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Çocuk da kendi hakkını savunduğunda, bir şiddetle karşılaşma ihtimali yüksek. Trabzon'daki olayda Anayasa Mahkemesi bu davada bir hak ihlali olduğuna karar verdi ve bu kararda temelinde yaşam hakkı ihlalini, çocuğun özgürlüğünden yoksun bırakılması hususu üzerine verdi. Çünkü bir çocuğun özgürlüğünden yoksun bırakılması en son çaredir. Ev kontrolü, imza kontrolü gibi adli kontroller verilebilir ve bu gibi durumlarda da amaca ulaşılamadığında tutuklama kararı verilebilir."

"SİZ BİR ÇOCUĞU SUÇLADIĞINIZDA, DAHA FAZLA SUÇA İTMİŞ OLUYORSUNUZ"

Neden hapishaneye girmiş çocuklara yönelik bir ön yargı olduğunu düşünüyorsunuz?

"Türkiye'de bir çocuk algısının olduğunu düşünmüyorum. Çocuğu belirli konumlara yakıştırma durumumuz var. Bazı çocukları masum gibi görürüz, bazı çocukları görmeyiz. Ama oturmuş bir çocuk algımız yok. Toplumda bir çocuk suç işliyorsa ailesi tarafından suçu işlemeye zorlanıyordur algısı var. Bunun devamında da suç makinesi gibi bir kavram ortaya çıkıyor. Siz bir çocuğa suçlu gözüyle baktığınızda, o çocuğu suça daha fazla itmiş oluyorsunuz. Adli sisteme giren mağdur çocuktan hiçbir farkı yoktur. Adli sisteme giren sıfatı ne olursa olsun her çocuk korunmaya ihtiyacı olan çocuktur. Amacımız her çocuğu adli sistemden olabildiğince uzaklaştırmaktır."

Çocukların adli sürece girmemesi ve risk ortamının oluşmaması için nasıl bir yaklaşımda olmamız gerekiyor?

"Ben artık hukukçuların konuşmasını istemiyorum. Bu konuda artık sosyologların, psikologların konuşması gerektiği kanaatindeyim. Suç işledikten sonraki süreci yönetmeyelim artık. Suçu bitirmeye yönelik çalışmalar yapmamız gerekiyor. Önleyici bir mekanizmanın oluşması gerekiyor. Bu elbette sancılı bir süreç olacak. Bir iddia varsa, çocuğun ceza adalet sisteminde değil, onarıcı adalet sistemi içinde yer alması gerekiyor. Anlattığımız her şey çocuk algısı ile ilgili.  Biz çocuk algısını değiştirmediğimiz sürece hiçbir değişiklik olmaz. Temel bir ilke var ve bunu herkesin bilmesi gerekiyor: çocuğun üstün yararı. Bir karar verilecekse, öncelikle çocuğun yararı düşünülmelidir."

HABER: SİNEM NAZLI DEMİR


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler