Bayar'ın tarihi evi rezidansa dönüyor
Tarihe tanıklık etmiş bir bina asla sadece bina değildir, binlerce duygu, düşünce, anıdır, kişisel ve toplumsal hafızadır. Emek’in nasıl yenisi olamazsa, Bayar ailesinin anılarla dolu evinin de yenisi olamaz.
Önünden geçerken “Bu kışı da komünizm gelmeden atlattık!” sözlerini gülümseyerek hatırladığım üçüncü Cumhurbaşkanımız Celal Bayar’ın Çiftehavuzlar’daki evi de kentsel dönüşüm adı altında yerle bir edildi.
İçi de dışı gibi sade Reşide Bayar’ın aldığı, eşi ile sadece bir öğle yemeği yiyebildiği, Celal Bayar’ın yaşamının sonuna kadar oturduğu ev, 1950’li yılların mimari özelliklerini taşıyan, iki katlı taş bir binaydı. Bahçe de ev de çok temiz olmakla birlikte şıkır şıkır bir zenginlik sergilemiyor, sade ve ağırbaşlı duruyordu.
Kırk yıl önünden geçtikten sonra Bayarların kızı Nilüfer Gürsoy ile söyleşi yapmak için içeri adım attığımda bu ‘dönem hali’nin evin içine de hâkim olduğunu görmüştüm. Art Nouveau tarzında döşenmiş ev son derece sadeydi. Parkeler bile ilk halinde korunmuştu.
Atatürk süslüyor
Merdivenin şıklık kattığı ana salonda bej rengi kanepeler, üzerinde gümüş şamdanların yer aldığı ceviz bir dresuar, iki küçük kitaplık ve büyük bir Atatürk fotoğrafı yer alıyordu. Fotoğraftaki imza soyadı kanunundan önceki döneme aitti ve Mustafa Kemal diye atılmıştı. Kütüphanedeki kitapların tümü ciltli, bir kısmı İngilizce ve Fransızcaydı. Antikomünist olması bağlamında mı seçilmiş bilemem, Soljenitsin hemen dikkat çekiyordu. Onun yanında Asturias’ın Monsieur Le President’ı duruyordu. Gümüş takımların şıklık kattığı yemek odasında Celal Bayar’ı araştıran bir grup öğrenci çalışıyordu. Ben oturma odasına alınmıştım. Duvarların tek süsü yine Atatürk’tü...
Tek bir öğle yemeği
Reşide Bayar, 1950’li yıllarda eşi henüz Reisicumhur iken kocasından izinsiz almış bu evi. Evin hikâyesini Nilüfer Hanım şöyle anlatmıştı: “Ben Cumhurbaşkanı iken ne bir şey alınacak ne de bir şey satılacak’ demişti Celal Bayar. Ama annem Ankara’dan ayrılacağımız yılları düşünerek onu dinlemeyip bu evi almıştı. Tabii ki de babam bu duruma kızmıştı ve küsmüşlerdi. Yine de babam bir taraftan annemin gönlünü almak istiyordu. Yaveri Faik Bey’i çağırıp ‘Bir tablo alalım, sen kendi hediyenmiş gibi götür’ demişti. Doğal olarak yaver cesaret edememişti. Annemle babam bu evde sadece tek bir öğle yemeğini birlikte yiyebilmişlerdi.”
Yassıada süreci
Bunu izleyen süreç malum, Yassıada duruşmaları ve alınan idam kararı. Bir kadının Cumhurbaşkanı eşinin idam kararını nasıl karşıladığını hep çok düşünmüşümdür. O anı da Emine Gürsoy Naskali şöyle anlatmışt: “Bu evde, merdivenlerin köşesindeyiz. Avukat Güntekin Bey geldi, anneannem merdivenlerden indi. ‘Hoş geldiniz Güntekin Bey. Ne karar alındı?’ diye sordu. Avukat ‘Maalesef’ dedi ve kaç idam olduğunu belirtti. Anneannem sadece ‘Teşekkür ederim’ dedi ve yukarıya, odasına çıktı.”
En Çok Okunan Haberler
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- ABD basınından Esad iddiası