Çamlıca...

Doğanın bize bahşettiği ağaçları, bin bir renkli kokulu çiçekleri, çimenleri yerinden söküp atmayalım. Bunlar doğanın bize emaneti, vazgeçilmezleridir. Bu doğa harikası tepeleri, yoğun yapılaşmalarla yok etmeyelim.
Nasıl bir yer bu Çamlıca… İstanbul’un gözbebeği, biri büyük biri küçük “doğa harikası” iki yeşil tepe… Ellili yıllarda, Demokrat Parti’nin son döneminde, İtalyan şehirci Prof. Luigi Piccinato, Elmadağ’daki İstanbul Planlama Bürosu’ndaki danışmanlığı sırasında, o yıllarda yakın çevresi henüz yağmalanmamış ve kaçak yapılarla kaplanmamış olan Çamlıcaların “milli park” statüsüne alınmasını önermişti…
O zamanki, devlet kesesinden Batı ülkelerinde ayrıcalıklı eğitim görerek kamu yönetiminde önemli mevkiler edinmiş sözde uzman ve yetkili kişiler, bu güzel öneriyi kulak ardı ettiler. Hiçbir girişimde bulunmadılar. Çünkü onların görevi, iktidarda bulunanların, olumlu olumsuz emirlerini yerine getirmekti…
Kamu mallarının yağmalanmasına engel olmak gibi bir konu, onların ilgi alanına girmemekteydi.
Bahse konu “Çamlıca tepeleri” günümüze kadar, planlı ya da plansız, yağmalanmaya devam etti…
İstanbul hayranı, değerli, çok ünlü, rahmetli Çelik Gülersoy da, Büyük Çamlıca Tepesi’nde, bizzat projelendirip uygulattığı kaba yapılarla, o güzelim doğaya zarar vermişti. Keşke yapmasaydı…
Günümüzde, Çamlıca Tepesi daha büyük bir “tehlike” ile karşı karşıya…
AKP iktidarının dünyaca ünlü lideri Recep Tayyip Erdoğan, Çamlıca Tepesi’nde, 150 bin metrekare alanı kaplayacak çok büyük bir cami ve turistik tesisler için “yapıla” emrini vermiş bulunuyor. Aman yarabbi…
İnsaf Sayın Başbakan, yapmayın. Size kim akıl verdiyse ya da size nasıl bir vahiy geldiyse... bu asla, iyi ve kabul edilebilir bir karar değil… Dahası, çok yanlış bir karar…
İzin verirseniz ve kabul buyurursanız, ben size başka bir öneride bulunmak istiyorum:
Gelin, Çamlıca’nın eşsiz doğasını katletmek yerine, karşıt olmayacağınızı umut ettiğim, kendi önerimi sunayım:
İslam mimarlığında bir namazgâh uygulaması var… Ben daha lise öğrencisi iken, Eski Malatya’daki ünlü Battalgazi Namazgâhı’nı görmüş, hayran kalmıştım.
Namazgâh bir duvar üzerinde kıble ve birkaç basamakla çıkılan minberden ibaretti. Bir açık hava ibadet yeriydi.
Size Çamlıca’da, programı ne olursa olsun, asla bir yapı yapmamak kaydıyla, mimarlık örneği gibi “bir açık hava ibadet alanı” düzenlenmesine karar vermenizi öneriyorum…
Böyle bir karar verirseniz, tarih sizi Çamlıca’nın eşsiz doğasını, yoğun yapılarla tahrip etmekten daha çok hayırla yâd edecektir, buna emin olun…
Bu “açık hava ibadet alanı” nı, bir “ibadet parkı” niteliğinde düşünüyorum. Bu ibadet parkında, “din, dil, ırk, renk farkı gözetmeden” her insan, yüreğinde taşıdığı kendi Tanrısına seslensi: “Tanrım tüm insanlara barış içinde, kardeşçesine, özgür ve adil bir paylaşımla yaşamayı nasip et” diye yakarsın.
İbadet alanına ateistler de gelsin, “tüm insanların, insanı insan yapan değerlerle, kavgasız ve mutlu yaşamasını” dilesin…
Doğanın bize bahşettiği ağaçları, bin bir renkli kokulu çiçekleri, çimenleri yerinden söküp atmayalım. Bunlar doğanın bize emaneti, vazgeçilmezleridir.Bu doğa harikası tepeleri, yoğun yapılaşmalarla yok etmeyelim.
Ayrıca, insanları bölen, ayrıştıran, düşmanlıklara neden olan düşüncelerden arınmaya çalışalım. Bu düşünceleri Sayın Başbakan’ın da paylaşacağını umuyorum. Umarım bu dileğim anlamlı bir uygulamaya vesile olur.
\t
Niyazi Duranay/Mimar

En Çok Okunan Haberler
-
İmamoğlu'ndan YÖK raporuna suç duyurusu!
-
Hukuksuzluk bitti, gazetecilik beraat etti
-
İktidarın 'anayasa' hesapları
-
Çakarlı cipin sahibi ne kadar vergi ödedi
-
Özel'den TBMM Başkanı Kurtulmuş'a 'süreç' çağrısı
-
Okuyan'dan kritik değerlendirme
-
O şartı sağlayanların aylıkları artacak!
-
‘Savunmasına katılmazsam namerdim’
-
Yılmaz Erdoğan'dan Bahçeli'ye 'teşekkür' telefonu
-
163 bıçak darbesiyle öldürdü, 'gülerek' savunma yaptı