Dağı oyup tapınak yapanlar: Ellora Mağaraları
Hindistan’ı daha önce ziyaret etmiş Tac Mahal, Amer Fort, Kamasutra tapınağı gibi popüler yerlerini görmüştüm. Hindistan öyle 10 günde gezilecek bir ülke olmadığı için Dünya turum içinde 50 gün ayırdım. Hayallerimi süsleyen üç yer vardı görmek istediğim.
1.Ellora Mağara tapınakları-Aurangabad
2.Altın Tapınak-Amritsar
3.Fare Tapınağı-Bikaner
Altın Tapınak ve Fare Tapınağını gezimin ilk haftasında görmüş bloğuma yazmıştım. Sıra Aurangabad’daki Ellora’ya gelmişti. Aurangabad aslında klasik Hindistan turist rotası üzerinde bulunmuyor. Yolunuzu değiştirip zorlu tren yolculuklarına yenilerini eklemeniz gerekiyor. Ulaşmanın en kolay yolu Mumbai. O bile trenle 8 saat uzaklıkta. Turistik bir şehir olmadığı için konaklama seçeneği az bir kaç lüks otel var onlar da pahalı.
Hindistan’da couchsurfing çok da iyi çalışmadığı için hostelleri tercih ediyordum. Ancak burda hostel bulamayınca şansımı denemeye karar verdim. Sanea adlı sevimli bir kıza yazarak onlarda kalıp kalamayacağımı sordum. Memnuniyetle kabul ettiler. Evlerine ulaştığımda saat gece 1 olmuştu. İran’da başkalarının evinde kalırken hiç tereddüt etmemiştim. Sonunda aynı kültürün ve tarihin insanlarıydık. Ancak Hindistan farklıydı. Tedirginliğim beni kapıda karşılayan aileyle ile yok oldu. O kadar güler yüzlü ve sevecenlerdi ki kendimi evimde hissettim. Hatta Sanea’nın Mumbai’den arkadaşları da gelmişler 6 kişi o gece evde 15 kişi yattık.
Ertesi gün olduğunda Sanea ve arkadaşları Ellora Mağaralarına gittiklerini onlara katılabileceğimi söylediler. Seve seve kabul ettim.
Ben özel araçla gittim ama Ellora’ya giden yerel otobüsler var. Şehre yaklaşık 30 km. Yol üzerinde Devlet Abad kalesi bulunuyor. Buranın yanından geçerken Sanea akşam gün batımını burdan izleyeceğiz dedi. Kaleye baktım Hindistan’da gördüğüm diğer kalelerden çok daha küçük şekilsiz bir şey. Doğrusu burun kıvırmıştım biraz. Ama o kalenin de hayatımda göreceğim en ilginç yerlerden biri olacağını tahmin edemezdim.
Ellora’ya geldiğimizde yine orantısız giriş ücretiyle karşılaştım. Hindistan vatandaşına 30 rupi yabancıya 500 rupi giriş ücretini abartı buldum. (Bizim paramızla 35 lira ediyor.) Her müze, tarihi yapı ve doğal yerlere giriş ücretlerini üst üste koyduğunuzda gezgini zorlayabiliyor. Yoksa içerde bizi bekleyen her güzellik verdiğim her kuruşa değer bunun farkındayım.
Girişte güzel düzenlenmiş bir bahçenin yanından geçerken yine maymunlar karşılıyor bizi gözleri ellerimizdeki çantalarda. Bize de bir şey düşer mi diye bakıyorlar. Ziyaretçiler onları beslemeyi ihmal etmiyor.
Sonra Ellora Mağaralarının en göz alıcı yapısı Kailasa Tapınağı bütün ihtişamı ile karşımıza çıkıyor. Bütün bir kayadan oyularak yapılmış dünyanın en büyük ve en güzel tapınağı. Dev kaya oyulurken her detay düşünülmüş tapınakların nereye konumlanacağı hangi heykellerin yapılacağı hangi sütunların dikileceği. Bu nasıl bir ince hesaptır, nasıl bir el emeğinin sonucudur düşünmeden edemiyor insan.
Tapınaktan içeri girdiğinizde oyulan kayanın boyutları daha da ortaya çıkınca yapılan işin zorluğunu bir kez daha anlıyorsunuz. Tapınak yapıldığı dönemde daha ihtişamlıymış. Bugün heykellerin bir kısmı tahrip olmuş, tapınak üzerindeki çizimler de silinmiş. Çizimlerin yer yer kalıntıları gözleniyor.
Tapınağın her köşesi Hindu tanrılarının rölyefleri ile bezeli. Tapınağın muhteşemliğini gözlemeniz için oyulan kayanın tepesine çıkmanız gerekiyor. Uyarı tabelaları var ama dinlemeyin mutlaka çıkın ve bu harika yapıyı yukardan da görün.
Yapının en tepesinde bir kubbe var onun hemen önünde bulunan düz yüzeyli damın üstüne dört aslan heykeli yapılmış. Yanlış anlamayın onlarda oyma sırasında yapılmış. Yani bir yerlerde yapılıp getirilmemiş. Bu dört aslanın üzerindeki tanrı heykelcikleri zamanla yok olmuş . Bence yapının üstünün acilen kapatılması gerekiyor. Çünkü arkadaşım sanea’nın anlattığına göre 7-8 yıl önce geldiğinde heykeller çok daha iyi durumdaymış.
Neyse efendim bu 4 aslan bugün bile Hindistan’ın simgesi. Bütün demir paraların üzerinde 4 aslan var. Takipçilerim hatırlayacaktır. Dört aslanın en güzel ve en eski örneğini Varanasi müzesinde görmüş ve sizlere anlatmıştım. Kısaca 4 aslanın kuzey güney batı ve doğudan gelecek tehlikelere karşı ülkeyi koruduğuna inanılıyor.
E tabi boyacı küpü değil. Tam 300 yıl sürmüş bu muhteşem yapının inşaası. Hep söylerim. Dinlerin en güzel yanı insanların inançları nedeniyle geleceğe muhteşem yapılar bırakmaları. İnanç her şeyi yaptırıyor insana. Cennete gideceğini düşünmese 300 yıl kazmaz ki adam.
Allah bilir kaç bin kişi öteki dünyada işin iş deyip ömrü boyu bu tapınağı kazmakla uğraştı… Kimbilir kaç nesil geçti böyle.
Neyse efendim aslında bugün de değişen pek bir şey yok. Tapınağın çevre düzenlemesinde kullanılacak olan taşları yine kol gücüyle ve yine 1300 sene evvel olduğu gibi toplumun en alt katmanından insanlar yapıyor. Tıpkı bu kadın gibi.
Hindistan o dönemlerde de değişik dinlerin kesişme noktası imiş.Bu nedenle mağara tapınaklar arasında Budha ve Jain tapınağı da yer alıyor. Şimdi bu inançlara girmeyeyim wikipediadan bakarsınız.
…….
Nasıl yani ? Herkesin kıskandığı dünya lideri demokrat ülkemizde hala wikipedia kapalı mı ????
Daha bundan 5 yıl öncesine kadar Ellora mağaralarının üzerinden şelaleler akarmış. Bugün onlardan eser kalmamış. Haliyle çevredeki yeşillikler de yok olmuş. Dünyadaki su kaynaklarının nasıl hızla tükendiğine dair bir kanıt olarak kayıtlara geçsin lütfen… Başka sorum yok !
YARASALARIN EFENDİSİ – DEVLET ABAD KALESİ
Ellora dönüşü Devlet Abad kalesine uğruyoruz. Tırmanılacak tepe biraz gözümü korkutuyor. Kaleye ulaşmak için 200 metre yükselmemiz gerekiyor. ‘Aman bu ne diyorum’ içimden ‘ben Jodhpur, Jaipur, Jaisalmer kalelerini görmüş adamım böyle küçük kaleler beni kesmez’ diyorum. Haberim yok en keyif aldığım kalenin bu olacağından. Kalenin giriş ücreti yabancıya 200 rupi (12 lira).
Kapıdan girer girmez yine maymunlar karşılıyor beni. Sıra sıra dizilmiş bekleyen maymunların önünden yürürken bir resmi geçitte hissediyorum kendimi.Sevimli maymunlara olan ilgim dağıldığında çok güzel bir tarihi minare karşıma çıkıyor. Benzerine Delhi de qutp Minar da rastlamıştım. Hint İslam mimarsinin güzel bir örneği. Türk Hint Babür imparatorluğunun son kalıntılarından. Yürümeye devam ettikçe bu kaledeki farklılık dikkatimi çekiyor. Genelde uçurumlu tepelere kurulur kaleler doğal bir koruma sağlasın diye. Ancak burada dikkatimi çeken kaleyi kuranların kendi uçurumlarını kendilerinin yapmasıydı. Tepenin çevresi boylu boyunca en az 100-150 metre yüksekliğe kadar tamamen insan eliyle tıraşlanmıştı. Yüzeye ulaşmak yetmemiş bir de derine kazmışlar ki hendek olsun içinde timsahları yüzdürelim diye.
Bugün yapılan demir köprüden değilde anca iki kişinin yan yana durabileceği daracık bir kapıdan girilirmiş kaleye. Yine bir güvenlik önlemi olarak. Ama asıl güvenlik önlemi içerdeymiş de haberim yokmuş. Kaleye çıkan merdivenler yine insan oyması kayalara girerek başlıyor. Zifiri karanlık bir odacıklar bütününde buluyorsunuz kendinizi. Girer girmez kulağınızda çığlıklar yankılanıyor. Ancak telefonunuzun fenerini yaktığınızda anlıyorsunuz binlerce yarasanın arasında olduğunuzu. Dehlizler boyunca tavana asılı binlerce yarasayla karşılaşıyorsunuz. Arada uçuşan yarasaların kanatlarının yarattığı rüzgarlar yalıyor yanağınızı. Yer yer kayalar içinde oyuklarla karşılaşıyorum bu oyuklar olası bir düşman saldırısında askerlerin pusu kurması içinmiş. Dehlizler öyle kafa karıştıracak şekilde yapılmış ki kaleyi almaya gelen askerlerin karıştırıp birbirlerini bile öldürmeleri mümkün. Bu şekilde 50 metre kadar dehlizler arasında tırmandıktan sonra gün ışığına çıkıyorum. Biraz daha tırmanınca kalenin en tepesindeki saraya ulaşıyorum. Saray dediğime bakmayın diğer kalelerdeki sarayların müştemilatı bile olamaz . Ama bütün ovaya hakim.
Aslında bu yapı dönemin tarihsel durumunu da açıklıyor biraz. İsterseniz kısaca değineyim. Hikaye Tac Mahal’den başlıyor. Dönemin hükümdarı Şah Cihan Hindistan’da sevilen bir lider. Kültüre sanata ve inanç özgürlüğüne kıymet veriyor. Kendisi müslüman olduğu halde tüm inançlara saygılı. Bi de duygusal adam. Karısı Mümtaz Mahal doğumda ölünce dayanamıyor. Ve bugün dünyanın en güzel yapılarından biri kabul edilen Tac Mahal’i yaptırıyor. Oğul Alemgir hırslı. (Evranzeb ya da auranzeb olarak da biliniyor) Babasının neden bu kadar yumuşak olduğunu neden bütün parayı sanatsal yapılara harcadığına anlam veremiyor. Halbu ki o paralarla ne ordular kurulur ne seferler yapılır…
Sonunda ekonominin de kötü gittiği bir dönemde Hırslı oğlan babasına darbe yapıp tahttan indiriyor. Ve onu Agra kalesine hapsediyor. Garibim Şah Cihan Agra kalesindeki mermerden yapılma oturağında karısı için yaptırdığı Muhteşem esere baka baka ölümü bekliyor.
Alemgir (Evrenzeb,Auranzeb) dediğini yapıyor. Sanat ve kültüre harcanan paralarla ordular kurup bugünkü Güney Hindistan’a yürüyor ve topraklarını genişletiyor. Şeriatı en sert şekilde ülkede uygulamaya başlıyor. Diğer dinlere ait tapınakları yerle bir ediyor. İşte bu dönemde daha güvenli bulduğu bir yere yeni bi şehir kuruyor ve kendi adını veriyor: Aurangabad. Benim gezdiğim Devlet Abad kalesi de onun eseri.
Tabi bu hırsı onun sonunu getiriyor. Ülke yönetmenin fetihlerle değil halkın sevgisini kazanmakla olacağını bilemediğinden Babür İmparatorluğunu hızla çöküşe götüren süreç de onun döneminde başlıyor.
Bu küçük tarih bilgisinin başka inançlara saygı duymayan baskıcı tüm yöneticilerin kulaklarına küpe olması dileğiyle yazımı bitiriyor mu yum …. Hayır daha çakma Tac Mahal var….
ÇAKMA TAC MAHAL
Aslında bu başlığı tamamen şaka olsun diye attım. Çünkü Aurangabad daki Tac Mahal kopyası Bibi Maqbara küçümsenmeyecek kadar önemli. Nedeni ; Tac mahalden küçük olmasına rağmen çok güzel görünüyor. Ayrıca mermer işlemeleri çok ince. Ama en güzel özelliği bir ‘anne’ için yapılmış dünyanın en görkemli mezarı olması. Evet Alemgir babasının yaptığı mezara kızıyor ama kendi oğlu da benzerini kendi annesi yani Alemgir’in karısı için yaptırıyor iyi mi.
Kubbeli yapının tam merkezindeki mezar yaklaşık 5 metre aşağıda bulunuyor. İnsanlar mezar çevresini paralarla doldurmuş. Arkadaş ölmüş bir padişah anasının mezarına niye para atarsın?
Ne yazık ki bu güzel yapı turist ilgisi olmadığı için bakımsızlıktan dökülüyor. Havuzu boş bahçesi kurumuş, sıvaları dökülmüş. Giriş 200 rupi. (12 lira) Aurangabad’a gelirseniz mutlaka uğrayın.
Aurangabad’da çok güzel zamanlar geçirip unutulmaz şeyler gördüğüm için uzun uzun yazdım. Hindistana gidecek olanların ne yapıp edip rotalarına almalarını öneririm. Şimdi ki hedefim Hampi büyük şehirler çok sıktı yeşillikler arasında bir kaç güne ihtiyacım var ama yol uzun mecbur Hyderabad’da bir gün geçirmem gerekiyor. 12 saatlik bir tren yolculuğum var orada görüşürüz.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- ‘Toprak bütünlüğü’ masalı ve Suriye: İmkânsız bir ülke