Çağdaş Yaşamda Hukuk Bilinci...

Çağdaş Yaşamda Hukuk Bilinci...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 02.04.2009 - 06:08

Hukuk, toplumsal yaşamın ve ilişkilerin her alanını ilgilendiren bir konudur. Toplumsal yaşantımızın tüm alanlarıyla olan ilişkiler hukuk kurallarınca düzenlenir. İşçi-işveren, malik-kiracı, karı-koca, amir-memur, öğretmen-öğrenci vb. gibi tüm ilişkiler hukuk kurallarınca düzenlenir.

Bu nedenle insan, yaşantısının her alanında ve tüm ilişkilerinde karşı karşıya kaldığı hukuk kuralları konusunda belli bilgileri öğrenmek, yaşantı ve ilişkilerini bu kurallara göre düzenlemek zorundadır. Böylelikle, etrafında olup bitenleri, toplumsal olayları ve yaşanılan sorunları daha gerçekçi algılayarak değerlendirecektir. Doğaldır ki hukuk kavramları konusunda belli düzeyde bilgi sahibi olmak, çağdaş ve duyarlı insan olmanın bir gereğidir.

Hukuk, bir kültür ve çağdaş toplumlara dönük bir yaşam biçimidir. Hukuk, bireylerin kendi aralarındaki ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallar toplamıdır.

Hak sözcüğünün çoğulu olan hukuku, adalet karşılığı olarak da kullananlar vardır. Hak, haksızlığın karşıtıdır. Hak kavramının doğuşu haksızlık olgusunda yatmaktadır. Tarih boyunca, hakkı çiğnenenler, sahip olduğu ürettiği değerler elinden alınanlar bunu yapanlara karşı hak mücadelesi vermişlerdir. Hak kavramı ve hukuk düzeni bu mücadelelerin sonucunda doğmuştur. Hak, haksızlığın her türlüsüne karşıdır.

Barışın sigortası

Hukuk düzeni, çağdaş ve mutlu yaşamın güvencesi olan kurallardır. Toplumsal barışın da sigortasını oluşturur.

Bugün ülkemizde giderek artan bir şekilde hukuk tanımamazlık, başta devlet olmak üzere tüm kurumlarımızda egemen hale gelmiştir. Hukuk kuralları yaşamın kıyısına itilmiş ve çalışmaz konuma düşürülmüştür. Keyfilik ve hukuk dışı irade kullanımı devlet ve tüm kurumlarımızın yönetilmesinde hâkim anlayışa dönüşmüştür.

Hukuk tanımayan ve hukuku dışlayan yönetim anlayışları sonucunda; ahlaki ve etik değerler büyük ölçüde etkisini kaybetmiş, haksızlıklar, kirlenmişlik, çıkarcılık, bireycilik, rüşvet ve yolsuzluklar içten içe ülkemizi tüketen bir hastalığa dönüşmüştür.

Çıkarcılık, rüşvet ve yolsuzluklar doğal kabul edilir hale gelmiştir.

Tabi ki bu düzenle birileri hak etmeden köşedöner zenginleşirken, devlet ve halk kaybetmiş yoksullaşmıştır.

Her suç işleyenin işlediği suç, yapmış olduğu hırsızlık, yolsuzluk yanına kâr kalmıştır. Bu gelişmelerin üzerine gitmeyen gidemeyen devlet yapımız üzerinde giderek bu uygulamalardan beslenen güçler hâkim ve etkin hale gelmişlerdir.

Yolsuzluk, kirlenmişlik ve ahlaksızlıkların gelmiş olduğu boyut aslında sistemli, programlı istenilen sürece de ülkemizi taşımıştır. Ne idi amaçlanan; halkın devletine karşı güvenini ortadan kaldırmaktı. Bu büyük ölçüde başarıldı. Şimdi adım adım ülkemiz parçalanmaya ve karanlık bir rejime doğru hızla sürüklenmeye çalışılıyor.

Bu ülke bizim, hepimizin. Eğer yaşanılanlardan şikâyetçiysek, bu gidişat bizi kaygılandırıyor ise ne bekliyoruz. Dünyada kurtarıcılar dönemi bitti, çözüm istiyorsak çözümü biz üreteceğiz.

Ülkemiz kolay kurulmadı, bugünkü koşulların bağımsızlık ve Kurtuluş Savaşı yılları koşullarına göre daha zor ve güç olduğunu kimse söyleyemez. Yapmamız gereken silkinmek üzerimizdeki ölü toprağını atmak, korkaklıktan arınmak, alanı üçkâğıtçılara, çıkarcılara, niteliksiz dürüst olmayan kişilere bırakmamak, kabuğumuzdan çıkmak ülkemize ve geleceğimize sahip çıkmaktır.

Duyarsız kalamayız

Yapılması gereken, ülkemizin bağımsızlık mücadelesini başarıya götüren o yurttaşlık bilincini ve dayanışma ruhunu sahiplenmemizdir.

O ruha dayalı olarak yurttaş olabilmektir. Çevremizde olup bitenlere duyarsız kalmamalıyız, kurumlarımızı şeffaf ve denetime açık ve katılımcılık temelinde yönetilmeye zorlamalıyız, hukuk dışı çıkara ve yolsuzluğa dayalı uygulamalara halk olarak karşı çıkmalıyız. Bu mücadelede başarılı olabilmede dayanışma ve birliktelik önemlidir. Onun için birlikte mücadele etmenin platformlarını yaratmalıyız.

Eğer çağdaş ve mutlu bir yaşam istiyorsak, gelecek kaygısına düşmeden güvenlikli bir yaşam istiyorsak, geleceğimizi birilerinin belirlemesine karşıysak ve söz sahibi olmak istiyorsak bunun yolu yurttaş olmaktan geçiyor, bizlerden geçiyor.

Çözüm, “çözüm bensiz olmaz diyebilmekle” başlar.

Güzel bir gelecek dileğiyle.

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Mert Okan Ü. Öğretim Üyesi


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler