Dicle Üniversitesi'nde Kürtçe bölüme red

Dicle Üniversitesi (DÜ) Rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç, YÖK'ün ''Türkiye'de Yaşayan Diller Enstitüsü kurulması kararı konusunda DÜ'den gelen talebin reddedildiği'' yönündeki açıklaması konusunda, ''Altyapımız mevcut olmadığından doğrudan bir talebimiz olmadı'' dedi.

Dicle Üniversitesi'nde Kürtçe bölüme red
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 11.09.2009 - 10:54

Dicle Üniversitesi (DÜ) Rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç ile rektör yardımcıları Prof. Dr. Aytekin Sır, Prof. Dr. Mustafa Arıca, Prof. Dr. Aslan Bilici ve Genel Sekreter Prof. Dr. Sabri Eyigün'ün de katılımıyla Sosyal Tesisler'deki havuz başında basın mensuplarına iftar yemeği verildi.

Yemek sırasında açıklamalarda bulunan Saraç, YÖK'ün ''Türkiye'de Yaşayan Diller Enstitüsü'' kurulması kararıyla ilgili, bu çalışmanın 1 yıldır YÖK gündeminde olduğunu, daha önce kendilerinin de katıldığı bir toplantıda konuyla ilgili görüşlerini ifade ettiklerini söyledi.

Daha önce üniversite temsilcilerinin katıldığı bir toplantıda özellikle bu konudaki bir eğitim kurumunun altyapısının oluşturulmasının gündeme geldiğini ifade eden Saraç, şunları kaydetti:
''Yeni açılacak bölümlerle ilgili öğretici gerekiyor. Herkesin söylediği şey altyapının nasıl oluşturulacağı konusuydu. Altyapı mevcut olmadığından bizim doğrudan bir talebimiz olmadı. Yaklaşık 10 ay önce bir sivil toplum kuruluşunun talebi konusunda ne yapılabilir diye YÖK'ün görüşünü sormuştuk. Üniversitelerden görüş alacağız demişlerdi, bizim de görüşümüzü aldılar. Bizim de katıldığımız toplantıdan sonra YÖK Başkanı olumlu açıklamalar yapmıştı.''

Mardin Artuklu Üniversitesi'nin sosyal bilimler alanında gelişmeyi hedeflediğini ifade eden Rektör Saraç, ''Enstitünün Mardin'de kurulacak olması da bu yönde bir gelişme'' dedi.
 

Saraç, ekimde yapacakları değerlendirme toplantısıyla 1 yıllık çalışmalarını da kamuoyuna açıklayacaklarını kaydetti.

 

Özgenç'in açıklamaları

YÖK Başkanvekili Prof. Dr. İzzet Özgenç, YÖK'te düzenlediği bilgilendirme toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin, “Türkiye'de Yaşayan Diller Enstitüsü” kurulması kararına ilişkin sorusu üzerine Özgenç, soruyu hukukçu olarak yanıtlayacağını söyledi.

“Olması gereken hukuk” ve “olan hukuk” kavramlarından bahseden Özgenç, olması gereken hukukta, bir insanın meramını en iyi şekilde ancak kendi ana diliyle anlatacağı şeklinde ilke bulunduğunu belirtti. Özgenç, bir insanın ana dilini öğrenme hakkına sahip olduğunu, bir insanın anadilini sadece aile ortamındaki iletişimle öğrenemeyeceğini, ana dilin bilimsel yöntemle öğrenilebilmesinin hak olduğunu anlattı.

Anayasa'nın 42. maddesinde Türk vatandaşlarına Türkçeden başka hiçbir dilin anadili olarak okutulamayacağı, öğretilemeyeceği hükmünün bulunduğunu belirten Özgenç, “Bu hüküm karşısında biz, Türk vatandaşı olan bir kimseye Türkçeden başka bir dili ana dili olarak okutamayız, öğretemeyiz. Bu sınırlama ilköğretimden yükseköğretime kadar bütün eğitim öğretim aşamalarını kapsayan sınırlayıcı bir düzenlemedir” dedi.

Bu hükmün tartışılacağı yerin YÖK olmadığının altını çizen Özgenç, “YÖK'te görev yapan öğretim üyelerinin şahsi görüşleri olabilir bu konuda ama kurum olarak bizim böyle bir görüş açıklamamız söz konusu olamaz” diye konuştu.


"Bunlar, bizim kültür zenginliğimizin birer parçasıdır"

Özgenç, yükseköğretim kurumlarında bilimsel araştırma ve öğretim faaliyeti olmak üzere iki türlü faaliyet gerçekleştirildiğini söyledi.

Anayasa hükmü karşısında, üniversitede öğretim faaliyeti olarak Türkçeden başka bir dilin anadil olarak öğretilmesine izin veremeyeceklerini belirten Özgenç, şöyle konuştu:
“Ama Türkçeden başka diğer dillerin Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içerisinde yaşayan diller olarak araştırılmasına yönelik bir faaliyet icrasına izin vermemiz gerekir. Çünkü bunlar bizim kültür zenginliğimizin birer parçasıdır. Biz bu sınırlar içerisinde yer alan konuşulmayan dillerde bilimsel çalışma yapılmasına izin veriyoruz. Bu nedenle YÖK, bilimsel araştırma yapmaya herhangi bir sınırlama, kısıtlama getirmeksizin bu yönde gelen taleplere 'evet' demek durumundadır. Çünkü bilimsel araştırmanın herhangi bir sınırı olamaz.”

Şu anda izin verilen durumun enstitü kurulması olduğunun altını çizen Özgenç, bu enstitünün Türkiye'de yaşayan dilleri araştırmaya yönelik bir enstitü olacağını söyledi.

Bu enstitünün kuruluşunda herhangi bir dil kısıtlamasının yapılmadığını vurgulayan Özgenç, “Bu kapsamda örneğin Süryanice de araştırılıp incelenebilecek. Bir dile ilişkin dil bilgisi kuralları araştırılacaktır. Edebiyat zenginlikleri varsa ortaya çıkarılacaktır. Bir dilin öğretilebilmesi için hangi teknik ve yöntemlerin kullanılması gerektiği hususundaki bilimsel çalışmaların yapılması gerekmektedir ama bu öğretme, hiçbir zaman bir anadil öğretme olarak algılanmamalıdır” diye konuştu.


"Karar, oy birliği ile alındı"

YÖK'ün, enstitü kurulmasına ilişkin karar alırken, bilimsel bakış açısından hareket ettiğini anlatan Özgenç, şunları kaydetti:
“Kurul, gelen taleplerin kabulü yönünde karar verirken şu hassasiyeti göstermiştir: Teröre bulaşmış olan, terörü araç olarak kullanan, terörle bir şekilde ilişki içine girmiş olan bir siyasi iradenin talebinin kabulü yönünde bir karar vermeme konusunda hassasiyet göstermiştir. Bu konuda YÖK, teröre bulaşanları, terörü kalkan olarak kullananları, terörü araç olarak kullananları hiçbir şekilde muhatap kabul etmemiştir. Bunların taleplerine cevap mahiyetinde de hiçbir karar almamıştır.”

Özgenç, kararın oy birliğiyle alındığını, ancak iki üyenin, bu enstitünün Mardin Artuklu Üniversitesinde değil, başka yerleşmiş büyük üniversitelerde açılması yönünde görüş bildirdiğini söyledi. Bundan iki toplantı öncesinde İstanbul Üniversitesinde bu yönde bir merkez kurulmasına karar verildiğini anımsatan Özgenç, “Gündeme, Ankara Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi gibi üniversitelerde de bu yönde bilimsel araştırmalar yapılması hususunda bir enstitü kurulması YÖK'ün genel kurul toplantısı gündemine getirilmiştir” dedi.

Özgenç, YÖK Genel Kurulunda, böyle bir yapılanma için YÖK'ün önceden karar almaması gerektiği, karar almanın üniversite özerkliği ile bağdaşmadığı, üniversitelerden bu yönde teklif geldiğinde bu teklifleri değerlendirme yönünde karar alma şeklindeki görüşün kabul gördüğünü söyledi.

Özgenç, bir gazetecinin, “(Terörü araç olarak kullananları muhatap almadık) dediniz. Böyle bir talep geldi mi size?” sorusu üzerine, şunları söyledi:
“Şöyle geldi... Dicle Üniversitesi Rektörlüğüne bu yönde bir talep geldi. Dicle Üniversitesi Rektörlüğü de bu talebi bize iletti. Biz bu talebi geri çevirdik. Şöyle dedik: Eğer bir üniversitede bir bölüm, bir anabilim dalı, bir araştırma merkezi, bir enstitü kurulması gerekiyorsa bu, üniversitenin akademik organlarında müzakere edilir. Orada bir karara bağlanır. Ondan sonra YÖK'ün o konudaki görüşü sorulur. YÖK olarak üniversitenin akademik organlarında görüşülmemiş, üniversite dışından bir talebin üniversite üzerinden YÖK'e gönderilmesini doğru bulmadık, bunu iade ettik.”

“Talebi kim yaptı ve talep neydi?” sorusuna ise Özgenç, “Kimin talep ettiği önemli değil. Talep, Kürtçe bölüm açılması, Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümünün açılması yönünde bir talepti. Bu talebi geri çevirdik, usulüne uygun bir talep olmadığı için” yanıtını verdi.

Özgenç, “Siyasi irade dediniz, bu siyasi parti mi?” sorusunu, “Hayır. Ben herhangi bir parti ile bağlantılı açıklama yapmadım ama bu taleplerin siyasi irade olduğu, siyasi iradeye bağlı bir talep olduğu ortadadır” diye yanıtladı.

“Dicle Üniversitesi, bunu YÖK'e, 'kabul eder misiniz' diye mi sordu?” sorusu üzerine Özgenç, “Hayır. 'Ne yapmamız gerekir' diye sordular” dedi.

 

"Son derece yanlış, belirsiz bir yönetmelikti"

Özgenç, bir gazetecinin ''Öğretim Elemanları Disiplin Yönetmeliği taslağını'' hatırlatması üzerine şunları söyledi:
''Öğretim Elemanları Disiplin Yönetmeliği burada kabul edildi. Yönetmeliğin yürütme maddesine kadar YÖK Genel Kurulu bunu kabul etti. Şöyle bir problemimiz var. Biz yönetmelikteki disiplin hukukuna ilişkin konsepti değiştiriyoruz. Halen yürürlükte olan disiplin yönetmeliğindeki disiplin hukukuna ilişkin konsept 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'ndan esinlenmiş ve özellikle 12 Eylül döneminin mantığıyla hazırlanmıştır. Son derece yanlış, belirsiz, muğlak hükümler içeren bir yönetmeliktir. Bunun değiştirilmesi gerekiyor. Bu yönetmelik hükümlerinin kanuni bir dayanağının olması gerekiyor. Bu nedenle bu yönetmeliğin kanuni dayanağını oluşturacak hükümleri 2547 sayılı kanunun 53. maddesine koyduk. Maddenin değiştirilmesine yönelik kanun tasarısının kanunlaşmasını bekliyoruz.

Yönetmeliğin içeriği tamamen kabul edilmiştir ancak kanuni dayanağı henüz oluşmadığı için bekliyoruz ondan sonra hemen yönetmeliği yürürlüğe koyacağız. Aynı sorun öğrenci disiplin yönetmeliği bakımından da söz konusudur. Ancak bu yönetmeliği iş yoğunluğundan dolayı ele alabilmiş değiliz.''


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler