'Benzinde Avrupa'nın çok üzerinde bir kâr haddi var'

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, benzin zammıyla ilgili, ''Şu anda dağıtıcılar ile bayilerin karını toplayıp baktığımızda Avrupa'nın çok üzerinde bir kâr haddi görüyoruz'' dedi.

'Benzinde Avrupa'nın çok üzerinde bir kâr haddi var'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 05.05.2011 - 08:31

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Kanal A televizyonunda katıldığı programda soruları yanıtladı. Babacan, benzine neden sürekli zam geldiği sorusu üzerine, Türkiye'nin petrolü ithal eden bir ülke olduğunu, petrol fiyatlarının da dünya piyasalarında oluştuğunu kaydetti. Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da yaşanan gelişmelerden sonra petrol fiyatlarının tüm dünyada yükseldiğini ifade eden Babacan, ''Son dönemde benzin fiyatı motorin fiyatı artmayan bir ülke gösteremezsiniz'' diye konuştu. Akaryakıtta verginin oransal olmadığını söyleyen ''Biz akaryakıtta litre başına sabit bir vergi alıyoruz. Bu sabit vergiyi 2009'un sonunda ayarlamıştık, o vergi hiç değişmedi. Kuruş olarak litrede sabit devam ediyor. Bu yılın sonuna kadar da orada herhangi bir değişiklik yapmayacağımızı ilan ettik'' değerlendirmesinde bulundu.

Babacan, dağıtıcıların kar marjının arttığını gözlemlediğini, son 1-1.5 yılda litre başına ettikleri karın aşağı yukarı kuruş olarak ikiye katladığını söyledi. Bunun dünya ortalamasının üzerinde olup olmadığı yönündeki bir soruya da Babacan, ''Avrupa'nın da, dünyanın da üzerinde. Şu anda dağıtıcılar ile bayilerin karını toplayıp baktığımızda Avrupa'nın çok üzerinde bir kar haddi görüyoruz'' yanıtını verdi. ''Orada bir siyasi müdahale olamıyor mu? 6 dağıtıcı var, hepsi de yabancı. Madem vergi oranı aynı örtülü bir fiyat mı var?'' sorusu üzerine Babacan, ''Orada EPDK ve Rekabet Kurumunun bakması gereken konular var. Ama ikisi de bağımsız ve öte yandan da siyasi hiçbir sorumlulukları yok. Böyle bir ironi de var orada. Normalde bakıp, takip edip, varsa böyle bir fiyat anlaşması, onu engelleyecek tedbirleri almaları lazım'' diye konuştu.

''Hükümet olarak bu konuda kuşkunuz var mı?'' sorusu üzerine Babacan, ''Hükümetsiniz, kuşkularla yapamazsınız. 'Varsa gereği yap' denilir icabında. Normalde bizim bu ilgili kuruluşlarımızın bu işin üzerinde durması lazım. EPDK 1.5 sene önce bunu yaptı. Kar haddine limit getirdi. İki ay sürdürdü, kaldırdı. Sonra basamak basamak tekrar kar hadleri yükselmeye başladı'' dedi.
 

'Böyle bir şeyin sözünü hiç kimse veremez'

Bir ekonomist gözüyle böyle bir müdahale gerekip gerekmediği sorusuna karşılık Babacan, serbest piyasa ve rekabetin tam işlemesi halinde bunlara gerek kalmayacağını söyledi. Gerçek rekabetin olduğu sektörlerde yüksek kar haddinin kolay mümkün olmadığını ifade eden Babacan, ''Bu işin asıl adresi Rekabet Kurumudur. Rekabetin Türkiye'de iyi işlemesini sağlamakla görevli kurumumuz Rekabet Kurumudur ve bağımsızdır'' şeklinde konuştu.

''Petrol fiyatları düşebilir mi?'' sorusuna Babacan da bunun tamamen petrol piyasalarına bağlı olduğunu, kimsenin böyle bir şeyin sözünü veremeyeceğini vurgulayarak, şu değerlendirmede bulundu: ''Bu tamamen dünya petrol fiyatlarına bağlı. Böyle bir şeyin sözünü hiç kimse veremez. Kim veriyorsa da bilin ki doğruyu söylemiyor. Bazıları dünyanın gerçeklerinden kopuk, temeli, bazı olmayan vaatlerde bulunabilir. Zaten iktidar olma ümidi yoktur ya da 'vatandaşlardan kimi kandırıp 3-5 puan toplayıp, oyumu biraz yükselteyim de bari genel başkanlığı korurum' diyenler, belki böyle düşünüyor olabilir. Ama biz gerçekçi olmak zorundayız. Bugün kim çıkıp, petrol, akaryakıt fiyatıyla ilgili taahhüt veriyorsa, bilin ki yalan söylüyor. Fiyatı dünyada belirlenen bir ürün için tutup, 'İçeride ben bu fiyata satacağım' diyen doğruyu söylemiyor.''

'Yetkilerini teker teker bir gözden geçirmek gerekiyor'

Babacan, bağımsız kurullarla ilgili de bağımsız kurumların, kurulların Türkiye'de siyasetin artık tamamen itibarını bitirdiği, koalisyon hükümetlerinin olduğu, her bir bakanlığın ayrı bir arpalık haline geldiği bir dönemde oluştuğunu belirtti. Babacan, Türkiye'nin, 2000-2001 krizinde böyle bir batağa girince uluslararası kuruluşların kaynak verme şartı olarak böyle bir yapılanma oluştuğunu ifade etti.

Babacan, şunları söyledi: ''Bu o günlerin batak Türkiye'sinin mantığı ama bugünün Türkiye'si artık çok değişti. Ben hala bağımsız kurumların,kurulların varlığını önemsiyorum. Ama hangi noktada, politikayı yapan, üreten mutlaka siyasi irade olmalı. Politika,siyasi karar çerçevesini siyasiler yapmalı. Şimdi bugünün Türkiye'sinde bu işi şöyle bir aklıselimle tekrar ele alıp, bu bağımsız kurum ve kurulların yetkilerini şöyle teker teker bir gözden geçirmek gerekiyor. Bağımsız kurulların varlığını niye önemsiyorum? Bir politika çerçevesi çizildikten sonra, EPDK'nin karşısına farklı kuruluşlar ya da BDDK'nin karşısına farklı bankalar çıkıyor, SPK'nin karşısına farklı halka açık şirketler çıkıyor. Bu kuruluşların bunlarla ilgili verecekleri kararda asla taraf tutmamaları lazım. Yani ellerinde çizilmiş olan politika ve kural setine göre kural neyse bunu çalıştırmaları lazım. Hiçbir etki alanı altına girmeden. Dolayısıyla o noktada işte bağımsızlık gerekli. Tarafsızlık, özerklik o şartlarda hala gerekli. Uygulamada gerekli. Ne açıdan gerekli? Muhatapları arasında farklı bir seçim olmasın. Problem çıktığında eğer dönüp vatandaş ilgili bakanımızdan ya da Başbakanımızdan hesap soruyorsa o zaman yetki ve sorumluluğun da aynı elde toplanması gerekiyor. Bunu hiç kimse şöyle algılamasın. AK Parti işte 8.5 yıl geçti, bütün her şey artık merkezden kontrol edilecek. Öyle bir şey kesinlikle yok. Biz bu kurumların varlığını önemsiyoruz, olmaları gerektiğini de söylüyoruz. Ama sadece yetkileri açısından bir sınıflandırma yapıp, yani siyasi iradenin karar vermesi gereken konular ile bağımsız yürütülmesi gereken konular arasında bugünün ortamına göre bir ayrıştırma yapılması gerekiyor. Bu kurullarda görev yapan kurul üyeleri ile kurul başkanları da siyasetçi rolüne soyunmayacak, siyasi demeç vermeyecek, bir politikacı havasına da kesinlikle girmeyecekler. Teknisyen olarak görevlerini yapacaklar. Bu kurumlarda öyle bir anlayışın hakim olması lazım. Tamamen kapatılması, tamamen devre dışı bırakılması farklı yanlış sonuçlar getirebilir.''

Kapatılan kurumlar olup olmayacağı sorusu üzerine de Babacan, ''Şu anda 'tam kapatalım' dediğimiz yani o noktaya gelebilecek pek konu yok. Ama yetkilerle ilgili bir düzenleme şart. Yetkiler arasında yeni bir tasnif, siyasi karar gerektiren konular ile teknik tarafsız, bağımsız karar gerektiren konuların şöyle bir ayrımı ve o çerçevede yürümesi önemli. Bir tasnif, bir yeni bir düzenleme, bir yetki ayrımı yapmanın ben çok gerekli olduğunu düşünüyorum'' dedi.

 

'Türkiye bu konuda çok mesafeler kaydetti'

Babacan, Kastamonu'daki polis otosuna saldırıyla ilgili bir soru üzerine, Türkiye'nin, halkın iradesinin ortaya çıkacağı sandık başına yöneldiği bir dönemde böylesine bir terör olayı ve böylesine bir vahşetin ancak lanetlenebilecek bir gelişme olduğunu söyledi. ''Maalesef sandıktan çıkacaktan korkanlar, Türkiye'nin özellikle halkın iradesi, halkın egemenliği noktasında elde ettiği başarılardan korkanlar bir bakıma adeta son bir çırpınış gösterisi olarak bunları yapıyorlar'' diyen Babacan, demokrasi dışı yollarla, şiddetle, vahşetle hiç kimsenin bir şeyler elde edilebileceğini zannetmemesi gerektiğini kaydetti.

Bu tür gelişmelerin asla demokrasi mücadelesinde yıldırmaması gerektiğini ifade eden Babacan, şöyle devam etti: ''Halka hizmet kolay değil, kayıpsız olmuyor, cefasız olmuyor. Başbakanımız, diğer bakan arkadaşlarımız, belli bir noktada sorumluluk sahibi tüm arkadaşlarımız için her zaman belli oranlarda risk hep var. Güvenlik riskinin sıfıra indirildiği bir ortam mümkün değil. Maalesef terör uluslararası bir problem. Terörün dili yok, dini yok, milliyeti yok. Terörden kendisini tamamen arındırabilmiş, teröre karşı kendisini tamamen korunaklı hale getirmiş bir ülke de yok. Terörün kaynağına inip mümkün olduğunca terörün sebeplerini ortadan kaldırıcı tedbirlerin alınması son derece önemli. Silahlı terör örgütüne karşı silahla mücadele değil, pek çok enstrümanın aynı anda kullanılması gerekiyor. Türkiye bu konuda önemli mesafeler kaydetti. Terör örgütünün varlık sebebi, istismar ettiği bütün konular tek tek ortadan kalkıyor. 'Bunlar niye var ki' diye sorduğunuzda halkta bir karşılığı da yok. Önceki dönemlerde az ya da çok istismar edebileceği zemin belki vardı. Ama o zemin de artık alttan kayıp bitti, yalnızlaştırılmış durumda örgüt. Bunlar çırpınışlar.''

 

Çılgın Proje

Başbakan Yardımcısı Babacan, ''çılgın proje''nin finansmanı ve yapımıyla ile ilgili soruya karşılık, öncelikle bu projenin güzergahının bir netleşmesi, kati maliyetinin aşağı yukarı bir hesaplanması gerektiğini söyledi. Projenin maliyetiyle ilgili söylenen rakamların güzergah belli olmadığı için yaklaşık rakamlar olduğunu belirten Babacan, ''Öncelikle tabi tercih burada özel sektörün mümkün olduğunca işin içine girip, 'yap-işlet, yap-işlet-devret, kamu-özel ortaklığı' gibi modellerle projeyi gerçekleştirebilmek. Proje kaynak üreten bir projeyse bu projeye özel sektörün kaynak bulması çok kolay oluyor. İş adamlarımız çok heyecanlı. Bir kişi olmaz, belki 10 kişi olur. Belki de uluslararası konsorsiyum olur'' dedi.

Türkiye için çok büyük vizyon projesi olduğunu belirten Babacan, projenin özüyle ilgili daha henüz çok ciddi bir eleştirinin gelmediğini ifade etti. Babacan, ''Sadece seçim ortamında olduğumuz için siyasi polemiğin malzemesi oluyor. Tabii konuşulması da bu projenin reklamı'' diye konuştu. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, seçimden sonra IMF ile yeniden masaya oturulup oturulmayacağı yönündeki bir soruya da, ''Şu an için öyle bir ihtiyaç yok'' yanıtını verdi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler