'Başbakan'ın istediği kararın verilmesi sağlandı'

Başbakanın evinin yasa dışı yollarla dinlenilmesi vahim bir gelişmedir' diyen hukukçular 'ancak suçluların tesbitinin nasıl ve ne şekilde yapılacağı demokratik hukuk devletlerinde başbakanların ilgi alanında değildir' diyerek Başbakan'ın yargıya müdahale ettiğini vurguladı.

'Başbakan'ın istediği kararın verilmesi sağlandı'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 26.06.2014 - 16:23

İşte İstanbul Barosu'nun yaptığı açıklama: 

Ülkemizdeki yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının tümüyle yitirilmiş olmasının somut örneklerinden birisi daha yaşandı.

Anımsanacağı gibi, bundan bir süre önce Başbakanın evinde dinleme cihazları bulunmuş ve bununla ilgili olarak Başbakanlık Koruma Müdürlüğünde görevli çok sayıda emniyet görevlisi hakkında soruşturma başlatılmıştı. Uzunca sayılacak bir süre devam eden soruşturma sonucunda, bir sabah aralarında Emniyet Müdürlerinin de olduğu 11 güvenlik görevlisi için gözaltı işlemi yapılmış ve bunlardan 6 görevli Savcılıktan serbest bırakılırken, 5 görevli de tutuklama istemiyle Mahkemeye sevkedilmiş, ancak tutuksuz yargılanmaları gerektiği kanısına varılarak adli kontrol şartıyla serbest bırakılması kararı verilmişti.

Bundan kısa bir süre sonra bizzat Başbakan tarafından, tutuksuz yargılanmaya ilişkin olarak “ağır ifadelerle” itirazlar ileri sürülmüş ve emniyet görevlilerinin serbest bırakılması eleştiri konusu yapılmıştı. Bu gelişme üzerine harekete geçen Savcılık, Mahkeme kararına itiraz ederek, Başbakanın istediği kararın verilmesini sağlamış ve 5 güvenlikçi için yakalama kararı çıkmıştır.

Bu kararların içine “Başbakan beyanları” girmeseydi, süreçle ilgili olarak söylenecek tek kelime bulunamazdı. Ancak, soruşturma devam ederken Başbakanın doğrudan “yargı görevini yapanları etkileyen” beyanları karşısında, olup bitenleri “olağan gelişme” olarak nitelendirmek olası değildir. Bu gelişme asla kanıksanmamalı, görmezden gelinmemelidir.

Hiç kuşku yok ki, bir Başbakanın evinin yasa dışı yollarla dinlenmesi vahim bir gelişmedir. “Suç” kavramının ifade ettiği anlamları da aşan bu gelişme karşısında, adli makamların ivedi biçimde harekete geçmesi ve suçluların tesbiti ile yargı karşısında hesap vermesinin sağlanması, temel bir görevdir. Ancak bu görevin nasıl ve ne şekilde yapılacağı demokratik hukuk devletlerinde Başbakanların ilgi alanında değildir. Başbakan, olayın tarafı olarak Savcılıkta ifade verebilir, yargılama sırasında bildiklerini anlatabilir, iddialarını süreçler içinde ortaya koyabilir. Ancak, Mahkemece adli kontrol kararı verilen şüphelilerin tutuklanması için haricen beyanda bulunamaz, kendi düşündüğü kararları vermeyenleri de suçlayamaz. Bu yöndeki beyanlar açıkça TCK 277 gereğince “yargı görevini yapanları etkilemey teşebbüstür”. Çünkü bu suç, “hiyerarşik üst” tarafından işlenebilen bir nitelik taşır ve Başbakan bu anlamda bir “hiyerarşik üst” konumundadır. Dolayısıyla sözkonusu tavır da, açıkça yargıya talimat verilmesi anlamındadır.

Yaşanan bu gelişmeler karşısında, daha önce tutuksuz yargılanma yönünde karar oluşturan Mahkemenin, Başbakanın beyanlarından sonra bu kararından vazgeçmesini, beyanlardan âri olarak değerlendirmek olanağı yoktur. Başbakanın, bir soruşturmayı bu duruma getirmeye hakkı da yoktur. Bu aşamadan sonra, yargılamayı yapacak olan Mahkemenin kendisini “tarafsız ve bağımsız” hissetmesi de olanaksızdır. Öyle hissetse bile, kamuoyunun bu hissi paylaşması zorlaşmış olacaktır.

Siyasal iktidarın, hukuk devletine ilişkin bakış açısını baştan sona yeniden değerlendirmesine ve özellikle de Başbakanın yargı kararlarına dair eleştiri hakkını kullanmak konusundaki zamanlamasına dair ciddi bilgilenmeye ihtiyaç olduğu anlaşılmaktadır.

Henüz “kumpas” iddialarına yönelik en küçük bir emarenin bile bulunmadığı ve cemaat ile iktidarın “beraber yürüdüğü” sırada, savunma hakkını korumak adına davranış gösteren bu nedenle de TCK 277 uyarınca hakkında dava açılan Baro Yönetim Kurulu olarak bu bilgilendirmeyi yapmaya hazır olduğumuzu bildiririz.

İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler