Diplomasi Böyledir, Affı Yoktur!

Diplomasi Böyledir, Affı Yoktur!
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 13.04.2012 - 06:31

Garip iştir diplomasi. Bildiğini zannedersin. Bilmediğini öğrendiğinde iş işten geçmiştir.

Birkaç kitap-dergi okuyup, biraz da gazete izledin mi, kalem kâğıda sarılıp, ne “stratejik derinlikler”e dalarsın, ne halkalar çizer, merkezine oturursun. Önce bölgelere, sonra dünyaya hükmedersin. İmparatorlukları diriltirsin. Âlem şaşar kalır.

Şaşmakla kalsa iyi, bazıları, bir yandan “aman uyandırmayalım” diye ellerini ovuştururken bir yandan da “Bravo Kapitano” diye seni iyice ortaya iterler. Sonra bakarsın, arkanda kimse yok! Timur karşısındaki Nasrettin Hoca gibi. O zaman bir fil daha istemekten, kendi sonunu hazırlamaktan başka çaren yoktur.

Artık gına geldiği için “kaç sorun politikası”na yollama yapmak bile abes. Hikmeti kendinden menkul dış politika ve strateji dehalarının elinde Türkiye’nin geldiği nokta bellidir.

Sadece Ortadoğu’da bile düşülen durum, doğrusu kabul edilebilecek bir zul değildir.

Hiçbir başka beklenti, niyet olmadığını varsaysak da PKK konusunda işbirliği gerekçesiyle -üstelik nükleer konusunda kendi ulusal çıkarlarımıza ters olarak- kolladığımız İran’ın, Başbakan Erdoğan’a daha ziyareti öncesinde başlayan, ziyaret sırasında terbiyesizlik düzeyine, bugünlerde ise düşmanlık ve meydan okuma tonuna ulaşan tavrı, dış politikada vahim bir değerlendirme, strateji ve taktik hatası yapıldığının en açık göstergesidir. Veya birilerinin ulağı olmanın bedeli!
 

Karmaşık ilişkiler

Oyun kurma düşü ile Arap dünyasının, Türkiye’ye hiçbir zaman yakınlık duymamış, kendi yanlışlarının bile sorumlusu olarak Türkiye’yi gören karmaşık ilişkilerinin içine girme hevesinin Türkiye’yi getirdiği yer ise -hangi gerekçe ile gözlemci olarak katıldığımız bilinmeyen, onun da son toplantısına davet edilmediğimiz- Arap Ligi’nin Suriye konusundaki tutumu dikkate alındığında, aklı selim sahibi herkesi düşünmeye itmelidir.

Sayın Davutoğlu’nun yerine düşünüyorum da içimden şöyle demek geliyor:

“Suriye konusunda hükümetimiz bunca çaba gösterir, ben de tam, Suriyeli muhalifler dahil -bir Kürtler hariç!- her şeyi yoluna sokup, Esad’ı hizaya getirecekken! Batı’nın ve Arap Birliği’nin Annan’ı devreye sokması doğrusu hiç de hoş olmamıştır.

Batı’nın daha da ileri giderek Suriye’nin Dostları İstanbul Toplantısı’na katılımını manidar biçimde kısıtlı tutması, Annan’ın gelmemesi, tam da toplantı öncesinde ABD’nin, Suriye’ye askeri müdahaleye olumlu bakmadığını belli etmesi, doğrusu pek ayıp olmuştur.

Bir de İran’ın kalkıp, biz onlar için kellemizi cellada -ABD’ye- uzatmayı bile kabullenmişken, nükleer toplantının İstanbul’da yapılmasına karşı çıkıp bizi günlerce uğraştırması olacak iş midir?”


Üzülmeyin Sayın Bakan, siz bilmezsiniz, dış politika böyledir.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın, çıkarlarını kollayıp “reel politik” çerçevesinde hareket eden, daha düne kadar içtiği su ayrı gitmeyen dostu Ahmedinejad’ın ülkesine seferberlik ilanından bir adım geride kalan hazırlık gereğinden söz etmesi, yapılan değerlendirme hatasının ne denli büyük olduğunun bir diğer kanıtıdır. İran’ın Ortadoğu’da Türkiye’nin doğal rakibi olduğunu bile göz ardı etmenin sonucudur.

Göçü hızlandırdığını bile bile, Sayın Başbakan Suriye’ye hâlâ savaş ilan etmeye çalışırken, Suriye’den mülteci akınına karşı BM’nin konuya el koymasını ve destek olmasını bekliyoruz. BM geçmişte benzer durumlarda Ürdün’e, Türkiye’ye ve diğer birçok ülkeye ne kadar destek olduysa bu defa da o kadar olur. Kimse kimsenin, hele Türkiye’nin sırtından bir yükü almaz. Ayrıca, Irak’tan benzer bir göç yaşandığında kaç PKK’li de beraber gelmişti hatırlayan var mı? Hani sonra Amerikalılar alıp götürmüşlerdi bazılarını.

Ortadoğu’da İsa’ya da Musa’ya da yaranamadığımız belliydi. Bu gidişle korkarım Peygamberle de aramız bozulacak.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler