Balbay: Yargılama şekli gözden geçirilmeli

Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan, İkinci Ergenekon davasının 74. duruşmasında savunmalarını yaptı...

Balbay: Yargılama şekli gözden geçirilmeli
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 16.08.2010 - 07:47

İkinci Ergenekon Davası’nın tutuklu sanığı Tuncay Özkan, kendisinin siyasi iktidarın muhalifi olduğunu belirterek, "Onun (Başbakan Recep Tayyip Erdoğan) yerinde gözüm var, onun yerine geçmek istiyorum. Bu ülkeyi daha iyi yöneteceğime inanıyorum" dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’nde görülen davada Köksal Şengün başkanlığındaki mahkeme heyeti, sanıkların taleplerini dinledi.

Duruşmada söz alan Tuncay Özkan, tek delil olarak gösterilen bir fotokopi kağıdı nedeniyle iki yıldır tutuklu bulunduğunu, böyle bir muameleyle neden karşı karşıya olduğunu anlayamadığını söyledi.

"Arabesk bir tutum içine girip ’batsın bu dünya’ diyemem" diye konuşan Özkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Beni susturmak size hiçbir şey kazandırmaz. Eğer ben konuşmazsam siz eksik kalırsınız. Beni yok etme isteği neden? Bana karşı önyargı neden? Sizden bana acımanızı, torpil yapmanızı istemiyorum. Bu bizi hiçbir yere götürmez. Empati yapmayan ruh halinin iyi bir şey üretmesi mümkün değildir. Şimdi iktidar sahibi televizyonumu kapatacak, her türlü mali saldırıyı yapacak, ben buna direnmeyeceğim. Direndiğim için de suçlanacağım. Beni hukuk korumayacaksa ne koruyacak?"

Hakkında bugüne kadar bin 800 davanın açıldığını ve bu dava haricinde hiçbirinden kaygıya kapılmadığını ifade eden Özkan, "Ama şimdi endişeleniyorum. İddianamenin benimle ilgili sonuç bölümünde (kanaatine varılmıştır) deniyor. 2,5 sayfada neyin kanaatine varılmış? Beni bıraksanız 16 Aralıkta nerede olduğumu saati saatine size getirirler" diye konuştu.

Özkan, konuşmasında, "Recep Tayyip Erdoğan’a karşı siyaset yapmak, karşı çıkmak, söz söylemek suç mu? Ben bir muhalifim, onun yerinde gözüm var. Onun yerine geçmek istiyorum. Bu ülkeyi daha iyi yöneteceğime inanıyorum. Ekonomiden, tarıma kadar her alanla ilgili projem var. Hata mı ediyorum? Beni kara leke sürer gibi darbeyle, yapmadığım görüşmelerle suçlarsanız bu yük, bu vebal sizin sırtınızdadır" ifadelerini kullandı.
 

Mustafa Balbay

Tutuklu sanık Mustafa Balbay da, mahkeme heyetinden yeni yargılama yılında, "yargılama şeklini yeniden gözden geçirmesini" talep ettiğini söyledi.

Balbay, yılda ortalama bir davanın 4-5 duruşmayla götürüldüğüne işaret ederek, "Biz şu anda 15 yıllık yargılamaya eş değer bir yargılama süreci geçirdik. 10 Ağustostaki duruşmada ’eğer sesimizi duyuramayacaksak bu sağır ceza mahkemesi olur’ dedik. Bunu mahkeme hakaret olarak algıladı. Diğer sözlerimizi duymamaya devam edip sadece bu sözümü duydunuz. Burada bağırdığımız zaman medya sesimizi duyuyor. O zaman da ’bağır ceza mahkemesi mi’ diyelim. Çığlık atarsak eğer ’çağır ceza mahkemesi mi’ diyelim?" diye konuştu.

Balbay, Ahmet Şentürk’ün, bir gün tutuklandığını ve tahliye edildiğini hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tüm gazeteler bu tahliye haberine yer verdi. ’Eşitlik ve hakkaniyet koşulu’ gerekçe gösterilerek serbest bırakıldığı belirtildi. Bizler terör örgütüne üye olmakla yargılanıyoruz. Örgüt lideri olduğu iddia edilen 8 kişi serbest bırakıldı. Bu nasıl terör örgütüdür ki liderleri dışarıda üyeleri içeride. Bu nasıl eşitlik? Bizi yargılarken dayanak olarak getirdiğiniz deliller konusunda güçlendirici bir şey olsa yine canım yanmayacak."

Mahkeme heyetinin dijital veriler konusunda bir karar vermesi gerektiğini ifade eden Balbay, Türkiye’nin Uluslararası Siber Suçlar Sözleşmesi’ne imza atmadığını ancak bu sözleşmeye göre bir bilgisayara el koymanın yasak olduğunu, delillerin olay yerinde toplanması gerektiğini söyledi.

Balbay, dava kapsamında yargılananlarla ilgili iddianamede, "şu suç işlenmiştir" şeklinde bir ifadenin yer almadığını, "işleyeceklerdi", "yapacaklardı" sözlerine yer verildiğini anlatarak, "Biz buradan hukuk bekliyoruz. Bu tutukluluk uzarsa, bu davada ilk hüküm giyen yargılama makamı olur. Yargılama şeklini yeniden gözden geçirmenizi ve özgür yargılamanızı talep ediyorum" dedi.

İddianamede sanıklar arasında bağlantı kurabilmek için telefon görüşmelerinden yararlanıldığını anlatan Balbay, "Telefon kayıtlarında ’15-20 saniye görüştü’ deniliyor. İddianamede tanımadığım insanlarla görüştüğüm yazıyordu. Cumhuriyet gazetesinin santralini benim üzerime yazmışlar. Savcılar o zaman 118 80’i dinlemeye alsınlar, Dünyanın en büyük terör örgütünü dinlemiş olurlar" diye konuştu.

Mustafa Balbay, tahliye taleplerinin reddine ilişkin karar gerekçelerinde gösterilen "yurt dışına kaçma şüphesi"nin kendisine çok dokunduğunu söyleyerek, konuşmasında, "Yurtdışına çıkma koşuluyla tahliye kararı verseniz kabul etmem. Önce yurdumda kalmak isterim. (Delillerin karartılması ya da tam olarak toplanamamış olması) da tutuklu kalmamızın gerekçelerinden. İki yıldır karartılacak delil kaldıysa pes diyorum" ifadelerini kullandı.

Üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’nun çapraz sorgulardaki sorularını eleştiren Balbay "Buradaki yargılama süreci iddia makamının iddialarının doğru olduğunu ispatlamak mı? Yoksa gerçeği aramak mı?" sorusunu yöneltti.

 

"Bunun neresi darbe?"

İkinci Ergenekon Davası'nın sabahki bölümünde savunmasına devam eden Levent Ersöz'ün avukatı Ali Rıza Dizdar, 2. iddianamenin ek delil klasörlerini tek tek inceleyerek değerlendirdi.

Tutuklu sanıklardan Tuncay Özkan ile ilgili klasörde Özkan’ın, "Amaç karşıtlık yaratmamak, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne sahip çıkmak" sözlerinin yer aldığını belirten Dizdar, "Bu sözler delil mi?" dedi. Özkan’ın, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile yaptığı görüşmeye klasörlerde yer verildiğini anlatan Dizdar, "Cumhurbaşkanı Sezer, iyi bir hukukçu, eşi de aydın bir öğretmendir. Bu insanları, bu dosyanın içine sokmak kadar abes bir şey olamaz" diye konuştu.

"İddianame dediğimiz zaman iddia, iddia gibi olacak. Bir şeyi düşünmeyi, silahlı bir eylem olarak mı algılıyorsunuz?" diyen Dizdar, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz ottan bir toplum yaratmadık ki. Herkes konuşacak. 116’ncı dosyada kafam çok karıştı. Size hiç kimse baskı yapamaz. Ben bunu bilirim, düşünürüm. Ama bu dosyayı okuyunca kafam karıştı. Hakimler taraf olamaz mı? Olurlar ama hukukun tarafında olurlar. Taraf olurken yetki sınırlarını aşarlarsa, buna gölge düşürürler. ’Acaba’ dedim o zaman, ’gerçekten baskı var mı?’. 181’nci klasörde Şener Eruygur, (Parti kuralım, miting yapalım, sesimizi halka duyuralım) diyor. Bunun neresi darbe. Darbeyse bu, darbeyi karşı darbeciler yaptı. Ben bu mantıkla hareket ediyorum.

28 Şubat kararı kaldırıldı mı? Hayır. Demek ki 28 Şubatı ABD istedi. Ne için 28 Şubat kararları ortadan hala kaldırılmadı? O zaman 28 Şubat'tan dolayı bu insanları suçlamanın bir anlamı yok."

Ali Rıza Dizdar, "Sarıkız’, ’Yakamoz’, ’Eldiven’, ’Ayışığı’ gibi darbe planlarının asılları iddianamede yer almamaktadır. Asılları yoksa suret ile karar veremezsiniz. Asılları varsa vardır, yoksa delil olarak kullanamazsınız, yargılama yapamazsınız" dedi.

Klasörlerde yer alan gizli tanıkların hiçbirinin devlet sırrı mahiyetinde bilgilerle donatılmadığını savunan Dizdar, "Eğer donatılmış olsalardı, savcıların ifade alması hukuken mümkün değildi. Çünkü zabıt katibi olmayacak, kimse olmayacaktı. Savcı ifadeleri aldı. 47. madde ’bir suç olgusuna ilişkin bilgiler’den bahsediyor. Sayın savcılar, bu tanıklardan hangisi, hangi darbe bilgisini verdi bu dosyaya? Hangi gizli tanık, hangi suç ilişkisine dair bir bilgi verdi? Savcılar, sürekli Yüksel Dilsiz ile ilgili sorular sordu. ’Nasıl plan yaptınız, nerede toplandınız’ diye sormadılar" şeklinde konuştu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler