Bihter, Beren'i yutuyor

Önce diziler ardından sinema filmleriyle popülaritesini her gün arttırıyor Beren Saat. Belki çok konuşmuyor kendisi ama onun hakkında çok fazla konuşuluyor. Söylediği bir söz, giydiği bir elbise günlerce yazılıp çiziliyor. O ise dikkatli, mesafeli ve olgun davranmayı seçmiş; daha öğrenilecek çok şey var çünkü.

Bihter, Beren'i yutuyor
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 12.12.2009 - 08:35

“Aşka Sürgün”, “Hatırla Sevgili”, “Aşk-ı Memnu”... Her biri bir merdiven basamağı ve kuşkusuz Beren Saat’in popülaritesinin artmasına yol açıyor. Peki, Beren Saat mi daha ünlü, yoksa canlandırdığı Bihter karakteri mi? Elbette bir edebiyat klasiği olan Bihter... Bu fenomen karakter, kendi kelimeleriyle Beren Saat’i çoktan yutmuş durumda... Ancak o, asla pişman değil. Şimdilik Bihter’in öğretmenliğinde olgunlaşıp hayatı öğrenmeye çabalıyor. Şiirler yazıp içine kapanan ve dar bir çevrede soluklanmayı seçen bu gencecik ve güzel kadın, yaşından beklenmeyecek ölçüde olgun görünüyor. Üstelik gayet ketum ve kendisiyle oldukça barışık... “Güz Sancısı” filmindeki oyunculuğunu beğenmemiştim ama “Gecenin Kanatları”nda kendini aşmış, hakkını yemeyelim.

- “Gecenin Kanatları”nın başrol oyuncusu Beren Saat, kendi filminin galasına niye gitmedi?

Filmin yapımcısı Murat Tokat, bana maddi ve manevi dava açacakmış. Gün boyu dizi setindeydim, bu durumdan bir saat önce haberim oldu. Anlaşılan hukuki bir sürece giriliyor. Ne olacağını ve neler yaşayacağımı bilmediğim için daha sonra konuşmakta fayda görüyorum. (Ortada bir sorun var, besbelli... Ve bu sorunun, sevişme sahnesinin basına çok önceden sızdırılmasından kaynaklandığı dillendiriliyor. Diyorlar ki; Beren, cinsel bir objeye çevrilmek istenmesine tepki göstermiş. Sonuna dek haklıdır. Lakin başrolü paylaştığı Yavuz Bingöl ve Murat Ünalmış’ın Beren’i suçlar mahiyetteki sözlerine karşın, 25 yaşındaki bu genç kadının, soğukkanlılığını koruması ve onlara toz kondurmaması, bence takdire şayan bir davranış. Belirtemeden geçmeyeyim.)

 

Kendimden yola çıktım

- “Canlı bomba” rolünü üstlenmeye nasıl karar verdiniz?


Kuşkusuz heyecan verici bir roldü. Arkadaşlarım, senin gibi güzel bir kadından canlı bomba mı olur, dediler. Ancak yönetmenimiz Serdar Akar ile uzun uzun konuştuk ve ikna olabildim. Önce canlı bombalarla ilgili internetten araştırma yaptım, eylemcilerin çoğu radikal İslamcıydı, patlamış ve iç organları etrafa saçılmıştı. Eylemi yarıda kalanlar, korkup kaçanlar, son anda vazgeçenler de vardı, onların öykülerini, açıklamalarını ve cezaevinden yazdıkları mektupları okudum. Ama onlarla benim canlandıracağım “Gece” karakteri arasında hayli farklılık vardı. Gece, kamplarda eğitilmiş inançlı bir eylemci değil. O, anne ve babasını öldürten ve dolayısıyla hayatını mahfeden adamdan intikam almak isteyen genç bir kadın. İşte bir yanlışın içindeydim, iki yönetmen arkadaşım, beni doğru istikamete yönlendirdiler. Gece için kendimden yola çıkmaya karar verdim.

- Senaryoda, Gece için derinlemesine bir karakter analizi yapılmamış, kendinizi bir canlı bombanın yerine nasıl koydunuz?

Hayatımdaki küçük öfkeleri köpürtüp, en nefret ettiğim şeyleri düşünüp onları zihnimde büyüterek... Gerçekten insan ayıktır, bilinci açıktır ama çizginin öteki tarafına geçmiştir. Eylem günü çekimlerinde yaşadığım tam olarak bu. Bir melodi buldum, hep onu dinledim. Gece’nin ritmi, böylelikle oluştu. Bombalar, bedenime bağlanırken terliyordum, o anı yaşıyordum.

 

Yönetmene teslim olduk

- Çalakalem senaryoya rağmen mi?


Dört dörtlük bir senaryodan da bazen iyi bir film çıkamayabilir. Hemen her yerde Mahsun Kırmızıgül’ün adı geçse de, senaryoyu Ahmet Küçükkayalı ile birlikte yazmışlar. Evet, senaryoyla ilgili kaygılarım vardı. Ben ekibe dâhil olduğumda, filmin başlamasına 12 gün gibi kısa bir zaman kalmıştı. Serdar Akar, benden sonra katıldı projeye... Ona, bu sahne niye böyle, şu sahne neden bu şekilde gibi sorularım oldu. Onları birlikte çözeceğiz dedi. Varsayımlar üzerinden harekete geçtik. Biz kendimizi yönetmene teslim ettik. Serdar Akar’ın varlığı, Gece’yi, insana daha çok yaklaştırdı. Sanırım, filmi henüz seyretmediğim halde, senaryoyu kötülemiş gibi oldum.

- Canlı Bomba olmaya karar vermiş bir insanın, giderayak sevişmek istemesi filmi hafifletmez mi?

Gece, duygularından bilerek ve isteyerek vazgeçmiş. O, ne aşk yaşamış, ne de kalıcı bir dostluk kurabilmiş. Belki de Yusuf’a (Murat Ünalmış) karşı koyamadı ve son gününe her şeyi sığdırmak istedi. Eros’un Oku, önce Yusuf’u buldu. Gece önce kaçtı ama sonra bu ilişkiye bir şans tanıdı.

 

‘Silah daha adil’

- Gece finalde patlamalı mı, patlamamalı mı?


İnsanın kendini patlatması yerine, infazın silahla yapılması bence daha adaletli olur. Bir insanı tanıdıkça fikirler ve yargılar değişebilir, film biraz bunu anlatıyor. Ancak bunca acılar yaşanmış ve insanlar ölmüşken, Gece’nin, her şeyden vazgeçip mutlu ve farklı bir insana dönüşmesi normal görünmez. Bence final, eylem alanında sonlanmalı...

- “Güz Sancısı”ndaki “Elena” karakterinden intihar eylemcisi Gece’ye... Oyunculukta mesafe kat edebilmek kolay mı? (Güz Sancısı ile ilgili eleştirimde; Beren Saat’in canlandırdığı çocuk gibi konuşan fahişe karakteri, aşırı yapmacık ve ziyadesiyle itici, demişim...)

Her şeyden önce her yeni yönetmen, yeni bir öğretmen demek... Başka bir set, başka bir tarz... Heyecan verici karakterlere bürünüyorsunuz ve çok şey öğreniyorsunuz. Güz Sancısı’nın ön hazırlık dönemi oldukça uzun sürmüştü. Ve elimizde romanımız vardı, değiştirilmiş bir senaryomuz vardı. Bana benzeyen bir taş bebek bulmak bile hayli zaman aldı. Çünkü Elena, kendini oyuncak bebeklerinin yerine koyan ve çocuksu bir tonlamayla konuşan bir kadındı. Sonuçta dönem filmi, insan veya oyuncu olsun, sizi resmen cezbediyor ve hayal gücünüze seslenebiliyor.


Gerçeği bilmeden konuştular

- Peki, şu şehir efsanesine dönüşen yastık meselesine gelelim. Müjde Ar, affedersiniz size tahta gibi kız diyor, eski “ünlü”ler, sizin için oyuncu elbette sevişecek diyor. Yani bu sevişme veya sevişememe haliyle ilgili lakırdı hiç bitmiyor. Ne dersiniz?


Ben iki tarafın, yataktaki kırılgan halinden bahsetmiştim, nerelere geldik. Murat Ünalmış, sadece ben rahat hissedeyim diye bir incelik yapmıştı. Ayşe Arman, söylediğim sözlerin tamamını almayıp, bunu öne çıkarınca böyle bir şey çıktı ortaya... Ayrıca filmdeki sevişme sahnesi için söylenmiş şeyler, diziye uydurulmaya çalışıldı. Pek çok ustamız da gerçeği bilmeden konuştular. Konu amacından saptı, ihale üstümüze kaldı.

- Magazin terörü sizi de vuruyor mu?


Bir yalan haberden değil yalan haberler serisinden bahsedebiliriz. Bu konuda ciddi bir terör durumunun olduğunu düşünüyorum. Sokakta sizi gördüklerinde, yanınızda biri olduğunda, hafif sarhoş yakaladıklarında kesinlikle peşinize düşüyorlar. Sonra gerçekle uzaktan yakından ilgisi bulunmayan haberler yapıyorlar. Sabırlı davranmaktan başka çaremizde yok.

- Türkiye’nin Yıldızları adlı yarışmanın ardından Beren Saat’in yükselişi başladı. Ancak her çıkışın bir de inişi olabilir. Gelecekte popülaritenizi kaybederseniz çok üzülür müsünüz?


Nebahat Çehre ve İzzet Günay ile konuşuyorum. Eskiden sinemanın bitip, pornografinin ortaya çıktığı bir süreç yaşamışlar. Hayatlarındaki “acıklı” bir dönem... Mesela İzzet Ağabey, o yıllarda aşkla bağlandığı sinemayı bırakıp antikacı olmak zorunda kalmış. Bir sabah uyanıp, böyle bir depresyonla karşılaşabilirim. Gelecekte her şey olabilir. Belki ilerde tonla plastik operasyon geçirmiş bir tip olacağım. En iyisi yaşayıp görmek gerek.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler