Demokrasilerde Sivil İtaatsizlik ve Kürt Sorunu
Şiddet kimden ve nasıl gelirse gelsin ölümler, öldürmeler, katliamlar sorunu asla çözemez. Ne siyasal iktidarın açılım önermeleri, ne de PKK’nin şiddeti tırmandırışı kalıcı bir barışı sağlayamaz.. Kürt sorunu yoktur, Kürt kardeşlerimizin sorunu vardır demek topu taca atmak, süreci çözümsüzlüğe itmektir. Halbuki sorun büyüktür ve ötelenmeye gelemez.
Sivil itaatsizlik ya da başkaldırıyı siyasal terminolojiye kazandıran Amerikalı yazar ve düşünür Henry David Thoreau’dur. 1849 tarihinde Civil Disobedience makalesi Tolstoy ve Martin Luther’in dikkatini çektiği gibi Hindistan’ın halk önderi Gandhi’nin de direniş hareketlerinin ve mücadelenin de ilham kaynağı olmuştur.
Sivil itaatsizlik eylemlerinin dünya tarihinde haksızlıklara ve kurtuluş mücadelelerine düşünsel bir zemin hazırlasa da ülkemizde de yakın zamanlarında sayısız örnekleri vardır. 15-16 Haziran 1970 büyük işçi eylemi, 12 Eylül 1980 sonrası cezaevlerinde gelişen açlık grevleri, ölüm oruçları, Susurluk’ta bir kaza ile ortaya çıkan çeteler ve çetelere karşı bir dakika karanlık eylemleri, faili meçhuller ve kayıplarla ilgili Galatasaray’da Cumartesi Anneleri’nin verdiği mücadeleler, birer sivil itaatsizlik eylemi örnekleridir.
Ayrıca bu aktiviteleri kendiliğinden gelişen ve büyüyen sonuç almaya odaklı hareketler olarak görmek gerekir. Benzer örgütlenmeler öyle bir kamuoyu oluşturur ki hiçbir siyasal otorite, olaylar karşısında kayıtsız kalamaz. 12 Haziran genel seçimler öncesi Türkiye’nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bile Cumartesi Anneleri’nin taleplerini dinlemek zorunda kalmıştır.
Sivil itaatsizlik, az ya da çok adil ilişkilerin hüküm sürdüğü demokratik siyasal rejimlerde haksızlıklara, insan hakları ihlallerine, temel hak ve hürriyetleri kısıtlayan durumlara karşı, yasal olanakların kalmadığı durumlarda başvurulan ortak adalet duygusunu temel alan ve şiddeti kesinlikle reddeden yasadışı ama politik bir eylem olmakla beraber hem meşru hem de aleni olarak yapılır.
Eylemi örgütleyenler, amacı ortak ve somut bir hedef etrafında bir araya gelir, sorun çözülünce de dağılırlar. Kamu vicdanına seslenerek adeta sessiz bir çoğunluğun da dili olurken sistemin aksayan yönlerine itirazda bulunurlar. Yaptıkları eylemin bilincinde olup her türlü sonuçlardan da asla kaçmazlar.
Dövülürler, horlanırlar, cop, biber gazı yerler yine de eylemlerine devam ederler. Bu bir inanç ve samimiyet duygusudur. Kamu vicdanına ve ortak adalet anlayışına çağrıda bulunan bu eylemcileri asla yasadışı ya da illegal örgüt mensubu olarak tanımlamamak gerekir. Haksızlıklara karşı bir barışçıl direnişi örgütleyenler, çifte standart duyguları içinde olamazlar. Örneğin kadına karşı şiddete, çocuk istismarlarına, işkencelere, cinayetlere karşı çıkarlarken kime, kimin yaptırdığına bakmazlar.
Onurlu ve saygın eylemler
Bu nedenle onurlu, saygın eylemlerdir. Ve benzerlerini de Doğu ve Güneydoğu’da giderek yükselen cinayetler, toplu katliamlara karşı da sivil itaatsizliği hayata geçirmek gerekir.. Kim ne derse desin, kim nereye oturursa otursun bıkmadan, yorulmadan, usanmadan, Türk ve Kürt kardeşliği için, yaşadığımız coğrafyada toplumsal duyarlılığımızı biraz daha fazla geliştirmek zorundayız. Ne güneş balçıkla sıvanır ne de umuda kurşun sıkılır. Halkların kardeşliğini yaşamak için kamuoyuna çağrıda geri durulmamalıdır.
Şiddet kimden ve nasıl gelirse gelsin ölümler, öldürmeler, katliamlar sorunu asla çözemez. Ne siyasal iktidarın açılım önermeleri, ne de PKK’nin şiddeti tırmandırışı kalıcı bir barışı sağlayamaz.. Kürt sorunu yoktur, Kürt kardeşlerimizin sorunu vardır demek topu taca atmak, süreci çözümsüzlüğe itmektir. Halbuki sorun büyüktür ve ötelenmeye gelemez.
Kürt sorunu bir demokrasi sorunu olup demokrasi de Türkiye sorunudur. Kel topal demokrasi yerine çözüm “tam demokrasidedir”.
Adil, eşitlikçi, katılımcı, kuvvetler ayrılığını güçlendiren, birbirini denetleyen, bağımsız yargıyı yaratan, herkesin benimdir diyebileceği bir anayasadır, siyasal partiler ve seçim yasalarıdır.
Eşitsizliğin, işsizliğin, yoksulluğun, adam kayırmanın hüküm sürdüğü ülkemizde temel sorun, halkların kardeşliğini yaratma sorunudur. Bu da ancak meşru zeminde, ırkçılığı reddeden demokrasi yolunda gözü yaşlı anaların ve tüm toplum katmanlarının kol kola girerek yeter artık diyerek başkaldırısındadır.
Sorunun çözümü de ne ABD’de ne de uzaklardadır; hemen yanı başımız da, çözüm bizdedir. Sayın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi TBMM’dedir.
“Elleri masum kanına bulanmışsa özgürlük ve demokrasi kutsal olmaktan çıkar” diyen Gandhi, özgür ve bağımsız bir Hindistan’ı böyle kurdu.
Türkler ve Kürtler de Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda emperyalizme karşı savaştılar ve Mustafa Kemal de özgür bir Türkiye’yi işte böyle inşa etti. Şimdi barış için bu şiddet niye?
Sıra bizde.
Bir arada ve barış içinde...
Hüseyin ÖZKAHRAMAN Eski CHP Bahçelievler İlçe Başkanı
En Çok Okunan Haberler
- Cinsel içerikli videolar çeken karı-koca tutuklandı
- İstanbul'da berber ücretlerine dev zam!
- 'Hukuki başvurular yapılacaktır'
- Kılıçdaroğlu’ndan videolu mesaj
- Özgür Özel, Erdoğan'a seslendi
- Anlattığı anlar ortaya çıktı!
- Kayak merkezinde korkunç anlar... 17’si ağır 30 yaralı!
- Erdoğan'dan Özel'in 'savaş ilanı' sözlerine yanıt
- Cem Yılmaz'ın yeni evi dudak uçuklattı!
- 9 aydır raporluydu...