"Çirkin iftira"
İkinci Ergenekon davasının tutuklu sanığı Albay Cengiz Köylü, ''Karargah Evleri'' soruşturmasında adının geçmesini, kendisine atılan çirkin bir iftira alarak değerlendirdi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada konuşan Köylü, savunmasına başlamadan önce Ergenekon soruşturması ve dava süreciyle ilgili kısa bir değerlendirme yaptı.
''Karargah Evleri'' soruşturmasına değinen Köylü, soruşturmada ismi geçenlerin ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakılmalarına rağmen kendisinin tutukluluğuna yaptığı itirazların ise reddedildiğini dile getirdi.
Görevi gereği bu soruşturmada adı geçenlerden 4 kişiyi tanıdığını ifade eden Köylü, ''Karargah evleri denilen çirkin iftiranın atılmasının ardından yaklaşık 4 yıl geçti. İftiranın asılsızlığını, 31 yıllık mesleki kariyerimin mahvedildiğini tek tek anlatacağım. Karargah Evleri oluşumunun başındaki cenaze imamı, lideri yok, ama ben buradayım'' dedi.
Davanın tutuksuz sanıklarından Prof. Dr. Erol Manisalı ile olan ilişkisini anlatan Köylü, Manisalı'nın, 6 yıl süresince, Harp Akademilerinde komutanlık ve karargah subaylığı eğitimi, AB-Türkiye ilişkileri gibi konularda ders verdiğini, bu derslerin de eğitim uygulama emirlerinde belirtilip, komutanlıkça onaylandığını kaydetti.
Manisalı ile bu derslere ilişkin telefon görüşmesi yaptığını, Manisalı'nın da vereceği derslere ilişkin kendi ajandasına notlar aldığını ifade eden Köylü, ''Benim Manisalı'yı derse sokma yetkim yoktur. Genelkurmay Başkanlığının onayı alındıktan sonra o isim ders verebilir. Görevim gereği yaptığım görüşmeye ilişkin Manisalı ajandasına notlar almıştır. Bu notlar, kara, deniz ve hava kuvvetleri subaylarına verilen derslerin koordinesi aşamasında Manisalı ile yaptığım görüşmeye aittir'' diye konuştu.
Köylü, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nu da Harp Akademilerine ders vermek için çağırdığını ve ders verdiğini anlattı.
Doktorasını yaparken Erol Manisalı'dan yardım gördüğü iddialarını da yalanlayan Köylü, Harp Akademilerindeki görevi esnasında doktora eğitimi için müracaat etmediğini söyledi.
Telefon dinlemeleri
Soruşturma kapsamında 6 ay süreyle telefonlarının dinlendiğini belirten Köylü, 3 ay fiziksel takip, gizli izleme ve ses kaydının yapıldığını ancak bir delile ulaşılamadığı için iddianameye konulmadığını savundu.
Delil bulunamayınca telefon tapelerinin tahrip edilerek iddianameye konulduğunu ifade eden Köylü, hayali yorum ve değerlendirmelerle kendisine suç isnat edildiğini ileri sürdü.
Köylü, 1-16 Mayıs 2008 tarihindeki telefon görüşmelerinin iddianamede yer aldığını dile getirerek, 26 telefon tapesinin meslektaşları, akrabası ve sivil bir kişi ile yaptığı görüşme olduğunu söyledi.
Bu telefon görüşmelerinin de ''Karargah Evleri'' soruşturmasına ilişkin adının basında yer almasından sonra gerçekleştirdiğini belirten Köylü, bir meslektaşı ile yaptığı telefon görüşmesine ilişkin kaydı da duruşma salonunda dinletti.
Köylü, ''Basında çıkmasa karargah evlerini hiç konuşmam. Böyle iftiralar olmasa bu konuşmalarının hiçbiri olmazdı. Bu iftiralar karşısında sessiz kalabilir misiniz. Telefon konuşmalarındaki doğal tepkiler, aleyhime delil olarak yer almıştır. Bu konuşmada Karargah Evlerini doğrulayan hiçbir şey var mı? Saldırıya uğradığım, bunun tamamen yalan olduğu, ne olduğunu bilmediğim, komplo olduğunu düşündüğümü ifade ediyorum'' şeklinde konuştu.
Gazetede ''Karargah Evleri'' soruşturmasında adını okuduğu zaman güldüğünü ifade eden Köylü, ''Hiçbir zaman bu haberin beni bu noktalara getireceğini düşünmedim'' dedi.
Köylü, savunmasını tamamladı
İkinci Ergenekon davasının tutuklu sanığı Albay Cengiz Köylü, savunmasını tamamladı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada konuşan Köylü, ''Karargah Evleri'' şemasında ismi bulunan subaylara kurmaylık sınavında yüksek notlar verdiği iddialarının yalan olduğunu öne sürdü. Köylü, bu subayların kurmaylık sınavını kazandığı ve eğitime başladıkları 2005-2006 eğitim ve öğretim yılında kendisinin bir yıl süreyle ABD'de eğitimde olduğunu, şemada bulunan öğrenci subayları, akademi eğitimi öncesi hiç tanımadığını ve eğitim esnasında hiçbir telefon temasının bulunmadığını belirtti.
Hava Harp Okuluna öğrenci yerleştirme ve sızma faaliyetlerini organize ettiği iddialarına ilişkin de Köylü, ''Karargah Evleri'' şemasındaki Hava Harp Okulu bölümünde yer alan subay, harbiyeli ve sivil memurların hiç birisini tanımadığını öne sürdü. Mezun olduğu 1985 yılından beri Hava Harp Okuluna hiç gitmediğini ifade eden Köylü, son 10 yıldan beri hiç bir Hava Harp Okulu öğrencisiyle görüşmediğini dile getirdi.
Köylü, MİT Müsteşarlığının ham haber ve duyuma dayalı olarak belirttiği ''Karargah Evleri'' bilgi notundan dolayı 4 yıldır zulüm çektiğini öne sürdü. İddia edilen ''Karargah Evleri'' oluşumunda ismi geçen 44 kişi arasında sadece kendisi hakkında iddianame düzenlendiğini ve tutuklandığını dile getiren Köylü, şemanın en tepesindeki bir alışveriş merkezinde dükkanı bulunan iş adamı olan ve bu oluşumda kilit rol oynadığı öne sürülen İbrahim Arslan'ın ise bu iş yerinde hiçbir zaman bulunmadığını ve halen Karacaahmet Mezarlığında ''Cenaze imamı'' olarak çalıştığını savundu. MİT'in ''Karargah Evleri'' bilgi notunun hiçbir yerinde iddia olunan ''Ergenekon'' örgütünden bahsedilmediğini belirten Köylü, ''Ergenekon''a atfedilen hiçbir dokümanda da ''Karargah Evleri'' adlı bir oluşumdan bir kelime dahi bahsedilmediğini söyledi.
Köylü, ''Hiçbir dokümanda geçmediği halde neden Karargah Evleri Soruşturması, Ergenekon'a monte edilmiştir? Karargah Evleri şemasının en tepesinde gösterilen Karacaahmet'te cenaze imamı olan İbrahim Arslan'ın iş yeri olduğu iddiası araştırılmış mıdır? Bunların hiçbiri araştırılmamıştır. Çünkü hepsinin yalan olduğu, suçlamaların iftira olduğu görülecek. Bu da iddia makamının işine gelmeyecek'' dedi.
'Alevi değilim'
Yenibosna Cemevi'nde İşçi Partisi ve Alevi kesimin ileri gelenleriyle toplantılar düzenlediği iddialarıyla ilgili olarak da Köylü, Yenibosna Cemevi'ne hiç gitmediğini, yerini bile bilmediğini anlattı. Davanın ek klasörlerinde Hava Kuvvetlerinde 2003'te 350 subayın ''Alevi'' olarak fişlendiğini, burada kendisinin adının da yer aldığını ifade eden Köylü, ''Alevi değilim. Alevi olsam bundan gurur duyardım. Hayatımda 'dede' lakaplı bir kişi ile tanışmadım. Senaryoya en uygun kişi bendim. 'Hem Alevi'ydim, hem Mehmet Bora Perinçek ile bir, Yaşar Hacısalihoğlu ile 2 adet telefon görüşmem var'. Bu tertip merkezinde hiç insaf, Allah korkusu yok mu?'' dedi. Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, Köylü'nün savunmasını tamamlamasının ardından duruşmayı yarına erteledi.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- ‘Toprak bütünlüğü’ masalı ve Suriye: İmkânsız bir ülke