Casus sanatına gerçekçi bir bakış

Kısa bir süre önce ölen Philip Seymour Hoffman’ın da oynadığı film, yönetmenin deyimiyle casusluk sanatının gündelik yoğunluğunu yansıtıyor.

Casus sanatına gerçekçi bir bakış
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 04.09.2014 - 23:51

Alman Antiterör Birimi’nin şefi Gunther Bachmann (Philip Seymour Hoffman) ve ekibi Hamburg’a izinsiz gelen yarı Çeçen yarı Rus, her iki ülkedede işkence görmüş İssa Karpov’u (Grigori Dobrygin) izlemeye başlarlar. İssa, çok sayıda Çeçeni katletmiş Rus general Karpov’un tecavüz ettiği 15 yaşındaki bir Çeçen kızdan doğma oğludur. Babası savaş ganimeti olarak topladığı 10 milyon Avro’yu Hamburg’daki Brue Frères Bankası’na yatırmıştır. Kirli para aklayan bu bankayı babasından devralan Thomas Brue (Willem Dafoe) yönetmektedir. Bir Türk ailenin Leyla Oktay (Derya Alabora) ile oğlu Melik’in (Tamer Yiğit) yanına sığınan İssa, insan hakları avukatı Annabel Richter’den (Rachel McAdams) Almanya’ya sığınmak için yardım ister. Gunther, İssa’yı aydın, hoşgörülü Müslüman akademisyen Dr. Faysal Abdullah’ı (Humayun Erşadi) tuzağa düşürmek için kullanır. Abdullah’ın çok sayıda olumlu işler yaptığını, fakat aynı zamanda teröristlerle de işbirliğinde olduğundan kuşkulanıyordur.

Her iyi insanın az olsa da kötü bir yanı da vardır diyen fotoğrafçılıktan, klip yönetmenliğinden sinemaya geçen Anton Corbijn üçüncü uzun metrajı “A Most Wanted Manİnsan Avı”nı (2013) John Le Carré’nin 2008 tarihli romanından uyarladı. Olaylar 11 Eylül’den 10 yıl sonra Hamburg’da geçiyor. Muhammed Atta 11 Eylül saldırısını Hamburg’da planladığı için kent o günden beri uluslararası ve Alman haber alma örgütlerinin odak noktasındadır.

Devletler ve casus örgütleri hakkındaki bu hümanist öykü ünlü liman kenti Hamburg’unda öyküsü. Bu tarihi, zengin kent Avrupa’nın en varsıl kişilerini uzun süre barındırmış, yüzyıllarca Türkiye ve Kuzey Afrika’dan gelen göçmenleri, sığınmacıları ağırlamış. 11 Eylül’den sonra kentte etik bir çözülme, yabancılara güvensizlik başlamış. Hamburg filmin ana karakterlerinden biri. “Casusluk sanatının gündelik yoğunluğunu yansıttım. İzleyici Jason Bourne, James Bond gibi filmlere alışkın. Bunlar iyi aksiyon filmleri ama gerçekle ilintileri yok” diyen Corbijn casusluk dramasında 11 Eylül’den sonra dünyadaki kutuplaşmayı, gidişatın hızla değişmesini yansıtıyor. İnsanları iyi ya da kötü olarak çabucak yargılamak onu korkutuyor.

Corbijn nesnel bir anlatım yeğlemiş. Doğruyu yaptıklarına inanan birçok karakter var, hepsinin nedenleri ise farklı. Kimse ne tam iyi ne de tam kötü. Bankacı Tommy para tuzağına düşmüş, yalnız, mutsuz bir adam. “İslam denen ülkelerin radikal kırıntılarıyla savaşıyoruz” diyen solcu avukat Annabel zengin bir ailenin kızı, babası yargıç. Gunther kültürlü, dünya görüşü olan bir aydın. İssa katil asker babasından ötürü büyük bir yük taşıyor, bu kirli paradan kurtulup Çeçenistan’daki hayır kurumlarına bağışlamak istiyor. Bu casusluk dramı çağdaş dünyanın üstüne melankolik bir teslimiyeti başarıyla irdeliyor. İyiye ulaşmak için kötüyle işbirliği şart iletisini veren, politika, rekabet, suçlu, masum temalarını sürükleyici bir dille aktaran “İnsan Avı” bugün gösterime girdi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler