"Bayan" kadınları baydı
Kadın-bayan ayrımı uzun zamandır sürüyor. Son olarak Bayanlar Basketbol Ligi, Kadınlar Basketbol Ligi olarak değişti. Ancak voleybol ve futbol takımları "bayan" demekte ısrarlı. Öte yandan, kadınlar sadece dilsel şiddete maruz kalmıyor. Psikolojik, cinsel ve ekonomik şiddet de hayatlarında...
Hiç durmadan yıllardır tartışıp duruyoruz kadına yönelik şiddeti. Söz konusu ister İstanbul, ister Adana olsun, kaba şiddet, psikolojik şiddet, ekonomik şiddet, cinsel şiddet her yerde. Filiz Bingölçe, bugüne dek yaptığı kadına yönelik şiddete ilişkin araştırmalarında pek çok bulgu tespit etmiş. Aslında kadının gördüğü şiddetlerden en etkini ekonomik şiddet. Düşünün ki, dünya nüfusunun yüzde 51'ini kadınlar oluşturuyor. Her ne kadar ataerkil sistem kabul etmese de ev kadınlığı da meslek olarak düşünüldüğünde dünyadaki tüm işlerin dörtte üçünü de kadınlar yapıyor, ancak gelirden paylarına düşen oran sadece onda bir! Biz de Filiz Bingölçe’yle kadına şiddetin türlerini konuştuk.
- Geçen haftalarda yine tartışıldı; “bayan” mı, kadın mı? Bu tartışma niye bir türlü bitmiyor? Çok mu zor kadın lafını kabullenmek?
- Erkek ve kadın olarak iki ayrı sözcük var Türkçede. İki sözcük de birbirinden ayrı ve biri diğerinin çekim eki biçiminde kurgulanmamış. Bu gerçek Türkçenin ilk sözlüğü Kaşgarlı Mahmud’un 1073’de yazdığı Divanü Lügat-it Türk’de de var. “Bayan” ise “bay”dan türeme, kendi içinde bir hiyerarşi yaratan, zorlama bir sözcük ve gerçekten artık bütün kadınları baydı!
- Evet ama diğer yandan hâlâ kendine “bayan” diyen kadınlar da var. Böylece kendisini mi ayrıştırıyor, bilmiyorum ama kendine kadın diyememek bana hâlâ çok garip geliyor.
- Aslında kadınlar değil, erkekler kullanıyor bu sözcüğü. Hatta “daha kibar” olma isteğindeki orta düzeyde eğitim almış, kentli erkekler daha çok kullanıyor. Onların dilini eşek arısı soksun demekten başka bir şey gelmiyor elimden!
- Birkaç yıl önce bir sözlük hazırlamıştınız, “Kadın Argosu Sözlüğü”. O sözlükte geçerliliğini yitiren ya da yeni girmesi gereken tanımlar var mı?
- Kadın argosu sürekli yenilenen, yaşayan bir alan. Bir argo deyim kalıp ya da sözcüğün kodu çözülünce aynı anlam alanı için hemen bir yenisi üretiliyor. Takip etmek çok zor. Yeni bir derleme çalışması başka binlerce yeni söz öbeği içerecektir kuşkusuz.
- “Küfür bazen tek başına etkili olabiliyor. Ancak sözün bittiği yerde saldırgan, küfürün yetmediğine inanıyorsa o zaman kaba kuvvete başvuruyor” demişsiniz, küfür kaba kuvvetin habercisi mi?
- Bu tanımlamayı da “Dil Dayakları” adlı çalışmamda kullanmıştım. Orada kadına yönelik aile içi şiddetin dilsel formlarını saptamak üzere yola çıktım. Küfür büyük bir şiddet. Dilsel şiddet bazen kaba güçten bile daha etkili ve çoğu zaman baskı ve sindirme amacına hızla ulaşıyor. Saldırgan sonuçtan yeterince “memnun kalmazsa” o zaman kaba kuvvet de devreye girebiliyor.
- Kadınlar Türkiye’de gerek fiziksel gerekse psikolojik ayrımcılığa uğruyor. Bunun temelini nerede aramak gerek sizce ve tabii çözümünü de?
- Bu sadece Türkiye’nin meselesi değil elbet, kadınlar tüm dünyada bir özgürlük ve eşitlik sorunu yaşıyor. Temeli de ataerkil geleneklerle eril hiyerarşik örgütlenmelerde bence. Erkek egemen, şiddete endeksli toplum yapısı dönüşmeden çözüm zor.
- Kadının esas işi hâlâ “ev hanımlığı” olarak görülüyor mu sizce?
- Ev kadını meselesi ataerkil sisteme has iş bölümünün ürettiği bir kavram. Ama artık kadınlardan sadece ev kadını değil “süper kadın” olmaları isteniyor. Onlardan beklenen hem evde hem işte çalışıp, çocukları büyütüp, yaşlılara bakıp, aynı zamanda da çifte mesai harcamaları, tüm aile yükünü taşımaları. “Süper Kadın Süper Zor” adlı bir çalışma yaptım geçen yıl. Orada kadınların da kendilerini “süper kadın” olmaya zorladıklarını tespit ettim. Yani kadına “ev kadınlığı” dayatılıyor ama o da bu rolü birincil görüyor.
- Eve değil de iş hayatlarına bakarsak, kadınlar yine de şiddete uğruyor. Bunu sizin Ekonomi Muhabirleri Derneği ile yaptığınız çalışmada da görebiliyoruz. Biraz anlatabilir misiniz ne tür şiddete uğruyor kadınlar?
- Temelde ekonomik şiddet, tüm şiddet türleri için çarpan etkisi yapıyor. İstatistikler çarpıcı. Dünya nüfusunun yüzde 51’i kadın, ev kadınlığı da meslek olarak düşünüldüğünde dünyadaki tüm işlerin dörtte üçünü de kadınlar yapıyor, gelirlerin ise ancak onda birini alıyor. Kadınlar dünyadaki özel mülkiyetin ise sadece yüzde birine sahip. ILO verilerine göre Türkiye’de kadınların işgücüne katılım rakamları 1955’lerden bu yana yüzde 72 iken bu oran 2009’da yüzde 24’lere gerilemiş.
- İstanbul ve diğer şehirlerin kadınlarını ayıran bir şey var mı? Yoksa hayatları aynı mı şiddet açısından bakarsak?
- Şiddet çok temelde tüm kadınların yaşamlarında var. Ama kaba şiddet, psikolojik şiddet, ekonomik şiddet, cinsel şiddet değişik derece ve boyutlarda yaşanıyor. Nasıl Türkiye için homojen bir tanımlama yapamazsak İstanbul için de bütüncül bir ayrıma gidemeyiz.
- Bazen kadınlar olarak biz de bir fıkra anlatır ya da bir espri yaparken, cinsiyetçi bir imaya ortak olabiliyoruz...
- Cinsiyetçi toplum kurgusunda kadınların cinsiyetçi vurgu içeren espriler yapmadığını söylemek yanlış. Çünkü en azından saldırgana karşı savunma amaçlı aynı araçlar kullanılıyor kimi yerde. Ancak kaba dil ve küfür meselesinde hiyerarşinin neresinden, hangi ağızdan o lafın edildiği önemli. Hiyerarşinin altından üstüne doğru edilen küfür bir direniş, mücadele ve mizah tonu taşırken üstten alta doğru küfür edildiğinde bir baskı ve şiddet çarpanı olarak işlev yükleniyor.
Kadınların dinsel ve müzikal yaratıları
- Çalışma süreçlerinizde genellikle yüz yüze görüşmeler yapıyorsunuz. Kendinize sakladığınız, çok etkilendiğiniz şeyler oluyor mu?
- Kendime pek bir şey saklamam. İlginç bulduğum her şeyi yazarım. Ama tabii yazılı derlemelerde o bilgiyi aktaran insanların mimikleri ve kahkahaları yer bulamıyor. Onun için kayıtlarımı video kamera ile yapıyorum ve kadınların dilsel - müzikal yaratılarını konu alan bir belgesel çekiyorum.
- Konusu ne belgeselin?
- Bu belgeselde mizah ve kahkaha da var, dans ve argo da. Daha önceki derlemelerimin bir anlamda uzantısı sayılabilir. Değişim herkes için kaçınılmaz ama kadınların argo ve mizahla olan yakın bağları devamlılık taşıyor.
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- Ankaralı Turgut hayatını kaybetti!