Benim Çocuğum müthiş bir belgesel film

Muhafazakâr bir toplumda çocuklarının farklı cinsel yönelimlerini kabullenen, cesur ve aydın ailelerin uzun metraj belgeseli 'Benim Çocuğum', 21 Onur Haftası etkinlikleri bağlamında gösterimi Beyoğlu Cine Majestik'te yoğun ilgiyle devam ediyor.

Benim Çocuğum müthiş bir belgesel film
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 29.06.2013 - 14:03

Ünlü sinema yazarı Sungu Çapan, Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşesindeki “Alışın artık, her yerdeyiz!” başlıklı yazısında kör cahil canilerin katlettidiği transseksüel İrem Okan’ın anısına ithaf edilen “Benim Çocukluğum” filmini şu sözlerle tanıtıyor:
“Bu düşündürücü ve son derece samimi belgesel, insan olarak herkesin kendisiyle ilişkilendirebileceği birtakım sorulara yanıtlar arayan, yönetmeninin deyişiyle alışılmıştan farklı bir aile filmi olarak kuşkusuz seyredilmeyi ve övgüyü hak ediyor özetle.
Belli bir yaşa geldiklerinde cinsel yönelimleri zannettiklerinin dışında gelişen çocuklara sahip bir grup anne-babanın kamera karşısına geçip kendilerini tanıtmalarıyla başlayan “Benim Çocuğum”, baştan belirtmek gerekirse sinemasal niteliklerinden daha çok ele aldığı, şimdiye kadar tabu sayılıp önyargıyla yaklaşılan konusuyla önem kazanan, etkileyici bir belgesel.

“Duvarlar, Mauern, Walls” (2000) adlı uzun metrajının yanı sıra 5 yıl önce ÖSS’ye hazırlanan öğrenciler hakkındaki “3 Saat” adlı bir belgesel yapmış olan Can Candan’ın yönetmenliğinde ve son derece samimi bir atmosferde çekilmiş, 2 yıllık kolektif bir çabanın ve dayanışmanın ürünü “Benim Çocuğum”.

10 yıldır AKP yönetimindeki muhafazakâr Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan, orta sınıftan anne-babaların çocuklarının ortaya çıkan cinsel eğilim belirtileriyle, cinsiyet kimliği uyumsuzluklarıyla yüzleşmelerine, onları kabullenip destekleyerek verdikleri mücadeleye de katılmalarına dair, alışılmıştan farklı, önyargıları kıran bir samimiyetle çekilmiş bu belgesel, Beyoğlu Cine Majestik’te ve Kadıköy’de gösterime giriyor bugün.
LGBT (lezbiyen, gay, biseksüel, transeksüel) Aileleri İstanbul Grubu’nu (LİSTAG) oluşturan bir grup anne babayı böyle bir film çekmeye ikna eden belgesel sinemacı ve akademisyen C. Candan bu grubun deneyimlerini perdeye taşıyor.

İlk bölümde anne-babaların anlattıkları (genelde tabu sayılarak görmezden gelinen) birtakım mahrem tezahürleri izlediğimiz film, çocuklarının taşıdığı bedende karşıt cins eğilimlerinin ortaya çıkmasını fark eden ailelerin belli bir panik sürecini atlattıktan sonra bununla baş etmelerine odaklanıyor, son derece samimi, sıcak anektodlarla, gerçekçi ayrıntılarla.

40 yıllık, deneyimli profesyonellere taş çıkartırcasına kendilerini oynayan Şule-Ömer Ceylan, Nilgül-Zeki Yalçınoğlu, Pınar Özer, Günseli Dum, Sema Yakar ve çocuklarının olanca samimiyetini seyirciye geçiren filmin aynı dertten mustarip ailelerin birbirlerini bulup birbirlerinden güç aldığı ikinci bölümündeyse gönüllü psikiyatrlardan bilgilenip örgütlenmeleri ve oldukları gibi kabul ettikleri, aktivist çocuklarıyla pankartları hazırlayıp İstiklal Caddesi’nde onur yürüyüşüne çıkmaları var.

El âlem ne der endişesini, akraba komşu beklentisini, mahalle baskısını aşarak kendilerini koşulsuz sevdikleri çocuklarının temel insan hakları mücadelesine hasretmiş olan, kuşkusuz özgürlüğe, mutluluğa layık anneler babalar var. Sonuçta kendilerini ve toplumu dönüştüren, birtakım saygı duyulası, aydın anne-babaları karşımıza getiriyor Can Candan.

“Benim Çocuğum” belgeselinin adı da, 2010’da Bursa’da vahşice öldürülmüş (filmin de anısına ithaf edildiği) transseksüel İrem Okan’ın annesinin insanın içine oturan bir cümlesinden kaynaklanıyor: “Benim Çocuğum’u koskoca dünyaya sığdıramadılar!” Konusuyla, yapısıyla marjinal görünse de aslında bu düşündürücü ve son derece samimi belgesel, insan olarak herkesin kendisiyle ilişkilendirebileceği birtakım sorulara yanıtlar arayan, yönetmeninin deyişiyle alışılmıştan farklı bir aile filmi olarak kuşkusuz seyredilmeyi ve övgüyü hak ediyor özetle.”


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler