'Bu cenazeyi 4 parti birlikte kaldırmalı'

TBMM Başkanlığı'na yeniden aday olup olmama konusunda kesin niyetini açıklamaktan kaçınan Cemil Çiçek, "Yaşadığım gün son gün, seçildiğim dönem son dönem, görev de son görevimdir. 30 yıllık düsturum bu" dedi. Çiçek, görev süresinde yapamadıklarının başında yeni anayasayı saydı.

'Bu cenazeyi 4 parti birlikte kaldırmalı'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 20.06.2013 - 08:15

Görev süresi ay sonunda sona erecek olan TBMM Başkanı Cemil Çiçek, 3 yıllık süre için yapılacak Meclis Başkanlığı seçiminde “aday olup olmama” konusunda “renk vermemeye” özen gösterirken 2 yıllık görev süresinde içinde “yapamadıkları” listesinin başına “yeni anayasa”yı koydu. Çiçek, kendisinin anayasa masasını dağıtıp dağıtmayacağı sorusuna, “Bu cenazeyi 4 parti birlikte kaldırmalı” sözüyle yanıt verdi.

Gezi Parkı eylemlerine bakışı, yeniden adaylığı, tutuklu milletvekilleri ve yeni anayasa konusunda, Çiçek’in sorularımıza verdiği yanıtlar ana başlıklarıyla şöyle:

TBMM Başkanlığı’na tamam mı devam mı: Niyetle alakalı bir konu değil. Meclis içtüzüğünde başkanların nasıl seçileceği, nasıl aday olacağı bellidir. Neticede partiler karar alamıyor. Yine de bugüne kadarki usul çerçevesinde bir yolu bulunacaktır. Kendi hesabıma bugüne kadar özel talebim, beklentim olmadı. Hayat felsefemi de hep ifade ettim siyasette. Yaşadığım gün son gün, seçildiğim dönem son dönem, yaptığım görev de son görevdir. 30 yıldır siyaseti böyle yapmaya çalıştım.

Krizli dönem: Hakikaten bu dönem 2011’den sonra TBMM bugüne kadar yaşamadığı birtakım olumsuzlukları yaşadı, yaşamaya da devam ediyor. Yemin kriziyle başladı, tutuklu milletvekilleriyle başladı. Hakaretlere varıncaya kadar birçok maddede, çok tartışmalı, çok sıkıntılı bir süreç oldu. Özellikle grup toplantıları açısından bakarsak, çok farklı bir dönemi yaşıyoruz. Türkiye’nin biraz daha sükûnete ihtiyacı var. Bu süreci hepimiz, milletvekilleri olarak, siyaset kurumu olarak, sağduyulu bir atmosfer içinde bunları değerlendiremediğimiz takdirde, bir kısım gelişmeleri ıskalayabiliriz.

AKP yönetimi, ‘Anayasa masasını devirin, Meclis başkanlığınızı uzatalım’ önerisi getirdi mi: Kesinlikle doğru değil. Tamamen gerçekdışı ve bayağı bir iddia. Gece gündüz bu konu için çalıştığıma kamuoyu şahittir. Hiçbir şekilde böyle bir görüşme, böyle bir pazarlık söz konusu değildir. Tam tersine iktidar ve muhalefet partilerinden de ocaktan bu yana anlayış gösterildi bana.

Görev süresinde yapamadıkları: Çok şey var, evvela yeni bir anayasa yapamadık. Ben bu yeni anayasa konusuna o kadar önem verdim ki halen de veriyorum. Çünkü yeni bir anayasayı yapamamış olmaktan kaynaklanan birçok sorunu, çokça yaşayacağız bundan sonra. Çünkü bu anayasanın bize dar geldiği, bizim ihtiyaçlarımızı, beklentilerimizi karşılayamadığımız noktasında her parti, her kişi, kendi üslubunca, kendi bakış açısıyla çeşitli gerekçeler ortaya koydu.

Anayasada fırsat kaçtı mı? Fırsat her halükârda var. Fırsatların tabiatında, kaçmak gibi bir zaafı vardır. Onu kaçırmak istemiyorsanız, fırsat 80 km hızla gidiyorsa, sizin 90 km hızla koşup önünü kesmeniz gerekir.

Cenazeyi kim kaldıracak: (Anayasa) Bu cenazeyi hepimizin kaldırması lazım. Cenazenin 4 kolu olduğuna göre iki önde iki arkada, 4 siyasi parti bunu kaldırmak durumunda. Beni de bu sorumluluğun neresine koyarsanız koyun, ben sorumluluktan kaçmam. Mesele devam edelim olayı değil. Ben daha önce de dedim, tamam çalışalım ama kırmızı ışıkta da mazot yakmayalım diyorum. Motor çalışıyor, araba çalışıyor görünüyor ama mesafe alınamadığı takdirde nasıl devam etmiş olacaksınız. Her yasama dönemi, Meclislerin bir karne dönemidir. Bu da işte bu ayın sonunda bitiyor, iki çalışma yasama yılı. Bunun sonunda bir tabloyu da kamuoyunun bilgisine Meclis olarak sunarız.

Tutuklu milletvekili sorunu nasıl çözülecek: Teknik olarak yapacak bir şey kalmadı. Çünkü bu iki ayaklı bir iş. Yargı bu işi sonlandırmadı. Bu yargısal sorun bizim önümüze siyasi sorun haline geldi. Ama haberlerden bakıyoruz, sona doğru da yaklaştı gibi görünüyor. Belki bir ay içinde biter mi bilemiyorum. Yani sona yaklaşıldı. Ama yargı bizim işimizi kolaylaştıracak bir sonuç ortaya koyamadı. O koyamadığı için iş bunu siyaseten çözmeye geldi. Siyaseten nasıl çözülecekti? Tam hukuk anlamında konuşacaksak, anayasa 83. ve 14. maddenin değişmesi gerekirdi. Ama buna rağmen zorlama bir şeyle CMK 100. madde değişikliği ile çözülebilirdi. Ama ikisinde de bir mutabakat hasıl olmadı. Siyasi söylemle de bu işlerle bu işler çözülmek yerine daha çok karışıyor. Çözülememiş olması da parlamenter demokraside rahatsız edici bir durumdur.

Gezi’yi nasıl okudu: Biz Türkiye’deki her olayı siyaseten değerlendiriyoruz. Bir olay olunca, siyasi pozisyonumuz yanlış dememizi gerektirdiği için diyoruz ki, bu da yanlış. Herkes siyasi pozisyonuna göre değerlendirsin olayı ama hukuku hakem kılarak, hukuk zemininde uzlaşmaya varmak mümkün. Bizim hukukumuz yanlışsa, uluslararası hukuk çerçevesinde bakmak lazım. Bir, ifade özgürlüğü esastır demokrasilerde, örgütlenme özgürlüğü de esastır: Kopenhag. İkincisi, demokratik ülkelerde herkes, beğenmediği konularla ilgili olarak, hükümetin, bakanın, valinin tasarruflarından memnun olmayabilir. Onların talepte bulunması, protestoda bulunması, o da onların hakkıdır. Ama bir üçüncüsü daha var. Hak talep edebilirsiniz, protestoda bulunabilirsiniz ama bunu yaparken hukukun içinde kalmanız gerekir, uluslararası hukukun belirlediği çerçevede.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler