Bir Olmi Klasiği: Il Posto
Netflix, İtalyan sinemasının en önemli yönetmenlerinden Ermanno Olmi’nin filmografisinin köşe taşlarından biri olan Il Posto’yu (İş) yenilenmiş kopyasıyla yayımladı.
Geçtiğimiz haftalarda, Estate Violenta (1959) ile başlattığım siyah beyaz klasikler serisinin ikinci filmi yine İtalyan sinemasından bir örnek olacak zira Netflix arşivine eklenen nefis İtalyan klasiklerini göz ardı etmek mümkün değil. İtalyan sinemasının en önemli yönetmenlerinden Ermanno Olmi’nin filmografisinin köşe taşlarından biri olan Il Posto’yu (İş) yenilenmiş kopyasıyla yayımlayan platform, hem bu klasikle henüz tanışmamış olanlar hem de yeniden izlemek isteyenler için eşi bulunmaz bir fırsat sunuyor.
Ermanno Olmi, her ne kadar İtalyan Yeni Gerçekçilik (Neo Realismo) akımına dahil edilse ve kendisi buna tümüyle karşı çıksa da estetik bakımdan akımın ruhunu fazlasıyla taşıyan filmler ortaya koyan bir yönetmen. Bilhassa 50’lerde, işçiler ve onların yaşam koşulları hakkında çektiği belgeseller sinema anlayışı şekillendirirken, yönetmenin devrimci bir hümanizma barındıran toplumsal gerçekçiliğe yakınlaşmasına da sebep oldu. Il Posto, işte bu yaklaşımın göz kamaştırıcı bir meyvesi olarak ortaya çıkan ve sinema tarihinde kendisine haklı bir yer elde eden mühim bir klasik…
Lombardiya’nın taşra kasabalarından birinde yaşayan Domenico (Sandro Panseri) isimli bir gencin, 60’ların İtalya’sında sanayileşmenin etkisiyle bir tür “işyerine” dönüşen Milano’da çalışmaya başlaması ve acımasız iş hayatına ayak uydurmaya çabasını anlatan film, adeta bu dünyanın habercisi oluyor… Kendisi de aynı bölgede doğan ve Milano’da uzun yıllar çalışan Olmi, Domenico aracılığıyla filmine otobiyografik öğeler eklemlerken, o yıllara ilişkin verdiği ayrıntılarla gözlem yeteneğinin gücünü kanıtlıyor. Öyle ki, Yeni Gerçekçi akımın etkisi altındaki Olmi’nin kamerası, Domenico’nun yüz ifadelerini ve kadrajına giren mekanları gösterme biçimiyle, ülkenin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik atmosferi etkileyici bir kompozisyonla resmediyor. Domenico’nun uyandığı evle açılan ve kısa bir tren yolculuğuyla birlikte dönüşen mimariyi, kapitalizmin köşe bucak sardığı modern kentlerin yükselişini, şantiyeye dönen şehirlerdeki dinamizmi tümüyle gerçekçi bir kaygıyla görselleştiriyor. Domenico’nun şehirde ilk karşılaştığı devasa binalar karşısında, ilerleyen süreçte kelimenin tam anlamıyla “sudan çıkmış bir balığa” (japon balığı) dönecek olan Domenico’nun bakışları ve mimikleri, bu ürkütücü dünyanın bir yansımasına dönüşüyor.
Güvensiz, korku dolu, ürkek gözlerle, hayatını güvence altına alacağı bir iş arayan bu çelimsiz genç, bir dizi tuhaf sınav ve mülakatın ardından işe kabul ediliyor ve pek tabii bu sırada gönlünü de kendisi gibi genç bir kadına kaptırıyor. Ancak film Domenico ile Antonietta (Loredana Detto) arasında geçen ve hikâyeyi melodram sınırlarına yaklaştıracak bir aşk öyküsündense, bu genç adamın ruh hali ve onun etrafını çevreleyen dünyanın özüyle ilgileniyor. Sınavların yapıldığı binadan, orada bulunma hallerine, sorulan tuhaf sorulardan, anlaşılmaz hiyerarşi ağına dek kasvetli bir Kafkaesk bürokrasisi yaratan Olmi, söz konusu planlara eklediği kara mizah sosuyla da Domenico’nun yabancılaşma duygusunu perçinliyor. Ve aslında filminin köklerini, bireyin insan doğasının hallerine duyduğu uzaklaşmadan hareketle, işçinin kendi emeğine yabancılaşması kavramına, yani Marksist yabancılaşma teorisine sıkı sıkıya kenetliyor. Özellikle memurların birbirlerinin önüne geçme telaşıyla en ön sırada oturmaya çalıştıkları sekans, ürettiği madde dışında hemen her şeyle ilgilenen, dolayısıyla emeğine yabancılaşan üreticinin durumuna çarpıcı bir emsal teşkil ediyor. Usta yönetmen böylelikle, memur zümresi ve iş dünyasını tasviriyle modern beyaz yakalılar için ders niteliği taşıyan ve hala geçerliliğini koruyan bir filme imza atıyor.
Il Posto, şüphesiz ilk bakışta toplumbilimci bir kaygıyla bezenmiş; yoksulluk, işsizlik, kent-taşra ayrımı vb. temalarla İtalyan halkının gündelik hayatını beyazperdeye yansıtma gayreti içerisinde bir film izlenimi veriyor. Ancak içinde bulunduğumuz çağda ve hatta belki gelecek için de, bundan çok daha fazlasını bu yıllara meydan okuyan klasikte bulabiliriz.
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü