Cezaevi mektupları (17.10.2012)
Tutuklu ve hükümlülerden gelen mektuplara sayfalarını açan Cumhuriyet bugün de Kurmay Albay Erdal Hamzaoğlu'nun 'Emirle seminere katılan subayın günahı ne' başlıklı mektubunu yayımlıyor.
GÖN: ERDAL HAMZAOĞULLARI
Kurmay Albay
Hasdal Askeri Cezaevi
Emirle seminere katılan subayın günahı ne?
Kamuoyunda “Balyoz” adıyla bilinen dava nedeniyle 20 aydır Hasdal Askeri Cezaevi’nde tutuklu bulunmaktayım. Doğal olarak gazete ve televizyonlarda bu konuda fikir beyan eden herkesi takip ediyorum. 2003 yılında icra edilen Ordu Plan Semineri ile sahte (hepsi dijital, imzasız) “Balyoz” Planı sürekli birbirine karıştırılıyor. Bunlar birbirine karışınca, halkın da kafası karışıyor. Malum bazı kişiler bunu bilerek yapmakta, onlara diyecek sözüm yok, nihayetinde bu onların “görevi”. Ancak, akıl ve vicdan sahibi, tarafsız kişilerin de (askeri planlama mantığına yabancı olmaları nedeniyle) bunların karşısında bocalaması bizleri üzüyor.
Ben söz konusu seminere binbaşı rütbesi ile katıldım. 2001 - 2003 yılları arasında NATO’ya tahsisli 3. Kolordu Komutanlığı’nda plan subayı olarak görev yaptım. 6 Şubat günü, 5 Mart 2003 tarihinde başlayacak Ordu Plan Semineri’ne katılma emrini aldık. Seminerin konusu, Yunanistan’a karşı Egemen Harekât Planı; 3. Kolordu’nun bu plandaki görevi ise “Geri Bölge Emniyeti”ydi. 3 günlük çalışmanın bir günü Geri Bölge Emniyeti’ne ayrılmıştı. Planın, Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo koşulları altında incelenmesi emredilmekteydi. Sonuç olarak aldığımız emirde olağandışı bir husus yoktu.
Yakın Harekât Bölgesi’nde filmlerde izlediğiniz şeyler olur; yani iki taraf birbirini imha etmeye ve ilerlemeye çalışır. Bu bölgenin derinliği taktik seviyedeki silahların menziline bağlıdır ve karşılıklı olarak 20-50 km. civarındadır. Derin Harekât Bölgeniz (hasmınızın derinlikte kalan kısmı) ise stratejik önem taşır. Karşı tarafın ihtiyat birlikleri burada bulunur ve cephenin hangi bölgesinde başarı sağlanmışsa oraya intikal etmek üzere bekler. Hasmın bu bölgedeki her faaliyetini muharebe istihbaratı ile takip etmeniz, birlik ve tesislerini komando birlikleri, taarruz helikopterleri, uzun menzilli füzeler, savaş uçakları, özel kuvvetler ve yeraltı faaliyetleri vasıtasıyla imha etmeniz, faaliyetlerini önlemeniz/geciktirmeniz gerekir. Özel Kuvvetlerin Kozmik Odası’nı arayan hâkim sanırım bunları görmüştür.
Seminer her yıl yapılır
Sizin Derin Harekât Bölgeniz hasmınızın Geri Harekât Bölgesi’dir. Hasmınızın Derin Harekât Bölgesi sizin Geri Harekât Bölgenizdir. Birbirinize, yukarıda sıraladığım unsurlarla, benzer zararları vermeye çalışırsınız. Bu nedenle “Geri Bölge Emniyeti”ni önceden planlamanız ve savaş başlayınca bu bölgede düşman faaliyetlerine asla izin vermemeniz gerekir. Komşumuz olan ülkelerin her birine karşı, birden fazla harekât planımız mevcuttur. Her planda Geri-Yakın-Derin Harekât Bölgesi’nde yapılacakların ayrıntısı bulunur. Her yıl yapılan plan seminerleri ile de bunlar güncellenir. “Seferberlik ve Savaş Hali Kanunu” gereği, seferberliğin ilanı ile birlikte harekâtın icra edildiği bölgenin komutanı, Sıkıyönetim Kanunu’ndaki yetkilere (ayrıca sıkıyönetim ilan edilmemişse bile) otomatik olarak sahip olur (Üstelik, 2003 yılında bize verilen senaryoda zaten hükümet sıkıyönetim ilan ediyordu). Yani her harekât planımızın bir “Geri Bölge Emniyet Eki” ve “Sıkıyönetim Eki” vardır. TSK darbe yapmak için değil, ama cephedekilerin arkasını sağlama alarak savaşmak maksadıyla, mevcut her harekât planının geri bölgesindeki sıkıyönetimi de planlar. Yukarıda anlattıklarım, bir kurmay subayın öğreniminin ve günlük mesaisinin bir parçasıdır (hatta bu yazdıklarım eski deyişle “vakayı adiye”dendir). TSK bu konulara ilişkin yönergeler, talimnameler yayınlar (yani illegal örgüt dokümanı değildir) ve biz bunları ezberlemeden Akademi’nin kapısından içeri bile giremeyiz. Devlet bunları öğrenmemiz ve uygulamamız için bize maaş verir.
Tanrılar kurban istiyor
Eğer 2003 yılında bir Ordu Komutanı plan seminerinde Geri Bölge Emniyeti konusu üzerinde durmuş ve astlarına bu konuda ayrıntılı sunum yapma emrini vermişse, emrindeki hiç kimse “Dur bakalım, geri bölgede sıkıyönetim olur, yoksa sen darbe mi planlıyorsun” diyemez. Sıkıyönetimin kanunu, yönergesi vardır ve bunlar savaş planlamasının bir parçasıdır. İyi de, her yıl yapılan bir plan seminerine emirle katılan personelin burada günahı nedir? Vardır bir günahı diyen varsa, seminere katılan 162 kişiden yalnız 52’sinin sanık olduğunu hatırlatmalıyım. Bunların da yarısı, benim gibi, yalnız izleyici olmuş ağzını açmamış kişiler.
SONUÇ 1: Sıkıyönetim lafını duyduğunuzda aklınıza hemen darbe gelmesin. Geri Bölge Emniyeti’nin bir parçası olarak Sıkıyönetim Planı, bütün harekât planlarının mutat ekidir.
SONUÇ 2: Kara Kuvvetleri Komutanlığı Bilirkişi Heyeti semineri inceledi ve iddianamedeki hususların olmadığını ısrarla belirten bir raporu mahkemeye gönderdi. Seminere gözlemci olarak katılan Genelkurmay ve Kuvvet Komutanlığı temsilcileri tanık olarak dinlendi, onlar da böyle bir şey olmadı dediler. Mahkeme bunları dikkate almadı. İlginçtir, aslında iddianamede zaten seminer suç olarak gösterilmiyor. Sahte “Balyoz” Planı’nın seminerde “üstü kapalı” görüşüldüğü iddia ediliyor. Ancak, “Balyoz” sahteyse seminerde üstü kapalı görüşülmüş bir şey de olamıyor. O zaman şu sonuca varıyoruz: Tanrılar kurban istiyor!
SONUÇ 3: 2010 yılı Eylül ve ekim aylarında Dağlıca Üs Bölgesi Komutanlığı yaptım. 9-10 Aralık 2010 gecesi, o gün icra ettiğimiz operasyon bitince, birliklerimi çektiğim 2000 metre rakımlı Yıldız Tepe’de, mevzide biraz uyumaya çalıştım. Ertesi gün mahkemeye gitmek üzere yola koyuldum, gittiğim mahkemede tutuklandım. Bir emekli General “Hakkâri elden gitti” demiş. Gitmemiştir tabii. Ama giden başka bir şey. Aynı mevzide soğuktan titreyerek birlikte beklediğimiz, helalleşip öyle operasyona çıktığımız subay ve astsubaylar şimdi aslanın kediye nasıl boğdurulduğunu görmüyor mu zannediyorsunuz. Neredeyse otuz yıldır, ülkenin batısında hayat normal seyrinde devam ederken askerler terörle mücadelenin kahrını çekti. Şimdi bize bu komplolar kurulur, haysiyet cellatlığı yapılırken millet sessiz. Sezar’ı yıkan Brütüs’ün bıçak darbesidir, başkasınınki değil. Gerçekten ve bütün saflığımla merak ediyorum, olan bitenlerden sonra bu ülke “henüz sanık olma şerefine nail olamamış” askerlerinden halen kahramanlık, fedakârlık bekliyor mu?
Erdal Hamzaoğulları
Kurmay Albay
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- Ankaralı Turgut hayatını kaybetti!