"Bazı belediyeler yardım yapmaktan çalışmaya fırsat bulamıyor"

Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu "Türkiye'de Sosyal Yardımlar ve Sosyal Hizmetler" başlıklı raporunu yayımlandı. Raporda "Bazı yerlerde sosyal hizmet ve yardımlara ayrılan aşırı kaynaklar nedeniyle söz konusu kaynak ayrımları mahalli idarelerin asli görevlerini engelleyecek duruma da ulaşabilmektedir" denildi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 10.07.2009 - 07:52

Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu, mahalli idarelerin seçim ve diğer politik tercihler sebebiyle bazı yerlerde sosyal hizmet ve yardımlara ayırdığı aşırı kaynağın, onları asli görevlerini yapamayacak hale getirdiğini bildirdi.

Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nun "Türkiye'de Sosyal Yardımlar ve Sosyal Hizmetler" başlıklı araştırma-inceleme raporu sosyal yardımlar alanındaki bozuklukları tek tek ortaya koyarken, "Sosyal yardımlar sivil toplumlara ve belediyelere bırakılsın", "Yeşil Kart yanında kırmızı, mavi, sarı listeler oluşturulsun", "Sosyal yardımlarda gönüllülük-hak sentezi yapılsın", "Sosyal Hizmet ve Yardımlar Bakanlığı Kurulsun" gibi ilginç öneriler sıralandı.

Raporun "Sosyal Hizmet ve Yardım Uygulamalarına İlişkin Diğer Değerlendirme ve Öneriler" başlıklı bölümünün ikinci bendinde "Devletçe gerçekleştirilmesi zorunlu görülen sosyal hizmet ve yardımların kapsam ve sınırları tam olarak tanımlanmalı ve bu hizmet ve yardımların hangi kurumlar ve/veya mahalli idareler tarafından yapılacağı net bir şekilde belirlenmelidir" denildi.

Yardım yapmaktan iş yapmaya fırsat bulamıyorlar

Sosyal hizmetler ve yardımların yurttaşa ulaştırılmasında kurum fazlalığı ve koordinasyonsuzluk nedeniyle mükerrer uygulamalar görüldüğüne değinen DDK raporunda şöyle dedi:
"Belediyelerin sosyal hizmet ve yardımlarla ilgili görevlerinin ilgili mevzuatta çok geniş olarak tanımlanmış olması ve uygulamayı ise takdire bırakması nedeniyle uygulamada çok büyük farklılıklar görülmektedir. Bu husus ise belediyelerce yapılan sosyal hizmet ve yardımları, sürekli olarak tartışma konusu yapmaktadır. Her bir belediyede farklılık ve derinlik gösteren söz konusu uygulamalar; bir yandan farklı illerde farklı sosyal yardımlardan yararlanılması ya da ülkenin bir bölümünde yararlanılan yardımlardan ülkenin başka yerlerinde hiç yararlanılamaması gibi sonuçlar doğurması nedeniyle 'Sosyal Devlet' olgusuna zarar vermekte diğer yandan da seçim ve diğer politik tercihler sebebiyle bazı yerlerde sosyal hizmet ve yardımlara ayrılan aşırı kaynaklar nedeniyle söz konusu kaynak ayrımları mahalli idarelerin asli görevlerini engelleyecek duruma da ulaşabilmektedir."

Kömür yardımı görev zararında artış

DDK raporunda, Devletin 2006-2008 toplam sosyal hizmet ve yardım harcamalarına ilişkin bir tablo da yer aldı. Tablonun "Kömür Yardımları (Görev Zararı)" bölümüne göre 2006 yılında devletin kömür yardımı görev zararı 252 milyon TL oldu. 2007'de kömür yardımı görev zararlarında 15 milyon TL'lik (yüzde 6) bir artış gerçekleşti. 2008 yılı hesaplarında ise kömür yardımı görev zararlarında yüzde 25'lik bir artış saptandı. 2008'de kömür yardımı görev zararı 337.3 milyon TL olarak kayda geçti. 2009 Martı'nda yerel seçimler yapılmıştı. Raporda yüzde 6'dan yüzde 25'e yükselen artış hızının son yerel seçimler öncesi mahalli idare yardımlarından kaynaklanıp kaynaklanmadığına ilişkin bir bilgi yer almadı.

Büyük sakıncalar ortaya çıkabilir

"Belediye Yardımları" ise 2006 yılında 196 milyon TL iken, 2007'de yüzde 60 artışla 313 milyon TL'ye çıktı. Yerel seçimlerden hemen önceki yıl olan 2008'de ise belediye yardımlarındaki artış yüzde 91 gibi büyük bir artışla 600.8 milyon YTL'ye ulaştı. Raporda şöyle denildi: "Yukarıda yer verilen tablo ve şekilde görüldüğü üzere, muhtelif kurumlar aracılığıyla kamu kaynaklarından gerçekleştirilen sosyal hizmet ve yardım harcamaları toplamı 2002 yılı rakamı olan 2.9 milyar TL'nin yaklaşık beş katına ulaşarak 2008 yılında 14.3 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Bu kadar büyük bir kamu kaynağının toplumun en mağdur kesimine ulaştırılmasının dağınık kurumsal yapılarla gerçekleştirilmesinde gün geçtikçe daha büyük sakıncaların da ortaya çıkması muhtemel görülmektedir."

Yeşilkart'ın yanına "Mavi, sarı, kırmızı listeler" geliyor

Hakkı olmayan kişilerin Yeşil Kart alması sorununa değinilen raporda, Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü Kontrolörlerince 2006 ve 2007 yıllarında 16 ilde yapılan denetim ve inceleme sonucunda birçok usulsüzlüğün belirlendiği hatırlatıldı. İstanbul, İzmir, Bursa, Gaziantep Mersin, Diyarbakır'da saptanan hususlar şöyle sıralandı:
"-Bu illerde yeşil kart sahibi 2.314.034 kişiden 167.662'si (% 7,2) adına kayıt (tapu, araç, vergi mükellefiyeti vb.) bulunduğu,

-50.021 kişi adına tapuda gayrimenkul bulunduğu,

-11.319 kişinin faal vergi mükellefi olduğu,

-2.370 kişinin şirket ortaklığı bulunduğu (2 şirketi olan 124, 3 şirketi olan 26, 4 şirketi olan 10, 5-11 şirketi olan 7 kişi olmak üzere),

-25.624 kişinin araç sahibi olduğu (585 adet 2007, 4.384 adet 2006, 2.285 adet 2005, 1.064 adet 2004 model olmak üzere kasko değerleri 118.350 TL'ye ulaşan araçlar) (2 aracı olan 1359, 3 aracı olan 211, 4 aracı olan 40, 5 aracı olan 14),

-18.614 kişinin bankada nakit mevduatının olduğu (75 kişi +200.000 TL, 56 kişi 150.000 TL, 173 kişi 100.000 TL, 664 kişi 50.000 TL, 7452 kişi de 10.000-50.000 TL arasında olmak üzere),

-20.595 kişinin öldüğü halde sistemden kaydının silinmediği."
DDK, yeşil kart uygulamasına ilişkin sorunların tam çözülemediğini belirtirken "Ülkemize özgü bir yoksulluk tanımı ve kriterleri belirlenmeli, 'Sosyal Hizmetler ve Yardımlar Kütüğü' içine kaydolunan vatandaşlar, gelir durumlarına ve belirlenecek söz konusu kriterlere göre belirli sayıda üç-beş kategoriye ayrılmalıdır. Kategoriler açlık sınırının altında bulunma ve başkasının yardımı olmaksızın hayatını idame ettirememe gibi tespitler esas alınmak üzere Kırmızı, Sarı, Mavi gibi listeler şeklinde düzenlenmelidir" denildi.

Gönüllülük- Hak Sentezi

Raporda, mahalli idare yardımlarının "sadaka" olarak adlandırılması konusunda şöyle denildi:

-Üyesi olmak amacıyla müzakere süreci içinde bulunduğumuz Avrupa Birliği ülkelerinde asgari gelir desteği adıyla benzer uygulamaların yer alması da bu tartışmaları sık sık gündeme getirmektedir. Ancak asgari gelir desteği uygulaması AB'nin uyulması zorunlu kuralları arasında olmayıp tavsiye edilen kuralları arasında yer almaktadır. Söz konusu tavsiyenin hayata geçirilmesi ise her ülkenin sosyal, ekonomik, kültürel ve politik şartlarına bağlı bulunmaktadır.

-Uygulamalar, bazı kesimlerce 'sadaka' kavramına atıfla eleştirilmekte, 'devlet-vatandaş ilişkisinin mantığının yerine geleneksel hayır hasenat anlayışının' konulduğu iddia edilmektedir.

-Bugüne kadar şiddetlenerek devam eden bu tartışma ideolojik yaklaşımlar ve farklı siyasi görüşlerin etkisiyle ele alınmaktadır. Tartışma bugün de tazeliğini korumakta ve yoksul kesimlere yapılan devlet yardımları çeşitli sebeplerden ötürü sorgulanmaktadır. Devlet tarafından Anayasa ve ilgili kanunlar çerçevesinde yapılan sosyal yardımlar devletin yoksullara verdiği sadaka olarak nitelendirilerek eleştirilmektedir.

-Gelişmiş birçok ülkede gönüllü kuruluşlar ve dini müesseseler sosyal hizmetler
ve sosyal yardımlar alanında önemli faaliyetlerde bulunmaktadır. Zaten kamu ve özel sektör ile devlet ve sivil toplum kuruluşları arasında her alanda işbirliğinin sağlanması ve çok yönlü katılım mekanizmalarının geliştirilmesi hususu AB Müktesebatının bir parçasıdır ve AB ülkelerinde bu yönde gelişmiş uygulamalar bulunmaktadır.

-Sosyal hizmetler ve sosyal yardımların; veren ve alan için gönüllülük esasına göre gerçekleştiği doğu kültürü ile 'hak' temeline dayalı olarak gerçekleştirilmeye başlandığı batı kültürü arasında birisini tercih etmek yerine, iyi ve kötü yanlarını ele alarak kendimize özgü bir modeli geliştirmemiz gerektiği düşünülmektedir."
 

"Sosyal Hizmet ve Yardımlar Bakanlığı" kurulsun

DDK bir "Sosyal Hizmet ve Yardımlar Bakanlığı" kurulmasını bu bakanlığa da bilinen sosyal hizmet birimleri yanında Kredi ve Yurtlar Kurumu ile Sağlık Bakanlığı bünyesindeki Yeşil Kart birimlerinin de bağlanmasını önerdi.

Raporda, sosyal yardım ve hizmetler alanında yeni kurumları kurulmasının yeni sekreterlik, şoförlük, odacılık, muhasebe, alım-satım, güvenlik, temizlik gibi birimler için ek masraflar çıkardığı, ayrıca her kurumda karar veya danışma kurulları oluşturulduğu belirtildi. Sosyal hizmetler ve yardımlar alanında kurumsal olarak hizmet sunan SHÇEK, Kredi ve Yurtlar Kurumu, Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü, Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'ndeki yönetim ve destek hizmeti harcamasının, toplam harcamaların yüzde 20'si ile yüzde 75'i arasında bir paya sahip olduğu bildirildi.

Yardımlarda devletin yerini "Sivil toplum Örgütleri" alacak

DDK Milli Savunma Bakanlığınca gerçekleştirilmekte olan asker ailelerine sağlık yardımı kapsamındaki sağlık hizmetlerinin Genel Sağlık Sigortası kapsamında yürütülmesi, muhtaç asker ailelerine maaş verilmesi ve Milli Eğitim Bakanlığınca gerçekleştirilen burs hizmetlerinin İl Sosyal Hizmetler ve Yardımlar Müdürlüklerine devredilmesi önerilerinde bulundu. Sosyal Hizmetler ve Yardımlar Temel Kanunu çerçevesinde öngörülen tüm hizmetlerin İl Sosyal Hizmetler ve Yardımlar Müdürlüğü yetki ve sorumluluğunda olmasını isteyen DDK "Ancak il müdürlüğü bu hizmetleri doğrudan kendisi gerçekleştirmemeli, önceliği sivil toplum kuruluşlarına, daha sonra da belediyelere vermelidir. Sosyal hizmetler ve yardımların vatandaşlara ulaştırılmasında; Öncelikle hizmetlerin sivil toplum kuruluşları eliyle gerçekleştirilmesi, Sivil toplum kuruluşlarınca sağlanamayan sosyal hizmet ve yardımların belediyelerce sunulması, Sivil toplum kuruluşları ve belediyelerce gerçekleştirilmeyen hizmetlerin ise İl Sosyal Hizmetler ve Yardımlar Müdürlüklerince sağlanması esas alınmalıdır" denildi.

Mükerrer gıda paketi

DDK raporunda son dönemde devlet kuruluşlarının yanında birçok ticari kuruluşun sosyal yardım alanında hizmet verdiğini, bu görev ve hizmetler arasında koordinasyonun ve işbirliğinin sağlanamadığını, mükerrer yardım ve hizmetlerin önüne geçilemediğini bildirdi. DDK, "Örneğin SYDV, büyükşehir belediyeleri ve diğer belediyeler, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlar ayrı ayrı gıda paketi dağıtmakta, çoğu zaman aynı kişiye bu paketler ulaşmaktadır" diye yakındı.

DDK raporunda dikkati çeken diğer bazı saptamalar da şöyle:

-Ülkemizde 2006 ve 2007 yılları TÜİK verilerine göre ortalama günlük 1 doların altında gelirle yaşayan vatandaş bulunmadığı, ancak AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında günde 4,3 doların altında yüzde 10 yoksul nüfusa sahip ülkemizin bu konuda istenilen hedefe henüz ulaşamadığı değerlendirmesi yer almıştır.

-TÜİK verilerine göre göre Türkiye'de 2009 yılı Ocak ayı rakamlarına göre çalışan nüfusun yarıya yakını iş güvencesinden ve sosyal sigorta sisteminin korumasından uzaktır.

-Sosyal hizmetlerde Türkiye'de 1983 öncesinde yaşanan dağınıklık ve kopukluğun bugünkü sistemde tekrar oluşmakta olduğu görülmektedir. SHÇEK, SYDGM, Vakıflar Genel Müdürlüğü, yerel yönetimler ve STK'lar gibi kurumlarında yoksulluk tanımı, koordinasyon, veri tabanı açısından yetersizlikler vardır. Ayrı ayrı zayıf bir örgütlenme yapısına sahip olmaları ve yeterli ölçüde denetlenmemesi; bu kurumların işleyişinde verimsizliğe ve sosyal yardımların dağıtımında popülist amaçların gözetilmesine yol açmaktadır.

-Yardım programlarında nesnel ölçütler bulunsa da, başvuru sahibi kişilerin gerçekten muhtaç durumda olup olmadıkları ve başka kurumlardan yardım alıp almadıklarıyla ilgili sağlıklı bir inceleme genellikle yapılmamaktadır. Kişilerin muhtaç olup olmadıkları, çoğu sosyal yardım programında sadece Yeşil Kart sahibi olup olmama ve sosyal sigorta dolayısıyla sosyal güvence kapsamında bulunup bulunmama açısından incelenmektedir. Gayrimenkul ve motorlu araç sahipliği ile banka hesaplarının kontrolünün tüm sosyal yardım programları için yapılması, ayrıca gayrimenkul sahipliği kontrolünün sadece bulunulan ili değil tüm ülkeyi kapsaması, suistimalleri büyük ölçüde önleyecektir.

-Gıda yardımlarının çek şeklinde verilmesi, hanedekilerin özelliklerinin hesaba katılmasını mümkün kılacaktır. Çek tutarı, ortak ölçütler belirlenerek (farklı yaş aralıklarına göre kişi başına tutarlar belirlenmeli, özel bir beslenme tarzını gerektiren hastalık durumu varsa bu da hesaba katılmalı) bu ölçütlere göre hesaplanabilecektir. Ayrıca, bir defada harcanacak şekilde tek bir çek değil, birkaç defada kullanılabilecek şekilde küçük tutarlardan oluşan birden fazla çek verilebilecektir. Diğer bir örnek olarak Sivas Belediyesinin geliştirdiği "Gıda Marketi Uygulaması"nın diğer illere de yaygınlaştırılması mümkün görülmektedir.

-Kurumsal alt yapıda önemli sorunlar varken, hizmetlerin geliştirilmesi yönünde
önlemler alınmasının geçici çözümler olarak karşımıza çıkacağı ve uzun vadeli olamayacağı değerlendirilmektedir.

-Diğer yandan, toplamı 14,3 Milyar TL'ye ulaşan kamu finansmanının yedi ayrı kurum tarafından vatandaşa ulaştırılması, verimsiz ve gereksiz bir merkezi yapılanmaya yol açmış bulunmaktadır."


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler