Demiryollarından Kurtulduk!

Demiryollarından Kurtulduk!
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 07.02.2012 - 06:57

1950’de Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle başlayıp günümüze kadar uzanan dönem boyunca niçin bir metre bile demiryolu döşememişti bizi yöneten büyüklerimiz? Durum apaçık ortadaydı işte: Ne bekliyordunuz yani, demiryolu döşeyip de komünizmin gelmesini mi kolaylaştırsınlardı!

Ocak, şubat ayları yaklaştı mı ben fena halde kaygılanmaya başlarım. Hayır, öyle odun kömür sorunu ya da karlı buzlu yollarda, kaldırımlarda çukurlara düşüp bir tarafımı kırma olasılığı filan değildir beni kaygılandıran... Onlar ufak tefek şeyler. Benim kaygım çok daha ciddi.

Adında koskoca bir “Demokrat” sözcüğü olup da, memlekete demokrasinin “D”sini getirmemiş olsa da bizi 10 yıl yönetmiş Demokrat Parti’nin, bizi “küçük Amerika” yapacak olan Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın, yaptığı şu tarihsel saptamadır, beni kaygılandıran:

- Bu kış, Türkiye’ye komünizm gelecek!

Şimdi, ben haksız mıyım, kaygılanmakta? Sizler, Balkanlar’dan soğuk hava dalgası gelecek, koskoca kentlerde yollar kapanacak; halimiz ne olacak filan diye kaygılanadurun; asıl tehlikenin farkında değilsiniz galiba? Asıl korkulması gereken şey, komünizmin gelmesi!

Üstelik, bu tehlikenin hangi yönden geleceği de belirsiz. Bayar, hangi mevsim geleceğini söylemiş, ama hangi yönden geleceğini belirtmemiş. Yani geliş zamanı belli de hangi yönden geleceği belli değil bu meretin! O zaman ne yapmalıyız? Dört bir tarafımıza mukayyet olmalıyız.

Öte yandan, zaman konusunda bir de başka sorun var. Bu meret Rusya’ya gelmiş mi? Gelmiş! Hangi yıl geldiği de belli: 1917. Burası tamam da, tam olarak hangi tarihte gelmiş, orası biraz karışık. Neden derseniz; durum şöyle: Gelişi, Sovyetler zamanında “Ekim Devrimi” diye kutlanırdı; ama kendisi aslında kasım ayında gelmişti! İyi mi? Yani sadece yön bakımından ihtiyatlı olmak yetmiyor bu merete karşı; zaman konusu da biraz karışık. Yani, ekim deyip şaşırtma veriyor, ama kasımda geliyor!

Bizlere “çağ atlatan” bir başka büyük liderimiz, merhum Cumhurbaşkanımız vardı hani. Şu, bizleri tarihsel uyarılarıyla, değerli saptamalarıyla aydınlatan ‘Prezidan’ Özal. “Benim memurum işini bilir!”, “Anayasa bir kez delinmekle bir şey olmaz!” filan gibi çok derin anlamlar içeren özdeyişleri -kendi deyimiyle- “hepimizi kıçüstü oturtan” ‘Prezidan’ Özal. Yandaş, yalaka takımınca “vizyon sahibi” diye göklere çıkarıldığı sıralar, komünizm üzerine daha da tarihsel şöyle bir uyarıda bulunmamış mıydı?

- Demiryolları komünistliktir!

İşte böylece, hangi yönden geleceği belli olmayan, ne zaman geleceği de biraz karışık olan komünizmin, hangi araçla geleceği apaçık belli olmuştu: Komünizm demiryoluyla gelecek!

Çocukluğumuzda, “Demirağlarla ördük, anayurdu dört baştan” filan gibi marşlarla bizi coşturan öğretmenlerimizin, aslında nasıl büyük bir gaflet içinde olduklarının ayırdına varmıştım böylece. 1950’de Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle başlayıp günümüze kadar uzanan dönem boyunca niçin bir metre bile demiryolu döşememişti bizi yöneten büyüklerimiz? Durum apaçık ortadaydı işte: Ne bekliyordunuz yani, demiryolu döşeyip de komünizmin gelmesini mi kolaylaştırsınlardı! Ya maazallah, küçük kasabalara kadar yayılmış demiryolu ağlarıyla birbirine bağlı Avrupa ülkeleri gibi, geniş ovalarında yük taşıyan tren katarlarının boyu kilometreyle ölçülen ABD gibi mi olsaydık da, komünizm trene binip elini kolunu sallayarak geliverseydi! Halimiz ne olurdu?..

Bunları kara kara düşünürken birden bir ferahladım ki sormayın. Dünyaya nam salmış Başbakanımız bu tehlikenin farkında olmaz mıydı hiç? Şu sözlerine bir bakın, nasıl da aydınlatıyor bizleri: “O komünist zihniyeti hâlâ aşkla ve şevkle yaşamak isteyenler var. Dünyada komünistler bile bu işten vazgeçti. Ama o komünistleşme sürecine girmek isteyenler var.”

Bizleri her gün yeni bir projeyle mutlandıran, “ileri demokrasi”nin nimetlerine gark eden, şimdiki iktidarımız, sonunda bu tehlike karşısında da en güzel çözümü bulmuştu. Başkentimizle, en büyük kentimiz arasında demiryolu bağlantısı, önce yarıdan kesildi. Eskişehir’de trenden inip aynı garda, aynı yöne gitmek için birkaç kez merdivenlerden inip çıkmak gerekiyordu. Böylece, trene binip gelecek olan komünizmin yolu, tam değilse de biraz kesilmiş oluyordu. Ama bu meret, aktarma maktarma, merdiven filan dinlemeyip her türlü zahmeti göze alarak, yine de gelemez miydi?

İşte şimdi görüyorum ki dünyaya örnek bir yönetim ustalığı sergileyen iktidarımız bu komünizm tehlikesi denen mereti, yurdumuzda tümüyle ortadan kaldırmış bulunuyor. Artık İstanbul ile Ankara arasında hiç mi hiç demiryolu bağlantısı yok! Haydarpaşa Garı da işlevsiz kalıp bir “ucube”ye döndürüldü mü, işi tamadır artık! Yerine, helalinden bir AVM’miz de açılır; biter bu iş.

Kısacası artık Haydarpaşa Garı da yok, İstanbul’la yurdun öteki yöreleri arasında da tren yolu bağlantısı da yok. Derin bir “oooh” çekip rahatladım ve de iktidarımıza en içten duygularla teşekkür ediyorum.

Artık, “Am-Track” denilen yolcu trenleriyle vızır vızır yolcu taşıyan, uzun uzun katarlarla yük nakliyatı yapan Amerikalılar, en küçük kasabalarına kadar demiryolu bağlantısı kurmuş olan Almanlar, Fransızlar, İsviçreliler filan kaygılansın, komünizmin trene binip gelişinden. İktidarımız sayesinde, benim içim çok rahat; sizinki de öyle olsun; rahat rahat uyuyun...


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler