Demokrasi Terörü mü, Darbe Demokrasisi mi?
Dışarıda ülkemizin yeniden yeni haritaları çiziliyor ve Türkiye’ye yeni “model”ler biçiliyor. İçerde ise yeniden, bilmem kaçıncı dalga, “Lale Devri” yaşanıyor. Yani rektörleri, bilim adamlarını, komutanları, gazetecileri, yazarları, siyasi parti liderlerini “darbe” öcüsüyle tutuklamanın “keyfi” yaşanıyor.
Kapılarımız daha bir derinden tekmeleniyor. Ermenistan, Türkiye-Ermenistan sınırını, sınırla birlikte altında imzası bulunan Kars Antlaşması’nı tanımıyor. Yani, “soykırım” şablonu altında, Sevr, Sevr’deki Ermenistan, Karadağ’ın işgalinin ardında “gizli” işliyor. Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, “Benim büyük vatanım, benim yeni vatanım” diyebilecekleri günü yaklaştırmaya çalıştığını, “Büyük Ermenistan’ı kurma uğruna çalıştığını” söylüyor. (Yeni Şafak, 21. 02.2009.)
ABD, hem Ermenistan’ın ve işgal ettiği Karabağ’ın arkasında duruyor, hem yeni Kürdistan haritasıyla, Ermenilerin “Büyük Ermenistan” olarak talep ettikleri toprakları, Kürtler eliyle ve Kürtler adına Türkiye’den koparmanın planını yapıyor.
Kısacası, dışarıda ülkemizin yeniden yeni haritaları çiziliyor ve Türkiye’ye yeni “model”ler biçiliyor. İçerde ise yeniden, bilmem kaçıncı dalga, “Lale Devri” yaşanıyor. Yani rektörleri, bilim adamlarını, komutanları, gazetecileri, yazarları, siyasi parti liderlerini “darbe” öcüsüyle tutuklamanın “keyfi” yaşanıyor.
Padişahların oğullarına, ilkin “Başin keserim!” diye yazmayı öğretirlermiş. Çok şükür, şimdi baş olanlar, baş kesmiyor ama, “Halk ne derse o olur!” diyenler ve halkın oylarını alanlar, şimdi, “Ben ne dersem o olur!” diyebiliyor ve buna “sonuna kadar demokrasi” deniyor.
Hukuk devletini korumak, hukuk devletini tahribe yöneliyor. Bir başka deyişle, devleti hukukla korumak yerine, devlet adına hukuk yok ediliyor.
Sormak gerekiyor:
Bu, terör demokrasisi mi, demokrasi terörü mü?
Bu, darbe fobisi mi, fobi darbesi mi?
Bu, darbe demokrasisi mi, demokrasi darbesi mi?
Kuşkusuz, beşibir arada, yani, hepsi.
Ne var ki, biz, çoook darbe gördük, ama böyle darbe görmedik, duymadık, bilmedik.
Darbe yapanların iktidar olduğunu gördük, kimi darbecilerin ölümden kurtulamadığının da tanığıyız. Yani yıllar yılı darbe konuşmamışlar, darbe dedikodusu yapmamışlar, darbe yapmışlardı. Şu var ki, hiçbiri, bu “Ergenekon” darbesine hiçbir biçimde benzemiyordu. Sanırım dünyada da böyle bir darbe, “senaryo” olarak olsun bulunamazdı.
27 Mayıs 1960’ı, 12 Mart 1971’i, 12 Eylül 1980’i yaşadık, etimizle, kanımızla, canımızla. 21 Şubat’ı ve 22 Mayıs’ı, yürüyen tankları izleyerek izledik.
Anımsatmak isterim:
14 Mayıs 1960 günü, yani Demokrat Parti’nin kuruluş yıldönümünde, Kızılay’da gençlerin, Menderes ve Bayar ikilisine tepkisel gösterisini izlemeye gitmiştik. Sis bombası arasından kaçanların içinde kalmış, yakapaça, tekmetokat, Hazır Kuvvet’e getirilmiştim. Yüz on kişi kadardı gözetim altına alınanlar. Bizi, Mamak’a, 28’inci Tümen’e götürmüşler, ilk kez “cezaevi olarak” iki er koğuşuna bizi tıkmışlardı. Yüz on kişiden üç kişi tutuklanmıştı. Biri, CHP yayın organı Ulus gazetesinde çalışan bendim. Biri, Polatlı CHP ilçe başkanının oğlu. Biri de Bahçelievler CHP Gençlik Kolu başkanıydı.
Tutuklanmış, Soğukkuyu Askeri Cezaevi’ne konmuştuk. İçerde bir kurmay binbaşı vardı, Himmetdede İstasyonu’nda, Kayseri’ye gitmekte olan CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün içinde bulunduğu treni durdurmak emrini almış, emri uygulamayı askerlik onuruyla bağdaştıramamış, istifa etmişti, onun için tutuklanmıştı. Bir piyade yarbay vardı, Kayseri’nin ilçesi İncesu’da İnönü’nün aracının önünün kesilmesi emrini almış, ama tabur, İnönü’yü selamlamış, İnönü’yü korumaya almıştı, onun için tutuklanmıştı. Bir kurmay albay vardı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın, İnönü’nün yolunun kesilmesi emrini, Himmetdede’deki kurmay binbaşıya yönelten Kara Kuvvetleri Komutanı’nı, yasadışı emir verdiği için protesto amacıyla istifa etmiş ve bu nedenle tutuklanmıştı. Tutuklular arasında bir de Prof. Dr. Muammer Aksoy vardı, bazı subaylar ve üniversite gençliği de.
27 Mayıs sabahı, güneş doğmadan hepimiz dışarıdaydık.
Sonuç biliniyor.
Bugün, o günün koşullarından çok uzakta bir yerde duruyoruz.
Kaygılıyım, ülkem adına, insanlık için!
Muzaffer İlhan Erdost TİHAK/ Türkiye İnsan Hakları Kurumu Başkanı
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi