"Darbe iddiaları iftira"

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, 2009 yılının ikinci döneminden itibaren planların kendisi üzerine yapıldığı ve döneminde darbe olacağı yönünde iddiaların ''iftira'' olduğunu belirterek, ''Bunu kesinlikle reddediyorum'' dedi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 05.07.2010 - 17:50

Başbuğ, Star televizyonunda Arena programında Uğur Dündar'ın sorularını yanıtladı. Dündar'ın, ''Sizin Genelkurmay Başkanlığı döneminiz sürekli darbe iddialarının Ergenekon iddianameleriyle gündemde tutulduğu, pek çok Silahlı Kuvvetler mensubunun tutuklandığı, bazı emekli Silahlı Kuvvetler mensuplarının, generallerin tutuklandığı bir süreç olarak gelişti. Sizin döneminiz bir darbe dönemi olarak mı planlandı'' sorusuna Başbuğ, ''Bu, bir kere bana büyük bir iftira. Bu ne biçim iştir. Deniliyor ki, 'ben genelkurmay başkanı oluyorum, olacağım veya 2009 yılının ikinci döneminden itibaren planlar benim üzerimeymiş ve benim dönemimde darbe olacak.' İftira. Bunu kesinliklikle reddediyorum'' yanıtını verdi. Başbuğ, sözlerini şöyle sürdürdü:

''1.5 yıl sonra ne olacak' diye yazan, tahmin eden bir yazı üzerine biraz düşünürsek bence iki şık var veya iki hareket tarzı var. Birincisi hakikaten birilerinin elinde, bilmiyorum kim, kimseyi de itham etmiyorum, 2009 yılının ikinci döneminden itibaren darbe, darbeye hazırlık yönünde bazı faaliyetler olacağına yönelik bilgiler var. Ne zaman? 2008 Ocak. Olabilir mi? Bu, faraziye durumu, varsayımı kabul edelim ki evet, o zaman herhalde bir ciddi devlette yapılması gereken nedir? Bu bilgilerin Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta kademesi, tabii dönemin Genelkurmay Başkanı ile paylaşılması lazım. 'Efendim, bizde bakın, böyle böyle bilgiler var, buyurun hep beraber hukuku da çalıştıralım, sistemi de çalıştıralım elbette böyle yanlış, sapık düşüncelerde olanlar varsa onlara gerekli işlemi yapalım' denilmesi lazım.

Peki ikincisi ne olabilir? İkinci şıkta insanın aklına şu geliyor; birilerinin elinde, kimseyi itham etmiyorum tekrar, Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı bizim tabirimizle asimetrik psikolojik harekat anlamında kullanılabilecek bazı bilgiler, birşeyler var. Alınmış, birşeyler yapılmış, çizilmiş vesaire. Bu bilgileri herhalde onlar 2009'un ilk çeyreğinden sonra uygulamayı, kamuoyuna duyurmayı veya hukuki süreçlerde kullanmayı düşünüyorlardı. Yani ben başka birşey düşünemiyorum bu olayın içinde.

Gülüp geçebilirsiniz, bu söylediklerime 'komplo teorisi' de diyebilirsiniz. Hepsine saygı gösteririm. İlk görevi aldığım günden bugüne kadar ne söylediysem, ne yaptıysam arkasındayım kelimesi, virgülü...''

''Bizden de yanlış adamlar çıkabilir"

Başbuğ, ''İrtica İle Eylem Planı''na ilişkin haberi anımsatarak, şunları kaydetti:
''12 Haziran 2009'da ne oldu? Bir gazetede, malum gazetede, bu irtica ile eylem planı çıktı. Orada da tabii ilginç bir nokta var. Bu planın gazeteye polis tarafından servis edildiği açık, soruşturma açılıyor çünkü. Soruşturmanın da ne olduğunu merakla bekliyorum. Ondan sonra bir süreç geçti işte, onlara geri dönmek istemiyorum. 2009'a geldik bir ihbar mektubu çıktı. Bir subay yazmış. Olabilir, bizden de yanlış adamlar çıkabilir. Türk Silahlı Kuvvetleri büyük bir kurum, 700 bin kişi. Türk Silahlı Kuvvetlerinin içinden hiç yanlış yapan adam çıkmaz. Hayır efendim bizden de çıkabilir. Önemli olan çıkanı bulup gereğini yerine getirmek.''

''Askerin üzülmeye hakkı yok"

Görev süresi içinde kendisini en fazla üzen olayın ne olduğunun sorulması üzerine Başbuğ, ''Biz askeriz. Askerin üzülmeye hakkı yok'' dedi. Görev başındaki askerin üzüntüsünü ne yüzüne ne de personeline aksettireceğini söyleyen Başbuğ, ''Acılı çok anlar yaşadık, doğrudur. Acınızı yüreğinize gömeceksiniz, taş basacaksınız, dik ve metin olacaksınız. Hele astlarınıza üzüldüğünüzü göstermek kesinlikle doğru bir hareket değil. Tabii şehit olayları... Elbette üzülüyoruz, ama yüreğimize basıyoruz'' diye konuştu.

İstanbul'daki saldırıda uzman çavuş Ünal Sarıyağ'ın kızı Buse Sarıyağ'ın hayatını kaybetmesinin kendisini ''yüreğinden yaktığını'' dile getiren Başbuğ, şunları söyledi:

''Bu kızımız bir uzman çavuşumuzun kızı. Ben o uzman çavuşumuzu ve eşini kutluyorum. Kendilerine de ifade ettim. Bu kadar ülke sorunlarına duyarlı, cumhuriyete, cumhuriyetin niteliklerine bu kadar bağlı, Atatürk'e bu kadar aşık bir çocuğu yetiştirdikleri için o uzmanımızı ve eşini tebrik ediyorum. Çünkü bazen, bunu da kimse yanlış anlamasın, kimleri görüyoruz ne makamlara nerelere gelmişler, ne rütbelere erişmişler, asker sivil ayrımı yapmıyorum, ama onların yetiştirdikleri çocuklara bakınca bazen aynı şeyi de göremiyoruz.
Bir de İstanbul'daki olayda bir personelimizi kaybettik. Eşi Elif... Kardelen Elif. Bu vesileyle onu da ifade etmek isterim; Elif, öğretmen. Türkçe ve sosyoloji hocası. Bana geçenlerde bir isteğini iletti. Elif ne olmak istiyor biliyor musunuz? Askeri okullarda öğretmen olmak istiyor. Benden tek talebi, diyor ki 'komutanım bana bir askeri okulda öğretmenlik görevi verin. Benim acımı bu dindirir.' Elif'in elbette bu isteğini karşılayacağız.

Beni en çok üzen olayların başında şu geliyor, terörle m

ücadelede görev yapmış, canını feda etmekten kaçınmamış, her türlü fedakarlıkta bulunmuş subayın, generalin, astsubayın hiç farkı olmadan bunların bazılarının veya hepsinin bilemiyorum, tabi yargı süreci elbette, haksız yere suçlanmaları beni çok rahatsız etti. Bir terör örgütüne üye olmakla suçlanıyorlar. Yargı süreçlerini bir tarafa koyalım, tamam devam ediyor vesaire, ama bu beni çok rahatsız ediyor. Albay Cemal Temizöz, buna bir örnek. Kazılar yapıldı. Kazıları da televizyonlar eşliğinde yapıyoruz. Saatlerce televizyonlar veriyor, çiziliyor vesaire, o da işin ayrı boyutu. Peki bugüne kadar... Bir-iki tanesi hala duruyor da Adli Tıp'tan gelen sonuçları biliyorum hiçbir şey çıkmadı o kazılardan. Galiba bir tanesinin sonucu bekleniyor.''

''Albay Temizöz"

Bazı konular üzerinde hep beraber düşünülmesi gerektiğini vurgulayan Orgeneral Başbuğ, şöyle devam etti:

''Albay Temizöz bir suç işlemiş midir, işlememiş midir elbette mahkeme, yargı sürecinde ortaya çıkacaktır. Buna güvenimiz tamam. Yargının kararına elbette saygılıyız, ama yaşadığımız çok olaylara baktığımız zaman bu tutuklanma süreleri üzerinde ilgili makamlar, savcılarımız, mahkemelerimiz mutlaka değerlendiriyorlardır, ama gerçekten bu konuyu biraz daha üzerinde hassas ve titizlikle durulması gereken bir konu olarak görüyorum.''

Başbuğ, 30 Ağustos 2010'da emekliye ayrıldıktan sonraki planlarının sorulması üzerine, ''Ben şu saati düşünüyorum, şu anı düşünüyorum. Ben daha evvel de söyledim, dedim ki 'ben görevimin son günü değil son dakikasına kadar, görevimi benden sonra gelecek arkadaşıma onurla, şerefle gönül huzuruyla teslim edeceğim dakikaya kadar sanki daha önümde 20-30 sene varmış gibi heves veya kararlılıkla görevime devam ederim. Benim prensibim odur'' diye konuştu.


 

Batı bölgeleri için de uyarı

Siirt-Doğanköy-Sarıyaprak bölgesinde, PKK terör örgütünün geçen hafta gerçekleştirdiği eylemin "Bugüne kadar saldırıp, en büyük darbeyi aldığı eylem" olduğunu vurgulayan Başbuğ,

"'Bizim bizzat arazide tespit ettiğimiz 12 teröristin öldürülmüş olduğudur. O akşam o harekatı biz de buradan takip ettik. Örgüt o akşam gerçekten büyük telaş ve kaos içindeydi. Son dönemlerde en büyük darbeyi, bizim Sarıyaprak-Doğanköy'deki kahraman subay, astsubay, uzman, erbaş ve erlerimiz verdirdi" dedi.

Başbuğ, Diyarbakır-Silvan'daki olayın da unutulmaması gerektiğini, buradaki olayda da 6 teröristin bir araçla oradaki karakola eyleme geldiklerini ifade ederek, "Mardinli kahraman şehit erin, canı pahasına müdahalesiyle eylem engellendi. 6 terörist etkisiz hale getirildi. Dün akşam Beytüşşebap'ta geçici köy korucularımız, askerimiz, polisimiz ki aynı 3 noktaya saldırı var, yaralılarımız var. Orada da teröristler derslerini aldılar. Bunları niçin ifade ediyorum, saldırılar bazen siz ne kadar tedbir alsanız da olabilir. Önemli olan saldırılarda gereken dersi verirseniz ki veriyor olması lazım güvenlik güçlerinin, bu eylemlerin tırmanış süresinin daha kısalmasına neden olabilir" şeklinde konuştu.

"Önümüzdeki süreç, terör eylemleri açısından hassas bir süreç" diyen Başbuğ, "Görevliler, herkes dikkatli olmak zorundadır, istihbaratımızdan tutun gerekli tedbirlerin alınmasına kadar. Ümit ediyorum, güven de duyuyorum, aynı hassasiyeti batı bölgelerinde de göstermemiz lazım. Batı bölgelerimiz de hassastır. Önemli olan terör eylemlerinin arttığı süreci, Türkiye olarak hep beraber, tek yumruk halinde, en az zararla atlatmak durumundayız" diye konuştu.

Başbuğ, "çömelme" tartışmalarına ilişkin de Gediktepe'ye Başbakan'la gitmenin faydalı olacağını düşündüğünü belirtti. Başbuğ, "Gediktepe keskin nişancıların menzilinde. Tam güvenlik tedbiri alınmadığı için Erdoğan çömelmek zorundaydı. Bunun farklı yorumlanması yanlış" dedi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ziyaretini de değerlendiren Başbuğ, "Kemal Kılıçdaroğlu'nun gittiği yer güvenlik açısından Gediktepe ile tartışılmaz. Tartışmaların uzaması yersiz" ifadesinde bulundu.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler