''Başbakanlar için elbette uçak alınır"

CHP Zonguldak Milletvekili Ali Koçal'ın, ''Başbakan Erdoğan için uçak alındığı'' yönündeki eleştirisini Sağlık Bakanı Recep Akdağ ''Başbakanlar için elbette uçak alınır" seklinde yanıt verdi.

''Başbakanlar için elbette uçak alınır
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 06.01.2010 - 16:06

TBMM Genel Kurulu, Başkanvekili Güldal Mumcu Başkanlığı'nda toplandı. Gündem dışı söz alan CHP Zonguldak Milletvekili Ali Koçal, Zonguldak'ta, Ankara'ya sevk edilen 12 yaşında hasta bir çocuğun, ambulans sıkıntısı nedeniyle 5 saatlik bir gecikmeden sonra yola çıkarıldığını ve çocuğun Ankara'ya vermeden hayatını kaybettiğini söyledi. ''Zonguldak'ta durum böyleyse acaba kırsalda durum nedir?'' diye soran Koçal, sağlıkta dönüşüm programını eleştirdi.

CHP Zonguldak Milletvekili Ali Koçal'ın, ''Başbakan Erdoğan için uçak alındığı'' yönündeki eleştirisini de Akdağ, şöyle yanıtladı: ''Başbakanlar için elbette uçak alınır ve bu uçaklarla ülkeye hizmet edilir. Önemli olan halka hizmet etmek üzere zamanın iyi kullanmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın, ömrünü bu ülkenin hizmetine adadığını sizler de bizler de biliyoruz. Gününün 16 saatini halkına hizmetle geçiren bir Başbakan için bu bahsettiğiniz bir takım imkanlar, ülkeye hizmet etmesinin vasıtalarıdır. Kimse bu uçaklarla tatile çıkmıyor.''

Yoksulluk ve işsizliğin arttığını ifade eden Koçal, ekonomiden yalnızca iktidar ve yandaşlarının memnun olduğunu savundu. Koçal, ayrıca Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın mal beyanında bulunmasını istedi.

CHP Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün de Bilecik'teki tren kazasına değindi. Tüzün, yetkililerin bu tür kazalarda yalnızca, ''Allah rahmet etsin'' dediğini ve suçun makinistten kaynaklandığını söyleyerek olayı geçiştirdiğini öne sürdü.

Yaşar Tüzün, Uluslararası Demiryolu Taşımacılığı standartlarına göre, olası kazalarda yolcuların zarar görmemesi için, trenlerde lokomotiften bir sonraki vagonun, eşya vagonu olarak değerlendirdiğini ifade etti. Ancak Türkiye'de bu vagonun da yolcu vagonu olarak kullanıldığını, bu nedenle kazalarda ölen kişi sayısının arttığını belirten Tüzün, bunun, ''AK Parti Hükümetinin, vatandaşları müşteri gibi görmesinden'' kaynaklandığını iddia etti.
Tüzün, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın Genel Kurul'da bu soruları yanıtlaması gerektiğini ifade ederek, ''Burada olmaması ve sorularıma yanıt vermemesi nedeniyle Ulaştırma Bakanı'nı şiddetle kınıyorum'' dedi.

CHP Adıyaman Milletvekili Şevket Köse de Aşure gününün toplumdaki önemine dikkati çekti. Kerbela'nın büyük bir acının tablosu olduğunu ifade eden Köse, Muharrem ayının bu nedenle matem ayı olduğunu söyledi.

Bu kapsamda büyük önem taşıyan Aşure günün, aynı zamanda toplumda birlikteliğin de bir simgesi olduğunu vurgulayan Köse, ''Aşure, dağıtılmaz ise aşure olmaz. Bu nedenle aynı zamanda aşure, paylaşmayı da anlatır'' dedi.


''Ambulans sayısı yüzde 400 arttı"

Koçal'ın sağlık politikası ile ilgili eleştirisine yanıt vermek için Hükümet adına söz alan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, AKP'nin ve AKP hükümetleri için, insanın çok kıymetli olduğunu söyledi.

Zonguldak'ta yaşanan olayla ilgili soruşturma açtığını bildiren Bakan Akdağ, soruşturma sonucunda herhangi yanlışlık ve aksaklığın tespit edilmesi halinde, buna neden olan sorumlular hakkında gerekenin yapılacağını ifade etti. Ambulans eksikliği ile ilgili eleştiriye de yanıt veren Akdağ, Zonguldak'ta onlarca ambulans olduğunu söyledi.

Bir sistemin bütün olarak tenkit edilebileceğini anlatan Akdağ, herhangi bir yerde bir görevlinin hatasının sisteme mal edilemeyeceğine dikkati çekti. Göreve başladıklarında Türkiye'de 400 civarında 112 Acil Servis ambulansı olduğunu anımsatan Akdağ, bu sayısının yaklaşık yüzde 400 oranında arttığını belirtti.

112 hava ambulanslarla ilgili konuya da değinen Akdağ, şu anda Türkiye'nin 17 bölgesinde 18 hava ambulansının görev yaptığını söyledi. Akdağ, binlerce vatandaşın bulunduğu yerden, hizmet göreceği yere taşındığını kaydetti. Bakan Akdağ, 112 acil nakil hizmetindeki gelinen noktanın herkesi memnun edecek düzeye ulaştığını belirtti.

AKP iktidarının 7 senedir adaletle yönetime büyük itina gösterdiğini ifade eden Akdağ, bu kapsamda, bütün belediyelere İller Bankasında düşen payları eşit olarak gönderdiklerini söyledi.

Bakan Akdağ, 2001'de 30 bin kızamıklı çocuk varken, 2009'da vaka sayısının, yurt dışı kaynaklı olmak üzere 5 olduğunu söyledi.

Türkiye'de 67 çocuk nöroloji uzmanı bulunduğuna işaret eden Akdağ, bir çok alanda olduğu gibi bunun da yetersiz olduğunu söyledi. Akdağ, Türkiye'de doktor sayısının da yetersizliğine işaret etti.

Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün, Hacettepe Üniversitesi ve Ankara Numune Hastanesi ile 20 bin kişiyi kapsayan beslenme araştırmasına başladığını belirten Akdağ, araştırmayı bu yıl tamamlayacaklarını bildirdi. Akdağ, Sağlık Bakanlığı ihalelerine ilişkin bir soruyu yanıtlarken, Sağlık Bakanlığına bağlı döner sermayeli yaklaşık bin kurumda 2007'de 41 bin 559 ihale yapıldığını, 400'ünün iptal edildiğini vurguladı.

İhale iptalinin bazılarının usul hatasından kaynaklandığını dile getiren Akdağ, ''İhalenin iptal sebebi her seferinde yolsuzluk değildir. Mutlaka içlerinde yolsuzluk yapılan ihaleler de bulunmaktadır. İhale iptallerinin az olduğu bir bakanlığız'' dedi.

Bakan Akdağ, Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığınca 2006'da 443, 2007'de 173 sağlık kurum ve kuruluşunda denetim yaptıklarını ifade etti.


''Panik havası çok anlamsız"

Sağlık Bakanı Akdağ, Kırım Kongo Kanamalı Ateşine ilişkin sorular üzerine, 2002'den itibaren bu hastalıktan 217 kişinin hayatını kaybettiğini, geçen yıl bu sayının 63 olduğunu söyledi.

Bundan sonraki yıllarda hastalığın seyrini yavaşlatmak istediklerini ifade eden Akdağ, değişik ülkelerde ölüm hızı ortalamasının yüzde 30-50 arasında değiştiğini, Türkiye'de ise yüzde 5-6 olduğunu kaydetti.

Hastalıkta kişisel korunma önlemlerinin önemine işaret eden Akdağ, vatandaşın farkındalığının yükseltilmesi gerektiğini vurguladı. Akdağ, bunun sadece televizyonla olamayacağı için hastalığın yoğun görüldüğü yerlerde vatandaşlarla birebir çalıştıklarını anlattı.

Akdağ, baharla birlikte Çorum, Karabük, Çankırı, Sıvas, Gümüşhane gibi illerde hastalığın yeniden ortaya çıkacağı uyarısında bulunarak, yurttaşlardan, kendilerini korumaya özen göstermeleri ve kapılarına kadar gelen sağlık görevlilerinin tavsiyelerine uymalarını istedi.

Akdağ, ''Bu kene eskiden beri vardı, bir şey olmaz'' anlayışının, hastalığın kontrol altına alınmasını zorlaştırdığını dile getirerek, ''Bunun aksine büyük şehirlerde, şehir merkezlerinde gereksiz bir panik havası çok anlamsız. Bugüne kadar ölen ya da hastalananlar içerisinde doğrudan doğruya şehirde yaşayan vatandaşlar yok'' dedi.


''Şimdi 8 lirayı konuşuyoruz"

Türk Eczacıları Birliği ve eczacı milletvekillerinin bir kanun taslağı hazırladığını, bakanlığının bu taslağa katkı verdiğini ifade eden Akdağ, eczacılarla ilgili zaman zaman bazı sıkıntılar yaşandığını ancak diyalogla bunların aşıldığını anlattı.

İlaç fiyatlarını son 6 yılda düşürdüklerini, bundan yurttaşların kazançlı çıktığını vurgulayan Akdağ, 80 liralık bir ilacı, 50, 20 liraya sattırabilmenin başarı olduğunu kaydetti.

Devlet hastanelerinde vatandaşların muayene için 5 lira, reçete almışsa 8 lira katkı payı ödediğini anımsatan Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bunu vatandaşa hiç ödettirmesek, bu vatandaşın daha çok hoşuna gider. Ama vatandaşlara şunu hatırlatmak istiyorum; geçmişte, ister yeşil kart, ister işçi, ister emekli olsun, bir devlet, SSK hastanesine gittiğinde, önemli bir hastalığı varsa, bir muayenehaneye gitmeden, oraya para ödemeden hiçbir hizmet alamazdı. Bir ameliyat olacaksa, önemli bir hastalık için tedavi görecekse, doktora ilaveten o muayeneden para vermeden, hizmet alamazdı. Geldiğimiz nokta o kadar farklı ki... Şimdi vatandaş olarak ödediğimiz 8 lirayı konuşuyoruz. Bu 8 lira Sağlık Bakanı olarak ifade ediyorum, çok yüksek bir rakam değildir. Hastahanelerin gereksiz kullanımını da bir anlamda önleyebilecek bir mekanizmadır. Bir tarafta muayenelere ödenen 10-250 liralar, ameliyatlara ödenen 3-5 bin liralar. Geçmiş dönemden bahsediyorum. Bir tarafta hizmet almak için ödediğiniz 5 lira, reçete almışsanız 8 lira. Finlandiya'da, toplam ilaç harcamalarının yüzde 40'ını halk ödüyor. Bu rakamları yüksek kabul etmemek lazım.''


''Özel muayene çilesi"

Tedavi katılım paylarını kaldırmaya yönelik bir düşüncelerinin bulmadığını dile getiren Akdağ, ''Halkın muayenehanelere giderek ödediği paraları büyük ölçüde ortadan kaldırdık'' dedi.

Sağlık Bakanlığında çalışan ve muayenehanesi olan hekim oranının yüzde 19 olduğuna işaret eden Akdağ, şunları kaydetti:
''Göreve geldiğimizde yüzde 89'du. Üniversite hastanelerimizde özel muayene, özel ameliyat, özel işlem diye bir çile var. İnşallah bizde bakiye kalan yüzde 19'luk kısım, üniversite hastanelerindeki bu çileyi ortadan kaldırmak için tam gün yasa tasarısını Meclise getirdik. Önümüzdeki günlerde tasarıyı görüşerek, vatandaşlarımızın bir tortu, bakiye şeklinde kalan bu sıkıntılarını hep birlikte ortadan kaldırabileceğiz. Tasarıyla yapmak istediğimiz, bir üniversite hastanesine gittiğimde, benden hoca parası, öğretim üyesi farkı, özel muayene, özel işlem, ameliyat parası istenmesin. Burası devletin bir kurumudur. 8 lira katkı payını verebilirim. Ama benden 4 bin lira çok özel bir radyoterapi çekimi için para istemesinler. 'Hocaya paraya yatırırsan, önümüzdeki hafta ameliyata alırız, değilse 3 ay sonraya' demesinler. Ben vatandaş olarak 8 lirayı vermeye razıyım.''


''Kabul edilebilir bir oran değil"

Bakan Akdağ, 2007'de 743 eczane kapanırken, bin 204 eczanenin açıldığını, 2008'de ise 790 eczanenin kapandığını, bin 113'ünün açıldığını bildirdi. Akdağ, iddia edildiği gibi eczanelerin kapanmadığını, kapanandan daha fazla açılan eczane bulunduğunu belirtti.

Sağlık Bakanı Akdağ, 1 milyon 165 bin doğum gerçekleştiğini, 7 binin ölü doğum olduğunu, sezaryen oranının ise yaklaşık yüzde 40 şeklinde görüldüğünü bildirdi. Bunun kabul edilebilir bir oran olmadığını vurgulayan Akdağ, kadın doğum dernekleri yöneticileriyle görüştüğünü söyledi.

''Mutlaka ülkemizde sezaryen doğum oranlarını azaltacağız. Bunun için her tedbiri alacağız'' diyen Akdağ, sözlerini şöyle tamamladı:
''Doğuma ödenen para ile sezaryene ödenen para aynı, performans ek ödemeleri de aynı. Önümüzdeki günlerde şunu yapacağız: Tıbbi zaruret olmadan, sezaryen yaptırılmışsa bir hastaya, özellikle hekim yönlendirmişse, bunun için yeni tedbirler alacağız. Hangi önlemler alacağımızı ilgili dernek ve meslektaşlar çok iyi biliyorlar.

Devlet hastaneleri, sezaryen oranları açısından en düşük orana sahip. Özel hastanelerde bunun yüzde 60-80'lere çıktığını görüyoruz. Bu işi yapan kuruluş ve hekimlere, halkımıza açıkça ifade ediyorum; buna müsaade etmeyeceğiz. Bunun için gerekli tedbirleri aldık, almaya başladık, çok daha ciddi tedbirleri önümüzdeki aylarda almaya devam edeceğiz.''


''Son çeyrek yüzyılda büyük oyunlar oynandı"

CHP'li Köse'nin, Muharrem ayı ve Aşure günü ile ilgili konuşmasına cevap vermek üzere Hükümet adına söz alan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da Mevlana'nın 736. vuslat yıl dönümü ile Muharrem ayının birinci gününün aynı anda idrak edildiğini anımsattı. Günay, bunun, Anadolu'daki inançların ne kadar iç içe yaşadığının, ne kadar birbirinden ayrılmaz bir bütün oluşturduğunun, ortak duyarlılığın göstergesi olduğunu ifade etti.

Toplumun, inanç kümeleri arasında derin ayrılıklar gözetmediğini belirten Günay, ''Geçmiş yıllarda çeşitli acılar, tuzaklar yaşandı. Şimdi bunları tarihe gömmek istiyoruz. Bunların bir daha tekrarlanmaması için demokrasi ve hukuk bilincimizi güçlendirmek istiyoruz'' dedi.

Türkiye'de geçmişte zaman zaman toplumun provoke edildiğini, yakın yıllarda, son çeyrek yüzyılda büyük oyunlar oynandığını vurgulayan Günay, şunları kaydetti:
''Maraş'ta, Sivas'ta, Çorum'da oynandı. İzin verilse halen oynanmaya çalışılacak. İzin verilse, toplumun bir inanç kümesini birbirine karıştıracaklar. Bu olmasın diye uğraşıyoruz. Bu tuzaklar yeniden Türkiye'nin önünde ayak bağı olmasın diye uğraşıyoruz. Herkes birbirinin varlığına saygı göstersin, tahammül değil, saygı göstersin istiyoruz. Kim kime tahammül edecek? Bu topraklarda hepimiz, birbirimiz kadar hak sahibiyiz.

İnanç farklılıklarımız, etnik köken farklılıklarımız, düşünce farklılıklarımız düşmanlık nedeni olmasın, zenginlik nedeni olsun. Bu farklılıklarımız maalesef bir takım hainler tarafından karanlık oyun aracı yapılmaya çalışıldı. Bizim, barış, kardeşlik, milli birlik bütünlük, kardeşlik açılımı dediğimiz, artık bu tuzaklara kimse düşmesin diyedir.''


''İyi niyetli çabaları destekleyelim"


Bakan Günay, AB İlerleme Raporunda, ilk defa Türkiye Cumhuriyeti'nde bir hükümetin, farklı inanç kümelerini ciddi biçimde muhatap aldığı, resmi biçimde bir program çerçevesinde onların sorunlarına çözüm aramak konusunda adım attığının yer aldığını söyledi. Sorunların tamamının çözülmediğini belirten Günay, ''Çünkü derinden, uzun yıllardan gelen acılar ve sancılar var'' dedi.

Geçmiş yıllarda, okul kitaplarına bile bazı inanç kümeleri hakkında aşağılayıcı sözcükler olduğuna dikkati çeken Günay, ''Şükürler olsun, bunları artık tartışma dışına çıkardık. Hala sorunlar var ama yapılanların da görülmesi gerekiyor. İyi niyetli çabaları desteklemekten ve daha fazlasını istemekten kaçınmayalım'' diye konuştu.

Günay, konuşmasının sonunda, BDP'ye Meclis çatısı altında, demokratik ve hukuk içinde yapacakları mücadelede başarılar dilediğini ifade etti.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler